ODD Yönetim ve Denetleme Kurulu Üyeleri Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Ali Bilaloğlu

ODD Yönetim Kurulu Başkanı

Doğuş Otomotiv İcra Kurulu ve Yönetim Kurulu Başkanı

 

“İkinci dalga gelmezse, arz-talep dengesi eylülde normale döner”

“Çalışan uzmanlığı gerektiren otomotiv sektöründe yetişmiş kalifiye çalışan özellikle üretimde daha ağır basıyor. Bu nedenle Covid-19 sebebiyle istihdamda daralmak, süreç normale döndüğünde maliyet açısından daha büyük sorunlara yol açabilir. Üreticiye, taleplere ilişkin doğru bilgiyi ve öngörüyü, zamanında aktaran pazarların, talepleri karşılamada sıkıntı yaşayacaklarını sanmıyorum. Uluslararası ekonomiye yön veren firmaların haricinde, ülke siyasetleri de öngörülerde belirleyici oluyor.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Covid-19, dünyanın her yerinde, tüm sektörleri ciddi anlamda etkiledi. Süreç sonrasında, yaşanan ekonomik hasarın toparlanması için şirketlerin öz sermayelerindeki kayıpların restorasyonu öncelik arz edecektir. Otomotiv üretimi ise daha kompleks. Bu nedenle, tedarik zincirinin dolması biraz zaman alacaktır. Eski üretim kapasitelerine ulaşabilmek, taleplere cevap verecek adetlerde üretim yapabilmek için bir süre daha beklemek gerekecektir.

Otomotiv sektörü için 2020’nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir?

Pandemi sürecinin, bireysel araç kullanma isteğini artırdığını söylemek mümkün. Toplu taşımaya olan talep de azaldı. Bu bakımdan sektördeki talepte hareketlilik yaşandı. Eğer bulunduğumuz süreç, ilk yarıyıldaki göstergelerle devam ederse ve ikinci dalga yaşanmazsa otomotiv sektöründeki mevcut arz-talep dengesizliğinin eylül ayında normale döneceğini tahmin ediyoruz. Olası ikinci dalganın yaşanması halinde ise arz-talep dengesinin ve beraberinde birçok ekonomik faktörün yüksek düzeyde etkileneceğini öngörebiliriz. Bu bilgiler doğrultusunda, 2020 sonunda pazarın yaklaşık 550-600 bin adete ulaşacağını tahmin ediyoruz.

Covid-19 sürecinde hangi önlemleri aldınız, ne gibi planlar yaptınız?

Doğuş Otomotiv İcra Kurulu’nun yönetiminde bir çalışma grubu oluşturduk. Doğuş Otomotiv, markaları ve iştiraklerinin temsilcilerinin dahil olduğu bu grup, süreç içinde ne yapılacağı ve süreç sonrasında da neler yapılması gerektiği konularında programlar oluşturdu ve 100’ün üzerinde yeni projeyi önceliklendirerek değerlendirmeye aldı. Tüm müşteri süreçlerin neredeyse tamamının online’a taşınması için gerekli çalışmalar yapıldı. Yeni mobilite şartlarına göre ürün gelişimi planlandı. Yeni yetkili servisler yapılandırıldı.

Sağlıklı yaşam ve çalışma koşullarına uyum sağlandı. Tüm tesislerimiz ve operasyonlarımız hijyen kurallarına göre düzenlendi. Evden çalışmaya geçildi. Ofislerde ise çalışma koşulları Covid-19 özelinde iyileştirilerek çalışanların motivasyonu ve sağlığı korundu.

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklik ve yenilikler bekliyorsunuz?

Pandemi dünyaya yeni normali getirdi. Temel talep ve ihtiyaçlar çok değişim göstermese de iş yapış modelleri ve süreçleri büyük değişim kaydediyor. Herkes yeni normali kendine göre yorumlayabilir ancak çok uluslu küresel şirketler, çoğunluğun normaline uymak durumunda kalacaklar. Firmalar bu süreçte tüm gelir ve giderlerini revize etmek zorunda kaldı. İstihdamda daralmadan sürecin atlatılmasına yönelik hesaplar yapıldı.  Çünkü Covid-19’da maliyeti bahane gösterip çalışan çıkarmak, süreç normale döndüğünde maliyet açısından daha büyük sorunlara yol açabilir. Özellikle otomotiv sektörü gibi yetişmiş iş gücünün ilk planda olduğu bir sektörde, maliyet hesabı yaparken bu konu dikkate alınmalı. Diğer yandan ise üretime maliyet odaklı bakmamak gerektiği ortaya çıktı. Üretimi ucuz iş gücü olan bölgelere kaydırmak, tedarik zincirini bozabilir. Bu da ekstra maliyet yaratabilir. Üretim kararı alınırken geçmişteki kriterler yetersiz kalacak; artık ülkelerin sağlık açısından bulunduğu nokta da bir değerlendirme kıstası olacak.

Covid-19 sürecinin otomotiv teknolojilerine ve mobiliteye etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ekonomik hasarın toparlanması zaman alacaktır. İş süreçlerinin gözden geçirilmesi, tüketici davranış ve beklentilerindeki değişikliklerin rotası, verimli çalışma gibi birçok faktör, önceliği belirleyecek. Pandemi öncesindeki konumuna hızla dönmek isteyen firmaların, satıştan servise dijital hizmet çeşitliliği öncelik olmaya devam edecek. Bireysel mobilite isteğiyle artan araç sahipliği, buna ters oranda azalması beklenen araç paylaşım uygulamaları ve yatırım maliyeti, elektrifikasyonun yaygınlaşmasını belki bir süre öteleyebilir ama önceliğini olmaktan çıkarmaz.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vade için öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Çalışan uzmanlığı gerektiren otomotiv sektöründe yetişmiş kalifiye çalışan özellikle üretimde daha ağır basıyor. Süreç sonrasında, çabuk toparlanmak isteyen firmalar, maliyetlerini düşürmeyi mi tercih edecekler, yoksa mevcut iş gücüyle devam ederek, kısa sürede toparlanmayı mı? Bunu birlikte göreceğiz. 

Birçok otomotiv markası, üretim kaynaklı sorunlar sebebiyle planlamalarını gözden geçirdi. Üretime verilen ara ve yan sanayi tedarikinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle, ülkelerin taleplerinde ötelemeler yaşanıyor. Bu durum, ekonominin temel bileşenlerinden biri olan arz-talep meselesinin önemini ortaya koyuyor. 

Üretime kontrollü dönüş başladı. Birçok marka, gelen talep doğrultusunda, ihtiyaçlarını revize etti. Önemli olan üretim stratejisiyle, pazarlama ve satış stratejisinin aynı doğrultuda yürütülebilmesi. Burada üretim kapasitesi de önemli rol oynuyor. Üreticiye, kendisine gelen taleplere ilişkin doğru bilgiyi ve öngörüyü, zamanında aktaran pazarların, talepleri karşılama konusunda sıkıntı yaşayacaklarını sanmıyorum. Sınırların açılması, ürünlerin ülkeler arası dolaşımında sorun yaşanmaması da önemli bir faktör. Bu nedenle, uluslararası ekonomiye yön veren firmaların haricinde, ülke siyasetleri de öngörülerde belirleyici oluyor.

 

Ali Haydar Bozkurt

Toyota Türkiye CEO

“Verilen destekler, pazarda talep artışı yaratacak”

“Satış ve servis ile birlikte tüm kanallarda salgın öncesi seviyeyi geçtiğimizi görmekteyiz. Ancak yine de haziran ayı toplam pazarı için en önemli belirleyici faktör, araç bulunurluğu olacaktır. Verilen desteklerle birlikte pazarda meydana gelecek talep artışı sektörümüzün yararına olacak ve en azından geçen yılki satış adetlerine ulaşmamızın önünü açacaktır.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Pandeminin küresel bir sorun olarak ortaya çıkmasından bu yana yaşanan gelişmeler, dünya ekonomisine yön veren sektörlerden biri olan otomotivi de doğrudan etkiledi. Salgının yayılmasıyla alınan önlemler çerçevesinde otomobil fabrikaları üretime ara verdi. Bu durum dünyada tedarik sorununun yaşanmasına yol açtı ve fabrikalar, talepleri karşılamakta sıkıntılar yaşadı. Normalleşme ile birlikte fabrikalar üretime sınırlı kapasite ile başladı. Bunun neticesinde önümüzdeki aylarda araç almak isteyenler bayilerde istedikleri araçları bulamayabilir.

Normalleşme sürecinin başlaması, mayıs ayının son günlerinde sektöre bir hareketlilik kazandırdı. Haziran ayında ivmelenme hızla devam etti. Bu durumun moral verici etkisi ile satışlar bir miktar daha ivme kazanacaktır. Satış ve servis ile birlikte tüm kanallarda salgın öncesi seviyeyi geçtiğimizi görüyoruz. Ancak yine de haziran ayı toplam pazarı için en önemli belirleyici faktör, araç bulunurluğu olacaktır.

“Toplam pazarda, 600-650 bin adet aralığında büyüklük bekliyoruz”

Otomotiv sektörü için 2020’nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?                                                                                                                                           

2020’nin başında sektörümüze baktığımız zaman Türkiye’de 600 bin adet otomobil ve hafif ticari araç satışı gerçekleşeceği yönünde öngörümüz vardı. Toplam pazarda ise bu gelişmelere paralel olarak 2020’de, 600-650 bin adet arasında pazar büyüklüğü bekliyoruz. Daha yukarısı için, alınacak önlemlerle birlikte üretim hızının talebi karşılamaya yetecek seviyeye gelebilmesi gerekiyor. Verilen desteklerle birlikte pazarda talep artışı olacaktır. Bu durum sektörümüzün yararına olacak ve en azından geçen yılki satış adetlerine ulaşacak olmamızın önünü açacaktır. Toyota olarak sürecin seyri ve tedarik durumuna bağlı olarak 2020 yılını bu desteğin de sağlayacağı olumlu etki ile 40-42 bin adetlerde kapatmayı hedefliyoruz.

“Showroom yerine alternatif kanallar ilgi çekiyor”

Normalleşme dönemindeki tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?      

Pandemi ile birlikte birçok iş modelinin, olması gerekenden daha kısa sürede hayatımıza girdiğini gördük. Sektörümüze baktığımızda 20 yıl önce araç almadan önce ortalama 7-8 showroom ziyareti yapılıyordu. 3-4 sene önce bu sayı 1,5-2’ye düşmüştü. Son dönemdeki trend bize şu anda showroomlara gitmekten ziyade, alternatif kanalların kullanımının daha da yaygınlaşacağını gösteriyor. Aslında zaten hayatımızın bir parçası olacak dediğimiz teknolojilerin kullanımını Covid-19 dönemi hızlandırdı. 4-5 senede yaygınlaşacak çalışma şekillerinin kullanımı erkene çekildi. Bu süreç aslında insanların hayatını da kolaylaştırdı. Bu kolaylığa alışan müşteri profilinin bunu alışkanlık haline getireceğini düşünüyorum.

“Tüketiciler, hibrit teknolojisine ilgi duyuyor”

Covid-19’un ardından çevre dostu otomotiv teknolojilerine olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pandemi sürecinde alınan önlemlerin çevre üzerindeki olumlu etkisini net bir şekilde gözlemledik. Tüm dünyayı saran Covid-19 süreciyle çevreye verilen önem de arttı. Bu nedenle tüketiciler de satın alma tercihlerinde gözlerini hibrit teknolojisine çevirdi. Bu doğrultuda, hibrit araçların önemini bu dönemde daha net görüyoruz. Hibrit araçlar tüketici alışkanlığını değiştirmeden hava kirliliğini azaltmaya katkıda bulunuyor.

Toyota olarak, çevreci kimliğimizle, doğa dostu teknolojileri hayata geçirmek için 50 yıla yakın süredir çalışmalar yapıyoruz. 1997’den bu yana, yaklaşık 15,5 milyon adet hibrit otomobil satışı gerçekleştirdik. Bugün yıllık 10 milyon adetten fazla üretim yapan bir kuruluşuz. 2025’te üreteceğimiz araçların yüzde 50’sinden fazlası hibrit motorlar ve sıfır emisyonlu teknolojilerden oluşacak.

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklikler ve yenilikler bekliyorsunuz?

Covid-19 süreci otomotiv teknolojilerinin farklılaşmasına da yol açacaktır. Kişisel kullanım tercihlerinin öne çıkacağı bu dönemde, otomobil üreticileri de buna göre aksiyonlar alacak ve Ar-Ge çalışmalarını  şekillendireceklerdir.

Altan Aytaç

Fiat Marka Direktörü

“Yeni bir dalga yaşamamak, önem arz ediyor”

Önümüzdeki aylarda araç bulunurluğunun artacağını dikkate alarak, yıl sonunda pazarın 600 bin adedi aşacağını öngörüyoruz.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?                                                                                                                                              Tüketicilerin önceliklerinin değişmesiyle ticaret hacmi düştü. Tedarik süreçleri sekteye uğradı. Mayıs ayının ortasından itibaren Türkiye otomotiv pazarında hızlı bir artış görüyoruz. Ötelenen veya beklemede olan talebin uygun faiz oranlarıyla tetiklenmesi sonucu ortaya çıkan bu artış, zaten düşük seviyede olan stokların hızla tükenmesine ve araç bulunurluğunun birinci konu haline gelmesine yol açtı. Avrupa’da normalleşmenin bizdeki gibi hızlı olmadığını görüyoruz. Yılın ilk 5 ayında geçen seneye göre yaklaşık yüzde 50 daralan AB yeni otomobil pazarı, talebi artırıcı teşviklerle kademeli olarak toparlanmaya çalışıyor.

Otomotiv sektörü için 2020’nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?

