Doç. Dr. Deniz Gökçe Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Türkiye'nin bu yılki büyümesini içeride ve dışarıda yaşanan olaylar şekillendirecek

Türkiye ekonomisi, tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi iç ve dış riskler ışığında şekilleniyor. 2012'de AB'ye göre ekonomik anlamda olumlu bir performans sergileyen Türkiye'nin bu yılki tablosunu, risklerin belirleyeceğini belirten Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Bölüm Başkanı ve Akşam Gazetesi yazarı Prof. Dr. Deniz Gökçe, “Türkiye ekonomisi her ekonomide olduğu gibi hem kendi içinde hem de dış dünyada gelişen olaylardan etkileniyor. Bizim 2013'ün başındaki risklerimiz Suriye ile ilgili diplomatik durumumuz ve Avrupa'daki durağanlıktı. İçeride yaşadığımız durum ise farklı riskleri getirmeye başladı. Şimdi tüm dünyanın gözü Türkiye'nin üzerinde. Bu durum, yatırım yapan ülkelerin Türkiye'den kaçışını hızlandırabilir” diyor.

ABD'de başlayan ve AB'de devam eden bir kriz süreci yaşadık. Sizce ihracatının büyük bir kısmını AB'ye yapan Türkiye, bu süreçten nasıl etkiledi?

Biliyorsunuz global kriz, 2009'un ilk çeyreğinde Avrupa'ya atladı. Avrupa'ya atlaması, ihracatının yüzde 65'ini Avrupa'ya yapan Türkiye'yi önemli ölçüde etkiledi. Biz 2009'da yüzde 4.7 daraldık. İlginçtir, o dönemde Almanya da yüzde 4.7 daraldı. Bizim Alman ekonomisiyle bir alakamız yok, farklı ekonomik yapılarımız var, onlar ağır sanayi anlamında çok gelişmişler. Öyleyse biz nasıl onlarla aynı oranda daralabiliriz? Çünkü, Almanya da bizim gibi ihracatının yüzde 60-65'ini Avrupa'ya yapıyor. 2012'de bu oran 38'e indi. Buna karşılık, Afrika, Orta Doğu, Çin gibi farklı ülkelere yöneldi. Türkiye'nin de en önemli sektörü, sanayi sektörü. İhracat durunca sanayi sektörü durgun bir döneme girmeye başladı, sanayi durunca biz de Almanya gibi daraldık. Bizim reaksiyonumuz, ilk çeyrekten sonra iç talebi artırmak oldu. Avrupa'dan ve Amerika'dan fonlar, Türkiye'ye girmeye başladı. Biz buna, sıcak, soğuk gibi çeşitli isimler veriyoruz bir de doğrudan yabancı sermaye yatırımı var. Türkiye'ye büyük bir para girişi oldu.

Tersine dönüş başladı”

Hedeflere ulaşma ve ekonomik anlamda atılan adımlar açısından Türkiye nasıl bir performans sergiliyor?

Türkiye şu anda ekonomik anlamda olumlu bir performans sergiliyor. Türkiye'nin 2001'deki devlet borçluluk oranı yüzde 80'di. Bugün devletin borçluluk oranı yüzde 36'ya düştü. Kısa vadeli dış borcu yok. Türkiye 2001 krizinde çok kötü bir durumdaydı. Ama dünyada kriz olmadığı için şanlı bir zamandaydık. Tek parti hükümeti vardı, onun avantajını kullandık. Sonuçta biz bütçe açığını küçülttük, borçluluk oranını azalttık ve banka sistemini düzelttik. Geriye bir tek sosyal nedenlere dayanan tüketim yüksekliği kaldı. Türkiye'de tasarruf oranı çok düşük, yabancı tasarrufuna mahkum hale geldik. Cari açığımız tarihsel bir rekor kırarak yüzde 10'a yükseldi. 2012'de büyümeyi yavaşlatma kararı aldık. Yüzde 40 hızla artan kredi oranları yüzde 20'nin altına girdi. Kredi kullanmayınca da inşaat sektörü, otomotiv gibi kredi kullanan Kobi'ler yavaşladı. Büyümeyi, yüzde 2.2'de durdurabildik. 2012'nin ikinci yarısından itibaren tersine dönüş için başladık. Tersine dönüş noktasına kadar 77 milyar dolar olan cari açık 47 milyar dolara inmişti. Türkiye fren yapınca ithalat durdu. Vergi hasılatının büyük bir miktarı, ithalat üzerinden alınan KDV ve onların satışından alınan ÖTV ile sağlanıyordu. Fren yaptığınızda KDV ve ÖTV düşünce bütçe açığı da büyümeye başladı. O zaman tütüne ve alkole zam geldi. Bu arada yılbaşından itibaren yavaş büyüme başlayınca bu sefer vergi tahsilatı yükselmeye başladı. Bütçe açığı toparlandı, geçen ay Türkiye'nin bütçesi denk oldu. Yani tersine dönüş başladı…

