Prof. Dr. Ela Sibel Bayrak Meydanoğlu
Türk-Alman Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü Öğretim Üyesi
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA İÇİN GERÇEKÇİ STRATEJİLER TAKİP EDİLMELİ
TÜRKİYE’NİN DEĞİŞEN EKONOMİ POLİTİKASI BİRÇOK BAŞLIKTA TARTIŞMALARA YOL AÇARKEN ATILAN ADIMLARIN KALICI İYİLEŞME SAĞLAMASI İÇİN YAPISAL DÜZENLEMELER ÖN PLANA ÇIKIYOR. SÖZ KONUSU YAPISAL DÜZENLEMELERİN NELER OLMASI GEREKTİĞİNİ VE İLERLEYEN DÖNEME İLİŞKİN BEKLENTİLERİNİ TÜRK-ALMAN ÜNİVERSİTESİ İİBF İŞLETME BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. ELA SİBEL BAYRAK MEYDANOĞLU’NDAN DİNLEDİK. BAŞTA MAKROEKONOMİK İSTİKRARIN SAĞLANMASI OLMAK ÜZERE YEDİ MADDEDE ÖNERİLERİNİ SIRAYAN MEYDANOĞLU, DİJİTALLEŞMENİN OTOMOTİV VE DİĞER ALANLARDAKİ ETKİLERİNİ DE DEĞERLENDİRDİ.
İçinde bulunduğumuz yılın ekonomik görünümünü değerlendirir misiniz? Ekonomik büyüme için öncelikli stratejiler neler olmalıdır?
2024 yılının ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 5,3 büyüme kaydederken ikinci çeyrekte büyüme hızı yüzde 2,5 oldu. Ekonomistlerin tahminleri 2024 yılı genelinde büyümenin yüzde 3 ile yüzde 3,5 arasında gerçekleşeceği yönünde.
Son genel seçimin ardından uygulamaya konan yeni ekonomi programı çerçevesinde enflasyonu düşürmek ve artan iç talebi yavaşlatmak amacıyla çeşitli önlemler alındı ve sıkı para politikası hayata geçirildi. Bu çerçevede ekonomi yönetimi, ihracatı artırıp iç talep kaynaklı ithalatı azaltarak cari açığı daraltmayı ve büyüme kompozisyonunda değişim yaratmayı hedeflemekte. Bu gelişmelerin, enflasyonda düşüşe katkı sağlayacağı öngörülüyor.
İhracat cephesinde ise Avrupa’da yaşanan talep daralması, döviz kurunun yeterli rekabet avantajı sağlamaması, ihracat pazarlarının yeterince çeşitlendirilememesi ve genel olarak artan iş gücü maliyetleri gibi olumsuzlukların 2024 yılı boyunca etkisini göstermesi bekleniyor. İthalat tarafında, enerji ithalatının 2023 yılı seviyelerine yakın seyretmesi öngörülürken ekonomideki yavaşlama nedeniyle dış ticaret açığının azalması bekleniyor. Türkiye’nin ekonomik büyümeyi sağlamak ve uzun vadeli sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek için izleyebileceği önemli stratejileri şu şekilde özetleyebiliriz:
Makroekonomik İstikrarın Sağlanması: Ekonomik büyüme için enflasyonun kontrol altına alınması ve para politikasının istikrarlı bir şekilde uygulanması kritik öneme sahip. Bu doğrultuda, sıkı maliye politikaları ve güçlü para politikası araçlarının etkin bir şekilde kullanılması gerekiyor.
Yatırımın Teşviki: Yatırım teşviklerinin artırılması ekonomik kalkınmanın itici gücü olacaktır.
Dijital Dönüşüm ve Teknoloji Yatırımları: Dijitalleşen dünyada, dijital dönüşüm ve teknoloji yatırımları öncelikli hale gelmelidir. Teknoloji altyapısının güçlendirilmesi, dijital hizmetlerin yaygınlaştırılması ve yenilikçi girişimlerin desteklenmesi önceliklendirilmelidir.