Türkiye’de otomobile olan talebin yüksek olduğunu biliyoruz. 2020’ye başlarken geçen seneye göre yüzde 20 büyüme ile pazarı 550-600 bin adet seviyesinde öngörüyorduk. Hatta yılın ilk 2 ayındaki yüksek tempo ile 600 bin adedin üzerinde bir pazar beklentisini konuşmaya başladık. Pandemi ile öngörülerimizi aşağıya çekmiştik ancak mayıstan itibaren yaşadığımız toparlanma sürecinin devam edeceğini ve önümüzdeki aylarda araç bulunurluğunun da artacağını dikkate alarak yıl sonunda pazarın yine 600 bin adedi aşacağını tahmin ediyoruz.

“Düşen faizler, ertelenen talepleri harekete geçirdi”

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Pandemi hayatımızda birçok şeyi değiştirmeye başladı. Her alanda; fiziksel temasın en aza indiği, sosyal mesafe kavramının hayatımıza girdiği, tedbir, temizlik ve hijyenin en önemli önceliklerimiz olduğu bir dönemin içerisindeyiz. Değişen önceliklerimizle birlikte düşünce ve davranışlarımızdaki farklılaşma tüketim alışkanlıklarımızı da etkiliyor. Değişen alışveriş alışkanlıkları ile büyüyen şehir içi lojistik hizmetleri sektörünün hafif ticari araç pazarında kargo araçlara olan talebe olumlu etkilerini gözlemliyoruz.

Bunun dışında, yeniden artmaya başlayan mobilite ihtiyacında, sosyal mesafe gerekliliğinin, ulaşımda izole olma ihtiyacını ve dolayısıyla otomotive talebi arttırdığını görüyoruz. Bu dönemde artan sıfır araç satışları ve ikinci eldeki yoğun talepte, ötelenen ihtiyaçlar ve düşük faiz oranlarının etkisi olduğunu düşünüyoruz. İkinci çeyrekteki satışlarımızın içerisinde ilk kez araç alan müşterilerimizin oranının önceki dönemlere göre iki katına çıktığını görüyoruz.

Covid-19 sürecinde ne gibi çalışmalar yaptınız?                          

Müşterilerimizin mobilite ihtiyaçlarını kesintisiz devam ettirebilmeleri için servislerimizde de pek çok uygulamayı devreye aldık. Sürecin başından itibaren, temassız satış ve servis süreçlerimizi gözden geçirip, güçlendirdik. Fiat sahiplerine tüm bayilerimizde ücretsiz araç dezenfeksiyon hizmeti verdik. Müşterilerimizin araçlarını istedikleri adresten teslim alıp yine adrese teslim uygulamalarımızı devreye aldık. Garantisi biten araçların garantisini uzattık ve bakım zorunluluklarını öteledik.

“Görüntülü Görüşme” hizmetimiz yaklaşık 2 yıldır devredeydi, pandemi sürecinde kullanımı ve yaygınlığı arttı. Tüm bayilerimizde olan bu sistemle kullanıcılar web sitemizden veya mobil uygulamamızdan showroom’larımıza canlı bağlanabiliyorlar. Pandemi döneminde uygulamamızı daha da geliştirerek satış danışmanlarımızı mesai saatleri ve tatil günlerinde de görüntülü olarak ulaşılabilir hale getirdik. Uzaktan bağlanabilirlik teknolojisiyle araç ve sürücüyü birbirine bağlayan Fiat Yol Arkadaşım Connect uygulamasının da yeni sürümlerini devreye aldık.

Covid-19 sürecinin otomotiv teknolojilerine, Ar-Ge çalışmalarına ve mobiliteye ne gibi etkileri oldu?

Pandemi sonrasında satış modellerinde hali hazırda geliştirmeye başladığımız değişikliklerin süreceğini tahmin ediyoruz. Pandemi sürecinde ihtiyaç haline dönüşen hijyenik ve izole seyahat ihtiyacının Ar-Ge çalışmalarında da yeni bir konu başlığı olacağını söyleyebiliriz. Araç içi dezenfeksiyon ve anti virüs sistemlerinin önümüzdeki dönemde sürekli gelişen, yaygınlaşan ve araç tercihlerinde aranan özellikler olmasını bekliyoruz. Bu ekipman ve sistemler kısa vadede kiralama sektöründe öncelikli ihtiyaç ve gereklilik halini alacak.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vadeye yönelik öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Bu dönemde, diğer bazı sektörler gibi otomotiv sektöründe de iç pazarda uygun faiz ortamının tetiklediği hızlı bir normalleşme yaşıyoruz. Öte yandan krizden daha fazla etkilenen turizm, yolcu taşımacılığı gibi sektörlerde toparlanma daha uzun süre alacaktır. Dünya pazarlarının ve uluslararası ticaretin henüz normale dönmemiş olması da yine otomotiv gibi ihracat yoğun çalışan sektör ve firmalar da benzer şekilde kısa vadede olumsuz etkilenmeye devam edecektir.

İç pazarda hareketli günler geçirsek de kısa ve orta vadede tedbiri elden bırakmayıp yeni bir dalga yaşamamak önem arz ediyor.

 

Dr. Berk Çağdaş

Renault Mais Genel Müdürü

“Bu dönem edindiğimiz deneyim, iş yapış biçimlerimize yansıyacak”

“Türkiye, haziranda; Fransa, Çin ve Tayvan’la birlikte otomotiv pazarı büyüyen birkaç ülke arasında yer aldı. 2020’nin ilk yarısında pazarın büyüdüğü tek ülke oldu. Yılın ikinci yarısında bu ritmin devam etmesi ve olası ikinci dalganın daha az etki ile yaşanması durumunda, pazarın 650 bin seviyelerinde tamamlamasını öngörüyoruz.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?     

Covid-19 salgını, hayatın her alanında olduğu gibi otomotiv sektöründe de etkisini gösterdi. Dünyada birçok tesisin, üretimini bir süreliğine durdurması ve küresel tedarik zincirindeki aksamalarla birlikte üretim, ihracat ve satış rakamlarında düşüşler gerçekleşti. Ülkemiz son dönemde, dünyanın birçok pazarına göre pozitif ayrışsa da üretim ve ihracat rakamlarında küresel etkilerden payını aldı. Ancak otomotiv sektörü, ekonomik ve endüstriyel açıdan çok büyük bir ekosistem; her çeşit krizi sürekli tecrübe etmesi nedeniyle krizle mücadele kasları çok kuvvetli. Bu sayede sektör, her yeni senaryoya yönelik bir çıkış yolunu ustalıkla bulabiliyor. Salgın sürecinden öğrenilenlerle geliştirilecek yenilikler, sektörün bu dönemden güçlenerek çıkmasını sağlayacak.

Otomotiv sektörü için 2020’nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?

Pandemi nedeniyle Mart ve Nisan 2020 döneminde ertelenen talep, artan toplu taşımadan kaçınma eğilimi ve devletin hayata geçirdiği ulaşılabilir faiz koşulları, pazara büyük bir dinamizm getirdi. Sektör olarak genelde talep bazlı dalgalanmalar yaşasak da ilk olarak bu dönemde yaşadığımız arz sıkıntısı, araç bulunabilirliğini daha da kritik bir noktaya taşıdı. Buna rağmen Türkiye, haziranda Fransa, Çin ve Tayvan’la birlikte otomotiv pazarı büyüyen birkaç ülke arasında yer aldı. 2020’nin ilk yarısının rakamlarına bakıldığında ise pazarın büyüdüğü tek ülke oldu. Yılın ikinci yarısında bu ritmin devam etmesi ve olası ikinci dalganın daha az etki ile yaşanması durumunda, pazarın 650 bin seviyelerinde tamamlamasını öngörüyoruz.

Normalleşme döneminde tüketici davranışlarındaki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

En temel değişimi, satış kanalları ve bireysel araç kullanımına yönelik artan talepte gördük. Toplu taşımadan kaçınma, sıfır ve ikinci el araca olan talebi, öngörülerin üzerinde artırdı. Müşterilerin, satış ve satış sonrası hizmetlerde dijital kanalları daha çok tercih etmesi, en dikkat çeken değişiklik oldu. Tüketicilerin bu beklentileri, önümüzdeki dönemde bizlerin öncelikleri olacak. Toplu taşımadan bireysel mobiliteye yönelim, hızlanan dijitalleşme, daha fazla otomasyon ve Covid-19 döneminde edindiğimiz tüm deneyim, kalıcı olarak iş yapış biçimlerimize yansıyacaktır.

“Model bazında sadeleşme bekleniyor”

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklik ve yenilikler bekliyorsunuz?
Otomasyona yönelik Ar-Ge çalışmalarının artırılmasına yönelik bir eğilim olacağını düşünüyorum. Otomotiv üreticilerinin artan maliyetleri, model bazında da bir sadeleşmeyi getirecek. Tedarik zincirindeki seçimlerde ise maliyet önceliğinin yerini farklı kriterler aldı. Bu durumun, otomotiv yan sanayii konusunda gücünü ispat eden Türkiye için orta vadede daha da avantaj sağlayacağını öngörüyorum.

“Otomotiv sektörü, Covid-19 sürecindeki en büyük zorluğu, tedarik zinciri yönetiminde yaşadı.”

Covid-19 döneminde hangi önlemleri aldınız, ne gibi planlar yaptınız?

Önceliğimiz, ilk günden itibaren insan oldu. Çalışanlarımızın ve müşterilerimiz sağlığını korumak için her türlü tedbiri almaya odaklandık. Her zaman önem ve öncelik verdiğimiz dijital kanallara, değişen müşteri alışkanlıkları doğrultusunda daha da yoğunlaştık. Otomotiv sektörünün, bu dönemde yaşadığı en büyük sorun tedarik zinciri yönetimiydi. Gelecekte yaşanabilecek benzer durumlara yönelik aksiyonlar aldık.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vade için öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Olağanüstü durumlardan geçerken olağanüstü tedbirler almalısınız. Dünya genelinde devletler de genellikle bunu başarmaya çalıştı. Yeni reçetelerin ekonomiye etkilerini hep birlikte tecrübe ediyoruz. Elbette bazı güçlü ekonomiler V şeklinde hızlıca toparlanabilirken, bazıları için bu süre, daha dalgalı ve zamana yayılmış olacak. Türkiye’nin hızlı toparlanabileceğini söyleyebiliriz. Ancak bunda, ihracatımızın yoğun olduğu ülkelerin ekonomilerindeki toparlanma da çok önemli.

 

Hakan Tiftik

Borusan Otomotiv İcra Kurulu Başkanı

“Covid-19 süreci elektrik teknolojisine geçiş sürecini hızlandıracaktır”

“Piyasada ertelenmiş talebin getirdiği bir hareketlilik yaşıyoruz. Ancak birçok markanın üretim tesisleri mart, nisan ve mayıs aylarında üretim kesintileri yaşadı. Bu yüzden de talebin karşılanmasında zorluklar yaşanıyor. Pandemide ikinci dalgayı yaşamazsak, 2020’nin ikinci yarısının ilk yarıya oranla daha hareketli geçeceğini tahmin ediyorum.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Geçtiğimiz 3 aylık süreçte hem Avrupa’da hem Türkiye’de otomotiv pazarı büyük oranda daraldı. Burada, talepteki düşüş kadar, pandemi nedeniyle fabrikaların üretime ara vermesi nedeniyle arz tarafında yaşanan sıkışıklık da etkili oldu. Yaz döneminde pandeminin hızını kesmesiyle piyasada ertelenmiş olan talebin getirdiği bir hareketlilik görüyoruz. Ancak birçok markanın üretim tesisleri mart, nisan ve mayıs aylarında üretim kesintileri yaşadı. Bu yüzden de talebin karşılanmasında zorluklar yaşanıyor.

Otomotiv sektörü için 2020’nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?  

Yılın ikinci yarısında yeniden çalışmaya başlayan fabrikaların üretime hız vermesiyle satışların da normal seviyelere gelmeye başlamasını ümit ediyoruz.

Hükümetimizin açıkladığı kredi paketleri her ne kadar sadece yerli üretim modelleri kapsasa da yine de sektöre biraz olsun hareketlilik kazandırmış oldu. Eğer pandemide ikinci dalgayı yaşamazsak, 2020’nin ikinci yarısının ilk yarıya oranla daha hareketli geçeceğini tahmin ediyorum.

“Talep artacak”

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Pandemi sürecinde online kanallar çok daha önemli hale geldi. Artık tüketiciler, araçla ilgili ön araştırmalarını sanal ortamda gerçekleştiriyor. Arzu ettiğinde satış danışmanlarıyla görüntülü olarak araç ve satış şartları hakkında daha fazla bilgi alabiliyor. Karar verdiği modeli yine online sipariş ederek rezervasyonunu yapabiliyor. Birçok marka, araçları alıcının istediği noktaya kadar teslim ediyor. Bu esnek modelin piyasada daha fazla yer edineceğini söyleyebiliriz.

Diğer taraftan eskiden toplu taşıma ya da araç paylaşımını tercih edenlerin Covid-19 sonrası, kendi araçlarına sahip olmak istediklerini de görüyoruz. Bu anlamda araç sahipliği oranının dünyada artmaya devam edeceğini öngörüyoruz. Otomobil talebinin niteliğinde de bir değişim öngörmek mümkün. Tüketici talebinin, çevreye duyarlı teknolojiler kullanan otomobiller ve otonom araçlara doğru hızlanmasını bekliyoruz.

“Salgından önce online satış kanallarını kullanmaya başlamıştık”

Satış kanalında değişim yaşanan bu dönem için hangi önlemleri aldınız, ne gibi planlar yaptınız?

Online satış kanallarının önemini ülkemizde ilk fark eden ve bu konudaki uygulamaları hayata geçiren ilk şirketlerden biriyiz.

Borusan Otomotiv olarak pandemi sürecinden önce online satış kanallarımızı zaten kullanmaya başlamıştık. Geçtiğimiz yıllarda, temsil ettiğimiz markaların tüm stok otomobillerini, tüm donanım ve renk seçenekleriyle online sunup rezerve edebilecek sistemleri hayata geçirdik. Pandemi sürecinde bu kurduğumuz altyapının ve edindiğimiz tecrübenin büyük faydasını gördük, görmeye de devam ediyoruz.

