European Bank Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Ekonomi enerjiye odaklandı

European Bank ekonomistleri, Türkiye ekonomisini değerlendirdi. Ekonomistler Türkiye’nin 2014’e yönelik önceliklerini ve makroekonomik performansını ortaya koydu. Enerji sektöründe altyapıya yönelik reformlar ve özelleştirmeler ekonomide öne çıkan konular arasında yer alıyor.

Önemli noktalar

  • Ekonomik faaliyet, 2013 yılı başlarında hız kazandı. Bu durum, 2012'de yaşanan sert düşüşün ardından meydana geldi. Genel tüketim ve kamu sabit sermaye yatırımındaki devamlı artış da talebi yükselten faktörler arasında yer alırken, Türkiye için ihracat koşulları kötüye gitti. Bunların yanı sıra 2013'te enflasyon yükseldi ve değeri düşen paranın ardından enflasyon baskıları yüksek seviyede seyretti.
  • Büyük çaplı makroekonomik dengesizlikler devam ediyor. Özellikle büyük çaplı dış finansman ihtiyaçları, kısa vadeli dış borçlanmaya ve değişken portföy girişlerine duyulan güven göz önünde bulundurulduğunda, sermaye çıkışları ekonomide karşılaşılan riskleri artırdı.
  • Enerji sektörüne serbestlik getirmek için bazı önlemler alındı. Mart 2013’te elektrik piyasasındaki rekabeti ve şeffaflığı artırmayı hedefleyen yeni bir Elektrik Piyasası Kanunu kabul edildi.

2014'e yönelik temel öncelikler

  • Kesişen reform öncelikleri, iş piyasası etkinliğini artırmalı ve enerji bağımlılığını azaltmalı. Haddinden fazla iş piyasası düzenlemesi ve vergi usulleri, genel olarak kayıtlı istihdam ve kayıtlı ekonomiden kaçınmalara yol açmaktadır. Genişleyen cari hesap açığı, karar mercilerinin rekabet ve Türkiye'nin enerji bağımlılığı konusunda endişelenmelerine yol açtı.
  • Altyapıya yönelik reformlar, enerji sektörlerinde, gelişen bölgesel ve kırsal altyapıda daha fazla etkinlik elde edilmesi üzerine yoğunlaşmalı. Yenilenebilir enerji sektörü, elektrik dağıtım şebekelerinin sürekli özelleştirilmesine bağlı olarak yerli ve yabancı yatırımcıların ilgisini çekti. Özellikle kamu özel ortaklığı (PPP) bağlamındaki politika diyaloğu halen ilk aşamalarında olmakla beraber ilgili çalışmalar devam ediyor.
  • Kurumlar için finansman ve iş desteğine erişim olanakları artırılmalı. Söz konusu erişime, bilhassa daha uzak bölgelerde ihtiyaç duyuluyor. Diğer politika öncelikleri, finansal aracılığın derinleştirilmesine ilişkin desteği ve resmi para birimini baz alan sermaye piyasalarının gelişimini kapsıyor.

Başlıca makroekonomik göstergeler %

Main macroeconomic indicators %

 

2009

2010

2011

2012
tah.

2013
öng.

GSYİH büyümesi

-4,8

9,2

8,8

2,2

3,7

Enflasyon (yıl sonu)

6,5

6,4

10,4

6,2

8,4

Devlet bilançosu/GSYİH

-5,6

-3,7

-1,4

-2,1

-2,5

Cari hesap bakiyesi/GSYİH

-2,0

-6,2

-9,7

-6,1

-7,4

Net Doğrudan Yabancı Yatırım (milyon ABD Doları)

7110

7572

13698

8500

6800

Dış borç/GSYİH

43,7

39,9

39,3

42,8

yok

Brüt rezervleri/GSYİH

11,2

10,8

9,9

10,4

yok

Özel sektör kredileri/GSYİH

36,0

43,9

49,4

46,8

yok

Makroekonomik performans

Ekonomik faaliyet, 2012'deki sert düşüşün ardından 2013'ün ilk yarısında hız kazandı. Geçen yılın aynı döneminde yüzde 3 olan büyüme oranını, 2013’ün ilk çeyreğinde yüzde 3,7'ye çıkaran reel GSYİH, 2013’ün ikinci çeyreğinde, yıllardır beklenen yüzde 4,4'lük oranın üzerinde bir oranla artırdı. Yatırımlar başta olmak üzere, kamu harcamasındaki büyük artışla desteklenen bu büyümenin temel faktörü özel tüketimdir. Ancak, ikinci çeyrekte azalan özel yatırım, düşük bir seviyede seyrediyor. Yoğun iç talep, ithalat seviyesini yükselttiği için net ihracat da büyümenin önünde engel teşkil eden faktörlerden biri olmaya devam ediyor.

