TÜBİTAK TÜSSİDE Enstitü Müdürü İsmail Doğan Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

İsmail Doğan

TÜBİTAK TÜSSİDE Enstitü Müdürü 

“Otomobiller, bir ürün olarak değil bir ‘platform’ olarak kurgulanmak ve yönetilmek durumundadır”

“Artık otomotiv firmaları için teknoloji geliştirme ve uygulama da en az üretim, operasyon ve tedarik zinciri kadar güçlü kaslar olmak durumundadır. Otomotiv sektörü, bütüncül yaklaşım ve sistem mühendisliğinin daha öne çıktığı, müşteri deneyimi ve tercih edilirlik için teknoloji üretebilen veya adapte edebilen, diğer çözüm ve hizmetlere entegre çözümler geliştirebilen bir iş yapma şekline evrilmek durumundadır. Kurumlar, veri temelli karar süreç ve sistemlerine mutlaka gereken yatırımı yapmalıdır.”

Ülkemizin Ar-Ge ve inovasyon anlamında küresel rekabette yol kat edebilmesi için özel sektör ve kamu düzeyinde hangi çalışmalar yapılıyor?

Ar-Ge ve inovasyon alanında yapılan çalışmaları, sadece teknik Ar-Ge ile sınırlamamak, kurumsal kapasite gelişimi ve iş yapma biçimlerine de genişletmek gerektiğine inanıyorum. Kurumların temel amaçları olan kârlılık ve kurumsal sürdürülebilirlik kavramlarını bugün verimlilik ve kaynak sürdürülebilirliği ile birlikte değerlendirmek gerekecektir. Pandemi ile birlikte hem küresel olarak emtia fiyatlarında yaşanan artışlar hem de küresel tedarik zincirindeki kırılmalar, tedarik zinciri ve operasyonları temel Ar-Ge ve inovasyon alanlarından birisi haline getirmiştir.

Eylül 2019’da yayınlanan “2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi”nde “Yüksek Teknoloji ve İnovasyon”, “Dijital Dönüşüm ve Sanayi Hamlesi”, Ar-Ge ve inovasyonun temel gücü “Beşeri Sermaye” başlığı ile birlikte ana strateji bileşenleri arasında yer almaktadır. Bu belge, sektörel stratejilerin ayrıştırılarak tanımlanmasının mümkün olmadığını belirterek mobilite gibi sektör ekosistemlerini ön plana çıkarmaktadır. Mobilite özelinde otonom, bağlantılı ve elektrikli araç teknolojileri ile elektrikli araç şarj altyapısı, batarya teknolojileri ve test altyapıları alanlarındaki çalışmalar öne çıkmaktadır.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, yüksek katma değerli orta ve yüksek teknolojili ürünlerin yerli imkân ve kabiliyetlerle üretimini desteklemek için bütüncül bir bakışla uyguladığı “Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi” programında “ulaşım araçlarını” öncelikli sektörler arasına dahil etmiştir. Yeşil Mutabakat ile gelen düzenlemeler de otomotiv başta olmak üzere birçok sektörde, maliyet etkin ve çevre dostu, üretim süreçleri ve teknolojiler için temel Ar-Ge ve inovasyon alanlarını oluşturmaktadır.

Son dönemde ülkemizde elektrikli ve seviye 4 otonom otobüs üretilmiştir. Elektrikli motor üretimine yönelik girişimler bulunmaktadır. Tabii otomotiv ve Ar-Ge, inovasyon deyince yerli otomobil girişimimizi bir üreticinin ötesinde ekosistem geliştirici olarak da konumlamak doğru olacaktır. Bir yandan dijital ürün geliştirme süreçleri ülkemizdeki girişimciler için uygulama alanı oluştururken, diğer yandan batarya teknolojileri vb. alanlarda yapılan iş birlikleri ülkemizin kapasite gelişimine önemli katkı sunmaktadır.

Türkiye’de otomotiv sektörü inovasyon konusunda hangi aşamada?

İnovasyon söz konusu olduğunda otomotiv sektörünü mobilite ekosisteminin bir parçası olarak düşünmek gerekecektir. Son dönemlerde araç içi eğlence sistemleri, otonom sürüş algoritmaları, enerji kullanım optimizasyonu vb. konularda ilk bakışta otomotiv sektörü dışında değerlendirilebilecek çok sayıda girişim, ülkemizde de çok önemli inovatif çalışmalar gerçekleştirmektedir. Mobilite olarak ele aldığımızda, otomotiv sektörü ürün olarak otomobil üreten bir yapıdan müşteri deneyimini merkezleyen bir ürün/hizmet sağlayıcı yapıya dönüşmüştür.

