Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Ferman Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Prof. Dr. Murat Ferman

2024’ÜN İLK YARISI HESAP, İKİNCİ YARISI KİTAP DÖNEMİ OLACAK

BEYKENT ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. MURAT FERMAN, ULUSAL VE KÜRESEL DÜZEYDE YAŞANMASI MUHTEMEL EKONOMİK GELİŞMELERE İLİŞKİN SORULARIMIZI YANITLADI. ÜLKEMİZ İÇİN YILIN İLK YARISINDAKİ SEÇİM SÜRECİNİN BELİRLEYİCİ OLACAĞINA DİKKAT ÇEKEN FERMAN, SONRASINDA İSE SIKILAŞTIRICI POLİTİKALARIN DAHA FAZLA ÖN PLANA ÇIKACAĞINI VURGULADI.

Geride bıraktığımız 2023 yılı Türkiye ve dünya ekonomileri bakımından nasıl bir yıl oldu?

2023’ün başında bu yılın, resesyon hâkimiyetinde geçecek bir yıl olacağı düşünülüyordu. Özellikle pandemi sonrasında ortaya çıkan enflasyonist eğilimler, Amerika başta olmak üzere ülkelerin enflasyonist ve dezenflasyonist sıkılaştırıcı politikaları bu kanıyı kuvvetlendiriyordu. Hatta şu tartışmalar da gündeme geldi; “İki çeyrek üst üste büyüme kaydedilmezse o zaman zaten resesyona girilmiştir” gibi… Amerika’da iki çeyrek bunu gördük, Almanya’da bunu hissettik. Ve dedik ki “hakikaten Burada dikkat çeken unsurlardan biri, 2023 yılı bir resesyon yılı olacak mı?” Dolayısıyla 2023 yılı resesyon beklentilerinin boşa çıktığı bir yıl oldu. Hatta dünyada büyüme dostu bir yıl olmadı, tam tersine büyüme engelli bir yıl olduğunu söylemeliyiz. 2023 yılında resesyon ihtimalinden veya tehdidinden kurtulan ABD’nin enflasyonla mücadele işinde özellikle geçtiğimiz yılın son çeyreğinden başlayarak 11 kez faiz artırmak suretiyle güçlü dolar sendromunun adeta yerleşmesini sağlamasıydı. Tüm finansal varlıklar Amerikan dolarına göre ondan çıpalanarak değer kazandılar. Ona bağlı hareket etmek durumunda kaldılar. Amerikan doları ve kâğıtları 2023 yılındaki finansal varlık fiyatlarında temel belirleyici rol oynadı. Bu açıdan kriptolarda büyük çöküşler yaşandı, sonra toparlanmalar oldu. Sermaye piyasalarında yine inişli çıkışlı değişik hareketler izlenmekle beraber yukarı yönlü istikrarlı bir çıkış yakalanamadı. Ayrıca altın, 2000 doların üstünde sene boyunca tutunamadı. Resesyona girilmemekle beraber yine 2023 yılı için risk olarak görülen petrol fiyatları acaba üç haneleri test eder mi kaygısı da boş çıktı. Çünkü ABD geçtiğimiz yıl, Ukrayna sıcak çatışmasına Rusya’yı çekmek suretiyle Almanya’nın ve Avrupa’nın Rusya’dan ucuza enerji tedarik modelini alt üst etti. ABD tarihinde en yüksek miktarda sıvılaştırılmış kaya gazı ve petrol üretim sondajının yapıldığını görüyoruz. ABD, burada OPEC ülkelerinin de önünü kesmiş oldu.

Geçtiğimiz yıl, büyüme dostu olmayan bir iklim çerçevesinde tamamlandı. Ama güçlü dolar sendromu 2023 yılının birinci teması ise, ikinci tema da; sıcak çatışma ve savaşların başlamasıydı. Dünyada çatışmalar devam ediyor. Nitekim bu yılda İsveç Upsala’daki Barış Enstitüsünün projeksiyonlarına göre 40’ın üzerinde çatışma süregeliyor. Ama Ukrayna - Rusya ve Gazze – İsrail savaşları bütün bunları aşan, bütün insanlığı ilgilendiren bir duruma geldi. Bu çatışmalar, tüm risk ve trajedileriyle 2024 yılında da devam edecek. 