2013'ü Türkiye ekonomisi bakımından nasıl öngörüyorsunuz? Yıl sonu tahminlerinizi okuyucularımızla paylaşır mısınız?

Hükümet 2013 için yüzde 4 koydu. OECD yüzde 3.1, IMF yüzde 3.4, Dünya Bankası ise yüzde 3.8 büyümeyi öngörüyor. Ben 3.5-4 arasında bir büyüme olacağını düşünüyorum. Cari denge açığı şu anda yüzde 6.5 kadar. İhracatta yüzde 56'nın üzerinde bir rakam bekleniyor.

Ama biliyorsunuz Türkiye ekonomisi her ekonomide olduğu gibi hem kendi içinde hem de dış dünyada gelişen olaylardan etkileniyor. Bizim 2013'ün başındaki risklerimiz, Suriye ile ilgili diplomatik durumumuz ve Avrupa'daki durağanlıktı. Bunların yanı sıra 2014'te yerel seçimler olacak, bu durum ekonomiyi etkileyebilir. Şu anda Gezi Parkı ile başlayan durum, farklı riskleri getirmeye başladı. Şimdi tüm dünyanın gözü Türkiye'nin üzerinde. Bu durum, yatırım yapan ülkelerin Türkiye'den kaçışını hızlandırabilir. Orta Doğu ülkeleri karışık bir durumda, biz de kendimizi karıştırırsak ekonomik anlamda farklı bir noktaya gidebiliriz. Bizim şu anda kavga içinde olmamamız lazım. Çünkü hala Avrupa riskini taşıyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin bu yılki büyümesi içeride ve dışarıda neler olacağına bağlı. Ama bir gerçek var ki Türkiye farklı bir yere geldi. 1980'de Türkiye'nin ihracatı 2.5 milyar dolar, ithalatı 7.5 milyar dolar, toplam turizm geliri 210 milyon dolardı. Bugün neredeyse bir otelin inşaatı 210 milyon dolar tutuyor. Ben hep şu cümleyi söylüyorum: Türkiye'de siyaset çok karışık ama ekonomi bilinçli yönetiliyor. Ekonomik anlamda olumlu adımlar atıyoruz.

ARA SPOT:Hükümet 2013 için yüzde 4 koydu. OECD yüzde 3.1, IMF yüzde 3.4, Dünya Bankası ise yüzde 3.8 büyümeyi öngörüyor. Ben 3.5-4 arasında bir büyüme olacağını düşünüyorum. Ama biliyorsunuz Türkiye ekonomisi her ekonomide olduğu gibi hem kendi içinde hem de dış dünyada gelişen olaylardan etkileniyor. Dolayısıyla Türkiye'nin bu yılki büyümesi içeride ve dışarıda neler olacağına bağlı.”

ABD, enerji ithalatını yarıya indirdi”

ABD, ekonomisi kriz sürecinde nasıl yapıldı?