Büyük çaplı makroekonomik dengesizlikler devam ediyor. Türkiye'yi küresel piyasa duyarlılığındaki ani değişimlere karşı savunmasız bırakan cari hesap açığı, yüzde 6 oranındaki GSYİH'nin üzerinde bulunan seviyede büyüklüğünü sürdürüyor. Türkiye'nin büyük çaplı dış finansman ihtiyaçları (tahminen yaklaşık yüzde 23'lük GSYİH) devam ediyor ve Türkiye, söz konusu ihtiyaçları karşılamak için kısa vadeli dış borçlanma ve portföy girişlerine bel bağlıyor. Amerikan Merkez Bankası'nın uyguladığı parasal gevşemeye yönelik beklenti, paranın değerinin ABD Doları'na karşı rekor seviyelerde düşmesiyle ve çift haneli tahvil getirileriyle Mayıs 2013’ten itibaren sermaye akışlarının tersine çevrilmesine yol açtı.

Para politikası, küresel likidite durumlarına duyarlılığını sürdürüyor. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın 2013 sonuna kadar hedeflediği yüzde 5'lik oranla kıyaslandığında, Ağustos 2013’te yüzde 8,2 seviyesine ulaşan yoğun iç talep ve değeri düşen para, yüksek enflasyon seviyelerine neden oldu. Ancak, Merkez Bankası para üzerindeki baskıya yoğunlaşmaya devam ediyor. Döviz rezervlerinde hızlı bir düşüşe yol açarak, Haziran 2013’ün ilk dönemlerinde lira likiditesini kıstı ve günlük döviz satışlarını yeniden tanıttı. Bu önlemleri, Haziran sonunda gecelik borçlanma faiz oranındaki iki adıma 125 baz puanlık artışlar ve ortalama lira fonlama oranını yüzde 7,75 tavanına çıkaran Ağustos ayındaki yoğun likidite sıkılaştırması takip etmiştir. Merkez Bankası, efektif fonlama oranını Eylül 2013’ten yıl sonuna kadar yüzde 6,75‑7,75 aralığında tutma ve döviz volatilitesindeki faiz oranı dengesine öncelik verme taahhüdünü vurguladı.

Genel görünüme ilişkin riskler aşağı doğru eğimli. Daha yüksek kredi faiz oranlarının gerçekleşmesi ve liranın daha fazla değer kaybetmesiyle iç talebin kısıtlanması durumunda, çıkış büyümesinin yakın dönemde yavaşlaması muhtemel. Değeri düşen para, cari hesap açığının azaltılmasına yardımcı olabilirken, enflasyonu Merkez Bankası'nın hedeflediğinden yüksek seviyede tutması olasıdır. Son olarak, Amerikan Merkez Bankası kararları ve Suriye çevresindeki jeopolitik riskler, yetkili makamların potansiyel olarak politikayı beklenenden daha fazla sıkılaştırmalarına yol açan sürekli sermaye çıkışları ile belirsizlik teşkil ediyor.

Önemli yapısal reform gelişmeleri

Sektörler arası ticari ortamı iyileştirmeye yönelik ilerleme, farklı alanları kapsamaya başladı. Özel sektör katılımını artırmak üzere hazırlanan enerji sektörüne (petrol ve elektrik) ilişkin bir dizi kanuna ek olarak, ekonomik rekabeti iyileştirmeye yönelik önlemler içeren yeni bir beş yıllık kalkınma planı, Temmuz 2013’te meclis tarafından onaylandı. Ancak, gelir vergisi reform tasarısına ilişkin tartışmalar ve Tüketiciyi Koruma Kanunu'na yönelik kapsamlı değişiklikler, Ekim 2013’te ertelendi. Tüketiciyi korumaya ilişkin yeni yasa, tüketici koruma standartlarını Avrupa Birliği (AB) standartlarına uydurmayı ve düzenleyici yetkisini güçlendirmeyi amaçlıyor. Kayıt dışı olma durumunu azaltarak ve vergi matrahını genişleterek vergileri daha adil bir şekle sokan yeni gelir vergisi kanunu kapsamında, yürürlükte olan kurumlar vergisi ve kişisel gelir vergisi kanunlarının birleştirilmesi, basitleştirilmesi, söz konusu kanunlardan pek çok istisna ve muafiyetin kaldırılması ve bu kanunlardaki yasal boşlukların giderilmesi teklif edildi.

Yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) yürürlüğe girdi. Temmuz 2012’de kabul edilen yeni mevzuat, Türkiye'nin ticari ortamını, özellikle kurumsal yönetim standartlarındaki iyileştirmelerle AB standartları doğrultusuna taşımayı amaçlıyor. TTK, yönetim kurulu üyeleri için şirket hissedarı olma gerekliliğini ortadan kaldırır ve aynı zamanda hissedarların şirketi borçlandıramayacaklarını belirtir (yalnızca anonim şirketler için geçerlidir). Bağımsız denetime yönelik hükümler, 1 Ocak 2013’te öz sermaye şirketlerinin bilgileri çevrimiçi olarak sunması gerekliliğine yönelik hükümler 1 Temmuz 2013’te yürürlüğe girdi. Aynı zamanda, kurumsal yönetimi iyileştirmeye yönelik bazı adımlar da atıldı. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), kamu şirketlerinin yıllık bilançolarında uyum göstermesi gereken bir Kurumsal Yönetim İlkeleri Kılavuzu yayımlandı. Yeni TTK, SPK'ya kurumsal yönetimi düzenlemeye ilişkin münhasır yetki veriyor.

Enerji sektörüne serbestlik getirmeye yönelik önlemler alındı. Mart 2013’te elektrik piyasasındaki rekabeti ve şeffaflığı artırmayı ve bağımsız bir düzenleme ve denetleme mekanizması kurmayı hedefleyen yeni Elektrik Piyasası Kanunu kabul edildi. Mayıs 2013’te meclis, özel sektörü devlet tarafından işletilen ve üretime dönük bir şirket olan TPAO ile eşit koşullara taşıyarak petrol piyasasına serbestlik getiren bir yasayı da onayladı. Yasa, petrol piyasasındaki rekabeti artırmayı ve Türkiye petrol sektöründeki araştırma ve üretim projelerine yönelik daha fazla yabancı katılıma olanak tanımayı hedefliyor. Devlet, doğal gaz sektöründe, devlet tarafından işletilen gaz şirketi BOTAŞ'ın piyasa hakimiyetini azaltmaya çalışıyor; bunu, yükümlünün her yıl, elindeki gaz ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) anlaşmalarının yüzde 10'unu devretmesini gerektiren bir gaz serbestleştirme programı vasıtasıyla gerçekleştirmek istiyor. Özel işletmecilerin, BOTAŞ'ın çekilmesiyle oluşan bu boşluğu doldurması ve böylece serbestleştirme sürecini hızlandırması beklenir. Yine de BOTAŞ'ın piyasa hakimiyetini azaltmak, zorlayıcı bir durum olmaya devam ediyor. Eylül 2012’de hükümeti, gaz piyasası faaliyetlerini iyileştiren ve rekabeti artıran bir bakış açısıyla, ülkenin Gaz Piyasası Kanunu'nda birtakım değişikliklere gitti. Bu değişiklikler, BOTAŞ'ı petrol ve gaz boru hattı operasyonları, LNG ithalat hizmetleri ve yeraltı gaz depolama olarak üç farklı birime ayırmayı öngörüyor.

Hükümetin özelleştirme programı, aksaklıklara karşın devam ediyor. Ancak, ilerleme hızı piyasa koşullarına ve yatırımcı iştahına bağlı olacak. Ekim 2012’de Özelleştirme İdaresi, üç bölgesel elektrik dağıtım şirketini, pek çok ücretli yol ve köprüye ait işletme hakkı için ihaleye davet etti. Planlanan diğer özelleştirmeler, şeker fabrikaları, milli piyango, daha fazla köprü ve ücretli yola ait işletme hakkı ve gaz dağıtım şirketleri. Ayrıca, devlet tarafından işletilen 2 GW'lık elektrik üretim kapasitesini içeren yeni bir elektrik özelleştirmesi üzerindeki çalışmalara devam ediliyor.

Kaynak: EBRD (tr.ebrd.com)


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next