İhracatın Arttırılması ve Dış Ticaret Dengesi: İhracata yönelik üretim kapasitelerinin artırılması ve pazar çeşitliliğinin sağlanması ekonomik büyüme için oldukça önemli. Ayrıca, ithalat bağımlılığının azaltılması ve cari açığın kontrol altında tutulması da önem verilmesi gerekli hususlar arasında yer alıyor.
Enerji Verimliliği ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları: Enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve sürdürülebilir bir enerji politikası oluşturulması ekonomik büyüme açısından önemli olacak. Yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması ve enerji verimliliğinin artırılması bu stratejinin temel bileşenlerindendir.
Eğitim ve İş Gücü Gelişimi: Nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği açısından önemli. Bu nedenle, eğitim sisteminin iyileştirilmesi, mesleki eğitim programlarının yaygınlaştırılması ve dijital becerilerin geliştirilmesi önemli bir konu.
Sanayi ve Üretim Kapasitesinin Arttırılması: Katma değerli üretimin teşvik edilmesi, sanayinin dijitalleşmesi ve yerli üretimin desteklenmesi ekonomik büyümeye katkı sağlayacak önemli diğer hususlar.
Dünya dijital anlamda bir dönüşümden geçiyor. Bu anlamda devlet- üniversite- sanayi iş birliklerini yeterli buluyor musunuz?
Pandemi nedeniyle dijital dönüşümün belki de daha yavaş ve hazırlık süreciyle gerçekleşmesi beklenen evresini iki yıl gibi kısa bir sürede yaşadık. Bu süreçte devletler ve küçükten büyüğe tüm işletmeler bulut teknolojisi, e-devlet uygulamaları, veri işleme, yapay zekâ, makine öğrenmesi gibi birçok teknolojiyi hızla benimsemek zorunda kaldı. Türkiye, pandemi öncesinde başlattığı dijital dönüşüm adımlarını hızlandırarak bu alanda önemli aşamalar kaydetti. Dijital Türkiye Vizyonu çerçevesinde kamu, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları arasındaki iş birliğiyle ülkemizde dijital dönüşümün etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi hedeflendi. Bu süreçte Türkiye’nin teknolojik ve ekonomik bağımsızlığını güçlendirmek, yerli ve milli teknolojileri geliştirmek ve toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla Milli Teknoloji Hamlesi stratejisi hayata geçirildi. Bu strateji, Türkiye’yi savunma sanayisi başta olmak üzere ekonominin tüm bileşenleri için gerekli teknolojileri kendi geliştirebilen bir ülke olma yolunda hızlı adımlarla ilerlemekte. Amaç, teknoloji ithal eden bir ülke olmaktan çıkıp teknoloji üreten bir ülkeye dönüşmek. Bu hedefe ulaşmada yenilikçi bir anlayışla uygulamalı eğitimi, bilimsel araştırmayı ve bilgi kullanımını teşvik eden, proaktif ekonomik gelişmeye katkı sağlayan 4. nesil üniversite modeli büyük bir önem taşıyor. Bu kapsamda, üniversitelerin kamu ve sanayi ile kurduğu iş birlikleri önemli rol oynuyor. Üniversiteler bu iş birlikleri çerçevesinde önemli uygulamaları hayata geçiriyor.
Üniversitelerde kurulan teknoloji transfer ofisleri, araştırma sonuçlarının ticarileştirilmesini ve sanayiye aktarılmasını kolaylaştırıyor. Teknoparklar ve kuluçka merkezleri üniversitelerin sanayi ile ortak araştırma projeleri geliştirmesine olanak tanıyan kritik yapılardır. Bu yapılar, inovasyon ve teknoloji tabanlı girişimciliğin desteklenmesi açısından büyük bir rol üstleniyor. Kalkınma ajansları bölge üniversiteleri ile ortaklıklar geliştirerek etkin bir büyüme stratejisi oluşturmaya katkı sağlıyor. Araştırma faaliyetlerinin artırılması amacıyla devlet çeşitli politika ve stratejiler geliştiriyor. TÜBİTAK, KOSGEB, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, AB fonları ve uluslararası araştırma kuruluşları araştırma faaliyetlerine destek sağlıyor. Sanayi temsilcilerinin üniversitelerdeki araştırma faaliyetlerine daha fazla katkı sunabileceğine inanıyorum. Devlet-üniversite-sanayi iş birliğinin daha da güçlenmesi için, politika yapıcılar, akademisyenler ve sanayi temsilcileri arasındaki iletişim ve iş birliği mekanizmalarının geliştirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Özellikle otomotivdeki dijital dönüşüm sektörü çok farklı noktalara taşıdı. Bu anlamda sektörü kapsayan bir çerçeve çizer misin?
