Lütfen ODMD Gladyatör için Tıklayınız > Lütfen Magma Tıklayınız >
Garanti BBVA Baş Ekonomisti Sayın Seda Güler Mert Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

SEDA GÜLER MERT

GARANTİ BBVA BAŞ EKONOMİSTİ

KÜRESEL FİNANSMAN KOŞULLARI GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER İÇİN SIKI KALMAYA DEVAM EDECEK

2025, TÜRKİYE EKONOMİSİNİN MAKRO DENGELERİ İYİLEŞTİRME ÇABALARININ SONUÇ VERDİĞİ VE KÜRESEL BELİRSİZLİKLERE RAĞMEN POZİTİF AYRIŞABİLECEĞİ BİR YIL OLACAK. ENFLASYON BEKLENTİLERİNİN DÜŞÜŞÜ, CARİ AÇIĞIN ILIMLI SEYRİ VE TL TASARRUFLARINA YÖNELİMİN DEVAM ETMESİ, EKONOMİYİ DAHA İSTİKRARLI BİR ÇİZGİYE TAŞIYABİLİR.

Geçtiğimiz yıl, enflasyonun gerileme eğilimi kazanmasıyla birlikte, para politikalarının genel anlamda kısıtlayıcılık düzeyini azaltmaya başladığı; buna karşılık devam eden jeopolitik riskler ve birçok ülkede yaşanan seçimlerle beraber yeni belirsizliklerin hayatımıza girdiği bir yıl oldu. ABD ekonomisi, pandemi sonrası destekleyici politikaların ve verimlilik artışlarının desteğiyle, büyüme anlamında pozitif ayrışırken, bu durum enflasyonla mücadele konusunda FED’in daha temkinli bir gevşeme döngüsüne başlamasına sebep oldu. Ayrıca, başkanlık seçimlerini Donald Trump’ın kazanmasının akabinde, önceki döneminde olduğu gibi ABD’nin ithal ettiği ürünlere yüksek oranlarda ek tarifeler uygulama riski, daha gevşek mali duruş, göçmen akımları konusunda katı söylemleri ve diğer regülasyonlar boyutunda yapacakları kısa vadede enflasyonist etkiler doğurabilecekken, orta & uzun vadede ise küresel büyümeyi aşağı yönde baskılayan bir gelişme olabilecek. Sonuç olarak, FED 2025’in ilk yarısında hâlâ faiz indirimlerine devam edebilir, ancak indirim düzeyi daha kısıtlı kalarak, Haziran itibarıyla yüzde 3.75-yüzde 4 faiz seviyesine ulaştıktan sonra bunu en az bir yıl bu seviyede tutmak durumunda kalabilir. Diğer yandan, Avrupa ve Çin kendi yapısal problemleriyle boğuştuklarından, büyüme görünümlerini destekleyebilmek için farklı politika tedbirlerine başvuruyorlar. Avrupa’da halihazırda bütçe açıkları çok yüksek olduğundan ve orta vadede bütçe açıklarını düşürebilmek için mali konsolidasyon hedefleri bulunduğundan, mali alanları oldukça kısıtlı. Diğer yandan, son teknolojik gelişmeleri yakalama konusunda geri kalmaları, yaşlanan nüfus, eriyen rekabetçilik, devam eden Ukrayna & Rusya savaşı bölge ekonomilerinin büyüme eğilimlerini olumsuz etkiliyor. Dolayısıyla, Avrupa Merkez Bankası, daha önden davranarak parasal gevşeme döngüsüne başladı ve muhtemelen bu yıl Haziran ayına geldiğimizde yüzde 2 faize ulaşarak, denge faiz tahminimiz olan yüzde 2.5’un da altına inerek gevşemeci yönde kalacaklar. Ancak, her şekilde küresel büyümenin baskı altında kalmasını, ABD’de potansiyeline yakın yüzde 2 civarında bir büyüme beklememize karşın, Avrupa için muhtemelen yüzde 1 büyümeyi yakalamanın oldukça zor olacağını değerlendiriyoruz. Sonuç olarak, faiz ve büyüme farkları ABD lehine olumlu ayrışacağı için de, euronun değersiz kalacağı bir kısa vadeli görünüm bizi bekliyor. Çin tarafında ise, Eylül’den bu yana devam eden hem mali hem parasal teşvikler bir miktar büyüme ivmesi yaratmış olsa da, iç talebin canlanması konusunda yaşanan yapısal sorunlar aşağı yönde gidişi en fazla durdurabilme yönünde katkı verebilecek gibi duruyor. Bu minvalde de, Çin büyümesinin yüzde 4’e yakın bir seviyede stabilize olabileceğini tahmin ediyoruz. Bu açıdan, gelişmekte olan ülkeler için belirsiz Trump politikaları ve FED’in parasal duruşu kaynaklı sıkı küresel finansal koşullar geçerli olurken, küresel büyüme de yüzde 3’e yakın bir seviyede görece ılımlı kalmaya devam edecek. ABD doları kısa vadede daha değerli bir görünüm beklerken, gelişmekte olan ülkelere fon akımları ülkeler nezdinde uygulanan politikalarla ayrışma gösterebilecek.