Bundan sonraki süreçte de yine odağımıza müşteriyi alacağız. Müşterinin markalarımızla olan ilişkisinde ve deneyiminde uçtan uca daima tam memnuniyet sağlamak üzere yenilikçi uygulamaları tasarlamaya ve en son teknolojik gelişmeleri kullanmaya devam edeceğiz.

“Otonom sürüş teknolojinde yenilikler göreceğiz”   

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklikler ve yenilikler bekliyorsunuz?

Geleneksel yakıtlardan, elektrik teknolojisine geçiş devam ediyor. İçinde bulunduğumuz dönem, bu süreci daha da hızlandıracaktır. Borusan Otomotiv olarak distribütörlüğünü üstlendiğimiz markalarımızla elektrikli model yelpazemizi daha da genişletmeyi hedefliyoruz.

Otomotiv endüstrisinin odaklanacağı bir diğer alan şüphesiz otonom sürüş teknolojileri olacak. Bu alanda hem güvenlik hem konfor anlamında büyük katma değer yaratan yenilikleri göreceğiz. Nesnelerin interneti geliştikçe, bu kabiliyet otomotiv endüstrisinde çok daha geniş bir kullanım alanı bulacak.

Covid-19 sürecinin otomotiv teknolojilerine ve mobiliteye ne gibi etkileri oldu?

Pandemi sürecinde insanların gerekli olmadıkça toplu taşımadan uzaklaşıp, bireysel araçlara daha fazla yöneldiğini gördük. Ayrıca araç dezenfektasyonu ve araç içi hava kalitesi ayrı bir hizmet beklentisi olarak karşımıza çıkmaya başladı. Üretici firma ya da perakende tarafında, bu konuda çözüm sunmak ve belki de yeni bir iş modeli yaratmak mümkün. Pandemi sonrasında insanlar şehir içinde pratik, elektrikli ve konforlu araçları daha fazla talep edecekler.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vadeye yönelik öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Gelişmiş ekonomilerin küçülme beklentileri açıkladığı bu dönemde biz ülke olarak daha olumlu sinyaller veriyoruz.

Kısa vadede gelişmiş ekonomilerin bir miktar küçüleceğini fakat orta ve uzun vadede tekrar ibrenin yukarı doğru hareket edeceğini tahmin ediyorum. Türkiye’de ise kısa vadede gelişmiş ekonomiler seviyesinde bir daralma beklemezken, orta ve uzun vadede geçmiş yıllardaki büyüme trendimizi tekrar yakalayacağımızı düşünüyorum.

 

İbrahim Anaç

Peugeot Otomotiv Pazarlama A.Ş. Genel Müdürü

“Pazarın, son çeyrekte toparlanmasını bekliyoruz”

“Kişisel araç sahipliğinin ve araç kullanan tüketicinin artacağını öngörüyoruz. Sektörü dinamik bir dönem bekliyor. Bu gibi zorlu dönemler, iş modelimizi yenilemek, hizmette yenilikçi yaklaşımlar geliştirmek için bir fırsat olacaktır.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Küresel bir krize yol açan Covid-19 salgını birçok pazar üzerinde benzer etkiler yarattı. Bu süreçte ülkelerin sağlık ve ekonomi alanında yaptırımları belirleyici oldu. Türkiye’de ise salgın sürecinin başında alınan önlemler sayesinde, otomotiv sektörü diğer ülkelerdeki gibi daralmış olsa da tamamen durma noktasına gelmedi. Peugeot Türkiye olarak, bu döneme hazırlıklı girdik, alınması gereken tüm aksiyonları aldık ve almaya devam ediyoruz.

Otomotiv sektörü için 2020’nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir?

Önümüzdeki dönemde üretim ve tedarik durumu sektördeki gidişatı belirleyecektir. İlk yarıya nazaran yılın ikinci yarısı için beklentilerimiz çok daha olumlu. Tüketicilerin otomotive olan ilgisi devam ediyor. Pandemi sebebiyle toplu taşıma kullanan tüketicilerin bir kısmı kendi özel araçlarını kullanmaya geri döndü. Bazı aileler evlerine ikinci otomobili satın aldı. Otomobili olmayanların da pandemiden sonra satın alma eğiliminde olacağını gösteren araştırmalar var. Filo kiralamada da hareketlenme başladı. Pandeminin etkilerinin azalması ve araç tedarik sorunlarının çözülmesiyle, özellikle son çeyrekte, pazarın toparlanmasını ve sene başında planladığımız rakamlara ulaşmayı bekliyoruz.

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Yeni dönemde müşteri taleplerinin iyi yönetilmesi ve müşteri temas noktalarının iyileştirilmesi tüm markaların önceliği olacak. Salgın tamamen bitene kadar tüketicilerin bir kısmı dijital kanallar üzerinden bilgi almak isteyecek, ürün tanıtımı talep edecek hatta online satın alım yapmayı tercih edecektir. e-Ticaret yükselen trend. Bu dönemde her sektör dijitaldeki varlığının ne kadar önemli olduğunu daha iyi deneyimledi. İkinci çeyrekte e-ticaretteki artışı net bir şekilde gördük. Peugeot Türkiye olarak dijitale uzun süredir yatırım yapıyoruz. Bu dönemde geçmiş yatırımlarımızın meyvelerini topladık.

Yeni normalde eski alışkanlıklarını devam ettirmeyi tercih edecek tüketiciler kişisel önlemlerini alarak güvendikleri markaların showroom’larına gelmeye devam edeceklerdir. Tüketicilerin bulunacağı noktalardaki hijyen ve mesafe kurallarının uygulanması, tüketici beklentilerini karşılamak adına hepimizin önceliği olacaktır.

Covid-19 döneminde hangi önlemleri aldınız, ne gibi planlar yaptınız?

Bu hassas dönemde hem çalışanlarımızı hem müşterilerimizi koruyacak bir dizi önlemi hızla hayata geçirdik. Mart 2020 itibarıyla evden çalışmaya geçtik. Tüm sistem ve süreçlerimizi online olarak yönetebilecek teknolojik güncellemeleri tamamladık. Peugeot severler evlerinden çıkmadan araç tanıtımından kredi başvurusuna kadar tüm işlemlerini peugeot.com.tr üzerinden gerçekleştirdi. Otomobilleri talep doğrultusunda dezenfekte edilmiş bir şekilde adreslerine teslim edildi.

Bayilerimizde uyulması gereken hijyen standartlarını belirledik. Tesislerde aynı anda bulunacak azami kişi sayısından müşteri ve personel alanında alınması gereken önlemlere kadar 108 maddelik detaylı bir protokol hazırladık. Bağımsız bir denetim firması aracılığıyla Covid-19 denetimleri gerçekleştirdik. Bu denetimler halen devam ediyor.

Pazardaki tüm olumsuzluklara rağmen kendimize ve teşkilatımıza güvenerek tamamının satılacağını taahhüt ederek yüksek adette ve farklı donanıma sahip otomobilleri Avrupa’dan getirdik. Değişime çok hızlı ayak uyduran satış ekiplerimize eğitim verdik.

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklikler ve yenilikler bekliyorsunuz?

Otomotiv sektörü müşteri deneyimini iyileştirmeye ve dijitalleşmeye yönelik çalışmalarına daha da hız verecektir. İnsanı, konforu, sürüş deneyimini ve hijyeni ön plana çıkaran projeler önem kazanacaktır.

“Gelecekte, ana teması hijyen ve mesafe olan teknolojik yenilikleri görebiliriz”

Covid-19 sürecinin otomotiv teknolojilerine ve mobiliteye ne gibi etkileri oldu ve bu etkiler ne kadar devam edecek?

Salgın süreci tüm dünyayı ilerisi için teknolojik gelişmeler konusunda farklı bir gözle bakmaya ve düşünmeye yönlendirdi. Ana teması hijyen ve mesafe olan teknolojik yenilikleri önümüzdeki dönemlerde görebiliriz. Mobilite daha da önem kazandı. Otomobilde geçirilen zamanın artışı yeniden teknoloji ve sürüş keyfi gibi konuları tüketicinin odağına taşıyacaktır.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vade için öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Pandemi küresel ancak ekonomik istikrar için hem küresel hem de yerel düzeyde önlemler alınmalı. Burada devletlerin alacağı aksiyonlar tüm sektörlerin geleceğini şekillendirecektir. Pandeminin ne kadar devam edeceği ekonomik göstergeleri ciddi anlamda etkileyecek bir unsur.

Halkımızın krizlere karşı dirençli bir yapısı var. Krizlerden çok hızlı şekilde çıkıp toparlanabilen bir ülkeyiz. Bu yapımızın diğer ülkelere göre bir adım önde olmamızı sağlayacağına inanıyoruz.

 

Bülent Kılıçer

Honda Türkiye Genel Müdür Yardımcısı

 

“Gidişat, yılın ikinci yarısının, ilkine göre daha iyi olacağı gösteriyor”

“Covid-19’un Türkiye ve dünya pazarlarında etkileri uzun süre hissedilecek bir dönüşüme yol açma potansiyeli taşıyor. Bundan sonraki dönemde satın alma kanallarının daha çok dijital ortamda olacağını, diğer taraftan tasarruf eğiliminin artacağını düşünüyorum.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Salgına karşı alınan önlemler ve ekonomiye etki mekanizmaları nedeniyle Covid-19 krizi ve etkileri, daha önce yaşanmış tüm küresel ve yerel ekonomik krizlerden oldukça farklıdır. Bu yüzden hem Türkiye hem de diğer ülkelerin aldıkları önlemler ve aksiyon planları salgının sonuçlarına ve etkilerine göre değişiklik gösterecektir. Şu an tüm ülkelerin odak noktası, salgının etkilerini en düşük seviyeye çekmek. Türkiye’nin bu konuda diğer ülkelere göre bir adım önde olduğunu düşünüyorum.

Otomotiv sektörü için 2020nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?

Son iki yılda, yaşadığımız ekonomik daralma ve kur şokları sebebiyle pazar, zaten olması gereken potansiyelin neredeyse yarısına düşmüştü. 2019’un son çeyreğinde artan talep, Covid-19 salgını sonrasında da devam etti. Açıkçası böyle bir durumu önceden tahmin etmek güç olsa da şu anki gidişat, yılın ikinci yarısının ilk yarıya göre daha iyi olacağını gösteriyor.

“Tüketiciler tasarrufa yönelebilir”

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Covid-19’un Türkiye ve dünya pazarlarında etkileri uzun süre hissedilecek bir dönüşüme yol açma potansiyeli taşıyor. Salgın çıktığından beri hayata geçirilen önlemler 21. yüzyıl toplumunun alışık olduğu bir olgu değil. Bu yüzden ekonomilerle beraber toplumsal yaşam ve sosyal olgular değişime uğrayacak. Bundan sonraki dönemde satın alma kanallarının daha çok dijital ortamda olacağını, diğer taraftan tasarruf eğiliminin artacağını düşünüyorum.

Covid-19 sürecinde hangi önlemleri aldınız, ne gibi planlar yaptınız?

Üretim yapan her şirket gibi biz de sadece ofis çalışanlarımız değil aynı zamanda fabrika çalışanlarımız için bir dizi önlemler aldık. Bu önlemleri güncel gereksinimlere göre almaya devam ediyoruz. Bu çalışmalarımız arasında; sosyal mesafe kuralları, tesisin dezenfekte edilmesi, altyapının yenilenmesi, esnek ve uzaktan çalışma olanaklarının hayata geçirilmesi olarak sıralayabiliriz.

“Şirket evlilikleri artabilir”

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklikler ve yenilikler bekliyorsunuz?

Covid-19 sonrası hemen hemen tüm sektörlerde teknolojik gelişme (Ar-Ge) sürekli gelişime açık şirketlerin gündeminde olacak. Bundan sonraki dönemde Ar-Ge konusunda atılacak adımlar ve buluşlar, şirketlerin sonraki dönemdeki kaderini belirleyecek. Bu bağlamda şirket evliliklerinin ve satın almalarının önümüzdeki dönemde artacağını söyleyebilirim.

“Şu an tüm ülkelerin odak noktası, salgının etkilerini en düşük seviyeye çekmek. Türkiye’nin bu konuda diğer ülkelere göre bir adım önde olduğunu söyleyebiliriz.”

Covid-19 sürecinin otomotiv teknolojilerine ve mobiliteye ne gibi etkileri olur?

Covid-19, şirketlerin önümüzdeki dönem nerede olacağını veya bir başka ifadeyle sonraki dönemdeki alacakları pazar payından müşteri profiline dek birçok olguyu değiştirecek. Bu konuda otomotiv şirketlerinin Covid-19 özelinde (sürecin başında olduğumuz için) bir teknolojik önlem aldıklarını düşünmüyorum ancak yakın gelecekte bu kaçınılmaz olacak.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vade için öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Kısa dönemde her ülke gibi bizim de özellikle ikinci çeyrekte, ciddi bir daralma yaşayacağımızı düşünüyorum. Orta ve uzun dönem için ise sürecin yönetimi, ne kadar sürede biteceği ve özellikle Avrupa’nın durumu ülkemizdeki gidişatı belirleyecektir.

 

Özgür Yücetürk

Ford Otosan Pazarlama, Satış ve Satış Sonrası Genel Müdür Yardımcısı

 

“Avrupa’ya kıyasla daha iyi durumdayız”

“Türkiye’deki pazar hiçbir zaman durmadı. Bayiler açık kaldı, satışlar az da olsa devam etti. Türkiye’de özellikle bekleyen ve ertelenmiş bir talep var. Açıklanan kredi destek paketleri bu talebi artırdı.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pandemi ile birlikte müşterilerin öncelikleri çok hızlı biçimde değişti. Dünya çapında bir ekonomik daralma gerçekleşirken, uluslararası ticaretteki aksamalar, ülkelerin aldığı tedbirler ve yasaklar sebebiyle geleceğe yönelik öngörü yapmak oldukça zorlaştı. Özellikle ABD ve Avrupa otomotiv pazarlarında çok ciddi küçülme var. Türkiye’de ise otomotiv sektörünün aslında 2017’deki 2 milyon adetlik üretim ve 1 milyon adetlik pazar rakamlarına ulaşması gerekiyor. Ancak, Türkiye’deki pazar 2015- 2016-2017’de 1 milyon adetlerdeyken, 2018’de 670 bin, 2019’da 500 bin adetlere kadar geriledi. Bu senenin başında pazarın 650 bin adetlere yükselmesini bekliyorduk. Ancak, salgın tüm öngörülerin değişmesine neden oldu.

