Ernst & Young (EY) Otomotiv Sektör Lideri Serdar Altay Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Türkiye otomotiv pazarı, talep potansiyeli yüksek bir pazar”

Bu yıl, 30. yaşını kutlayan Ernst & Young (EY) Türkiye; İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa ofislerinde 38 sorumlu ortağı ve binden fazla çalışanıyla denetim ve danışmanlık alanında hizmet veriyor. “Otomotiv sektörü, 2013'te yaralarını sarmaya başladı. Otomotiv sektörü, 2014 ve izleyen yıllarda ana oyuncuların iştahını kabartacak ” diyen EY Otomotiv Sektör Lideri Serdar Altay otomotiv sektörünün gelirini, maliyetini ve kârlılığını etkileyecek sekiz trendi okuyucularımızla paylaştı.

Türk otomotiv pazarının bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 2014 ve sektörün geleceği hakkındaki öngörüleriniz nelerdir?

Geçtiğimiz yıla göre, Türkiye otomotiv pazarında üretim ve satış adetlerinin artış gösterdiği görülüyor. Geçen yılın Ocak-Eylül dönemine göre otomobil ve hafif ticari araç pazarı 586 bin 345 adetle yüzde 10,48 büyüdü. Aynı dönemde otomobil satışları ise yüzde 19,16 artış gösterdi. Söz konusu talep artışının yanında Türkiye otomotiv pazarının gelişmesi ve genişlemesinde katkısı olduğunu düşündüğümüz unsurlardan bazıları taşıt kredileri stokunun artması ve şirketlerin filo kiralama sektörüne olan ilgisi. Türkiye otomotiv pazarının önümüzdeki dönemlerde de talebe dayalı olarak gelişmesi yanında, otomotiv sektörüne sağlanan teşviklerle ülkemizde otomotiv sektöründe üretim ve istihdamın artırılması, yurt dışındaki otomotiv üreticilerinin Türkiye'ye yatırım yapması ve ihracatın artırılması hedefleniyor.

Türkiye'de yaklaşık her bin kişiden 130'u araç sahibiyken otomotiv üretiminde lokomotif durumunda olan Almanya'da ise her bin kişiden 600'ü araç sahibi. Bu veriler göz önüne alındığında Türkiye otomotiv pazarının halen doymamış olduğu açık. Bugüne baktığımız zaman, Türkiye'de 2 milyonu binek otomobil olmak üzere yaklaşık 4 milyondan fazla 20 yaş üzeri araç bulunduğunu görüyoruz. Gelecek yıl hurda araç teşviki bekleniyor. Sağlanacak bu teşvik otomotiv sektöründe yoğun bir hareketlenme sağlayacak. Bir diğer beklentimizse karbondioksit salımıyla ilgili. Motorlu Taşıtlar Vergisi konusunda yapılacak düzenlemeyle, AB ülkelerindeki gibi “kirlettiğin kadar öde” diye tanımlanan karbondioksit salımına göre hesaplanan vergi uygulamasının, tüketici tercihleri üzerinde etkili olmasını bekliyoruz. Genç ve hızlı artış gösteren bir nüfusa sahip Türkiye gibi bir ülke için az önce saymış olduğumuz faktörler de düşünüldüğünde, otomotiv sektörünün 2014 ve izleyen yıllarda ana oyuncuların iştahını kabartacağını söylemek abartı olmayacak.

Global otomotiv pazarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Global ekonomik büyümeye ilişkin tahminler, geçtiğimiz çeyrekten itibaren küçüldü. Örneğin hafif ticari araçta 2012-2017 arasında global pazarın yıllık birleşik büyüme oranı tahmini yüzde 6,3'den yüzde 5,9'a çekildi. ABD ve gelişmekte olan pazarların büyümesi bu çeyrekte beklenenden düşük kaldı. Gelişmekte olan pazarlarda, orta vadeli görünüm de nispeten daha zayıf, bununla birlikte değişim dramatik boyutlarda gerçekleşmedi. Son günlerde elde edilen sonuçlar ışığında ABD ekonomisinde yavaşlama işaretleri olmakla birlikte, bu durum hafif bir seyir izliyor ve 2013'te büyüme oranında yalnızca küçük bir düşüklüğe neden olacak. Kuzey Amerika pazarında ise hafif ticari araçta 5 yıllık büyüme rakamı, ortalama yüzde 3,1'den yüzde 3'e düştü. Çin otomotiv üretimini kendi bünyesinde tüketerek ihracata dayalı büyümeden iç tüketime doğru kaydırma isteğinde olacak. Tahmin edilen olumsuz riskler ağırlıklı olarak, dış talebin yavaşlaması (ihracat), iç finansal bozulmalar (gölge bankacılık ve/veya kredi durumu) ve dengelenme hızı. 5 yıllık vadede Çin için hafif ticari araç satış tahminlerinin yıllık ortalama yüzde 10,6 olarak artacağı öngörülüyor.

