Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Filiz Eryılmaz Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

DOÇ. DR. FİLİZ ERYILMAZ

2024 YILINDA EN ÖNEMLİ BAŞLIKLARDAN BİRİ RESESYON OLACAK

2024 YILININ EKONOMİ POLİTİKALARINDA KARARLI DURULMASININ ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU VURGULAYAN

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ, URTEB YÖNETİM KURULU ÜYESİ DOÇ. DR. FİLİZ ERYILMAZ, “ÖNÜMÜZDEKİ YIL RESESYON, ÇOK KONUŞULACAK BAŞLIKLARDAN BİRİ OLACAK. BU SEBEPLE OTOMOTİV SEKTÖRÜ GİBİ ÜLKE EKONOMİSİNDE ÇOK ÖNEMLİ YERE SAHİP SEKTÖRLERİN DESTEKLENEREK İHRACAT PAZARINI BÜYÜTMEK GEREKİYOR. ANCAK BÖYLELİKLE ÜLKE EKONOMİLERİ İÇİNDE DENGEDE KALABİLİRİZ” DİYOR.

2023 yılı Türkiye ve dünya ekonomileri bakımından nasıl bir yıl oluyor? 2024 yılına dair öngörüleriniz nelerdir?

Gerek dünyada gerek Türkiye’de 2023 yılının enflasyonla mücadele yılı olduğunu söyleyebilirim. Bu bağlamada ilk olarak aslında küresel taraftan başlamak daha iyi olacak. Başta FED, Avrupa Merkez Bankası olmak üzere ülkeler 2022 yılında başlattıkları faiz artırımını, sıkı para politikasını 2023 yılında da devam ettirdiler. 2023 yılının ikinci yarısına geldiğimizde de şu konuşulmaya başlandı: “Gerek FED gerek Avrupa Merkez Bankası gelişmiş ve çok gelişmiş ülkelerde yeterince faiz artırdı ve artık Merkez Bankası faiz artırımını durdurur ve beklemeye geçer.” Bu noktada ekim ayı bir kırılma noktasıydı. Çünkü Avrupa Merkez Bankası faiz artırımını durdurdu. Bununla ilgili bir açıklama yapmıyor ama piyasa öyle olduğunu düşünüyor. Şimdi gözler FED’de. FED en son kasım ayını pas geçti ama FED yetkililerine göre bir faiz artırımı daha gündeme gelebilir. Tabii bununla birlikte resesyon meselesi ön planda oldu. Örneğin Avrupa Bölgesi 2023 yılında resesyona girdi. Üçüncü çeyrek rakamlarına göre FED ekonomik daralmanın devam ettiğini gösteriyor. Amerika’da henüz resesyon etkisi yok ama olup olmayacağı, olursa ne zaman olacağı piyasa tarafından merak ediliyor. Küresel tarafta Çin ekonomisinin güçlü toparlanamama emaresi de konuşuluyor. Bildiğimiz gibi 2023 yılının başından itibaren Çin, sıfır kovit politikasını geride bıraktı. Dönem dönem merkez bankasının desteklerine rağmen hala güçlü bir toparlanma görünmüyor. Dolayısıyla bu da tartışılmaya devam ediyor. Rusya - Ukranya savaşının etkileri de 2023 yılında dönem dönem kendini göstermeye devam etti. Savaş çok farklı boyutlara gelir mi endişeleri yaşandı. Buna bağlı olarak gerek Rusya’nın iş birlikleri, ekonomisi doğrultusunda oluşturduğu anlaşmalar gerek NATO ve Amerika’nın başını çektiği Batı bloğunun bir takım oluşumları elbette takip edilen süreçler arasındaydı. Artık Rusya ve Ukrayna savaşı sonrası dünya, ekopolitik farklı bir düzene doğru ilerliyor.

Türkiye ekonomisine geldiğimizde mayısa kadar seçim vardı. Dolayısıyla seçim ekonomisi ve seçimle ilgili olaylarla, gündemlerle geçti. Bu sebeple belirsizliklerin olduğu bir süreçti. Seçimden sonra yeni ekonomi yönetimi; yeni bir merkez bankası başkan ve yardımcısı geldi. Böylelikle ana konu tekrar enflasyonla mücadele oldu. Merkez Bankası kanadında yüzde 8,5’tan yüzde 30’lara kadar faizlerin çıkarıldığını gördük. Mali uygulamalar kanadında bütçe açıklarını azaltmaya yönelik vergi artışları oldu; bütçeyi dengelemek adına yapılan düzenlemeler gündemimizde yer aldı. Üç yıllık orta vadeli bir plan açıklandı;  planda enflasyonla mücadelenin ve cari açığı azaltmanın ön planda tutulduğunu gördük. 