Otomotiv sektörü için 2020’nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir?

2020’nin ikinci yarısında, salgının ikinci dalgasına ve Avrupa’nın nasıl ve ne zaman toparlanacağına dair belirsizlikler devam ediyor. Türkiye’deki pazar hiçbir zaman durmadı. Bayiler açık kaldı, satışlar az da olsa devam etti. Avrupa’ya kıyasla daha iyi durumdayız. Türkiye’de özellikle bekleyen ve ertelenmiş bir talep var. Açıklanan kredi destek paketleri bu talebi artırdı.

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Yeni normalde insanlar sağlık endişeleri sebebiyle toplu taşıma araçları yerine kendi araçlarıyla seyahat etmeyi tercih edecekler. Dolayısıyla tüm dünyada sıfır ve ikinci el pazarında önemli bir artış yaşanacağını öngörüyoruz. Bu dönemde müşteriler daha temkinli olacak. Diğer yandan güvenlik ve hijyen önlemleri her sektörde çok daha önem kazandı. Yine tüm sektörlerde tüketici davranışlarında online ve dijital kanallara ciddi bir yönelim var, bunun da süreceğini öngörüyoruz.

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklik ve yenilikler bekliyorsunuz?

Otomotivin geleceği hepimizin hayatını kolaylaştıracak, verimli, çevreci ve teknolojik bir sürece doğru evriliyor. Bu süreç, bağlantılı araçlar, sensörler vasıtasıyla haberleşebilen nesneler, otonom araç teknolojilerinin üzerinde yükselen yeni bir geleceği işaret ediyor.

Motor ve güç aktarma organları elektrikli ve hibrit teknolojilerle daha çevreci ve verimli bir deneyim yaşatmayı amaçlıyor. Çok uzak olmayan ve hepimizi bekleyen bu gelecek, sürücülere ve yolculara bir araçtan çok daha fazlasını vadediyor.

Otomotiv teknolojileri ve mobilite konusunda dünyayı nasıl bir gelecek bekliyor?

Bağlanabilirlik, mobilite, elektrikli ve hibrit araçlar ile otonom sürüş teknolojileri sektörümüzün geleceğinde olmazsa olmaz unsurlar. Akıllı şehirler ve akıllı ulaşım teknolojileri yükselecek, otomotiv şirketleri birer teknoloji ve hizmet şirketine dönüşecek. 10-20 yıl içinde müşterilerimizin talepleri de değişecek. Tamamen akıllı teknolojilerin temelinde olduğu, birbiriyle bağlantılı, sürücüsüz araçların yer aldığı bir düzene geçeceğiz. Özel araca olan talep artacak ama paylaşım ekonomisi de dönüşecek. Yazılım şirketleri de bu dönüşümde büyük rol oynayacak.

Bulunduğumuz değişim döneminde geleceğe yönelik ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Ford olarak, son yıllarda bu dönüşüme elektrikli ve hibrit araçlarımızın yanı sıra otonom teknolojilerimizle hazırlanıyoruz. Ford bayileri de fiziksel ve dijital olarak büyük bir dönüşüm içinde. “Ford Dijital Stüdyo” bu sürecin en önemli adımlarından biri. Müşteriler, bu sayede, incelemek istedikleri Ford’a bağlanarak özel müşteri danışmanlarından araçlar hakkında görüntülü bilgi alabiliyorlar.

Gelecek yıllarda Türkiye’de ve dünyada sunacağımız “FordPass” gibi dijital platformlar için şimdiden hazırlanıyoruz. Otomobili internetle bağlayan “FordPass” uygulaması araçla senkronize olmayı sağlıyor. Otopark gibi bazı yerlerde güvenli ödeme yapılmasını sağlarken, 7/24 yol yardım hizmeti, araç çalıştırma/ durdurma, kilitleme/kilit açma, başlatma zamanlama, araç bulma gibi özellikleri ücretsiz sunuyor. Aracın yağ seviyesi, yakıt durumu, bakım süresi ve olası sorunlar hakkında bilgi verebiliyor. Benzin istasyonları, restoranlar, otoparklar gibi önemli lokasyonları sürücülere gösteriyor.

Pandemi döneminde hayata geçirdiğimiz “Kapıdan Al Kapıya Teslim” hizmetimiz de bu yenilikler arasında sayılabilir. Bu sayede servis/bakım için müşterilerimizin araçlarını randevu yöntemiyle kapılarından alıyor ve işlemler tamamlandığında araçlarını istedikleri yere götürüp teslim ediyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vade için öngörülerinizi paylaşır mısınız?

IMF, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana hiçbir krizin Covid-19 gibi küresel olmadığını ve dünya ekonomisinde yüzde 3 daralma beklediğini açıkladı. Ekonomik daralmayı Türkiye’de de bekliyoruz ancak, 2020’nin sektörümüz açısından geçen seneden daha iyi olacağını öngörüyoruz. Açıkçası salgının gidişatı ve dünyadaki seyri ve ikinci dalga ihtimali dünya ekonomisi için en büyük belirleyici olacak.

 

Şükrü Bekdikhan

Mercedes-Benz Otomotiv İcra Kurulu ve Otomobil Grubu Başkanı

 

“Pandemide, geçmişteki dijitalleşme çalışmalarımızın faydasını gördük”

“Türkiye otomobil pazarında Haziran 2020’den itibaren başlayan ivmenin yıl sonuna kadar artarak devam edeceğini ve 2020’nin sonunda Türkiye otomotiv pazarının 600 bin adet seviyesinde tamamlanabileceğini öngörüyoruz.”

Covid-19 salgınının ardından, Türkiye otomotiv pazarı için 2020’nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir?    

2020’nin ilk yarısında, pandemi nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’nin otomotiv pazarında da daralma söz konusu oldu. Pandeminin etkisini en fazla nisan ve mayısta hissettik. Hazirana geldiğimizdeyse, normalleşme süreciyle beraber ertelenen taleplerin satışa döndüğünü gözlemlemeye başladık. Bu kapsamda, Türkiye otomobil pazarında Haziran 2020’den itibaren başlayan ivmenin yıl sonuna kadar artarak devam edeceğini ve 2020’nin sonunda Türkiye otomotiv pazarının 600 bin adet seviyesinde tamamlanabileceğini öngörüyoruz.

Mercedes-Benz olarak, 2020 Ocak-Haziran döneminde 6 bin 74 binek otomobil satışı gerçekleştirerek, satışlarımızı bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 44 artırdık. Premium binek otomobil segmentinde elde ettiğimiz yüzde 40,3’lık pay ile 6 ay üst üste liderliğimizi koruyoruz. Bu başarımızı yıl sonuna kadar sürdürerek, yılı lider konumda tamamlamayı hedefliyoruz.

“İçinde yer aldığımız tüm satın alma döngüsünü ‘Fijital’ olarak adlandırıyoruz. Fijital dönüşümde tüketiciler, dijital kanallardan ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Fiziksel birliktelik temasta gerçekleşiyor. Bu kombinasyonda tüketiciler çok daha hızlı, şeffaf ve güvenli bir satın alma deneyimi yaşıyor.”

Covid-19’la beraber tüketici davranışlarında vesatış kanallarında yaşanan değişim/dönüşümü nasıl tanımlıyorsunuz?

Bugün içinde yer aldığımız tüm satın alma döngüsünü “Fijital” olarak adlandırıyoruz. Otomotiv sektöründeki fijital dönüşümde; tüketiciler, tercih ettikleri şekilde, dijital alanlardaki uygulamaları kullanarak ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Arzu etmeleri halinde, dijital deneyimi teslimat sürecindeki fiziksel deneyimle bütünleştirebiliyorlar. Bu kombinasyonda tüketiciler çok daha hızlı, daha şeffaf ve daha güvenli bir satın alma deneyimi yaşıyor.

Yeni normale hazırlanırken, dijitalleşme konusunda ne gibi çalışmalar yaptınız?

Özellikle pandemi döneminde, geçmiş yıllarda hayata geçirdiğimiz dijital uygulamalarımızın markamızı ve satışlarımızı olumlu etkilediğini düşünüyorum. Müşteri odaklı dijitalleşme stratejimiz paralelinde, bayilerimizin dijital alt yapısını zenginleştirmiş, internet üzerinden servis ve test sürüşü randevusu gibi uygulamaları hayata geçirmiştik. Dijital uygulamalarımız sayesinde “Yeni normal” döneminde de müşterilerimiz ilgilendikleri aracı internet üzerinden konfigüre edip, online stok araması yapıp, test sürüşü randevusu alabiliyorlar. Sunduğumuz görüntülü konuşma ve bilgi alma hizmetiyle müşterilerimize bulundukları yerden, showroom tecrübesi yaşatmaya gayret ediyoruz.

“Her şeyin başı sağlık”

Covid-19 sürecinde ne gibi çalışmalar yaptınız?     

İçinde bulunduğumuz dönemin hepimize hatırlattığı en önemli olgu “Her şeyin başı sağlık”. Covid-19 sürecinde, çalışanlarımızın, paydaşlarımızın, cefakârca sahada hizmet veren bayilerimizin ve tabii ki müşterilerimizin sağlığını korumaya öncelik vererek ilerledik. Bu dönemde edindiğimiz tecrübeleri değerlendirerek, her krizin bir fırsat yaratacağı olgusuyla kendimizi otomotivin yeni dönemine hazırlıyoruz. Bu anlayışımız normalleşme döneminde de sürüyor.

Covid-19’la beraber tüketici davranışlarında ve satış kanallarında yaşanan değişim/dönüşümü nasıl tanımlıyorsunuz?                                                          

Bugün içinde yer aldığımız tüm satın alma döngüsünü “Fijital” olarak adlandırıyoruz. Otomotiv sektöründeki bu fijital dönüşümde; tüketiciler, tercih ettikleri şekilde, dijital alanlardaki uygulamaları kullanarak ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Arzu etmeleri halinde bu deneyimi, teslimat gibi fiziksel birliktelikle bütünleştirebiliyorlar. Bu kombinasyonda tüketiciler çok daha hızlı, daha şeffaf ve daha güvenli bir satın alma deneyimi yaşıyor.

Yeni normale hazırlanırken, dijitalleşme konusunda ne gibi çalışmalar yaptınız?  

Özellikle pandemi döneminde, geçmiş yıllarda hayata geçirdiğimiz dijital uygulamalarımızın markamızı ve satışlarımızı olumlu etkilediğini düşünüyorum. Müşteri odaklı dijitalleşme stratejimiz paralelinde, bayilerimizin dijital alt yapısını zenginleştirmiş, internet üzerinden servis ve test sürüşü randevusu gibi uygulamaları hayata geçirmiştik. Bu dijital uygulamalarımız sayesinde “Yeni normal” olarak adlandırılan bu dönemde de müşterilerimiz ilgilendikleri aracı internet üzerinden konfigüre edip, online stok araması yapıp, test sürüşü randevusu alabiliyorlar. Sunduğumuz görüntülü konuşma ve bilgi alma hizmetiyle müşterilerimize bulundukları yerden, showroom tecrübesi yaşatmaya gayret ediyoruz.

“Her şeyin başı sağlık”

Covid-19 sürecinde ne gibi çalışmalar yaptınız? 

İçinde bulunduğumuz dönemin hepimize hatırlattığı en önemli olgu “Her şeyin başı sağlık”. Covid-19 sürecinde, çalışanlarımızın, paydaşlarımızın, cefakârca sahada hizmet veren bayilerimizin ve tabii ki müşterilerimizin sağlığını korumaya öncelik vererek ilerledik. Bu dönemde edindiğimiz tecrübeleri değerlendirerek, her krizin bir fırsat yaratacağı olgusuyla kendimizi otomotivin yeni dönemine hazırlıyoruz. Bu anlayışımız normalleşme döneminde de sürüyor.

 

Murat Berkel

Hyundai Assan Genel Müdürü

“İç pazar beklentisi 550 bin seviyesinde”

“Markaların, salgın sürecinden dersler çıkararak geleceğe farklı hazırlanmaları gerekiyor.  Yaşanan süreç, bireysel araç satın alım davranışında artışa yol açacak. Üretimde de ikinci yarıda artış olacağını öngörüyoruz.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünya oldukça zorlu bir süreçten geçiyor. Tüm sektörler etkilendi ve süreç henüz sona ermedi. Otomotiv endüstrisi, Asya, Avrupa ve Amerika pazarlarındaki duruşlar nedeniyle üretim ve satışta ciddi kayıplar yaşadı. Özellikle Avrupa’da birçok ülkede markalar ve bayiler operasyonlarını geçici süreliğine durdurmak zorunda kaldı.

Türkiye’de ise alınan önlemler sayesinde üretimde kısa süreli kesintiler yaşansa da otomotiv sektöründe çarklar dönmeye devam etti. Hyundai olarak bayilerimizle beraber, sürecin başladığı günden bugüne Sağlık Bakanlığı’nın önerdiği tedbirlere uyarak satış ve satış sonrası hizmetlerimize kesintisiz devam ettik.

“Bireysel araca yönelim artacak”

Otomotiv sektörü için 2020 ikinci yarıya dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?

Önümüzdeki günlerde, salgının yarattığı olumsuzluklardan kendimizi soyutlamalı, gereken önlemleri alarak sürece olumlu tarafından bakabilmeliyiz. İşlerimizin, müşteri beklentilerinin ve ihtiyaçlarının bundan sonraki süreçte değişmesi kaçınılmaz. Markaların, salgın sürecinden dersler çıkararak geleceğe farklı hazırlanmaları gerekiyor.  

