EY Türkiye Otomotiv Sektör Lideri Serdar Altay Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Seyahat ve araç tercihlerindeki değişimin mobilite sektörüne etkileri

Serdar Altay

EY Türkiye Vergi Hizmetleri Şirket Ortağı, Otomotiv Sektör Lideri

“Geleneksel olarak gıda ve tüketim malları ile ilişkilendirilen bilinçli tüketim, mevcut ulaşım ağları ve planları için büyük bir kısa vadeli zorluk teşkil edebilir. Aynı zamanda bugün, yerel alanları ve ekonomileri daha uzun bir zaman dilimi için yeniden hayal etmek ve yeniden tasarlamak için muazzam bir fırsat da söz konusu.”

2020’nin ardından bu yıl da pandeminin tüketicilerin mobilite tercihleri ve alışkanlıklarında ciddi değişimler yarattığına şahit olmaya devam ediyoruz. Dünyanın dört bir yanındaki on milyonlarca tüketicinin yaşam, çalışma ve sosyalleşme biçimlerindeki ani ve derin değişikliklerin yarattığı etkilere de giderek daha fazla aşina oluyoruz. Dünya genelinde insanlar gün içinde yaptıkları seyahatleri önemli ölçüde azalttı. Bu dönemde tüketiciler otomobil ile seyahat etmeyi daha fazla tercih ediyor. Ancak mobiliteye dair alışkanlıklar henüz çok fazla araştırılmadı.

İklim değişikliğiyle ilgili endişelerin ve sürdürülebilir ulaşıma dair çabaların yerini, Covid-19’a ilişkin kaygılar mı aldı?

Davranışlardaki - evden çalışmanın artması, eğlenceye ve sosyalleşmeye çok daha az zaman ayrılmasına odaklanan- büyük değişimler, insanların hareket etme biçimlerine tam olarak nasıl yansıyor? Nerede, ne tür yolculuklar ve ulaşım biçimleri önceliklendiriliyor? İklim değişikliğiyle ilgili endişelerin ve sürdürülebilir ulaşıma dair çabaların yerini, Covid-19’a ilişkin kaygılar mı aldı? Kentsel hareketlilik hakkındaki varsayımlarını yeniden düzenlemeleri gerekip gerekmediğini anlamaya çalışan şehir planlamacıları ve ulaşım otoriteleri için faydalı olabilecek bir anlayış ortaya çıkıyor mu? İşte bu nedenle, İsveç, Hindistan, Singapur, Çin, Güney Kore, Almanya, ABD, İngiltere ve İtalya olmak üzere dokuz ülkeyi kapsayan yeni bir EY araştırması olan Mobilite Tüketici Endeksi'ni gerçekleştirdik ve tüketicilerin seyahat modellerini üç temel segmentte (iş, serbest zaman aktiviteleri/eğlence ve sosyal yaşam/ev hayatı) ayrıntılı olarak ele aldık. Bu yazımızda, Covid-19'un tüketicilerin mobilite karar verme süreçleri üzerindeki etkisini ele almak için araştırmadan elde edilen verilerden derlenen bilgiler yer alıyor.

Seyahat, hane içi unsurlara odaklı hale geldi

Yaşamlar, insanların eskiden işe gittikleri yer yerine yaşadıkları mahallelere odaklandığından, seyahat daha az sıklıkta, daha yerel ve iş ya da eğlenceden ziyade hane içi unsurlara odaklı hale geldi. Milyonlarca kişinin artık her gün işe gidip gelme zorunluluğundan kurtulduğu bu dönemde, iş seyahati bakımından da yolculuk sayılarındaki en büyük genel düşüş gerçekleşmiş bulunuyor. Tam olarak yüzde 61’lik bir düşüş söz konusu ve bu da toplam çalışma süresinin en az yüzde 60’ını evden çalışarak geçirenlerin sayısının 4,5 kat artarak yüzde 16’dan yüzde 73’e çıkmasının bir sonucu. Dinlenme ve eğlence yolculuklarında da yüzde 51 düşüş gerçekleşti ve bu da eğer seyahat etmeme seçeneği varsa tüketicilerin bu seçeneği giderek daha fazla tercih ettiklerini gösteriyor. Aile ve sosyal amaçlı yolculuklardaki yüzde 40’lık düşüşün yanı sıra, sadece önemli seyahatlerin önceliklendirilmesi eğilimi de dikkat çekiyor. En büyük düşüş yüzde 50 ile arkadaşlarla ve aileyle buluşma yolculuklarında görülürken, en küçük düşüş ev ve temizlik malzemeleri alışverişi için yapılan yolculuklarda (yüzde 21) gerçekleşti.