ZORLU KOŞULLARA RAĞMEN TÜRKİYE EKONOMİSİ 2025’TE AKRANLARINDAN POZİTİF AYRIŞABİLİR

Türkiye tarafında, bu açıdan, önemli fırsatlar doğabileceğini değerlendiriyoruz. Öncelikle, 2024 yılı makro dengesizliklerin azaltılması yönünde uygulanan politikaların sonuçlarını almaya başladığımız, sıkılaşan para politikası görünümüyle beraber yabancı ve yerleşiklerin TL tasarruflara yöneldiği ve cari açığın belirgin aşağı gelmesiyle TCMB’nin kuvvetli bir şekilde rezerv biriktirdiği bir yıl oldu. Bu açıdan, risk primimiz belirgin aşağı geldi ve üç büyük kredi derecelendirme kuruluşundan da not artışı alarak, yabancı kredi notumuz yatırım yapılabilir seviyenin 6 not altı iken, güncel durumda 3 not altına kadar yukarı yönde revize oldu. Bununla birlikte, mali duruşun genişlemeci yönde kalması ve devam eden servet etkileri büyüme eğilimini ılımlı düzeyde tuttuğundan geçtiğimiz yıl GSYİH büyümesi yüzde 3’e yakın gerçekleşti. Büyüme kompozisyonu net ihracat lehine değişti ve iç talebin yıllık büyümeye katkısı önceki üç yıldaki ortalama 6.5 puanlık değerinden 2 puana kadar gerilemiş olsa da bozulan gelir dağılımı ve kredi kartlarının belirgin yükselen bakiyesi özel tüketim harcamalarını trend üstü seviyelerde devam ettirdi. Sonuç olarak, zayıflasa da güçlü kalan iç talep eğilimi, geçmişe dönük endeksleme ile süregelen yüksek atalet, enflasyon beklentilerinin çıpalanamaması ve fiyatlama davranışlarındaki bozukluklar dezenflasyon tarafındaki kazanımları daha sınırlı tuttu ve yıllık tüketici enflasyonu TCMB’nin yılbaşında belirlediği tahmin aralığının da üzerinde yılsonunda yüzde 44,4 olarak gerçekleşti. Aylık eğilim olarak ele aldığımızda ise, Aralık itibarıyla enflasyon yüzde 2.4 değerine gerileyerek yıllıklandırılmış ana eğilim olarak yüzde 33 seviyesine ulaştı.

Dış denge tarafında ise, cari açık kümüle olarak yıllık 10 milyar dolara yakın gerçekleşerek, milli gelire oranla yüzde 1’in altına geriledi. İyileşme, büyük oranda azalan net enerji faturası ve net altın ithalatı kaynaklı olurken, çekirdek tarafta da zayıflamaya başlayan iç taleple birlikte bir miktar iyileşme gözlendi. Sonuç olarak, TCMB’nin net uluslararası rezervleri 2024 sonunda yıllık 31 milyar dolarlık iyileşmeyle 65.9 milyar dolara ulaşırken; swaplar hariç net uluslararası rezervler 82.6 milyar dolarlık artışla 46.8 milyar dolara kadar yükseldi.

Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri bu yıl için ele aldığımızda, daha da sıkılaşmasını beklediğimiz politika bileşeni ile büyümenin ılımlı düzeyde devam etmesini bekliyoruz ve yüzde 2.5-3 arasında GSYİH büyümesi tahmin ediyoruz. Büyüme kompozisyonu olarak da dengeli büyüme trendinin devam etmesini, net ihracattan büyümeye pozitif katkının sürmesini öngörüyoruz. Bu noktada, ekonomi politikalarının seyrini dikkatli bir şekilde takip edeceğiz. Para politikasında Aralık 2024 itibarıyla gevşeme döngüsüne başlamış olsak da, sıkı duruşun korunmasını ve TL tasarrufları desteklemeye devam edecek bir reel faiz seviyesiyle politika faizinin uyarlanmasını bekliyoruz. Mali duruşun ise, azalan deprem harcamaları ve sübvansiyonlarla birlikte OVP’de belirtildiği üzere sıkılaşan bir görünüm kazanacağını varsayıyoruz.

2025’TE DENGELİ BÜYÜME VE PARA POLİTİKASINDA TEMKİNLİ ADIMLAR

Kur tarafında, özellikle yılın ilk yarısında daha kontrollü nominal değer kaybıyla devam edilmesini, sonrasında ise enflasyon eğiliminin el verdiği ölçüde daha serbest hareket etmesine izin verilen bir görünüm bekliyoruz. Bu çizgide, yılsonu için 45.5 olarak çalıştığımız USDTRY tahmini üzerindeki riskleri aşağı yönlü olarak kabul etmemize rağmen, küresel ve jeopolitik belirsizlikler kaynaklı temkinli tarafta kalmayı tercih ediyoruz. Bu minvalde, enflasyon beklentilerinin de zaman içerisinde gerileyeceği varsayımıyla, 2025 sonunda yıllık tüketici enflasyonunun yüzde 26.5 olarak gerçekleşmesini tahmin ediyoruz. Bu görünüm, para politikasının gevşeme adımlarını devam ettirebilmesini mümkün kılarken, yılsonunda politika faizini yüzde 30’a yakın bekliyoruz ve ilave kısıtlayıcılık getiren diğer mevduat ve kredi kurallarının da yıl için de peyderpey rahatlatılmasını öngörüyoruz.

Özetle, küresel tarafta Trump politikalarına dair belirsizlikler ve jeopolitik risklerin nasıl evrileceği önemli riskler olabilecekken; içeride ise dezenflasyonla ilgili sürecin nasıl devam edeceği öne çıkacak. Enflasyonla mücadele konusunda, daha fazla sabır gerektiğinden, politika bileşenini yeterince sıkı tutabilmek, sürecin sağlıklı devam edebilmesi için elzem olacak. Dolayısıyla, şu ana kadar daha çok para politikasını normalleştirerek parasal aktarım mekanizmasının yeniden tesis edilmesi üzerinden devam eden süreç; bundan sonra kamu gelir ve harcama politikalarının dezenflasyona nasıl yardımcı olacağı şeklinde önem kazanacak. Bu noktada da, yeterli sıkılık düzeyine ulaşmak, asıl belirleyici olacak.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next