Dijital dönüşümü başarıyla yöneten otomotiv şirketleri, müşteri beklentilerine daha etkili yanıt verecek, operasyonel verimliliği artıracak ve önemli bir rekabet avantajı elde edecektir. Otomotiv sektöründe dijitalleşme ürünlerden başlayarak tüm süreçleri kapsayan bir dönüşüm anlamına geliyor. Geleceğin araçları olarak tanımlanan (internet) bağlantılı, otonom, paylaşımlı ve elektrikli araçlar, kullanılan dijital teknolojiler sayesinde otomotivde mekanik temelli araçlardan yazılım destekli araçlara dönüşümü ifade ediyor. Otomotiv üreticileri, tüketicilerin değişen beklentilerini karşılamak için yazılım tabanlı yenilikçi çözümler geliştiriyor. Bağlantılı araçlar, araç içi ve dışı sistemlerle internet üzerinden iletişim kurarak bakım ve arıza durumlarının takibi, sürüş performansının izlenmesi, kullanıma dayalı sigorta uygulamaları ve kaza anında hızlı müdahale gibi önemli avantajlar sunuyor.
Emisyon seviyelerini düşürmek ve çevresel etkileri azaltmak amacıyla elektrikli araçların üretimi ve kullanımı giderek artıyor, bu süreç vergi indirimleri ve teşviklerle destekleniyor. Paylaşımlı araç kullanımı, sürdürülebilir şehirler yaratma ve trafik yoğunluğunu azaltma gibi faydalarıyla özellikle şehirlerde yaşayan tüketiciler arasında yaygınlaşıyor. Dijitalleşme, yalnızca yeni nesil araçlarla sınırlı kalmayıp üretim süreçleri ve organizasyon yapısında da köklü değişiklikler getiriyor. Akıllı üretim, makineler ve ürünler arasındaki entegrasyon ve otomasyonu sağlarken tedarik zinciri, bakım-onarım ve satış sonrası hizmetlerde dijitalleşme müşteri memnuniyetini artıran yenilikçi çözümler sunuyor.
“Otomotiv Sektöründe Çevresel Sürdürülebilirlik” başlıklı makaleniz oldukça dikkat çekiciydi. Sektördeki bu gelişmeleri düşündüğümüzde çevresel sürdürülebilirlikle ilgili neler söylemek istersiniz?
Ekonomide önemli bir yere sahip olan otomotiv sektöründe faaliyet gösteren işletmeler, iklim krizinin getirdiği risklere karşı harekete geçmiş ve sürdürülebilir bir çevre için gerekli adımları atmaya başlamıştır. Bu adımlar arasında, teknolojik gelişmelerin yardımıyla fosil yakıtlı motorlu taşıtlar yerine elektrikli araçlar gibi alternatiflerin sunulması, emisyonu azaltan teknolojileri uygulayarak çevreye duyarlı taşıtların üretilmesi ve üretim süreçlerinin çevre dostu yöntemlerle yürütülmesi yer alıyor. Ayrıca, ömrünü tamamlamış araçların çevreye duyarlı şekilde bertaraf edilmesi ve geri dönüştürülmesi, üretim kaynaklı atıkların geri kazanılması, tesislerde oluşan atık suların arıtılması ve mobilite çözümleri sunulması da bu çabalar arasında sayılabilir.