Altıncı Rekabet Mektubu Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Altıncı Rekabet Mektubu’nun gündeminde

“rekabet politikası” ve “sivil toplum kuruluşları” var

Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Nurettin Kaldırımcı imzasıyla, altıncı Rekabet Mektubu yayınlandı. Mektubun ana temasını, “rekabet politikası ve sivil toplum kuruluşları/teşebbüs birlikleri ilişkisi” oluşturuyor.

Rekabet Kurumu’nun 2009’dan itibaren geleneksel hale getirdiği Rekabet Mektuplarının altıncısı yayınlandı. Mektup yoluyla, ülkemizde iktisadi faaliyette bulunan gerçek ve tüzel kişilerce oluşturulmuş tüm teşebbüs birliklerine, meslek odaları, vakıf, dernek ve birlikler ile bunların üst kuruluşlarının yönetim veya yöneticilerine ulaşılması hedefleniyor.

Rekabetçi bir dünya

Altıncı Rekabet Mektubu’yla ilgili, Prof. Dr. Nurettin Kaldırımcı şu açıklamayı yapıyor: “Günümüz dünyası, bilgi birikimi, iletişim ve ulaşım imkânları göz önüne alındığında bir bakıma ‘küçülmüş’; diğer yandan da toplumlar, ülkeler ve işletmeler arasındaki rekabetin had safhaya vardığı bir arenaya dönüştü. Ayakta kalmanın, kalıcı olmanın yolu yarışta geride kalmamaktan, diğer bir deyişle ekonomik olduğu kadar sosyal ve siyasi alanda da ‘rekabet gücü’nden geçiyor. Her alanda daha iyi olmak için hazırlıklı olmak ve çaba göstermek zorunluluk arz ediyor. Değişen hayat tarzına ya da çağdaş bireyin ve toplumun beklentilerine cevap verecek kurum ve kuruluşlara sahip toplumlar kalkınıyor ve gelişiyor; bundan mahrum olanlar ise çözüm üretemiyor, ekonomik, sosyal ve siyasi meselelerle âdeta boğuşuyor.”

Etkin ya da etkili yönetim

Mektupta, modern toplum, “örgütlü toplum” olarak tanımlanıyor. Kamuya veya özel sektöre ait örgütlerin başarı veya başarısızlıkları ölçüsünde, bireysel ve toplumsal ihtiyaçların karşılandığını ifade eden Kaldırımcı, şunları söylüyor: “Ülke kaynakları etkin kullanılıp milli gelir artıyor, ‘hayat kalitesi’ yükseliyor veya düşüyor. Her düzeyde ve her alanda etkili örgütlerin varlığı, diğer bir deyişle iyi yönetim ve yöneticilik artık, rekabetçi anlayışın, rekabet ortamına uyumun bir gereği. Bugün itibariyle ülkemizde rekabetçi piyasa düzeni benimsendi ve kurumsallaşma yolunda ciddi mesafeler alındı. Bu süreçte, kamu kurum ve kuruluşlarının özellikle ekonomik alandaki varlık ve faaliyetleri eskiye göre azaldı, tabiri caiz ise devlet küçüldü. Bir bakıma, devletin daha etkin olmasının bir imkânı olarak görülen bu küçülme sürecinde, rekabetçi bir ortam oluştu, özel sektörün sahip olduğu potansiyelin devreye girmesiyle ekonomi gelişti. Sonuç olarak da ülke kalkınması sağlanarak, çağdaş insan hakları ve hukuk devleti anlayışı çerçevesinde demokrasimiz güçlendi.”

Ekonomik ve sosyal gelişme göstergesi olarak sivil toplum

Mektubun vurguladığı bir diğer konu ise sivil toplum. Sivil toplumun, toplumsal ve ekonomik hayat kurgusunda giderek daha önemli bir aktör haline geldiğini belirten Kaldırımcı, şu konulara dikkat çekiyor: “Ekonomi ve demokrasinin geliştiğinin en anlamlı göstergelerinden biri de devlet ve özel sektör kuruluşlarının yanında, vakıflar, dernekler, sendika ve birliklerden oluşan “sivil toplum”un varlığı ve etkinliği. Sivil Toplum Kuruluşlarının işlevlerini yerine getirebilmesinin asgari şartlarından birisi, dünyanın gittiği yönü doğru okuması. Özellikle ekonomik aktörler tarafından oluşturulan sivil toplum kuruluşlarının dikkate alması gereken hususlardan birisi, çağdaş dünyanın tercihini yansıtan en büyük ortak paydalardan olan “rekabetçi yaklaşımın gerektirdiği oyun kurallarına ya da rekabet hukukuna uyumdur.”

Serbest piyasa düzeni ve rekabet hukuku

 

Piyasa ekonomisinin işlerliğinin temin ve muhafazası için uygulanan ekonomik politikaların temel ve merkezi unsuru rekabetten geçiyor. Kaldırımcı, rekabetin bu yönüyle, firmaları iyi yönetime, verimli olmaya, teknoloji geliştirmeye, kaliteli ve düşük bedelle daha fazla ürün ve hizmet sunmaya yönelttiğine dikkat çekiyor: “Bunlar, firmaların rekabet gücünü artıran çok önemli bir süreçken, aynı zamanda firmalar için zahmetli bir var olma yarışı olması yönüyle de kaçınılmaya çalışılabilecek bir süreç. İşletmeler ve üreticiler bakımından ‘sağlıklı ve âdil bir rekabet ortamının varlığı’, teşebbüsleri etkinlik ve verimliliğe yani rekabet gücünü artırmaya itiyor. Diğer yandan başka teşebbüslerden gelebilecek adil olmayan davranışlara karşı da koruma sağlıyor. Hak edenin hak ettiği kadar kazandığı, gücün kötüye kullanılmadığı, başta tüketiciler olmak üzere başka teşebbüslerin aleyhine olabilecek işbirliklerinin bulunmadığı piyasalar, rekabetin hukuka uygun şekilde yapıldığı ortamlardır. Rekabetin oyun kurallarını ihlal ederek, yani bir bakıma kolay yollardan kâr elde etmeye çalışarak büyümek ve ayakta kalmak, uzun vadede mümkün değildir. Büyümenin, rekabet gücü kazanmanın kalıcı yöntemi ve yolu, ahlâk ve hukuk temelli ‘sürdürülebilirlik’tir. Ancak, âdil rekabetin var olduğu ve hak edenin kazandığı ortam ve işletmeler sürdürülebilir özelliğe sahip. Rekabetçi sistem tüketiciler için daha fazla mal ve hizmet, daha düşük fiyat ve daha yüksek kalite demek.”

Altıncı Rekabet Mektubu’nun tam metnine www.rekabet.gov.tr adresinden ulaşabilirsiniz.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next