Garanti BBVA Yatırım Baş Ekonomisti Nihan Ziya Erdem Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Nihan Ziya Erdem

Garanti BBVA Yatırım Baş Ekonomisti

“Aşılama hızındaki olumlu gelişmeler, 2021’de Türkiye ekonomisinin yüzde 5’in üstünde büyüyeceğini işaret ediyor”

“2020’de pandeminin ekonomiler üzerinde yarattığı şok etkisi, küresel bazda para ve maliye politikalarının hızla devreye alınmasıyla hafifletildi. Ancak hem arz hem de talep yönlü etkiler nedeniyle IMF verilerine göre dünya ekonomisi yüzde 3,3 küçüldü. 2021’de ise aşı çalışmalarının beklenenden hızlı sonuca ulaşması ve yüksek etkinliği ekonomik toparlanmanın tahminlerden daha belirgin olmasını sağlıyor. Türkiye’de aşılama hızındaki olumlu gelişmeler, 2021’de ülkemiz ekonomisinin yüzde 5’in üstünde büyüyeceğine işaret ediyor.”

Türkiye ekonomisinin 2021’de genel olarak nasıl bir seyir izlemesini bekliyorsunuz? Ülkeyi bekleyen başlıca riskler sizce neler olacaktır?

Covid-19 süreci devam ederken etkili aşıların bulunduğuna ilişkin açıklamalarla birlikte 2021’e olumlu beklentilerle girdik. Yılın neredeyse yarısının tamamlandığı bu günlerde, özellikle İngiltere ve ABD gibi ülkelerde hızlı aşılamanın etkinliği görüldü. Bu nedenle, geçtiğimiz yıla göre ekonomilerde normalleşme belirgin olsa da kalıcı bir iyileşme için aşılama sürecinin ana belirleyici etken olacağı görülüyor.

Türkiye’de yılın ilk yarısında büyüme eğiliminin oldukça kuvvetli olduğunu görüyoruz. Geçtiğimiz yılın yarattığı baz etkisinin yanı sıra özel tüketim ve yatırım eğiliminin güçlü seyri, ihracatın hızlanması, büyümeyi destekleyici faktörler oldu. Yılın kalan döneminde özellikle turizm sektöründeki toparlanma seviyesinin büyüme eğilimi için kritik önemde olacağını düşünüyoruz. Turizmde toparlanmaya ilişkin belirsizliklerin salgın nedeniyle devam etmesi, büyüme eğiliminin yanı sıra cari işlemler dengesi tarafında da öngörülebilirliği azaltıyor. Ancak yılın ilk yarısındaki güçlü büyüme eğilimi ve haziran ayında aşılama hızındaki olumlu gelişmeler, 2021’de Türkiye ekonomisinin yüzde 5’in üstünde büyüyeceğine işaret ediyor.

Büyüme tarafında olumlu sinyaller gelirken küresel bazda enflasyon yüksek seyrediyor. Son aylarda dünyada hem talebin hızlı canlanması hem de firmaların stok artırma eğilimleri, metal fiyatları başta olmak üzere emtia fiyatları genelinde belirgin bir artışa neden oldu. Bu etkilerle geçtiğimiz iki yılda azalan dolar bazında ithalat fiyatları son aylarda önceki yıla göre yaklaşık yüzde 20 arttı. Dünyada emtia fiyatlarındaki hızlı yükseliş, tedarik sorunları, Türk lirasındaki değer kaybı, iç talepteki canlılık gibi etkenler nedeniyle 2021 genelinde enflasyonda belirgin bir düşüş beklemiyoruz.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de salgına ilişkin gelişmeler ana risk faktörü olarak karşımıza çıkıyor. Diğer belli başlı riskleri ise gelişmiş ülkelerin para ve kamu maliyesi politikalarında beklenenden önce sıkılaştırma adımlarını atması ve Türkiye’de enflasyon baskısının güçlü kalması olarak sıralayabiliriz.  

Covid-19 aşısındaki gelişmeler Türkiye ekonomisini ne yönde etkileyecek?

Son bir buçuk yılda Covid-19’a ilişkin gelişmeler, Türkiye’de büyüme eğilimini etkileyen ana faktör oldu. Ancak 2021’de bu etkinin 2020’ye göre çok daha sınırlı kaldığını görüyoruz. Bunda hem salgını azaltıcı tedbirlerin net bir şekilde ortaya çıkması hem de tedavi ve aşılama tarafındaki bilimsel gelişmeler etkili oldu. Özellikle virüsten korunma yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla salgının ilk ortaya çıktığı dönemde yaşanan tedarik zincirlerindeki sorunlar azaldı. Böylece imalat sanayinde hızlı bir toparlanma yaşanırken, hizmet sektöründe performans, sektörün yapısı gereği daha zayıf kaldı. Dijital kanalların ticarette yaygınlaşması ekonomilerdeki kaybı azalttı.