2012 yılını değerlendirmek için global kriz sürecine bakmak lazım. Global kriz 2008'de Amerika'daki değişikliklerle başladı. Ama Amerika kriz sürecinde AB'ye göre çabuk toparlandı. 3 çeyrek negatif büyüyen ABD, 15 çeyrektir pozitif büyüyor. Yüzde 2 civarında bir büyüme sergiliyor. Dünya ticaretinde önemli bir daralma olduğu için ABD'nin yüzde 2 ile büyümesi çok büyük bir zayıflık sayılmıyor. ABD bu ortamda iki şey yaptı, birkaç defa çok yüksek miktarda para pastı. Amerikan Merkez Bankası'nın bilançosu 600-700 milyar dolardır, para basımından sonra 4 trilyon dolara kadar yükseldi. Piyasaya sürülen fazla miktardaki para hep ekonomide kalırsa, insanlar harcamaya başlarsa, kredi kullanırsa enflasyon ortaya çıkar. Bunun da iç talebi artırıcı, dış talebi bozucu etkileri var. Onun için ABD'de bir kural koydular ve şöyle dediler: “İşsizlik rakamı yüzde 6.5'a kadar indiği zaman veya enflasyon 2'nin üstüne çıkmaya başladığı zaman, biz bu yarattığımız parayı geri çekmeye başlarız.” Bu tabi dünyada bir rahatlık getirdi, ABD'de faizler yüzde 1-1.5 civarındaydı. Ama Türkiye'de faizler 2012 sürecinde 6-7 kat arttı. Basılan parayı ele geçiren bir sürü mali kurum, Amerika ve Avrupa'da getiriler düşük olduğu için, paralarını yatıramadı. İspanya ve İtalya'da faiz 7-8'e çıksa da o ülkeler, risk altındaydı. O zaman yatırımcılar, riskli olmayan gelişen ülkelere, Latin Amerika'ya, Türkiye'ye, Günay Asya'daki bir takım ülkelere paralarını götürüp oradaki faizlerden faydalanmak yönüne gittiler. ABD'de 3 çeyrekten sonra şirket kârları yükselmeye başladı. Yavaş yavaş yatırım yapmaya başladılar.

ABD ekonomisinin geleceği için tahminlerinizi alabilir miyiz?

ABD'de önemli ölçüde doğalgaz ve petrol bulundu. Bu ABD'nin enerji ithalatını yarıya indirdi. Dış denge açısından rahatladılar. Yavaş yavaş ABD'nin parası, değerlenmeye başladı. 2012'yi böyle bir tablo ile tamamladılar. 2013 tablosu da bunun gibi olacak, ABD ekonomisi için kötümser bir tahminde bulunmuyorum.

ARA SPOT: “ABD'de önemli ölçüde doğalgaz ve petrol bulundu. Bu ABD'nin enerji ithalatını yarıya indirdi. Dış denge açısından rahatladılar. Yavaş yavaş ABD'nin parası, değerlenmeye başladı. 2012'yi böyle bir tablo ile tamamladılar. 2013 tablosu da bunun gibi olacak, ABD ekonomisi için kötümser bir tahminde bulunmuyorum.”

AB'de normale dönüş sancısı yaşanıyor

AB ülkelerinin ekonomik durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz, beklentileriniz nelerdir?

2012'de daha yumuşak bir iniş bekleniyordu, şimdi ise normale dönüş sancıları yaşanıyor. AB ekonomisinin, 1 yıldan daha fazla bir süre yavaş gideceğini düşünüyorum çünkü AB'nin geneli, ilk çeyrekte negatif büyüdü. Geçtiğimiz ay, bir toplantı için Roma Üniversitesi'ne gittim. 2012 krizinde Türkiye'nin neler yaptığını anlattık. Konuşmalarımız sırasında Fransızlar ve İtalyanlar 2013'e dair kötümser bir tablo çizdiler. İnsanlar çok kötümser, ekonominin kolay düzeleceğini düşünmüyorlar.

Sizce neden Avrupa'da bu karamsar hava hakim?

ABD kriz sürecinde çabuk toparlandı ama AB, aynı performansı göstermedi. Çünkü ABD'nin ve AB'nin mali yapısında farklılık var. AB'de tek bir para sistemi olduğu için dolayısıyla tek bir Merkez Bankası var. Bu yapıdan dolayı para politikasını küçük ülkeler kaybediyor. Eskiden olsa Almanya, İspanya gibi ülkeleri durum kötü olduğunda biraz para basarlar, faizi düşürürlerdi. Ama tek bir para sistemi olduğu için devalüasyon yapamıyorlar. ABD ise federal hükümet olmanın avantajlarını kullanıyor. Kaliforniya'nın durumu kötü olduğunda, onlara para gönderiyorlar ve kurtuluyorlar. AB'ye baktığımızda Almanya, Avusturya ve Polonya'nın iyi durumda olduğunu görüyoruz. Ama Almanya durumu kötü olan ülkelere para verip, onları sırtında taşımak istemiyor. Yani aralarında “Ben senin yükünü taşımak istemiyorum” kavgası olduğu için çabuk bir toparlanma sergileyemiyorlar. Ben 11 yıl ABD'de hocalık yaptım. Amerikalılar şöyle der: “Evim, işimin olduğu yerdedir.” İşleri nerdeyse memleketleri orasıdır. Ama bir Fransız gidip Slovenya'da çalışmaz. Ama onlar, Fransa'da ve Almanya'da çalışır. Bu yüzden emek piyasasında esneklik yok.