Hareketliliğin genel olarak azaldığını ve seyahatte değişen öncelikleri ortaya koyan bu tablo, seyahat sürelerine ilişkin rakamlar tarafından da doğrulanıyor. Kişi başına haftalık ortalama seyahat süresi yüzde 40 düşerek 6 saatten 3,7 saate geriledi. Bu kapsamda, 30 dakikadan daha kısa yolculuklara harcanan zamanın oranı, üç segmentin ikisinde önemli ölçüde artmış durumda. Artış, dinlenme ve eğlence amaçlı seyahatler için yüzde 79 olurken, aileyle ilgili ve sosyal içerikli seyahatlerde yüzde 57 olarak gerçekleşti.

Bazı hizmetlerin dijital olarak ikame edilmesine dair verilere bakıldığında bile (örneğin; bir restoranda yenilen yemek yerine paket servisle sunulan yemeklerin miktarı) isteğe bağlı harcamaların önemli ölçüde azaldığı görülebiliyor. Tüketiciler zamanlarının çoğunu çalıştıkları yerden ziyade yaşadıkları yere yakın geçirdiklerinden, bu durumun en çok şehir merkezlerini vurması muhtemel. Kısacası, insanlar, Covid-19 öncesi bir an bile düşünmeden çıktıkları yolculuklar üzerinde artık çok daha fazla düşünüyorlar. Geleneksel olarak gıda ve tüketim malları ile ilişkilendirilen bilinçli tüketim, mevcut ulaşım ağları ve planları için büyük bir kısa vadeli zorluk teşkil edebilir, ancak aynı zamanda yerel alanları ve ekonomileri daha uzun bir zaman dilimi için yeniden hayal etmek ve yeniden tasarlamak için muazzam bir fırsat da söz konusu.

Segment bazında en büyük düşüşler taksi ve toplu taşıma ile yolculuklarda gerçekleşti

Yapılan yolculuklarda ise, insanların tanımadıkları kişilerle alan paylaşımını gerektiren mod’lardan kaçındıkları, yalnız veya en azından sadece aile üyeleriyle yolculuk yapmayı tercih ettikleri gözleniyor. Genel olarak segment bazında en büyük düşüşler taksi ve toplu taşıma ile yolculuklarda gerçekleşirken, en az etkilenen yolculuk tercihleri kişisel araçlar (otomobil veya motosiklet) ile yapılan yolculuklar ve mikro mobilite yolculukları (bisikletler, e-bisikletler ve scooterlar) oldu.

Pandeminin ilk günlerinde emisyonlar belirgin şekilde düştü

Öte yandan şehirlerdeki kirlilikteki düşüş, pandeminin ilk günlerinin birkaç olumlu yan etkisinden biriydi. Emisyonlar belirgin bir şekilde düştü, gökyüzü temizlendi ve genellikle ciddi bir trafik problemi olan New York, Londra, Şanghay, Mumbai ve diğer büyük şehirlerin sakinleri, uzun yıllar sonra ilk kez temiz havanın tadını çıkardı. Araştırmamız yolculuk sayısındaki azalmanın bir yansıması olarak, kişi başına düşen aylık karbondioksit (CO2) emisyonunun her üç seyahat segmentinde de küresel olarak düştüğünü gösteriyor. Emisyonlardaki düşüş iş seyahatleri bakımından yüzde 56, sosyal ve ailevi seyahatler için yüzde 58 ve dinlenme/eğlence amaçlı olanlar için yüzde 62 gerçekleşti.