Öte yandan turizm ve seyahat gibi hizmet sektörleri ise salgından en çok etkilenen sektörler oldu.

Türkiye’de sektörel gelişmeler, dünyadaki eğilimlere paralel gerçekleşti. Aşılamanın hızlanmasıyla birlikte, Türkiye ekonomisinde yaklaşık yüzde 45 ile payı oldukça yüksek olan hizmet sektöründe de normalleşmenin belirginleşmesini bekliyoruz. Özellikle 2020’de 24 milyar USD azalan turizm ve seyahat gelirlerinde kademeli bir iyileşme, istihdamı desteklerken ülkenin yabancı para gelirlerini de artıracağı için tüm ekonomide olumlu etkiler yaratacaktır. Öte yandan aşılama sürecinin hızlanması sonrasında virüsün yayılımının yavaşlaması yeni bir dalga oluşumunu engelleyerek sağlık sisteminde rahatlama sağlayacaktır. Ayrıca orta-uzun vadeli ekonomik performans için kritik önemde olan eğitimde yüz yüze sistemine dönüş istikrarlı büyümeyi destekleyecektir.        

“Fed’in destekleyici duruşundan çıkışının volatilite yaratabileceğini; ancak euro bölgesi ekonomilerindeki olumlu eğilimle euro dolar paritesinin yılın ikinci yarısında 1.20-1.22 seviyelerinde seyredeceğini tahmin ediyoruz.”

Dolar, euro ve enflasyona yönelik beklentilerinizi paylaşabilir misiniz?

Döviz kurunda hareketlilik, önümüzdeki aylarda özellikle Fed’in piyasaya verdiği sinyaller sonrasında oluşabilir. 2020’de, Covid-19’un ekonomi üstündeki daraltıcı etkilerini azaltmak amacıyla gelişmiş ülke merkez bankaları para politikasını gevşetici yönde kararlar aldı. Düşük faiz seviyesi ve yüklü tahvil alımlarıyla genişleyen bilançolar Covid-19’un yarattığı şok etkisini hafifletti. Ayrıca bütçe açıklarında yakın geçmişte görülmemiş rakamlara çıkılarak kamu maliyesinin de ekonomiyi destekleyici yönde olması sağlandı.

Son dönemde Covid-19’un azalan etkisiyle birlikte bu politikalardan çıkışın nasıl olacağına dair tahminler yapılmaya başlandı. Ancak hem Covid-19’a ilişkin belirsizliğin tam olarak ortadan kalkmaması hem de yaşanan şokun ekonomilerde nasıl etkiler yarattığının net olmaması, bu politikalardan çıkışın zamanlamasının çok önemli olmasına neden oluyor. Bu doğrultuda, Fed’in nasıl bir plan ve iletişimle çıkış sürecini yöneteceği piyasalar için kritik önemde olacak. Tüm bu etkenler, küresel düzeyde varlık fiyatlarında dönem dönem oynaklık yaratabilir.

2021’nin ilk aylarında Euro-dolar paritesinde Covid-19 ile ilgili gelişmelerin etkili olduğunu gördük. ABD’de aşılama sürecinin daha hızlı olması, euro bölgesinde ise salgının seyrindeki olumsuz gelişmeler ve aşılama sürecinde yaşanan aksaklıklar nedeniyle toparlanmanın zayıflığı euro dolar paritesinde düşüşe neden oldu. Ancak mart sonrasında euro bölgesi ülkelerinde aşılamanın hız kazanmasıyla normalleşmenin belirginleşmesi, bu eğilimin terse dönmesini sağladı. Önümüzdeki dönemde ECB’nin Fed’e göre para politikasında daha uzun süre destekleyici duruşunu sürdürmesi bekleniyor. Fed’in destekleyici duruşundan çıkışının volatilite yaratabileceğini; ancak euro bölgesi ekonomilerindeki olumlu eğilimle euro dolar paritesinin yılın ikinci yarısında 1.20-1.22 seviyelerinde seyredeceğini tahmin ediyoruz. 