Mobilite çalışmalarının güncel otomotiv sektöründeki yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Artık otomotiv firmaları için teknoloji geliştirme ve uygulama da en az üretim, operasyon ve tedarik zinciri kadar güçlü kaslar olmak durumundadır. Üreticiler, otomobilleri bir ürün olarak değil bir platform olarak kurgulamak ve yönetmek durumundalar. Mobilite alanındaki gelişmelere etkin cevap verebilmek için demografik gelişimleri ve müşteri beklentilerini doğru analiz edebilmeleri ve anlayabilmeleri önemli olacaktır. Güvenlik denildiğinde siber güvenlik en az malzeme ve tasarım kadar önemlidir. Otomotiv sektörü, bütüncül yaklaşım ve sistem mühendisliğinin daha öne çıktığı, müşteri deneyimi ve tercih edilirlik için teknoloji üretebilen veya adapte edebilen, diğer çözüm ve hizmetlere entegre çözümler geliştirebilen bir iş yapma şekline evrilmek durumundadır.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı “Ekonomik Reform Eylem Planları” kapsamında fintek, biyoteknoloji ve mobilite alanlarındaki regülasyonların, inovasyonun ve ticarileşmenin önünü açacak şekilde gözden geçirileceğinin belirtilmesi ve “2023 Sanayi ve Teknoloji” strateji belgesinde mobilitenin odaklanılan sektörler arasında ifade edilmesi otomotiv sektörü için yol açıcı ve geliştirici olacaktır.

Türkiye’de otomotiv sektörü başta olmak üzere, yeni teknoloji, Ar-Ge ve inovasyonun temas ettiği tüm alanlar hangi aksiyonları almalı?

Dünyadaki değişim çok hızlı ve yıkıcı yaşanıyor. Bu nedenle öncelikle tüm alanlar, bu değişimlerin etkilerini iyi anlamak için gerekli analizleri yapabilmeli, doğru stratejileri belirleyebilmelidir. Doğru stratejiler kadar değişime uyum sağlayabilecek çevik gözden geçirme ve karar süreçleri de önemlidir. Diğer yandan kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetlerin ön plana çıktığı bir dönemde pazar analizi ve ihtiyaç anlamlandırması da kritik hale gelmiştir. Bu nedenle kurumlar veri temelli karar süreç ve sistemlerine mutlaka gereken yatırımı yapmalıdır.

Son yıllarda çok sayıda yapay zekâ uygulama alanı konuşuyoruz; fakat görüyoruz ki temel strateji ve karar noktaları ile Ar-Ge ve inovasyon gibi özgünlük ve yaratıcılık gerektiren çalışmalarda beşeri sermaye hala çok temel bir bileşen. Kurumlar, beşeri sermayenin beceri ve yetkinlik açıklıkları noktasında gelişim planlaması ve uygulaması için gereken aksiyonları almalıdır.

Veri temelli karar destek süreç ve sistemleri ile desteklenen, gerekli beceri ve yetkinliklere sahip beşeri sermayenin tüm çalışma alanlarında doğru tercih ve uygulamaları yapacağına inanıyorum.

En temelde gördüğümüz aksiyon alanlarını ise i) otonom, bağlantılı ve elektrikli araçlar konusunda sektörün tedarikçi, altyapı, teknoloji vb. tüm bileşenleri ile yapısal dönüşümünü tamamlayarak küresel pazardaki yerini güçlendirmesi ii) teknoloji, Ar-Ge ve inovasyon noktasında gerekli yetkinliklere sahip olabilmek için girişimlerle birlikte iş yapma kültürüne sahip olmak olarak bahsedebiliriz.

TÜSSİDE olarak çalışmalarınızdan, hedef ve amaçlarınızdan bahseder misiniz?

Faaliyet alanımızın Yönetim Bilimleri olmasından yola çıkarak, odak alanlarımızı “Akıllı sistemler”, “Sürdürülebilirlik” ve “Kurumsal Gelişim” olarak belirledik.

