Türk-Alman Üniversitesi, Prof. Dr. Elif Nuroğlu Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Prof. Dr. Elif Nuroğlu

Türk-Alman Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı

“Birlikte toparlanacağız”

“Sadece iş dünyası değil toplumun her kesimi tüm kurallara uyarsa hızla toparlanabiliriz. 2020’nin ikinci yarısında, bir önceki yıla göre daralma olur. Türkiye ekonomisinde ikinci çeyrek büyüme verileri negatif gelse de üçüncü ve dördüncü çeyrek daha iyi olacaktır. İktisat biliminde iyimserlik olumlu sonuçlar getirir. Birlikte toparlanacağımıza inanmalıyız.”

Covid-19 salgınının mevcut koşullar altında küresel ekonomiye etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Covid-19 benzerine tarihte az rastlanılan, hiç beklenmeyen ve ekonomideki tüm sektörleri çok yönlü olarak etkileyen bir kriz. Bir yandan üretim kaybı diğer yandan işsizlik arttı. Hem arzı hem de talebi baltalayan bir şok oldu. Üretimin pek çok sektörde durması veya yavaşlaması, yatırım ortamını da olumsuz etkiledi.

Henüz kriz bitmiş değil, kayıpların kesin bir hesabı yok. Ama hem iş dünyası hem de akademik camia kayıpların çok yüksek olduğu konusunda hemfikir. En büyük etki de Covid-19’un yarattığı küresel belirsizlik ortamı oldu. Toparlanma aşamasındaki Çin’de bile açıklanan yeni rakamlar piyasaları ve iş dünyasını yeniden endişeye sevk ediyor.

“İkinci dalga gelmezse, Türkiye hızlı toparlanır”

Pandeminin Türkiye ekonomisinde yarattığı etki sizce ne kadar devam edecek?

Covid-19, psikolojik etkisi reel etkisinden daha da uzun sürecek bir şok yaşattı. Ayrıca, sağlık konusunda endişeler devam ediyor. Türkiye’de 15 Haziran 2020 itibarıyla açıklanan vaka sayılarında artış görüyoruz ve bu artış ikinci dalga endişelerini körüklüyor. Vaka sayıları düşüşe geçerse tüketici güveni yaşadığı şoku atlatarak iyileşmeye başlar. O zaman daha hızlı atlatırız.

Vaka sayılarında yeniden düşüş trendi başlarsa zincirleme etki yaratır. Tüketici güveni artarsa ve henüz çarklarını tam olarak döndürmeyen sektörler çalışmaya başlarlarsa Türkiye hızlı bir toparlanma süreci yaşayabilir. Ancak şunu da belirtmeliyim ki Türkiye ekonomisinin tek başına toparlanmasının anlamı yok. Girdi ithal ettiğimiz ve mallarımızı ihraç ettiğimiz ülkelerin de toparlanması lazım ki yola ve alışverişe hep birlikte devam edebilelim.

“Vakalar azalırsa, Temmuz 2020’de iyimser hava oluşabilir”

Türkiye ve dünya ekonomileri için 2020’nin sonu ve 2021’e dair ekonomik öngörüleriniz nelerdir?

Normalleşme, en büyük alıcımız olan Avrupa ülkelerinde bizden daha erken başladı. Her ne kadar Covid-19 vaka sayıları Türkiye’de normalleşmenin ikinci haftası itibarıyla artmaya başlasa da Haziran 2020’de üretim ve gelir anlamında iyileşme başlar. Maddi kayıplar çok büyük ve telafi edilmesi zaman alacak. Ülkemizde nisan ayı verileri beklenilenden çok kötü geldi. Mayıs ayı verileri de kötü gelecek. Haziran itibarıyla Türkiye’de çarklar dönmeye başladı. Bu durum gelire ve talebe de yansıyacak. Kendini kısan talep, insanların geliri eski haline yaklaştıkça artmaya başlar ve bu da üretimi toparlar.

2020’nin ikinci yarısında tabii ki bir önceki yıla göre daralma olur. Türkiye ekonomisinde 2. çeyrek büyüme verileri negatif gelse de üçüncü ve dördüncü çeyrek daha iyi olacaktır. Dünya için de benzer sonuçlar bekliyorum. Ancak haziran itibarıyla gördüğümüz yüksek vaka sayıları azalarak seyrederse Temmuz 2020’de daha iyimser bir hava oluşabilir.