Türkiye ekonomisi ise dünyadan bağımsız ve küresel trendlerinin etkisinin dışında kalabilecek bir ekonomi değildir. Dolayısıyla tüm olumlu ve olumsuz gelişmelerden etkilenen bir yapıdadır. Enflasyon sorununa çare bulunamadığı için yapısal problemler varlığını sürdürdü. Tabii seçim, yılın ekonomisine damga vurdu. Seçim ekonomisinin uygulandığını ve bunun da sıkılaştırıcı politikaların bile gündeme gelmesini engellediğini gördük. Türkiye de farklı senaryolar yaşadı. İlk dönemde kabaca uygulanan ekopolitik stratejiler, seçim sonrası yani ikinci yarıda değiştirildi. Daha rasyonel ve alışagelmiş standardize politikalara dönüldü. Faiz indirim zinciri sona erdi. 2023 yılı bir de şu bakımdan önemliydi. Kâğıt üzerindeki orta vadeli programın hem dış açığına hem de ihracat hedeflerine ulaşılmış oldu. Bugün ortaya çıkan enflasyon rakamlarıyla da orta vadeli programdaki enflasyon hedeflerinin tutturulduğunu görüyoruz.

2024’te büyüme, enflasyon, dış ticaret ve kurlar yönünden tahminlerinizi öğrenebilir miyiz?

Türkiye, 2024 yılında bu sözünü ettiğimiz ikinci dönemde başlayan sıkılaştırma politikalarına ara verdiği bir iklime giriyor. Çünkü seçim ekonomisi, seçim iklimi ekonomiler açısından sıkılaştırıcı, dezenflasyonist politikaların tersi bir iklimi hâkim kılacak. Nitekim yeni bütçede yaklaşık yüzde 10’nun üzerinde seçim harcaması ve genişlemesi temalı bir hacim görüyoruz. Çünkü seçim öncesinde hiçbir siyaset erbabı piyasanın çok sıkışmasını, vatandaşın bunalmasını, sektörlerin daralmasını istemez. Dolayısıyla seçim öncesi ve sonrası bir takvim bizi bekliyor. Merkez Bankası’nın geçen yılki açıklamasına göre zaten haziran ayına kadar enflasyon rakamlarında aşağıya doğru bir ivme olmayacak. Yüzde 80’lere çıkması bile büyük bir olasılık. Yani tırmanışta olacağını söyleyebiliriz. Hazirandan sonra aşağı inişin ne kadar keskin ya da derin olacağını hep birlikte göreceğiz. Merkez Bankası’nın anketlerinde bile enflasyon yüzde 40’larda seyrediyor. Bugün açıklanan enflasyonun alt kıvrımlarına bakıldığında yeni yıla devrettiğimiz enflasyon stokları beklentilerin üzerindedir. Biz de haziran sonrası enflasyonda bir düşüş bekliyoruz ama bunun hangi hız ve derinlikte olacağı konusunda endişelerimiz var. Enflasyon matematiği ortadadır; yapışkan ve dirençli enflasyon şu an devam ediyor. Çekirdek enflasyon manşet enflasyonun üzerinde yüzde 70 ile kapatmıştı bu seneyi. Özellikle gıda bacağında ve hizmetler sektöründe bu katılık ve yapışkanlık bertaraf edilmediği müddetçe sonuç almak mümkün olmayacaktır. Bu sebeple 2024 yılı tüm dünyada da küresel büyüme hızının bir parça yavaşladığı Türkiye’nin bu genel tablo içerisinde pozitif ayrıştığı ama Türkiye’nin beklenen, özlenen istihdam temelli potansiyelinin altında hatta yarısında bir büyüme çıtasına ulaşabileceği bir yıl olacağı öngörülüyor. 2024 yılının yüzde 48 ila yüzde 53 arasında bir enflasyonla kapanacağını düşünüyoruz. Tabii seçim öncesi aşırı bir serbestleşme ve rahatlamaya gidilmezse. 2024 yılı zor bir yıl olacak. Yüzde 3’ü aşan bir büyüme yaşanabilir ancak. Bu, söylediğimiz şartlar ve zemin içerisinde çeyreklere göre değişebilir, belki yukarılara da çıkabilir ama yıl ortalamasın yüzde 4’ün altında kalabileceğini düşünüyoruz.