Haziranda sunulan desteklerin olumlu etkilerini görmeye başladık. Düşük faiz seçeneği ve etkin kampanyalarla yılın ikinci yarısında satışlarda artış öngörüyoruz. Özellikle ÖTV’de yapılacak düzenleme ve hurda teşviki gibi destekler sektöre büyük katkı sağlayacaktır. İç pazarın bu koşullar doğrultusunda 550 bin seviyelerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Üretimde de ikinci yarıda artış olacağını öngörüyoruz.

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Bu küresel salgın, ihtiyaç-hizmet anlayışımızı değiştirdi. Pandemi sürecinde, hizmete dayalı tüm işlerin ne kadar değer kazandığını gördük. Online alışveriş ve hizmet kavramı ciddi bir ivme kazandı. Son on yıldır tüm sektörlerde yol kat eden dijitalleşme daha çok anlaşıldı ve önemsendi. Bu nedenle otomotivde bireyselliğin ve bireysel sahiplenmenin giderek öne çıkacağını düşünüyorum.

İçerisinde bulunduğumuz değişim trendi için hangi önlemleri aldınız, ne gibi planlar yaptınız?

Hyundai olarak bu süreçte, satış sonrasında uzun süredir sunduğumuz “Kapınızdaki Servis” uygulamasına paralel olarak “Kapınızdaki Hyundai” uygulamasını Mayıs 2020 itibarıyla başlattık. Yerli araçlarımız kadar tüm modellerimiz için cazip kredi imkanları ve takas desteği sunuyoruz. Haziran 2020’de devreye aldığımız video tanıtım ve iletişim uygulamalarımızla birlikte artık herkes dijital ortamda araç bilgilerini öğrenip, temsilciyle online görüşüp istediği aracı satın alabilecek. Banka işlemleri dahil tüm evrak süreçleri, Hyundai Yetkili Satıcıları tarafından gerçekleştirilecek. Dezenfekte edilmiş araç çekiciyle müşterinin kapısına kadar getirilip teslim edilecek.

Son iki yıl içinde yaşadığımız kayıplar sektörü etkiledi. Özellikle bayi teşkilatlarının finansal anlamda zorlanmasına neden oldu. Bu süreçte büyüyen SUV segmentinde güçlü olabilmek için satışlarımızda SUV modellerimize ağırlık verdik. SUV satışlarımızın, bu yıl toplam satışlarımızın yarısını oluşturacağını söylüyorduk, şimdiden yüzde 60 seviyelerine ulaştık. Yılın son çeyreğinde Santa Fe modelimizi getirmeyi planlıyoruz. 2021 başında Türkiye’de üretimini yapacağımız B-SUV modelimizle de SUV ailemizi büyütmeyi hedefliyoruz.

“Gelecek elektrikli ve otonom sürüşe sahip otomobillerin olacak”

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklik ve yenilikler bekliyorsunuz?

Küresel ısınmanın artışı ve CO2 seviyelerinin düşürülme zorunluluğu üreticileri alternatif yakıtlı araçlar üretmeye mecbur bıraktı. Önümüzdeki 5 yıl içinde, Avrupa başta olmak üzere birçok pazarda, içten motorlu araçların yerini elektrikli araçlar alacak. Tam elektrikli ve hibrit araçlar düşük emisyon salımı ve azalan batarya maliyetleri sayesinde gündemde olacak. Otonom sürüş alanında da çıta yükseliyor. Artık uçan otomobiller görüyoruz. Hyundai, Ocak 2020’de CES fuarında UBER ile ortaklaşa geliştirdiği uçan araç konseptini tanıttı. Gelecek kesinlikle elektrikli ve otonom sürüşe sahip otomobillerin olacak.

Covid-19 sürecinin otomotiv teknolojilerine ve mobiliteye ne gibi etkileri oldu?

Dünya radikal bir değişimden geçiyor. Otomotiv, teknolojik yeniliklerden en çok etkilenen, faydalanan ve lokomotif bir sektör. Tüm markalar otonom sürüş, bağlanabilirlik, elektrifikasyon ve yapay zekâ gibi yeniliklere yöneliyorlar. Farklılaşan karakteristik tasarım dili markaların en büyük kozu olacak. Bağlanabilirlik ve fonksiyonellik endüstrinin izleyeceği yol haritasını oluşturacak. Cep telefonu veya tablet gibi taşınabilir aygıtlarla otomobiller arasındaki bağ, sektöre bambaşka bir boyut kazandıracak. Artık otomobillerin özellikleri yanı sıra ne kadar kullanışlı olacakları veya hayatı nasıl kolaylaştıracakları konuşulacak. Bu da tüm sektörün satış ve pazarlama stratejilerini yeniden dizayn etmesini zorunlu kılacak.

Tüketiciler, bir modele uzun yıllar sahip olmak yerine farklı modelleri sürekli kullanma eğiliminde. Öte yandan, araç paylaşımı (car sharing) ve kiralama sektörünün yakın dönemde patlama yapması bekleniyordu fakat Covid-19, bu gidişi değiştirdi. Bildiğimiz kalıplar ve araç kullanma şekilleri yerini alternatif mobiliteye bırakıyor. Hyundai olarak, bu doğrultuda, 2025 stratejimiz ışığında, Ar-Ge çalışmalarına 51 milyar USD yatıracağız.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vade için öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Dünya ekonomisinin nasıl kırılgan olduğunu bire bir yaşadık. Bu tip süreçlerde yaşayış biçimleri, düşünceler, değer yargıları, ticaret ve üretim yapıları, alışkanlıklar ve yönetim biçimleri oldukça etkilenebiliyor. Küresel büyüme tahminleri bu yıl için negatife dönmüş durumda. 2021 ve sonrasında ancak büyümeye yönelik tahminler yapılıyor fakat bu yıl yaşanacak kayıplar büyük rakamlarda olacağı için etkilerinin de ancak birkaç yıl içinde ortadan kalkacağı düşünülüyor. Önümüzdeki yıldan itibaren Türkiye’nin de diğer ülkelere paralel olarak toparlanma sürecine gireceğini düşünüyorum.

 

Halil Karagülle

Subaru Türkiye Genel Müdürü

 

“Toparlanma, öngörülenden hızlı ve keskin olacak”

“Türkiye, tam kapanma yerine akıllı kısmi kısıtlamalar sayesinde ticaret ortamındaki işlerliği sürdürmeyi başardı. Böylece otomotiv satışları anlamında pandemi sürecinden en az etkilenen ülkelerden birisi oldu. Birikmiş talebin de yardımıyla Türkiye otomotiv pazarı 2020 yılı toplamında yüzde 22’lik artışa sahne oldu. Pandemi sürecinin sona ermesinin ardından, bazı ülkeler bu süreçten diğerlerine göre daha fazla zararla çıksa da küresel toparlanmanın öngörülenden daha hızlı ve keskin olacağına inanıyorum.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?     

Pandemi süreci tüm dünyada ve özellikle Avrupa ve ABD’de otomotiv satışlarını yüzde 50’lere varan düşüşlerle oldukça olumsuz etkiledi. Çin ve diğer uzak doğu ülkeleri süreci erken yaşadıkları için toparlanmaya daha erken başladılar. Avrupa pazarı, alınan çok katı tedbirler nedeniyle “tam kapanma” süreci yaşadığından, en olumsuz etkilenen pazar oldu. Türkiye, tam kapanma yerine akıllı kısmi kısıtlamalar sayesinde ticaret ortamındaki işlerliği sürdürmeyi başardı. Böylece otomotiv satışları anlamında pandemi sürecinden en az etkilenen ülkelerden birisi oldu. Birikmiş talebin de yardımıyla, mayıs ayında yüzde 7,57’lik küçük bir düşüş yaşanırken, Türkiye otomotiv pazarı 2020 yılı toplamında yüzde 22’lik artışa sahne oldu.

Dünya genelinde en önemli sıkıntı ise tedarik zincirinde yaşandı, küreselleşen tedarik halkaları çok farklı yerlerdeki kısıtların çok farklı yerleri etkileyebildiğini gösterdi. Bu süreçte ayrıca, üreticilerin tedarik yöntemlerini gözden geçirmelerini zorunlu kılacak sonuçların oluştuğunu söylememiz de mümkün gözüküyor.

“2020’nin ikinci yarısında, salgın öncesi tahminlerdeki rakamlara dönebiliriz”

Otomotiv sektörü için 2020’nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?                                                              

2020 yılının ikinci yarısında sektör gelişiminin salgın öncesindeki tahminlerle paralel ilerleyeceğini öngörebiliriz. Düşen faizler, toplu taşımaya göre bireysel kullanımın tercih edilmesi gibi nedenler pazarı canlı tutmaya devam edecektir.

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?
Normalleşme döneminde tek tip bir davranış değişikliğinden bahsetmek mümkün olmasa da farklı alanlarda farklı değişimler gözlemlemek mümkün. Örneğin, bazı tüketiciler tedbir almakta aşırıya kaçabilirken, bazıları ise tehlikeyi yok sayıp hiç tedbir almayabiliyor. Bazı sektörler öne çıkarken bazılarının şekil değiştirdiğini, bazı sektörlerde zaten başlamış olan değişimlerin ise hızlandığını görebiliyoruz.

Örneğin, dijital dünyada ivmenin iyice artacağını öngörebiliriz. Online alışveriş dünyasının kapılarının bu dönemde daha önce bu mecrayı hiç kullanmayan çok önemli sayıda tüketiciye açıldığını söyleyebiliriz.

Anında haber almanın öneminin iyice artmasıyla, online haber mecralarının kullanımının yaş ortalaması artışıyla birlikte daha da yükseldiğini ve bu trendin devam edeceğini söyleyebiliriz.

Otomotiv sektörü özelinde ise, olumsuz etki diğer sektörlere kıyasla daha kısıtlı oluyor. Bu yüzden normalleşme süreci tüketici davranışları açısından daha doğal bir şekilde gelişiyor. Yaşadığımız değişimin, sektörümüz açısından daha yavaş ve tedbirli şekilde ilerleyeceğini öngörüyoruz.

İçinde bulunduğumuz dönemde hangi önlemleri aldınız, ne gibi planlar yaptınız?

Çalışanların ve müşterilerimizin korunması için hijyen anlamında tedbirler aldık. İşlerimizin ve ticaretimizin sürdürülmesine yönelik hibrit yapılara sahip (evden çalışma, ofiste sınırlı çalışan bulunması vb.) ortamlar oluşturduk. Bu yapıların bazılarının verimliliği bizleri de şaşırttı ve kalıcı olarak sürdürülmesinin olumlu etkileri olacağını gördük. İleriye dönük iş yapma şekillerimizi de gözden geçirmeye başladık.

“Elektrifikasyon gündemde kalacak”

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklikler ve yenilikler bekliyorsunuz?

Bu süreçte otomotiv üreticilerinin büyük bir çoğunluğu Ar-Ge yatırımlarını azaltmayacaklarını açıkladılar. Otomotiv üreticilerinin gelecek planlarından vazgeçmeyeceklerini ve sektördeki mevcut trendlerin değişmeyeceğini düşünüyorum. Elektrifikasyon konusu ise, ülkelerin ve markaların sürdürülebilirlik hedeflerine bağlı olarak, önemi artarak gündemde kalmaya devam edecektir.

Covid-19 sürecinin otomotiv teknolojilerine ve mobiliteye ne gibi etkileri oldu?

En büyük meydan okumanın araç paylaşım konseptinde yaşanacağını düşünüyorum. Çoklu taşımacılık şekillerinin ciddi anlamda sorgulandığı bu Covid-19 tecrübesiyle birlikte, son yılların tırmanan trendi gibi görünen araç paylaşımının mutlaka gözden geçirileceğine inanıyorum. Tüketiciler kendi araçlarına sahip olmayı daha çok isteyecekler.

Ayrıca, araçların içerisinde virüslerin yapışmasına engel olacak materyallerin kullanımı da yaygınlık kazanacaktır.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vade için öngörülerinizi paylaşır mısınız?

2020’nin dünya genelinde ekonomik anlamda büyük düşüşlerle kapanacağı öngörülüyor. Bu düşüşler kırılgan olan ekonomiler için büyük bir tehdit oluşturabilir. Bazı ülkeler bu süreçten diğerlerine göre daha fazla zararla çıkacaktır. Ancak pandemi sürecinin sona ermesinin ardından, toparlanmanın öngörülenden daha hızlı ve keskin olacağına inanıyorum.

 

Zafer Başar

Yüce Auto Motorlu Araçlar Genel Müdürü

 

“2020’nin kalan bölümüne iyimser bakıyoruz”

 “Nisan ve Mayıs 2020 pazar sonuçlarına rağmen, yılın kalan bölümü için halen iyimser bir bakışımız bulunuyor. Özellikle merkez bankalarının faiz indirimine devam etmesi ve sonucunda tüketici kredilerinin cazibesini daha da arttırmasıyla talebin canlı olacağını öngörüyoruz. Dünya ekonomisinin 2022 sonunda 2019’daki büyüklüğüne geri geleceği öngörülüyor. Bu durumda, Türkiye, 2021-2022 döneminde güçlü büyüme trendiyle öne çıkacaktır.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa’da uygulanan sokağa çıkma yasakları başta talep ve daha sonrasında üretim faaliyetlerinin durmasını tetikledi. Bu dönemde salgının etkili olduğu ülkelerde aylık satışlarda yüzde 90’a varan düşüşler gözlemledik. Bu durumun Türkiye’ye yansımasına baktığımızda ise uygulanan kontroller ve önlemler ile birlikte nisan ve mayısta tüketici trafiğinin yavaşlamasına, araç tedarik süreçlerinin askıya alınmasına ve dolayısıyla pazarın beklentilerin altında bir satış performansı sergilemesine sebep oldu. Ancak bu durum geçtiğimiz yılın aynı döneminde gerçekleşen satış adetleri ile karşılaştırıldığında Avrupa pazarlarında görülen hızlı düşüş ayrıştı ve pazardaki talebin dolayısıyla yüksek potansiyelin gücünü gösterdi.

Otomotiv sektörü için 2020’nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?       