LMC tarafından 2013 Eylül sonu itibarıyla yapılan tahminlere göre BRIC bölgesinde 2014-2017 arasında toplam otomotiv satışlarının yıllık ortalama yüzde 10 civarında artış göstereceği bekleniyor. Ancak, bu artış 2014'te yıllık yüzde 12 ile başlayıp, 2017'de yıllık yüzde 7'ye kadar iniyor. Yani pazardaki artış hızı gitgide azalıyor. Avrupa'da ise işsizlik rakamlarının iki haneli rakamlarda seyretmesi, çalışabilir genç nüfusun işsiz olması sebebiyle ilk otomobil satın alma yaşı yukarıya doğru yükseliyor ve otomobil satın almak gittikçe zorlaşıyor. Bu durum da piyasalarda arz fazlasına veya üreticilerin eksik kapasiteyle çalışmasına neden oluyor. Satış rakamlarını incelediğimizde İngiltere dışındaki pazarlarda çift haneli gerilemeler görülüyor. İspanya, Fransa, İtalya ve otomotiv ülkesi Almanya'da satış rakamları 1993'deki seviyelerle aynı seviyelere geriledi. 2012 – 2017 arasında ortalama yıllık satış değişim tahminleri yüzde 3,8 artıştan yüzde 3,1 artış olarak revize edildi.

Otomotiv alanında Türkiye ve küresel pazarlardaki son trendler

Serdar Altay, önümüzdeki 10 yıla hazırlanmak amacıyla, otomotiv şirketlerinin kendilerine aşağıdaki beş soruyu sormasını ve önlerindeki fırsat ve zorluklara cevap vermeye ne derece hazırlıklı olduklarını değerlendirmelerini öneriyor:

§ Yeni piyasa dinamikleri nelerdir?

§ Tedarik/değer zinciri konuları ve sonuçları nelerdir?

§ Araç ve mobiliteye olan talep nasıl gelişecek?

§ Ürünlerin nasıl adapte edilmesi gerekiyor?

§ İş modellerinin nasıl adapte edilmesi gerekiyor?

Ernst & Young tarafından belirlenen sekiz önemli trend, otomotiv şirketlerinin bu beş soruyu yanıtlamasına yardımcı olmayı amaçlıyor. Gelecek trendleri arasında şunlar yer alıyor:

-Devletler daha emniyetli ve temiz ulaşıma yoğunlaşıyor: Devletler bireysel ulaşımı

güvence altına almak için üç alana odaklanıyor: Kaynakların korunması, çevresel

uyumluluk ve emniyet. Buna karşılık, OEM'ler sıfır emisyonlu araçlar da dahil olmak üzere

daha temiz, emniyetli ve çeşitli otomobiller üretmeye başlayacak.

-Orijinal Ürün Üreticileri (OEM) değişen mobilite ihtiyaçlarına cevap verebilmek için yeni değer önerilerinde bulunuyor: Gelişmiş ve gelişen dünyadaki tüketicilerin farklı mobilite ihtiyaçları bulunuyor. Giderek artan şehirleşme, gelişmiş dünyadaki tüketicilerin araç sahipliğine alternatif aramasına yol açarken, gelişmekte olan ülkelerdeki tüketicilerin daha çok otomobil satın almasına neden oluyor. Gelişmiş ekonomilerde araç paylaşma ve entegre mobilite çözümleri giderek daha çok rağbet görecek. Yükselen pazarlarda ise insanlar sadece ulaşım amacıyla otomobil satın almaya yönelecek, fakat altyapı gelişimi bu talebe ayak uyduramayacak.