ARA SPOT:AB'ye baktığımızda Almanya, Avusturya ve Polonya'nın iyi durumda olduğunu görüyoruz. Ama Almanya durumu kötü olan ülkelere para verip, onları sırtında taşımak istemiyor. Yani aralarında ‘Ben senin yükünü taşımak istemiyorum' kavgası olduğu için çabuk bir toparlanma sergileyemiyorlar. Ben 11 yıl ABD'de hocalık yaptım. Amerikalılar şöyle der: “Evim işimin olduğu yerdedir.” İşleri nerdeyse memleketleri orasıdır. Ama bir Fransız gidip Slovenya'da çalışmaz. Ama onlar, Fransa'da ve Almanya'da çalışır. Bu yüzden emek piyasasında esneklik yok.”

Gelecek konusunda belirsizlikler var”

Açıklanan teşvik paketlerini okuyucularımız için yorumlar mısınız?

Teşvikte bir değişim geliyor. Eskiden belirli bölgelere teşvik yapıyorduk, o çok başarılı olmuyordu. Çünkü bir bölgeye yardım ediyorsunuz, öbür bölge size yatırım yapmadığınız için tepki gösteriyordu. Şimdi farklı bir teşvik uygulamaya başladılar. Bu farklı teşvikte, belli sektörleri ve ürünleri, belli ülkelere satış yapanları hedef aldılar. Bence bu isabetli oldu. Ama dediğim gibi bu teşviklerin başarılı olması için, devletin içinde problem olmaması, bütçe yapısının bozulmaması ve cari dengenin yükselmesi lazım.

2013-2015 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı. Sizce OVP ışığında, Türkiye 2023 hedeflerini yakalayabilecek mi?

2013-2015 Orta Vadeli Programı büyük ölçüde sağlarız diye düşünüyorum. Orada bir endişem yok. Ama 2023'te dünya, nasıl bir noktada olacak onu şimdiden tahmin edemiyoruz. Gelecek konusunda belirsizlikler var. Geçmiş yıllarda AB'ye üye olmayı reddetmekle büyük bir hata yaptık. Biz AB'yi reddetmeseydik, bütün kanunlar uluslararası standartlarda olacaktı. O zaman biz bugünkünden çok daha formda olacaktık. Dış ticaret daha fazla gelişecekti, sağlık, eğitim, güvenlik gibi alanlar bugünkünden çok farklı bir yapıda olacaktı. Şu anda ekonomi olarak iyiyiz ama hem uluslararası alanda hem de iç siyaset olarak problemimiz var.

Yan sanayinin desteklenmesi gerekiyor”

Otomotiv sektörü hakkında ne düşüyorsunuz?Sektörün önündeki engeller nelerdir?

ABD ekonomisi, 3 şeyin üzerinde duruyor. Bir doğal kaynak, diğerleri ise inşaat ve otomotiv. Türkiye için de bu iki sektör çok önemli. Ama bizdeki otomotivin ithalat içeriği, ABD'ninkinden daha fazla. Dolayısıyla tasarrufu kesip dış denge açığı verdiğimiz dönemde, yüksek ithalat içerikli sanayi zorlanmaya başlıyor, fiyatlar yüksek oluyor, istenildiği kadar satılamıyor. 1950 ve bugün arasında çok önemli bir fark var. 1950'de halkın yüzde 15'i kentlerde, yüzde 85'i kırsal kesimde yaşardı. Şimdi insanların yüzde 75'i kentte yaşıyor. Kente gelir gelmez, çocuklar okumaya başlıyor, masraf artıyor, ihtiyaç artıyor. Taleplerimiz artıyor, araba öncelikli ihtiyaçlarımız arasına giriyor. Otomotivin gelişmesi için, Türkiye'de yan sanayinin gelişmesi lazım, onların desteklenmesi lazım. Otomotiv parçalarını yerlileştirmeye çalışırsak, otomotiv Türkiye'nin motoru olacak. Bir de Avrupa'ya çok yakınız, bunun avantajlarını kullanmalıyız.

ARA SPOT: “Otomotivin gelişmesi için, Türkiye'de yan sanayinin gelişmesi lazım, onların desteklenmesi lazım. Otomotiv parçalarını yerlileştirmeye çalışırsak, otomotiv Türkiye'nin motoru olacak. Avrupa'ya çok yakınız, bunun avantajlarını kullanmalıyız.”


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next