2024 yılında ekonomik açıdan Türkiye’yi ve dünyayı bekleyen olumlu/olumsuz faktörler sizce neler olacaktır?

2024 yılı için hem dünya hem de ülkemiz için konuşacağımız en önemli başlık elbette resesyon olacak. Çünkü Türkiye’de yeni seçimden sonra da sıkı para politikası uygulanmaya devam edecek. Dünyada da artık merkez bankaları bu sene itibarıyla duracaklar ve beklemeye geçecekler. Avrupa’daki resesyon ne kadar kötüleşebilir bekleniyor. Amerika’da 2024 yılının ilk çeyreğinde bir resesyon yaşanacağı tahmin ediliyor. Bunun hangi derecede yaşanacağını birlikte göreceğiz. Çin’deki toparlanmada resesyonist bir etki olmasa da büyümenin istenilen gibi gitmeyeceği öngörülüyor. Özellikle Çin’deki emlak krizi farkı bir boyuta evrilebilir mi, bunu göreceğiz. Türkiye’de de; geçtiğimiz günlerde açıklanan enflasyon raporunda 2024 yılı için yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 36. Oysa piyasa diyor ki; “bize göre yüzde 36 çok iyimser bir rakam. Yüzde 45’ler civarında bekliyoruz.” Ekonomi yönetimi ve özellikle merkez bankası bu konuda iddialı. Dolayısıyla 2024’ün haziran ayından itibaren enflasyonda bir düşme eğilimi bekleniyor. Ancak önemli olan bizler bu düşmeyi hissedebilecek miyiz ve büyümede hangi noktada olacağız. Çünkü Merkez Bankası diyor ki, yüzde 36’ya ulaştığında büyüme 1,5 civarında olacak. Dolayısıyla enflasyon hedefini tuttursak bile büyümeden ne kadar fedakârlık etmemiz gerekecek. Büyüme bundan ne kadar hasar alacak; bizim için en önemli nokta bu. Tabii ki yakınımızda Orta Doğu savaşı var ve biz bu savaştan çok olumsuz etkilendik ve bu devam edecek. Bölgeye çok yakın bir ülke olduğumuz için duruşumuz iyi ilişkilerimize zarar da verebilir. Ama piyasalar bu savaşa başka ülkelerin dahil olmayacağını, İsrail ile Filistin arasında devam edeceğini düşünüyor. Aksi durumda ülkemiz ve dünya için büyük tehlike yaratabilir.

“Gelmesi Beklenen Yabancı Yatırımcı Hakkındaki” değerlendirmenizi okumuştum. Bu kapsamda yatırımcılar gözünden ülkemizi değerlendirir misiniz?

Öncelikle yabancıların Türkiye’ye karşı şüpheleri var. İlk şüpheleri şu; ‘seçim sonrası göreve gelen yeni ekonomi yönetimi doğru politikalar uyguluyor; ortadoks politikalara doğru adımlar var. Bunları olumlu değerlendiriyoruz fakat biz yakın geçmişte Türkiye’de bu politikalardan geriye dönüşler olduğunu gördük. Yine aynı süreçle karşılaşabileceğimiz konusunda tedirginiz.’ Bu nedenle bekle gör modundalar, bu politikalar ne kadar uygulanacak bunu anlamak istiyorlar. İkinci olarak, politikalar uygulanmaya devam etse de Türkiye’de makro ekonomik anlamda çok ciddi sorunların olduğunu düşünüyorlar. Enflasyon yüksek ve bunun yanında birikmiş makro ekonomik dengesizlikler var. Enflasyonu düşürmede başarılı olunacağı konusunda emin değiller ve  Türkiye ekonomisinin kırılgan olduğunu düşünüyorlar. Yatırımcılar bekleyip politikaların uygulanıp uygulanmadığına; uygulanıyorsa ne kadar başarılı olunduğuna bakacaklar.