2019’un son çeyreğinde düşen kredi faiz oranları ve daha stabil ilerleyen ekonomik göstergelerle birlikte tüketici güveni toparlandı ve ertelenen talebin otomotiv sektörüne yansımalarını deneyimledik. Söz konusu talep salgın için alınan önlemlerin uygulamaya alındığı döneme kadar canlılığını korumuştu. 2020 başında, binek otomobil pazarı için 500 bin adet ve üzerinde toplam satış adedine ulaşabilecek bir potansiyel bulunuyordu. Ancak nisan ve mayıstaki pazar sonuçlarına rağmen yılın kalan bölümü için halen iyimser bir bakışımız bulunuyor. Özellikle merkez bankalarının faiz indirimine devam etmesi ve sonucunda tüketici kredilerinin cazibesini daha da arttırması ile talebi halen canlı olacağını öngörüyoruz ve yılın toplamda 450 bin adet üzerinde toplam pazar sonucu ile kapanacağını öngörüyoruz. Bu durum yılın ikinci yarısında yaklaşık 260 bin adetlik binek araç satışı olacağını ortaya çıkarıyor.

“Sosyal mesafe, dijital kanallara ilgiyi artıracak”

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Normalleşme döneminde tüketicilerin en başta hijyen ve daha sonrasında sosyal mesafe konusunda hassasiyetlerinin artacağı bir döneme gireceğiz. Bu durumda kendileri ile dijital kanallar üzerinden bilgi ve iletişim kurmak daha önem arz edecek. Bununla birlikte araç tanıtımı ve deneyimleme için showroom ziyaretlerinden ziyade kendilerine güven veren ve hijyen önlemleri alınmış ortamlar öne çıkacaktır.

Yaşanan salgın sürecinde ne gibi önlemleri aldınız?          

Covid-19 salgını ile başlayan yeni dönemde önceliğimiz Skoda Yüce Auto çatısı altındaki tüm çalışanların sağlıklı çalışma koşullarında işlerini sürdürmesini sağlayacak önlem ve tavsiyeleri belirledik. Bununla birlikte uzaktan çalışma ve online kanallar üzerinden iletişim ve randevu gibi unsurları daha etkin kullanmaya başladık.

“Yenilikçi malzemeler ve farklı teknolojiler öne çıkacak”

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklikler ve yenilikler bekliyorsunuz?

Salgın döneminde ortalama 2 ay boyunca üretimin durması ve tedarik zinciri bileşenlerinin normale dönmesi için gereken süreç göz önüne alındığında, üreticiler, toplam 3 aylık bir üretim potansiyelini kaybettiler. Bu dönemde bütçelenen gelir kaybını telafi etmek ya da dengelemek için bazı geliştirme projelerini askıya almak ve ötelemek zorunda kalabileceklerini öngörüyoruz. Önümüzdeki dönemde devreye girecek emisyon normlarına uyum öncelik olmaya devam edecektir. Bu nedenle e-mobilite konusundaki yatırımlar sürecektir. Ayrıca, salgının yayılma hızı ve kontrolü konusunda gelişmeler takip edilerek tüketicilerin hijyen beklentileri doğrultusunda özellikle iç mekânda kullanılabilecek ve vücudun temas edeceği yüzeyler için yenilikçi malzeme çözümleri ve havalandırma sistemlerinde farklı teknolojiler ile önümüzdeki dönemde karşılaşabiliriz.

“Haziran 2021’de normal rutine dönüleceğini öngörüyoruz”

Covid-19 sürecinin otomotiv teknolojilerine ve mobiliteye ne gibi etkileri oldu ve bu etkiler ne kadar devam edecek? 

Covid-19 salgını tüketicilerin bireysel ulaşım tercihlerinde daha hassas olmalarına neden oldu. Bu nedenle özellikle ülkemizde de güçlenmeye başlayan araç paylaşımı ve günlük kiralama gibi iş kollarında tüketicilerin daha mesafeli bir yaklaşım göstereceğini öngörüyoruz. Bununla birlikte bireysel ulaşımda araç sahiplik talebi artabilir ve özellikle büyük şehirlerde küçük sınıf araçlara ilgi artabilir. Bu sürecin özellikle hastalığın kontrol altına alınması ve aşının dağıtımıyla Haziran 2021’de normal rutine döneceğini öngörüyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vadeye yönelik öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Yapılan tahminlere göre dünya ekonomisinin 2020’de yüzde 5 daralacağı öngörülüyor. Türkiye güçlü büyüme trendine geçtiği bir dönemde salgının etkilerini hissetmesine rağmen 2020’yi daha sınırlı bir daralmayla kapatarak pozitif ayrışacaktır. Bununla birlikte dünya ekonomisinin 2022 sonunda 2019’daki büyüklüğüne geri geleceği öngörülüyor. Bu durumda, Türkiye, 2021-2022 döneminde güçlü büyüme trendiyle öne çıkacaktır.

 

Emre Doğueri

Nissan NOAS, Kuzey Afrika ve BDT Genel Müdürü

 

“Pazarın, yıl sonunda 600 bin adet üstü gerçekleşeceğini öngörüyoruz”

“Sektörü dinamik bir dönem bekliyor. Bu gibi zorlu dönemler, iş modelimizi yenilemek, hizmette yenilikçi yaklaşımlar geliştirmek için bir fırsat olacaktır.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Covid-19 salgınıyla birlikte fabrikaların kapanması nedeni ile araç bulunurluğu sorunu Avrupa’da ve dünyada üst seviyeye ulaştı.

Normalleşme döneminde fabrikaların üretime tekrar başlamasıyla otomotiv pazarı yavaş yavaş kendini bulmaya başladı. Bu hareketliliğin küresel sektöre olumlu yansıyacağını düşünüyorum.

İnsanların sağlık ve güvenliklerini ön planda tutma çabası ise birçok davranış değişikliğini beraberinde getirdi. Sektörümüzde değişen tüketici davranışlarına örnek olarak, bireylerin toplu taşımadan uzaklaşarak daha izole ulaşım tercihleri nedeniyle kişisel araç sahipliğinin artacağını, dolayısıyla otomotiv sektöründe hızlanma yaşanacağını söyleyebiliriz.

Otomotiv sektörü için 2020 ikinci yarıya dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?      

Yıl başında 2020 için 670 bin adetlik bir pazar tahminimiz vardı, Covid-19 salgınının etkisi ile pazarın yine yıl sonunda 600 bin üstünde olacağını öngörüyoruz. 2018’den bu yana Türkiye’de ertelenmiş bir müşteri talebi bulunuyor. Pazar, geçmişte 1 milyon adetlik seviyeleri de görmüştü. Ayrıca, ikinci el pazarında şu anda yaşanan canlılık da müşteri tarafındaki otomobil talebinin bir göstergesi. Covid-19 salgını sürecinde bireysel araç sahipliğinin öne çıktığını görüyoruz. Faiz oranları da araç satın almayı cazip hale getiriyor. Önümüzdeki 6 ay sektörümüzün güçlenmesini bekliyoruz.

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Pandeminin tüketici davranışlarını kalıcı olarak etkileyeceği yönünde birçok görüş mevcut. Online kanallara olan ilgi pandemi döneminde arttı. Otomotiv şirketleri de bu nedenle online kanallara yöneldi. Bireylerin sağlık ve güvenlik endişesinin yanı sıra izolasyon gerekçesiyle kişisel araçlara yönelmeleri gözlemlenen ve beklenen bir durum. Bu dönemde uygulanan digital çözümlerin araç alımına yönelen tüketicilere kolaylık sağlayacağını düşünüyoruz.

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklikler ve yenilikler bekliyorsunuz?

NISSAN Intelligent Mobility felsefesi ve elektrikli araç vizyonumuzla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Gelecekte elektrikli araçların payı yükselecek. NISSAN dünyasındaki araçlar arasından Leaf, globalde elektrikli araçlar alanında lider. E-POWER sistemimiz ise hem artırılmış sürüş deneyimi hem de teknolojik inovasyon açısından fark yaratıyor. Ayrıca temmuz ayının ortasında yapılacak yeni Nissan Ariya lansmanı ile, Ariya modelimiz Nissan’ın en güçlü iki yönü olan EV ve crossover sınıflarının güçlerini birleştiriyor. Tüm dünyada bu trendin devam edeceğini ve Ar-Ge çalışmalarının artacağını öngörüyoruz.

Covid-19 sürecinin otomotiv sektörüne etkileri ne kadar devam edecek?

Ülkemizin dinamik yapısı, özelikle genç nüfusunun enerjisi ve gücü sayesinde salgın döneminde yeni normal anlayışına hızla adapte olduk.

Müşterilerin satın alma davranışlarını değiştirdiği, dijital kanallara daha çok yönlendiği, ihtiyaçlarını bulundukları döneme göre tekrar gözden geçirdikleri mevcut şartlarda, her sektör gibi otomotiv sektörü de değişime uyum sağlayacaktır. Bunun bir geçiş süreci olduğunu aklımızda tutmalıyız. Bu değişimin beraberinde fırsatları da getirebileceğini düşünerek iş yapış biçimimizi müşterilerimizin beklentilerine göre şekillendirmeliyiz.

Covid-19 sürecinde ne gibi çalışmalar yaptınız?

NISSAN Türkiye olarak Covid-19 sürecinde “Sizi Görüntülü Arayalım” hizmetimizi hayata geçirdik. Bu sayede müşterilerimiz, her bilgiye uzman satış ekiplerimize canlı bağlanarak erişebiliyor.

Ayrıca bayilerimizle geliştirdiğimiz sanal showroom ile müşterilerimiz bulundukları konumdan modelleri deneyimleme imkânı sunuyoruz. Sanal showroom’u ziyaret edenler, araçlar arasında gezinip istedikleri NISSAN modelinin içine girerek aracı 360 derece deneyimleyebiliyorlar.

NISSAN Mobil Uygulamasını da bu dönemde devreye aldık. Uygulama, araç sahiplerinin ve potansiyel müşterilerin; servis ağı, kullanım kılavuzu ve çağrı merkezine erişimini sağlıyor.

Hijyen denetimi kapsamında NISSAN bayi ve servislerinin, karşılamadan sosyal alana, test sürüşünden araç teslime kadar her aşama için uyması gereken standartları Bureau Veritas ile belirledik. Hijyen Denetimini, bayi ve servislerle eşzamanlı olarak NISSAN Genel Merkez binası için de planladık.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vade için öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Salgın, sağlık krizi olarak başlayarak ekonomik krize doğru evrildi. Ekonominin çarklarının yavaşlaması neticesinde tüm sektör pandemi sonrası hedeflerini yeniden gözden geçirdi. Müşterilerinin sağlıklarını düşündüğü, gerekli olmayan satın alımlar yapmadığı bir dönem yaşandı. Normalleşme süreciyle birlikte tüketici davranışları tekrar şekil değiştirmeye başladı.

Bu süreç beraberinde bir fırsat da barındırıyor. Kişisel araç sahipliğinin artacağını öngörüyoruz. Sektörü dinamik bir dönem bekliyor. Bu gibi zorlu dönemler, iş modelimizi yenilemek, hizmette yenilikçi yaklaşımlar geliştirmek için bir fırsat olacaktır. Bu kritik süreci en kısa sürede atlatacağımıza olan inancımız tam.

 

Nihat Tuduk

Volvo Car Turkey – CFO

“Kişiselleştirilebilirlik, otomobillerin gelecekteki en önemli özelliği olacak”

“Hükûmetler, pandeminin yarattığı sorunlarla mücadele edebilmek için genişlemeci politikalara yönelecekler. 80’lerle beraber yükselişe geçen neo-liberal politikalar döneminin de sonuna gelinmiş görünüyor. Önümüzdeki yıllarda korumacılığın öne çıkacağını söyleyebiliriz. Otomotiv sektörü ise dünya ekonomisi için teknoloji ağırlıklı önemli rolünü oynamaya devam edecektir.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Salgın döneminde tüketici davranışlarındaki değişim beklenen bir durumdu. “Önce güvenlik” diyen bir marka olarak, bu süreçte doğan ihtiyaçları karşılayabilecek aksiyonlarımızı hayata geçirdik. İkinci el otomobillerdeki satış grafiğinin yükselmesi ve talebin artması umut veren gelişmeler. Ulaşımda, otomobilin; güven veren sahası ve kişiselleştirilebilmesi sebebiyle tercih edilme oranı yükseldi. Tüm bunlar, ajandamızda yer almasına rağmen gelecekte daha çok konuşacağımız teknolojik gelişmelerin hayatımıza girişinizi hızlandırdı.

Otomotiv sektörü için 2020’nin ikinci yarısına dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?                                                    

2019’un son döneminde faizlerin düşmesiyle pazardaki talep artmış ve stoklar temizlenmişti. 2020’ye de güçlü bir taleple başlamıştık. Covid-19 nedeniyle üretime ara verilmesi, arzın kısılmasına neden oldu ve sonuçta arz-talep arasındaki makas açıldı. Fabrika tatillerinin ardından 3. çeyrekle beraber arz tarafındaki artış, talebi kısmen karşılasa da mevcut arz-talep dengesizliğinin önümüzdeki yılın ilk çeyreğine kadar devam edebileceğini öngörüyoruz. 2020 toplam binek otomobil pazarının pandemi öncesi öngörümüze paralel şekilde yüzde 15 - 20 civarında artacağını düşünüyoruz.

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Otomotiv sektörü açısından ilk etkiyi ulaşım alışkanlıklarında görüyoruz. Bireyler, kişisel otomobilleriyle seyahat etmeyi artık daha çok tercih edecekler. Satın alma süreçlerinde ise, tüketiciler, fiziki test sürüşleri yerine bir otomobili 360 derece görebilecekleri online ve dijital deneyimleri tercih etmeye başladılar. Önceliğin “Hayatta kalmak” olduğu bu dönemde otomobile “güven” olgusu tüketicilerin aradığı özellikler arasında ilk sıralarda yer almaya başladı.

Normalleşme öncesinde hangi önlemleri aldınız, ne gibi planlar yaptınız?