Emtia fiyatlarındaki artış ve arz tedarik sorunlarının etkisiyle küresel bazda enflasyon belirgin yükseldi. Önümüzdeki dönemde Covid-19’un ekonomiler üzerindeki etkisinin azalmasıyla birlikte küresel enflasyonun düşerek tarihsel ortalamalara yaklaşacağını tahmin ediyoruz. Ancak yüksek emtia fiyatlarının, Türkiye’de enflasyonun 2021’de düşüş eğilimine girmesini zorlaştıracağını öngörüyoruz. Bu doğrultuda yılın son iki ayında TÜFE yıllık enflasyonunun kalıcı olarak düşeceğini ve yıl sonunda yüzde 15 olacağını tahmin ediyoruz. Küresel piyasalardaki gelişmeler nedeniyle Türk lirasında da değişkenliğin devam edebileceğini ancak TCMB’nin sıkı duruşunu sürdürmesiyle bu etkenlerin güç kaybedebileceğini düşüyoruz.

Pandemiyle geçen bir yılın ardından bugün dünya ekonomilerinin ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

2020’de pandeminin ekonomiler üzerinde yarattığı şok etkisi, küresel bazda para ve maliye politikalarının hızla devreye alınmasıyla hafifletildi. Ancak hem arz hem de talep yönlü etkiler nedeniyle IMF verilerine göre dünya ekonomisi yüzde 3,3 küçüldü. Bu küçülme, yakın tarihteki en hızlı daralmaya işaret ediyor. 2021’de ise aşı çalışmalarının beklenenden hızlı sonuca ulaşması ve yüksek etkinliği ekonomik toparlanmanın tahminlerden daha belirgin olmasını sağlıyor.

Bu olumlu gelişmeye rağmen dünyada aşının kullanımına ilişkin eşitsizlik bu toparlanmanın dengesiz olmasına neden oluyor. Öte yandan henüz elimizde güncel bir veri olmasa da dünyada gelir adaletsizliğinin, özellikle genç ve kadın istihdamının pandemi nedeniyle yara aldığına dair araştırmalar var. Ayrıca dünyada düşük eğitimli ve veya kayıt dışı istihdamın pandemiden daha fazla etkilenmesiyle düşük gelir seviyesine sahip grupların bu dönemi daha zor geçirdiği görülüyor. Bir diğer konu da eğitimde yaşanan olumsuz gelişmeler oldu. Özellikle eğitim olanaklarının sınırlı olduğu ülkelerde eğitim sisteminden kopmalar yaşanması ihtimali var. Bu da eğitim kaynaklı risklerin orta uzun vadede dünyada güncelliğini korumasına neden olabilir. Tüm bu gelişmeler, küresel bazda toparlanmanın kalıcılığının sağlanmasıyla birlikte pandeminin olumsuz sosyal etkilerinin ortadan kaldırılması yönünde ek çalışmalar yapılmasının gerekli olduğuna işaret ediyor. Bu çalışmaların yapılmaması durumunda pandemi sadece ekonomik daralmaya değil sürdürülebilir kalkınma göstergelerinde çok daha uzun süreli olumsuz etkilere yol açabilir.  

“Çip tedarik, sorunu 2022’de devam edebilir”

Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşüyorsunuz?

Otomotiv sektörü, imalat sanayi içindeki payı, istihdam ve ihracata desteği, doğrudan yabancı yatırım çekme potansiyeli ile Türkiye için çok önemli bir sektör olma özelliğini koruyor. Pandemi sürecinin tüketim davranışında yarattığı etkilerle 2020’de otomobil ve hafif ticari araç satışlarının yıllık yüzde 61 artması ile otomotiv pazarı hızlı büyüdü. Ayrıca Türkiye’de kişi başına düşen araç sayısının hala karşılaştırmalı bazda düşük olması, finansal koşulların desteklediği dönemlerde sektörde büyüme potansiyelinin güçlü olduğuna işaret ediyor.

Pandemi döneminde küresel bazda otomotiv sektöründe tedarik sorunlarının ortaya çıkması nedeniyle dönemsel bazda kapanmalar olması sektör açısından olumsuz bir gelişme oldu. Sektördeki çip tedarik sorununun zayıflasa da 2022’de devam edebileceğine yönelik haberler, tam toparlanmanın zaman alabileceğine işaret ediyor.

Öte yandan uzun vadede küresel bazda değişim yaşanan bir sektör olması, fosil yakıtlardan elektrikli araçlara geçiş süreci, Türkiye’de üretim yapan otomotiv sektörleri için yatırım ihtiyacı olacağını gösteriyor. Bu uzun vadeli dönüşüm, şüphesiz zorluklara işaret etse de teknolojik yatırımların sektördeki üretim ağında yeniliklere ve inovasyona dönüşerek ülke ekonomisine katkısını artırabilecek bir potansiyel yaratabileceğini düşünüyoruz. 


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next