Son dönemde trafik yeniden yükselerek kötü emisyon seviyeleri sergiliyor

Son dönemde yeniden yükselen trafik seviyesiyle, hükümetler ve ulaştırma yetkilileri, mobilitede sürdürülebilirlik yönünde onlarca yılda elde edilen ilerlemeyi boşa çıkarabilecek, trafiğin tıkadığı sokaklara, başarısız toplu taşıma ağlarına ve daha da kötü emisyon seviyelerine yol açabilecek bir eğilimle karşı karşıya. Şehirler ve yerel yerleşimlerin geleceğin alternatif ve daha keyifli bir versiyonunu şekillendirmeye çalışmaları, artık daha çok insanın evde daha fazla zaman geçirmeleriyle yerel hareketlilikteki artışı yansıtıyor. Londra'nın bazı bölgeleri "Düşük Trafikli Mahalleler" sunmaya başlarken, trafikten kurtulmaya çalışanların sık sık geçiş yolu olarak kullandıkları meskûn mahaller yalnızca yayalar ve bisikletler için sınırlandı. Paris'te, pandemi sırasında oluşturulan 650 km'lik acil durum bisiklet yolu, şehrin ulaşım ağına kalıcı olarak eklenecek. Kopenhag ise, biyo-yakıt, rüzgâr ve jeotermal enerjiye dayalı tam bir düşük karbon ekonomisi üzerinde çalışıyor. Amaç, 2025’e kadar sıfır karbon hedefine ulaşmak ve bu süreçte 35 bin yeni iş yaratmak.

İçten yanmalı motorlu otomobiller yerine sürdürülebilir alternatiflere yönelik çalışmalar hızlanıyor.

Özel araçla ulaşımın tercih edilmesi nedeniyle, içten yanmalı motorlu (ICE) otomobillerin daha sürdürülebilir alternatiflerle değiştirilmesini hızlandırma çalışmalarına da öncelik veriliyor. Elektrikli araçların (EV) daha fazla satın alınmasını destekleme amaçlı büyük teşvikler Fransa, Almanya, İspanya, İtalya ve Avusturya'da ekonomiye destek sağlanması amacıyla açılan COVID-19 kurtarma paketlerinin içerisinde yer almıştı. Bu teşviklerle aynı zamanda, ulaştırmadan kaynaklanan emisyonun aşağı çekilmesi, istihdamın artırılıp ekonominin canlandırılması da hedefleniyor. Henüz oluşum aşamasındaki mikro mobilite sektörü, yerel yönetimler tarafından daha geniş bir şekilde benimsenebilir. Minimum altyapı gerektiren ve sürdürülebilirlik düzeyi yüksek olan kiralık elektrikli scooter’lar, düşük enfeksiyon riskiyle kısa yolculuklar için hızla uygulanabilir bir seçenek haline gelebilir. Asıl önemli soru ise şu: bu değişiklikler kalıcı mı yoksa geçici mi olacak? Yolda geçen zaman nedeniyle artan gecikmeler ve trafik sıkışıklığı, bazılarını zaman kazanmak için toplu taşıma araçlarına geri dönmeye teşvik edebilir. Toplu taşıma işletmecileri, tüketicileri, maske takma ve araçların derinlemesine temizlenmesi gibi önlemlerin riski azaltmada etkili olduğu konusunda ikna etmek için çok çalışıyor. Ancak, en azından Covid-19 çok daha etkili bir biçimde kontrol altına alınana kadar, önceki seviyelere dönüşü hayal etmek zor. Özel otomobil tarafında uzun vadeli bir değişim, ulaştırma sektörü planlayıcıları ve şehirlerdeki idari yetkililer için büyük sonuçlar doğuracaktır.

 


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next