Savaşlar çok kötü bir hal almazsa küresel tarafta 2024’ün ikinci yarısı itibarıyla gelişmiş ülkeler faiz indirmeye başlayacaklar. Bu, gelişmekte olan ülkelere yabancı sermaye girişini artıracaktır diye düşünüyoruz. Ama olur da FED’in uzun süre yüksek faiz mottosu daha uzun sürerse gelen yatırımcılarımızı da etkileyebilir. En iyi tahminde bile 2024’ün ikinci yarısında kısmende olsa normalleşme bekliyoruz.

2023 yıl sonuna dair ülke ekonomisi bakımından büyüme, enflasyon, dış ticaret, faizler, vergiler ve kurlar yönünden tahmin ve beklentilerinizi öğrenebilir miyiz?

Ülkemizde ve dünyada başka olumsuz bir gelişme olmadığı sürece kurlarda çok güçlü bir artış beklememek gerekir. Dolar, TL’de enflasyonun üzerine çıkacak bir artış olmayacaktır. Kademeli ve yavaş yavaş yükselişini sürdürür. Böyle devam ederse, bu öngörülerimiz tutarsa bu sene sonunda 30, 2024 yılı ortası gibi 33, 2024 yılı sonu gibi 39, 2025 yılında da yaklaşık 45 TL’yi gören kur olma ihtimali oldukça yüksek olur. Kurda çok ciddi yükselişler ve düşüşler beklememek gerekir. Çünkü henüz Türkiye’de doğal sürecinde yabancı kaynak girişi ve güçlü kurun düşüşünü kaldıracak bir makroekonomik yapılanma yok. Kur yüksek olmalı ki belli bir seviyeye düşmemeli ki, yabancı yatırımcı gelsin; kur belli seviyede olmalı çok düşmemeli ki rekabetçi kur yapısı korunabilsin ve ihracat desteklenebilsin. Enflasyon yüzde 65 bekleniyor hem orta vadeli plan hem merkez bankasının beklentisi bu yönde. Ama piyasanın 65-70 arasında olacağı beklentisi var. Büyümede ise yüzde 4 ile yüzde 5 arasında bir büyüme öngörülüyor.

Dış ticaret tarafında özellikle ithalatı kısıcı, altın ithalatını azaltıcı adımlar atılıyor. Bir miktar ithalatta düşme var ama hala altın ithalatı güçlü. Son dönemde tüketim malı ithalatında güçlü seyrin ki, otomotiv ithalatında özellikle devam ettiğini görüyoruz. Geçtiğimiz dönemlere göre bir miktar soğuma olsa da ithalatta istediğimiz noktada değiliz. İhracat pazarımız Avrupa resesyonda olduğu için iyimser bir iyileşmenin olacağını düşünmüyorum. Faizler yükselmeye devam edecek. Şu an yüzde 35 olan politika faizinin yüzde 40’a çıkarılabileceği kanaatindeyim. Dolayısıyla politika faizi yükseldiği için başta bireysel krediler, ihtiyaç kredileri, konut kredileri, taşıt kredilerinde yüksek faizleri görmeye devam edeceğiz. Ticari krediler tarafında da yüzde 60’lara varan faiz oranları nedeniyle işletmeler kredi talep etmeyecekleri için burada bireysel kredilere göre daha sakin oranlar öngörüyorum. Mevduat faizleri tarafında da yükseliş devam edecek. Vergiler tarafında bir artış beklemiyorum ama seçimden sonraki süreçte tahminen bütçe gelirlerine baktığımızda tahminen 2024 yılında sadece KDV, ÖTV tarafında bir artış olabileceğini düşünüyorum.

Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşüyorsunuz?

Otomotiv sektörü tüm dünyada olduğunu gibi Türkiye ekonomisi içinde önemli sektörlerden biri. Özellikle hem ülke içindeki güçlü otomotiv talebini hem de sektörün güçlü ihracat yapısını dikkate alacak olursak otomotiv sektörü Türkiye ekonomisi için çok önemli. Özellikle otomotiv sektörü ve devlet tarafında yapılan açıklamalarda Türkiye’nin elektrikli araçlar konusunda bir üs olma hedefinin ön plana çıkarıldığını görüyoruz. Özellikle TOGG ile birlikte elektrikli araç, yedek parça ve şarj istasyonları ekipmanlarına dair Türkiye’de üretim gerçekleştirebilir; bu konuda önemli adımlar atılabilirse sektör, bambaşka noktalara taşınabilir. Elektrikli araçlar konusunda dünyadaki hamleyi yakalayabilirsek bu ülke ekonomisi için çok önemli olur.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next