2021 konusundaki öngörüler ikinci ve üçüncü dalganın gelip gelmemesine göre değişir. Biz gelecekten umutlu olmak zorundayız sadece. Umarız ki en kötüsünü geride bırakmışızdır.

“Evde kalınan” bu süreç iş hayatında ne gibi değişimlere yol açtı?

Uzaktan çalışma ve online eğitim gibi konularda çok hızlı bir başlangıç yaptık. Böyle bir zorunluluk olmasaydı bu dönüşümü gerçekleştirmek yıllarımızı alır ve çok fazla direnç gösterilirdi. Başka seçenek olmadığı için geleneksel düşünenler bile bu duruma karşı gelemedi.

Ne yazık ki fabrikalar ve imalat sanayi için olumlu konuşamıyoruz. Türkiye’de tekstil, giyim ve otomotiv sektörleri Nisan ayında çok keskin ve beklenilenden fazla bir düşüş yaşadı. Mart 2020’de sanayideki düşüş yüzde 1,7 iken Nisan 2020’de yüzde 31,4 oldu. Bu düşüşü kimse beklemiyordu.

Diğer taraftan sektörler arası geçişkenliğin ve iş birliğinin mümkün olduğunu ve bunun çok hızlı şekilde yapılabildiğini gördük. Savunma sanayi, beyaz eşya ve otomotiv firmaları başarıyla solunum cihazı üretti. Kamyonlardaki silecek motorları, Covid-19 hastaları için sağlık cihazlarına dönüştürüldü. Üç boyutlu yazıcı ve robotlar normalde yaptıkları işin dışına çıkarak tıbbi malzeme üretti. Üretim süreçlerinin ve makinelerin zor durumda kalınca nasıl dönüşebildiğini deneyimledik. Ar-Ge ve inovatif düşünce yapısının değerini bir kez daha anladık.

Pandemi sürecinin uzun vadede neleri değiştireceğini düşünüyorsunuz?

Post Covid-19 döneminde dijitalleşmenin hız kazanacağına inanıyorum. Dijital dönüşüm konusunda bazı değişikliklerin zaman aldığını, Türkiye’de ise yetersiz altyapı ve insan kaynağı nedeniyle yavaş ilerleme kaydedildiğini düşünüyordum. Ama bu süreç hepimize bazı işleri acilen online’a geçirmeyi öğretti. Doğrusu, fena iş çıkarmadık. Bundan sonrası için hibrit bir sistemde çalışabiliriz.

e-Ticaret açısından olumlu bir tablo görüyorum. Alışveriş yapılan sektörler değişikliğe uğrasa da e-ticaret kanalından gerçekleşen satışlar arttı. Dijitalin rahatlığına alışan insanlar süreç geride kalsa bile pek çok işini çevirim içi yapmaya devam edecek. Teknolojik dönüşümlerde bu her zaman böyle olmuştur. Hiçbir zaman geriye doğru gidilmemiştir. Bu dönemin sonunda müşterilerin taleplerini iyi okuyabilen, değişen alışkanlıklarına uyum sağlayarak sorunlara çözüm üretebilen şirketler kazançlı çıkacak.

Türkiye’de ve dünyada otomotiv sektörü bu süreçten nasıl etkilendi?

Avrupa’da motorlu taşıt üretimi ve satışı durdu. Sektörde çok ciddi mali kayıplar olmasına karşı şu an bunların telafi edilmesi için çeşitli politikalar geliştiriliyor. Türkiye’de otomotiv sektörü Nisan 2020’de bir önceki yılın nisan ayına göre yüzde 77,6’lık bir üretim kaybı yaşadı. Bu daralma, Türkiye’nin ihracatçı üç büyük sektöründen biri olarak imalat sanayini 4,8 puan geriletti. Kayıpları şu an öngörmek mümkün değil. Salgın sona erse ve ikinci dalga gelmese bile ekonomik kayıpların etkileri salgından çok daha uzun sürecektir.