Ülkemiz sanayinin çok büyük kısmını KOBİ’ler oluşturuyor. Bu nedenle KOBİ’lerin dijital dönüşümü başarılmadan sanayimizin dijital dönüşümü tam anlamıyla başarılmış olmayacaktır. Bu çerçevede KOBİ’lerin IT, operasyon, organizasyon, pazarlama vb. boyutlardan dijital olgunluk seviyelerini değerlendirme ve gelişim yol haritalarını oluşturabilmek adına D3A modelinin uygulanmasına yönelik Boğaziçi Üniversitesi ile bir protokol imzaladık ve çalışmalarımızı başlattık. İkinci olarak ise, yazılım ekosisteminin gerek ürün gerek yetkinlik ve insan kaynağı açısından gelişimi için açık kaynak uygulamaların ve açık kaynak geliştirme sürecinin yaygınlaşması için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız öncülüğünde kamu – özel sektör ve STK paydaşlarının katılımı ile oluşan Türkiye Açık Kaynak Platformunun, proje yürütücülüğünü Bilişim Vadisi ile birlikte gerçekleştiriyoruz. Eğitim faaliyetlerimizi ise, teknolojik gelişim ve çözümlerden azami fayda sağlamanın insan ile mümkün olduğu inancıyla şekillendiriyoruz.

Otomotiv sektörü için ne tür fırsatlar görüyorsunuz? Gelecek 20 yılda otomotiv teknolojilerinde ne tür gelişmeler bekliyorsunuz?

Otomotiv sektöründe yolculuk ve araç içi eğlencede kişiselleştirilmiş deneyim, veri temelli analitik çözüm ve hizmetler ile paylaşımlı araç kullanımı vb. konularda özgün iş modelleri ile sektör oyuncuları için farklılaştırıcı fırsatlar görüyorum.

Otomotiv teknolojileri ise oldukça kapsamlı bir konudur. Genel hatlarıyla (i) batarya ve yenilikçi enerji teknolojileri, (ii) sensörler ve yazılım teknolojileri, (iii) elektrifikasyon teknolojileri, (iv) ileri malzeme teknolojileri olmak üzere dört grupta ele alabiliriz.

Batarya ve yenilikçi enerji teknolojilerinde; dünya elektrikli araç batarya pazarında bir süre daha lityum-iyon pillerin hakim teknoloji olacağı, önümüzdeki 2-3 yılın ardından farklı teknolojilerin pazarda yer almaya başlayacağı öngörülmektedir. Li-iyon pillerinin orta vadede yerini karbon/alaşım kompozitlere, daha uzun vadede ise kapasite değerleri daha yüksek olan Li-S, Li-polimer, grafen, Li-hava, metal-hava ve Na-tabanlı pillere bırakacağı tahmin edilmektedir. Temiz hidrojenin yakıt pili olarak kullanımının özellikle taşımacılık sektöründe ticari fırsatlar barındırdığı görülmektedir. Fakat yakıt pili araç pazarının hem altyapısının sınırlı olması hem de maliyetlerin yüksek olması daha sınırlı büyüme getirmektedir.  

Yazılım ve sensör teknolojilerindeki gelişmeler ve büyüme temelde otonom sürüşün geliştirilmesi ve benimsenmesine dayanmaktadır. Otomotiv yazılımında en büyük Pazar payını sürücü destek sistemlerinin oluşturması beklenmektedir.

Elektrifikasyon teknolojilerinde; hibrit ve elektrikli araç pazarındaki güçlü büyüme nedeniyle tüm güç elektroniği pazarlarının önemli ölçüde büyümesi beklenmektedir. İnventörlerin, DC/DC dönüştürücülerin ve yerleşik şarj cihazlarının ortalama fiyatlarının düşeceği ve verimliliğin artacağı öngörülmektedir. Bu teknolojiler, düşük hacimli bir pazardan standart spesifikasyonlara ve modüler tasarımlara sahip bir kitle pazarına geçecektir.

Düşük pazar segmentlerine girmeyi hedefleyen birçok tedarikçi nedeniyle güç elektroniğinde rekabet artmaktadır.

Önümüzdeki dönemde, mobilite sektörünün malzeme teknolojilerindeki gelişim ile birlikte sadece elektrifikasyon, bağlanabilirlik, otonom ve paylaşımlı ulaşım olarak değil döngüsellik ve sürdürülebilirlik kapsamında da şekillenmesi beklenmektedir. İleri malzeme teknolojisi kapsamında mobilite alanında kullanılacak malzemelerin sadece hafiflik ve fonksiyonel özellikler sağlaması yetmeyecektir. Aynı zamanda, döngüsel ekonomiyi ve sürdürülebilirliği destekleyen çevreci malzemeler, geri dönüşümlü malzeme kullanımları ve atığı az malzemeler de gündemde olacaktır.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next