Dış ticaret açığında ise çok önemli bir kapanma olacağını da düşünmüyoruz. İhracatla ilgili hedeflerimiz çok iyimser. Kabaca söylüyorum, yılı 250 milyar dolar ihracatla kapattık. 2024’te 375 milyar dolar düşünülüyor. Tüm jeopolitik gerginlikler, Avrupa ekonomisinin önündeki belirsizlikler, Çin’in iç dinamikleri sebebiyle bu ihracat rakamlarına ulaşılacağını düşünmüyorum. Yüzde 25 bile artsa ve bu seviyeler korunsa dahi yeterli. Yeter ki daha aşağılarda rakamlar seyretmesin. İhracat ve turizm sektöründe döviz kazandıran modeller artık tıkanmıştır. Yapısal reform bacağı ihmal edilmemelidir. Dış ticaret sermaye şirket modeli tekrar gözden geçirilmeli ve teşvikler radikal bir şekilde ele alınmalıdır. 2024, gümrük birliği revizyonun ve serbest ticaret anlaşmalarının yapıldığı bir yıl olmalıdır.

2024 Dolar ve Euro kurlarında ise FED’in faiz indirimini göremezsek güçlü dolar sendromunu ortadan kaldıramayız. Özellikle seçimlere kadar dolar-TL istikrarının korunması sağlanacaktır. Çok yüksek sıçramalar görmüyoruz ama enflasyona bağlı olarak Dolar-TL paritesi de yukarı yönlü hareketini sürdürecektir.

Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşüyorsunuz?

Otomotiv sektörü özellikle distribütörlerle birlikte vatandaşa temas eden Türkiye’nin en değerli, en seçkin; katma değer üretme, hizmet sunma konusunda en yetenekli insan gücünün yer aldığı önemli bir alanımızı oluşturuyor. Bu bakımdan takdire şayandır. Zorlu ve en beklenmedik piyasa şartlarında dahi her türlü talebe cevap vermeye ve üstün fedakârlıkla piyasanın ve müşterinin beklentilerini dengeleme ve senkronize etme yeteneği gösteriyor. Geçen yıl Türkiye’de özellikle ilk yarıda uygulanan politikalar çerçevesinde büyük bir dönüşüm oldu. O dönemde Türk lirasından farklı enstrüman ve araçlarda birikimini değerlendirme arzusuyla otomotive olan talep artmış, bunun bazı spekülatif hatta zaman zaman manipülatif açılımlara da fırsat verdiği görülmüştür. 2023 yılı itibarıyla sektörün neredeyse yüzde 50 bir büyüme kaydettiğini görüyoruz. 2024 biraz daha düşüşün görülebileceği bir yıl olacak. Özellikle ÖTV konusu neredeyse yüzde 80 ÖTV dilimine (elektrikli araçlar hariç) girilmesi bırakınız otomobili herhangi bir ürün için iktisadi realiteye aykırı, rahatsız edici, rasyonel olmayan bir durumdur. Bu, sektör için haksızlığı ifade ediyor. Neticede otomobil bayileri vergi daireleri değildir. Özellikle bu çifte vergilendirme ÖTV ve KDV ahenginin sağlanamaması, sektörü olumsuz etkiliyor. Oysaki bu sektör her anlamda desteklenmesi gereken lokomotif bir sektördür. Bağımsız biri olarak bunu söylemek durumundayım. 2024 yılında iyimser yüzde 20 ila kötümser yüzde 30 bir düşüş öngörüyoruz.

Elektrikli otomobiller ise Türkiye’ye hızlı bir giriş yaptı. 2024 yılında 100’ün üzerinde elektrikli araç modeli olacağını düşünüyoruz. Bu modeller 100 binin üzerinde bir satış yakalayabilir. Türkiye’de otomobilin özellikle sosyo kültürel bir değeri vardır. Geçtiğimiz seneden farklı olarak birtakım sıkılaştırıcı politikaların ve öngörülerin tesiriyle, otomobilin fonksiyonel kimliği ön plana çıkacak bu yıl. Türkiye ilk defa içten yanmalı motorlarda senkronize yakalayamadığı piyasa yükselişini şimdi elektrikli otomobillerde yakalamış gözüküyor. Burada da dikkatli ilerlemekte fayda var. Önemli olan vatandaşın istek ve ihtiyaçlarına ket vurmamaktır. Ama genel anlamda dengeli bir yaklaşıma gidilmelidir. Yeni düzenlemelerden bir kısmı sektörü zora sokuyor, oysaki talepleri doğrultusunda sektörün önü açılmalıdır. Dolayısıyla elektrikli araçlara olan ilginin altyapının gelişmesiyle birlikte artacağını biliyoruz. Bu anlamda devlet elinden geleni yapmalı, sektörü desteklemedir.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next