Salgının, sadece otomotiv değil, üretimin durduğu veya azaldığı tüm sektörlerde; işsizliğin artması, insanların gelirinin azalması ve azalan gelirin tüketici davranışlarına yansıması gibi bir zincir etkisi de oldu. Makroekonomide çarpan etkisi yaratan “gerçek” işte burada karşımıza çıktı. Tüm sektörlerdeki düşüşün yarattığı gelir kaybı, azalan ihracat/gelir ve tüketici güvenindeki düşüşün toplam talebe yaptığı negatif baskı, otomotiv sektörünü talep tarafından da etkiledi. Bir yandan da insanların evde kalması ve çalışıp üretememesi sonucu, arz büyük bir şok yaşadı. Böyle bir ortam birkaç yüzyılda bir karşımıza çıkabilirdi ve şu an halen bunun içinden geçiyoruz, “bitti” diyemiyoruz.

“İkinci dalga, otomotiv ve imalat sektörlerini olumsuz etkiler”

Bu etkilerin yaklaşık olarak ne zaman ortadan kalkabileceğini düşünüyorsunuz?

Normalleşme sürecine Mart 2020 itibarıyla başlayan Çin’den gelen yeni vaka haberleri, Türkiye ve dünyada yaşanan ikinci dalga endişeleri hem otomotiv hem de diğer imalat sektörlerindeki toparlanmayı geciktirebilir. “Pandemi tüm dünyada tamamen bitmiştir” cümlesini kuramadan gerçek bir toparlanma bekleyemeyiz. Etkilerin ne zaman ortadan kalkacağını öngörmek ise oldukça zor. Ancak tedbirleri harfi harfine uygulayarak işimize dönersek, sadece iş dünyası değil toplumun her kesimi tüm kurallara uyarsa hızla toparlanabiliriz. Ekonominin çarklarını döndürmek zorundayız. Ağır kayıplar yaşayan sektörleri canlandırmak için verilecek teşvikler de önemli. Burada politika yapıcılara da sektöre de çok iş düşüyor.

Otomotiv sektörü için iyimser olmamızı sağlayacak bazı göstergeler var. Örneğin Ocak ve Şubat 2020 verileri sektörde bir toparlanma işaretiydi. Bu toparlanma pandemiyle beraber kesintiye uğradı. Tekrar üretime geçilmesi ve salgının kontrol altına alınması durumunda diğer sektörlere göre daha hızlı bir toparlanma görülebilir. Ayrıca birçok araştırma, pandeminin özel araç kullanımına talebi artırdığını ortaya koyuyor.

“Çarklar dönmeli. Üretmediğimiz sürece, oluşan kayıpları, daha sonra çok zor telafi ederiz.”

Normalleşme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İktisatta iyimser beklentilerin daha iyi sonuçlar getirdiğini öğretiriz. İnanmak zorundayız. Kayıplarımız çok büyük olsa da tüm dünyayla beraber toparlanacağız. Bir yarış düşünün, herkes benzer zamanlarda, birbirine yakın bir dezavantaj yaşadı. Ayağa kalkıp tekrar koşmaya başlayanlar kazanacak. Yaşadığı kötü duruma söylenip yarışı bırakanlar geride kalacak.

Normalleşme süreciyle beraber, üretim çarklarının -insan hayatını tehlikeye atmadan- bir an önce dönmeye başlamasını olumlu buluyorum. Burada da hem işverene hem de çalışanlara büyük bir görev düşüyor. Normalleşme başladıktan sonra herkes kendi tedbirini en üst seviyede alarak işine gitmeli. İşveren de çalışanları için tedbirleri en üst seviyede tutmalı. Çalışanın iş yerine giderken olabilecek en uygun koşullarda gitmesi sağlanmalı.

Bankacılık ve eğitim gibi sektörler pandemi sürecinde uzaktan çalışmayı başardı. Normalleşme döneminde, işlerini uzaktan yürütebilme becerisini test edip başaran kurumlar bu şekilde devam etmeli. Üretim noktasında ise insanların birbiriyle temasını en aza indirerek fabrikaların çalışması ve çarkların dönmeye başlaması ekonomi için olumlu olacaktır. Üretmediğimiz sürece, oluşan kayıpları sonrasında çok zor telafi ederiz.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next