Volvo Car Turkey olarak, uzaktan çalışma kabiliyeti gelişmiş, gerekli alt yapıya sahip ve bunu uzun zamandır uygulayan bir şirketiz. Ofise dönüş sürecine de oldukça iyi hazırlandık. Çalışan sayısı, mesai saatleri ve günlerini organize ettik. Güncel koşullara göre müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik satış ve servis kampanyaları geliştirdik.

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklikler ve yenilikler bekliyorsunuz?

Covid-19’un ardından, küresel tüm çalışmalarda çevresel farkındalığı önceleyen gelişmelere daha çok ağırlık verileceğini umuyoruz. Gezegenimizi, gelecek kuşaklara yaşanabilecek şekilde bırakmak hepimizin sorumluluğunda. Bu kapsamda hem üreticilerin çalışmalarıyla hem artacak taleplerle hem de hükümetlerin teşvikleriyle elektrikli otomobillerin hayatımıza daha hızlı girebileceğini söyleyebiliriz.

Covid-19 sürecinin otomotiv teknolojilerine ve mobiliteye ne gibi etkileri oldu ve bu etkiler ne kadar zaman devam edecek?                      

Dijitalleşme dünyamızı değiştiriyor ve otomotiv sektöründeki teknolojik yenilikler de bu değişime katkı sunan en önemli alanlardan biri. Pandemi sürecinin, yeni teknolojilerin ticari alana uygulanarak hayatlarımıza girme hızını arttırmasını bekliyoruz.

Volvo’nun 360c otonom konseptini sunarken, “Sürüş dururken uçmak neden?” diye sormuş ve gelecekte havaalanlarını kullanmadan uzun mesafe yolculuklar yapabileceğimizi öngörmüştük. Pandemi sürecinde bu öngörümüz hayata geçmeye başladı. Önümüzdeki dönemde kişiselleştirmeyi artıracak otomotiv teknolojilerinin daha fazla geliştirileceğini söyleyebiliriz. Model çeşitliliğinin yerine yeni donanımların yükselişe geçeceğini düşünüyoruz. İç mekan havalandırma ayarlarında hijyenik özellikler önem kazanacaktır. Hava kalite sistemleri de talep edilen donanımlar arasında yer alacaktır.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vadeli öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Bu yıl dünya ekonomisinin yüzde 6 daralması gibi sancılı bir durumla karşı karşıyayız. Daralma, Eurozone bölgesinde yüzde 9 bekleniyor. Bu rakamlar 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük daralmaya işaret ediyor. Türkiye’deki daralma beklentisi ise yüzde 6 civarında. Toparlanma projeksiyonlarına göre, ABD’nin 2022 ve AB’nin de 2024’te pandemi öncesi duruma geri gelebilecekleri öngörülüyor. Türkiye’nin pandemiye, “Yeni Ekonomik Program”ın sonuçlarını almaya başladığı bir süreçte yakalanması bir talihsizlik oldu. Bu rağmen Türkiye’nin dinamik üretim yapısıyla toparlanma sürecini daha çabuk atlatacağını ve hızlı bir şekilde pandemi öncesi duruma geri geleceğini düşünüyoruz.

Hükûmetler, pandeminin yarattığı ve en başında işsizliğin geldiği birtakım sosyal sorunlarla mücadele edebilmek için genişlemeci politikalara yönelecekler. 80’lerle beraber yükselişe geçen neo-liberal politikalar döneminin de sonuna gelinmiş gibi duruyor. Önümüzdeki birkaç on yıl ticaret ve teknolojide korumacılığın öne çıkacağını öngörüyoruz. Buna rağmen otomotiv sektörü dünya ekonomisi için teknoloji ağırlıklı önemli rolünü oynamaya devam edecektir.

 

Tansu Giz

IVECO Araç Sanayi Genel Müdür Yardımcısı

 

“Son iki yılda dibe vuran pazar, yeniden canlanmaya başladı”

“Kamyon ile 3,5 ton ve üzeri kamyonet pazarının 2020’de yüzde 15 büyümesini öngörüyoruz. Avrupa’da ekonomilerin 2021’den itibaren normale dönmeye başlayacağını tahmin ediyoruz. Pandeminin uzun vadede, global dengeleri değiştireceğini beklemiyoruz.”

Covid-19 salgınının ardından, Avrupa’daki yeniden açılma sürecindeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

IVECO Türkiye’nin araç tedarik ettiği fabrikalar İtalya ve İspanya’da bulunuyor. Avrupa’daki yeniden açılma süreci, İtalya ve İspanya özelinde Türkiye’ye göre daha yavaş ilerliyor. Fabrikalar hala eski kapasite kullanım oranlarına dönemediler. Bu konuda sendikalarla görüşmeler sürüyor.

Kamyon, 3,5 ton ve üstü kamyonet pazarı için 2020 ikinci yarıya dair öngörüleriniz nelerdir?

Pazar 2019’da 28 bin adetle kapandı. Oysa 2015’te 88 bin adete ulaşılmıştı. Son 20 yılın ortalaması ise 60 bin adet. Bu da pazarın doğal boyutudur. Son 20 yılın en düşük pazar adetine 2019’da ulaştığımızı söyleyebiliriz. Türkiye dinamik bir ülke. 2001’de 67 milyon olan nüfus bugün 84 milyona ulaştı. 20 yıl önce mülteciler yoktu. Bugün 84 milyona ilave olarak ülkemizde 5 milyon mülteci bulunuyor. Mülteciler de ekonomik faaliyete dahil. Kamyonlarımız bu kesim için de hizmet veriyor.

Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?       

2018 ve 2019’da dibe vuran pazarın, bu yıl zaten toparlanmasını bekliyorduk. Nisan ve mayısta toparlanma duraklasa da pazarı kaldığı yerden canlanmaya başladığını görüyoruz. Yılın ikinci yarısında, bu toparlanma, herhangi bir siyasi kriz ya da kur krizi olmaz ise devam eder. 3,5 ton ve üstü kamyonet ve kamyon pazarının 2020’de 2019’a göre yüzde 15 büyümesini bekliyoruz.

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Mart-Mayıs 2020 döneminde sektörümüzü ilgilendiren en önemli tüketici davranışı değişikliği e-ticarette yaşandı. e-Ticaret özellikle şehir içlerindeki dağıtımı artırıyor. Tüketici mağazaya gideceğine, alışverişi evinde yapıyor. Depolardan mağazaya giden mallar mağaza yerine eve gidiyor. Bu da özellikle hafif ticari araçlara olan ilgiyi artırıyor. e-Ticaret daha da gelişecek. Evlere dağıtımda ufak araçlara olan talep daha da artacaktır.

Sektördeki trendler ve öncelikler neler olacak?                                                                                             

Kamyonet ve kamyon sektöründe LNG’li ve elektrikli araç trendi yükselmeye devam edecek. Bağlanabilirlik ve otonom araçlar, sektörün öncelikleri arasında ilk sıralarda yer alacak.

“Covid-19 sürecinde elektrikli ve otonom araçlar alanlarındaki planlarımızı değiştirmedik. Ekim 2020’de IVECO’nun ilk elektrikli çekicisinin prototipi tanıtılacak. Yıl sonunda da seri üretime geçilecek.”

Covid-19 sürecinde, otomotiv teknolojileri ve mobilite alanında ne gibi çalışmalar yaptınız?

Şu anda önceliğimiz araç tedarik etmek. Bunun için elimizden geleni yapıyoruz. LNG’li ya da elektrikli araçlar konusunda mevcut planlarımızı uygulamaya devam ediyoruz. Covid-19’dan dolayı bu alanlardaki planlarımızı değiştirmedik. Elektrikli ve otonom araçlarla ilgili proje ve yatırımlarımız devam ediyor. Ekim 2020’de IVECO’nun ilk elektrikli çekicisinin prototipi tanıtılacak. Yıl sonunda da seri üretime geçilecek. Bu aracın menzili sadece elektrikle 500 km. 2022’de de yakıt hücreli uzun yol kamyonlarının üretimine başlanacak. Menzil 1200 km’ye çıkacak.

“Ticari araç pazarının büyümesi için Türkiye ekonomisinin de büyümesi gerekiyor”

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vadeye yönelik öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Ekonomi ile ilgili mevcut durum, beklentilerimizi karşılamasa da iki yıldır ertelenen talebin geri gelmeye başladığı bir döneme girdik. Ticari araç pazarı da GSMH büyümesi ile doğrudan orantılı. Ticari araç pazarının büyümesi için Türkiye ekonomisinin de büyümesi gerekiyor. Bu sene ekonomide bir büyüme gerçekleşmese bile bir küçülme de beklemiyoruz. Önümüzdeki yıl umarım Türkiye en azından yüzde 5’lik bir büyümeye ulaşır. Tabii bunun için, en çok ihracat yaptığımız pazarların da tekrar eski seviyelerine ulaşması gerekiyor. Avrupa’da ekonomilerin 2021’den itibaren normale dönmeye başlayacağını öngörüyoruz. Dünya ekonomisinde, orta ve uzun vadede Uzak Doğu ülkeleri büyümede başı çekmeye devam edecektir. Pandeminin uzun vadede, global dengeleri değiştireceğini düşünmüyorum. Geçmişte de salgınlar bu dengeleri değiştirmemiş...

 

Nurkan Yurdakul

Mazda Motor Logistics Europe NV Genel Müdürü

 

“2023’te yeniden 1 milyon bandına ulaşılabilir”

“Yakında ikinci dalga yaşanmazsa, Türkiye’de güven endeksinin artması, işsizliğin yeniden yüzde 10’un altına inmesi, ekonominin normal işleyişine kavuşması ve pazarın 1 milyon bandına ulaşması ancak 2023’ten sonra gerçekleşebilir. Dünyada ve özellikle Avrupa’da 2021 sonuna doğru toparlanmanın hızlanacağını öngörüyorum.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Salgın döneminde, önceden planlanan üretimler gerçekleştirilemedi. Dolayısıyla üretilen otomobil çok azaldı. Covid-19sürecinde stoğu bulunanlar şanslıydı. Normalleşmenin başlamasıyla stoklar bir anda eridi. Öte yandan işsizlik arttı. Ekonomi durma noktasına geldi, alım gücü azaldı. Geliri sınırlı insanlar tasarrufa yöneldi. Türkiye’de döviz kurlarında yaşanan artışlarla özellikle ithal otomobilde fiyatlar arttı. Bu artış devam edeceğe benziyor. Bu sebeplerden pazarda büyük artış beklemiyoruz.

“Pazarda yüzde 60’lık bir kayıp söz konusu”

Otomotiv sektörüne dair öngörüleriniz, Covid-19 öncesine kıyasla nasıl değişti?

Kanunen zorunlu olan ECall (Emergengy Call – Acil Çağrı) sistemli, yeni tip onaylı araçların ithalatında sıkıntılar yaşanıyor. Covid-19 öncesinde pazarın 400 bin bandında olacağını öngörüyordum. Eğer tedarik sorunu çözülürse bu rakamın da üzerine çıkılabilir. 5-6 ay içinde markaların tedarik edeceği tüm araçların rahatlıkla satılacağını düşünüyorum. Fakat bu rakam Türkiye’deki potansiyel pazarın yüzde 40’ını oluşturuyor. Yani aslında otomotiv pazarında, yüzde 60 kayıp söz konusu.

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Bu dönem tüm sektörleri yeniden yapılandırmaya yönlendirdi. Bugün tüm sektörlerde en önemli unsur müşterilerin güvenle, korkmadan gidebilecekleri steril ortamları yaratmak. Markalar, pazarlama faaliyetlerini müşterilerin isteklerine ve güncel kaygılarına göre yeniden dizayn ediyor. Dijital kanallara ve sosyal medyaya ilgi giderek artıyor. Showroom’lar önemini korumakla beraber, artık tüketicilerin yalnızca satın alma kararını kesinleştirmek için gideceği yerler olacak. Bu karar öncesinde, tüketicilere tüm bilgileri mükemmel şekilde sanal ortamda sağlamak zorundayız.

Covid-19 sürecinde hangi önlemleri aldınız, ne gibi planlar yaptınız?

Covid-19 önlemleri kapsamında tüm bayi teşkilatımızdaki showroom ve servislerimizde çok sıkı tedbirler aldık. Müşteri teması olan alanların ve kişilerin hijyenini en üst düzeyde sağladık. Bu önlemleri sosyal medya üzerinden paylaştık. Son haftalarda müşterilerimizin bayi ziyaretlerinde büyük artış gözlemliyoruz. Alınan önlemlerin sahada kontrolü, haziran başından bu yana bölge müdürlerimiz tarafından yapılıyor. Satış ve servis çalışanlarımızın bilgilerini, uzaktan eğitim uygulamasıyla güncelliyoruz. Tüm teşkilatımıza yeni ürünlerin ve teknolojilerin eğitimlerini vermeye başladık.

“Ar-Ge’de otonom teknolojiler ağırlık kazanacak”

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklik ve yenilikler bekliyorsunuz?

Genel olarak sanal uygulamaların ve tanıtımların artacağı bir döneme giriyoruz. Covid-19 bu geçişi hızlandırdı. Müşteriler satın alma kararının yüzde 90’lık kısmını uzaktan aldığı bilgilerle verebilecek hale gelecek. Bu sebeple müşterilerin sanal ziyaret edeceği 5D showroom’lar ve otomobil tanıtımları ön plana çıkacak. Bununla birlikte Ar-Ge çalışmalarında giderek otonom araçların ağırlık kazanacağını öngörüyoruz. Elbette güvenlik, sürüş keyfi ve insan sağlığı her daim gündemde olacak.

Covid-19 sürecinin otomotiv teknolojilerine ve mobiliteye ne gibi etkileri oldu ve bu etkiler ne kadar zaman devam edecek?

Covid-19 sürecinde yaşananlar, gelecekte otonom araçların daha çok ilgi göreceğine, özellikle güvenlik ve steril ortamlar konusunda çalışmaların artacağına işaret ediyor. Bu dönemde, doğal olarak toplu taşıma araçlarına olan ilgi hızlı şekilde azaldı, bireysel ulaşım öne çıktı. İnsanlar, uzun bir süre, mecbur kalmadıkça toplu taşıma kullanmak istemeyeceklerdir. Bu algının uzun soluklu olacağını düşünüyorum. Bu durumun, otomobil ve motosiklet pazarına olumlu katkılarının olacağı aşikâr. Bu süreçte yaşanan travmalar bu etkilerin en az 2-3 yıl süreceğini gösteriyor.