Mobilite pazarında yeni oyuncular liderliği ele geçirecek: Teknolojideki gelişmeler ve karşılanamayan tüketici ihtiyaçlarından dolayı piyasaya yeni oyuncular girecek. Otomotiv dışı şirketler otomobil paylaşımı, mobilite entegrasyonu, sürüş performansının gerçek zamanlı olarak izlenmesine dayalı olarak prim belirleyen, kullanıma dayalı “kara kutu” sigorta, elektrikli araç entegrasyonu ve gelişmiş araç içi eğlence sistemleri gibi çeşitli hizmetler sunuyor. Bu yeni iş modellerinin gelişimi geleneksel otomotiv değer zincirine yeni oyuncular katarken, bir yandan da OEM'lerin iş odaklarını yeniden belirlemelerinde ilave risk ve fırsat alanları oluşturuyor.

Sosyal medya otomotiv pazarlamasını yeniden tanımlıyor: Pırıl pırıl parlayan bir otomobili dağ yollarında gösteren 30 saniyelik reklamlarla araç pazarlayan geleneksel pazarlama anlayışı büyük bir değişime uğradı. Son yıllarda tüketiciler bir araç satın almaya karar verdiklerinde ellerinde araç hakkında artık pek çok bilgi var. Sosyal medya, diğer tüketicilerin fikir ve algıları da dahil olmak üzere sansürsüz geri bildirime erişim sağladı. Bununla beraber otomotiv şirketleri, özellikle de OEM'ler, bu paradigma kaymasının gitgide daha çok farkına varıyor ve bunu ürünlerini pazarlarken kendi lehine kullanıyor.

Endüstri paydaşları arasındaki işbirliği: Teknolojideki yenilikler işletmelerde değişimi tetikliyor. OEM ve birinci sıra tedarikçiler yalnızca sektör içinde değil, teknoloji ve telekomünikasyon şirketleri ile de her zamankinden daha çok işbirliği kurmanın yollarını arıyor.

OEM'ler arasında portföy rasyonelleştirme: Sektördeki durgunluğu takiben, gelişmiş ülkelerdeki çoğu OEM sadece üretim hacmi değil, sürdürülebilir ve kârlı büyümenin yollarını arayacak. Fakat yükselen pazarlardaki OEM'ler global markalar oluşturmak ve tüm dünyada var olabilmek için yurtiçinde veya gelişmiş ülkelerde gerçekleştirecekleri satın almalarla mümkün olduğu kadar çabuk bir şekilde büyüyecek.

Sektörün küreselleşmesinden yeni riskler doğuyor: OEM'ler küreselleşmeden doğan yeni risklerin üstesinden gelebilmek için radikal operasyon stratejileri geliştirmek zorunda kalıyor. Arz-talep sapmaları ve dalgalı hammadde fiyatlarından değişen mevzuat düzenlemeleri ve gelişmiş pazarlardaki nitelikli eleman eksikliğine kadar, otomotiv sektörünün küreselleşme çabaları bugün bir gerçeklik testinden geçiyor. Karşısında bu riskler varken, değer zincirinin adapte olacak şekilde esnek olmasını sağlamak amacıyla, sektörün risk azaltma stratejileri uygulaması gerekiyor.

Durgunluk ve OEM'ler ikinci ve üçüncü sıra tedarikçileri yeni stratejilere itiyor: OEM ve birinci sıra tedarikçilerdeki geniş kapsamlı kemer sıkma uygulamaları ikinci ve üçüncü sıra tedarikçilerin hassasiyetini, özellikle de görece zayıf olan mali sağlamlıklarını ve ürün, pazar ve müşteri çeşitliliğinin eksikliğini ortaya koydu. Fakat ikinci ve üçüncü sıra tedarikçilerin azla çoğu başarmak üzere sadece artan taleple başa çıkmaya çalışmak yerine gitgide daha stratejik olmaları gerekiyor. Kazananlar, temel olmayan işletmelerini daha yüksek kârlılık için muhtemelen bünyelerinden çıkaracak ve birçok OEM ile ilişkiler kurarak ve müşterilere otomotiv ekosisteminin dışında bile hizmet verebilecek ürünler geliştirerek risklerini çeşitlendirecek.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next