Türkiye ve dünya ekonomisi için kısa, orta ve uzun vade için öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Sıkıntılı bir dönemdeyiz. Eğer yakın zamanda ikinci dalga yaşanmazsa, Türkiye’de güven endeksinin artması, işsizliğin yeniden yüzde 10’un altına inmesi ve böylelikle ekonominin normal işleyişine kavuşması ancak 2023’ten sonra gerçekleşebilir. Bu durumda 2015-2016’da olduğu gibi pazar 1 milyon bandına doğru yürüyecektir. Dünyada ve özellikle Avrupa bölgesinde ekonomisi güçlü ülkelerin bu süreci daha hızlı atlatacağını ve 2021 sonuna doğru toparlanmanın hızlanacağını öngörüyorum.

Kağan Dağtekin

Doğan Holding Otomotiv Grubu Genel Müdürü

 

“AB ve ABD için koşullar daha ağır olabilir”

“Pandeminin getirdiği üretim kısıtları sebebiyle oluşan arz eksikliği, ikinci el araç pazarında yüksek bir talep oluşturdu. Arzın üçüncü çeyreğin sonunda normalize olmasıyla dengelerin geri geleceğini düşünüyorum. Kısa-orta vadede Türkiye’de düşük fiyatlı/küçük segment otomobillerin ağırlığının artması beklenebilir.”

Covid-19 salgınının ardından Türkiye, Avrupa ve dünya pazarındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de pazardaki daralmanın ardından toplu taşımadan kaçınma etkisiyle otomobil ve motosiklete yönelik talepte önemli bir artış oldu. Son iki yıldır biriken talebin devletin sağladığı kredi desteği ile birleşmesiyle Mayıs-Haziran aylarında kayda değer satış adetleri gördük. Pandeminin getirdiği üretim kısıtları sebebiyle oluşan arz eksikliği, ikinci el araç pazarında yüksek bir talep oluşturdu. Arzın üçüncü çeyreğin sonunda normalize olmasıyla dengeler geri gelebilir. Kısa-orta vadede Türkiye’de düşük fiyatlı/küçük segment otomobillerin ağırlığının artması beklenebilir.

Küresel otomotiv pazarındaki tablo Türkiye’deki kadar aydınlık değil. Birçok üretici, yeni fabrika yatırımlarını ve Ar-Ge çalışmalarına ayırdıkları bütçeleri kısarak nakit pozisyonlarını korumaya çalışıyorlar. Krizden en az etkilenen pazarların başında gelen Çin’de, bu yıl az bir küçülme olsa da 2021’de ciddi bir büyüme bekleniyor. Önceki resesyonlardan yavaş kurtulan Avrupa (özellikle güney Avrupa) ve krizi iyi idare edemeyen ABD’nin ise ok daha ağır koşullarla karşı karşıya kalması olasıdır.

Otomotiv sektörü için 2020 ikinci yarıya dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüler nasıl değişti?                                                                                                                                                                        

Türkiye 2020’ye olumlu bir giriş yapmıştı ve son iki yıldan beri düşüşte olan pazarın bu yılla birlikte yeniden yükselmeye başlayacağı kanısı oluşmuştu. Ardından salgın geldi. Uzayan belirsizlik ve olası ikinci dalga, olumlu gidişatı tersine döndürebilir. Eğer ikinci dalga gelmezse, pazarın bu yılı, 2019’a göre yüzde 30 daha yüksek bir seviyede bitirmesi mümkün görünüyor. Ancak, Eylül 2020’den itibaren olası ikinci dalga yaşanırsa satışlara darbe vurabilir. Bu durumda, pazarın hız keserek 2019’a yakın bir hacimle yılı tamamlaması beklenebilir.

Pandemi döneminde hangi önlemleri aldınız, ne gibi planlar yaptınız?

Öncelikle çalışanlarımızın sağlığı için gerekli tedbirleri aldık. Şirket sistemlerini uzaktan çalışmaya hazır hale getirdik. Elektronik imza süreçlerini geliştirdik. Acil Durum Komitesi kurduk. İstihdamı korumak için tasarruf tedbirleri aldık. Siparişlerimizi koşullara göre revize ettik. Stoklarımızı en aza indirmek için harekete geçtik. Ardından, online görüntülü satış süreçleri, eve/kapıya teslim programlarını devreye aldık.

Normalleşme döneminde, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Toplu taşımadan kaçınma refleksi sıfır ve ikinci elde otomobil ve motosiklet talebini artıracak. Çok kötüyü beklerken iyi bir pazarla karşılaştık ama bu dönemin büyüsüne kapılmamalıyız. Ekonomik koşullar ve istihdamda, şimdilik devletin attığı adımlar sayesinde hayatımız pek etkilenmemiş gibi duruyor. Bir kırılma yaşamadan ilk dalgayı atlattık. Fakat belirsizlik devam ediyor. Birçok iş, eskisi gibi olmayacak. Makro ekonomik etkileri yavaş yavaş deneyimleyeceğiz.

Küresel Otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Küçük hacimli otomobillerin dizayn ve teknolojisinde gelişmeler olacağını, düşük kilowatt’lı ve menzilli elektrikli motorlarda, hatta düşük hacimli benzinli motorlarda (600 cc ve aşağısı) üretim artışı olacağını düşünüyoruz. Elektrikli modellere olan talep görece olarak daha az etkilendi ama bunun talep mi arz kaynaklı mı olduğunu şu anda söylemek pek kolay değil. Otomotivcilerin ciddi sıkıntıları vardı. Şimdi daha da zorlanacaklar. Devlet destekleri alan markaları biliyoruz, bunun yeni örnekleri de gelecektir. Ar- Ge maliyetlerinin paylaşılması için stratejik iş birlikleri artabilir. Avrupa’da sıkılaşan emisyon regülasyonunun gevşetilmesi, zamanlamaların uzatılması konuşulmaya başlandı bile.

Covid-19 sürecinin otomotiv teknolojilerine ve mobiliteye ne gibi etkileri oldu ve bu etkiler ne kadar zaman devam edecek?

Türkiye’de 2018 ve 2019’un ilk yarısında sıkışan sektör, 2019’un 3. çeyreğiyle birlikte yukarı yönlü ivme yakalamıştı. Yaklaşık 1,5 yıl boyunca ertelenmiş olan talep daha tam karşılanamadan Covid-19 salgını başlayınca satışlar azalsa da talep artmaya devam etti. Kredi destekleri ve satıcıların takas destekleri hem sıfır hem de ikinci el araç piyasasını pompaladı. Üreticilerin üretim rejimine kavuşması ve tedarik sorununun çözülmesine kadar bu şekilde devam edeceğini tahmin ediyoruz. Bu da yaklaşık 2021’in ilk çeyreğini işaret ediyor. Toplu taşımadan uzaklaşmanın 2021 otomotiv pazarına pozitif etkisi olacağını tahmin ediyoruz.

Covid-19’un yol açtığı değişiklik/dönüşüme dair öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Salgın döneminde gördük ki, ülkelerin kendi kaynakları ile faaliyetlerini idame ettirebilmeleri ekonomiler için büyük önem taşıyor. Ülkelerin kendi iç kaynaklarına dönüşü, korumacılık yaklaşımının daha da kuvvetlenmesine sebep olacaktır. Tüm süreçlerde etkisini gösteren dijital dönüşüm salgınla beraber daha önemli hale geldi. Dijital dönüşüme hızlıca entegre olan çalışma modelleri gelişti. Bu modeller daha da gelişecek, yepyeni çalışma formatları ortaya çıkacak. Paylaşım ekonomisi güçlenecek ve para sisteminde de ciddi değişiklikler olacak.

 

Alpagut Girgin

Opel Türkiye Genel Müdürü

 

“Kontrollü normalleşme sayesinde, satışlar her gün artıyor”

“İkinci dalga yaşanmazsa ve üretim tüketici talebini karşılayabilirse, yılın ilk yarısında 250 bin seviyesine ulaşan Türkiye otomotiv pazarı, 2020’yi 650 bin seviyesinin üzerinde kapatabilir. Bu süreçte ortaya çıkan uzaktan hizmetlere yönelik ihtiyaç, dijitalleşme ve bağlantılı araçlara olan yatırımları hızlandıracaktır.”

Covid-19 döneminde Türkiye ve dünya ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Covid-19 sonrası küresel ticaret hacimlerinde ciddi bir daralma yaşanıyor. Ulaşım, turizm, ticaret, sağlık, tarım, otomotiv sektörleri ciddi yara aldı. Ülkemizde yılın ilk iki ayında geçen yıla göre yüzde 90 artış gösteren otomobil ve hafif ticari araç pazarı, mart sonunda yaklaşık yüzde 40 geriledi. Avrupa’da ise satış ve üretimin bir önceki yıla göre yüzde 70-90 bandında daraldığını görüyoruz.

Otomotiv sektörü için 2020 ikinci yarıya dair öngörüleriniz nelerdir? Covid-19 öncesine kıyasla öngörüleriniz değişti mi?

Sene başından beri sahip olduğum olumlu düşüncelerimi koruyorum. Salgının ardından Türkiye’de ertelenen talep, düşük kredi faiz fırsatları, pandemi etkisi ile kişisel araca yönelme pazarın canlanmasına neden oldu. Türkiye’de kontrollü normalleşme ile satışlar her gün artıyor. Dünya genelinde üretim tüm markalarda başladı. Eğer bundan sonra işler yolunda gider, dünyada başlayan üretim ülkemizdeki talebi karşılar ve pandeminin ikinci dalgasını da yaşamazsak, yılın ilk yarısında 250 bin seviyesine ulaşan pazar, 2020’yi 650 bin seviyesinin üzerinde kapatabilir.

Covid-19 sürecinden sonra, tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz?

Salgın sonrası, bireylerin izole ve hijyen standartları yüksek ulaşım ihtiyaçlarının arttığını görüyoruz. Şehir içi ulaşımda toplu taşımaya, şehirler arası yolculuklarda ise uçak, tren ve otobüs taşımacılığına olan talep bireysel ulaşıma kayıyor. Bununla birlikte araç sahipliği ve araç kiralamaya olan talep de artıyor.

Bu dönemde, dünyada ve Türkiye’de markalar için dijital çözümler ön plana çıktı. Yeni dönemde tüketim alışkanlıklarında kalıcı değişiklikler göreceğiz. İnsanlar sağlık endişesiyle dijital yöntemlerle alışveriş yapıyorlar, sosyalleşirken daha temkinli davranıyorlar. Artık tüketiciler, satın almak istedikleri araçları görüntülü görüşme ile tanımayı tercih ediyor, satın aldıkları ürünün evlerine teslim edilmesini istiyorlar. Bizler de bu değişimi ve tüketici beklentilerini yakından takip ederek en uygun yöntemleri sunuyoruz.

Pandemi sürecinde hangi önlemleri aldınız?

Opel, insan odaklı bir markadır. Bu süreçte de çalışanlarımızın ve müşterilerimizin sağlığı önceliğimiz oldu.  108 maddelik “Covid-19 Protokolü” kapsamında tüm bayilerimizi bağımsız bir firma aracılığıyla denetledik. Protokol kapsamında tüm bayilerimizin pandemiye karşı en yüksek seviyede önlem almalarını sağladık.

 “Dijitalleşme yatırımlarımızın ne kadar doğru olduğunu gördük”

Yaşanan değişim trendine yönelik ne gibi çalışmalar yaptınız?

Son dönemde dijital dünyaya yaptığımız yatırımların ne kadar doğru olduğunu gördük. Dijital dönüşüme hazır olduğumuz için hızlıca değişim trendine adapte olduk. Temel amacımız dijital dönüşümden faydalanarak, müşterilerimizi ve çalışanlarımızı online platformda buluşturmak ve bu yolla, teması minimuma indirerek sosyal mesafeyi sağlamaktı. Diğer taraftan ise araç alım sürecindeki kilit adımlarda müşterilerimizin hayatını kolaylaştırmayı hedefledik. Örneğin; son dönemde müşterilerimizin sağlığını korumak ve hayatını kolaylaştırmak adına başlattığımız görüntülü otomobil tanıtımı, showroom’da randevu sistemi, eve teslimat, mesafeli satış gibi dijital platform üzerinden yürütülen çözümler sunuyoruz. Bu çözümler artık hayatımızda kalıcı olacak.

 “Toplum için ortak çaba harcayan otomotiv endüstrisi, bu zor dönemde, çok kıymetli bir duruş sergiledi.”

Küresel otomotiv sektöründe ve Ar-Ge çalışmalarında ne gibi değişiklik ve yenilikler bekliyorsunuz?

Otomotiv endüstrisi müşteri merkezli bir yaklaşıma doğru dönüşüm gösterecek. Salgın, endüstrinin bütün unsurlarını, müşteri deneyiminin iyileştirilmesine yönelik proaktif düşünmeye ve sektörel dayanışma geliştirmeye yönlendirdi. Dünyanın birçok ülkesinde bir süreliğine otomotiv şirketleri üretimi durdurarak, araç yerine Covid-19 salgınına karşı sağlık sistemine destek olmak üzere ventilator, maske gibi malzemeler üretti. Toplum için ortak çaba harcayan ve adımlar atan otomotiv endüstrisi, bu zor dönemde, çok kıymetli bir duruş sergiledi.

Önümüzdeki dönemde ise dijitalleşme eğilimleri artacak. Otomotiv sektörü, pandemide gündeme gelen yeni çalışma modellerindeki hızlı değişime ayak uydurmak için dijitalleşme sayesinde, yeni satış ve satış sonrası deneyimleri geliştirecektir. Uzaktan hizmetlere olan ihtiyaç, dijitalleşme ve bağlantılı araçlara olan yatırımları hızlandıracaktır.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next