Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Burçay Erus Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Dr. Burçay Erus

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi

“Avrupa ve ABD ekonomileri 2021 sonunda rahatlar”

“Belirsizlikler devam ediyor. Tüketim kanallarının tıkanması ve arz zincirinin bozulması gibi geçmişten alışık olmadığımız gelişmeler alışageldiğimiz politikaların etkisini de kısıtlı kıldı. Krizde, bir süredir önerilen ancak çoğunlukla uçta görülen politikalar deneniyor. Enflasyon endişeleri bir kenara atılmış durumda.”

Covid-19 salgınının mevcut koşullar altında küresel ekonomiye etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Salgının ekonomiye etkileri daha önce tanık olmadığımız bir ölçüde. Kısa bir süre içinde çok yüksek bir işsizlik artışı ve arz kanallarında tıkanıklıklar yaşandı. Birçok sektörde talep sıfıra indi. Virüsle tanışma aşamasındayız. Gelecekle ilgili belirsizlikler devam ediyor. Bu dönemi takiben, virüsle birlikte yaşama dönemi gelecek ve ardından virüssüz ama muhtemelen alıştığımızdan farklı bir dönem başlayacak. İlk aşamadaki olumsuz etkiler ne ölçüde büyüyecek veya küçülecek zamanla göreceğiz. Burada belirsizliklerin çok fazla olduğunu ifade etmek gerekiyor.

Hayatını kaybedenlerin sayısı açısından ülkeden ülkeye farklılıklar var. Virüsle erken ve yaygın olarak karşılaşan İtalya, Fransa gibi ülkeler Güneydoğu Asya ülkeleri kadar çabuk önlem alamadı ve çok ağır insani kayıplarla karşılaştı. Ekonomik etki ise alınan önlemler nedeniyle ve küreselleşmenin de etkisiyle bütün ülkelere yayıldı. Tüketim kanallarının tıkanması ve arz zincirinin bozulması gibi geçmişten alışık olmadığımız gelişmeler alışageldiğimiz politikaların etkisini de kısıtlı kıldı.

Gelişmiş ülkeler gelir kaybını telafi etmede gelişmekte olan ülkelere göre daha çok kaynağa sahip. Ancak, hiçbir ülkenin kaynağı sınırsız değil. Alınan mali önlemler ekonomileri kısa dönemde destekleyebiliyor. Süre uzadıkça ülkeler virüsle birlikte yaşama stratejileri geliştireceklerdir. Bunlar ülkelerin özelliklerine, kaynaklarına, kültürlerine göre doğal olarak çeşitlenecektir ve ekonomi açısından kimi ülkelerin hızlıca çıkışa geçtiğini, kimilerinin ise uzunca bir süre durgunluk yaşadığını göreceğiz.

Virüsle birlikte yaşama aşaması için şu anda söyleyebileceğimiz küreselleşmiş ekonomik ilişkilerin yeniden şekillenmesi olacaktır. Sınırlar ötesi dolaşım büyük ölçüde kısıtlanacağı için uluslararası ticaretin azalması ve bunun sonucunda tüm ülkeler için göreceli bir fakirleşme söz konusu olabilir. Ülkeler kendi vatandaşlarına iş olanakları yaratabilmek için daha da kendi kabukları içine çekilmek zorunda kalabilir. Bunların hangi ölçüde gerçekleşeceğini virüse karşı aşı, tespit yöntemleri veya tedavilerin ne zaman bulunacağı belirleyecek.

Virüs sonrasını ise bilmek çok zor. Geçen sürenin uzunluğu, insanların mali açıdan ne ölçüde etkilendiği gibi etkenler sonuçta kendimizi nerede bulacağımızı belirleyecek. Virüs öncesi karşı karşıya bulunduğumuz ancak kemikleşmiş ve çözülemeyen sorunların bir kısmı bu büyük dönüşüm ortamında belki çözülecek, belki kısıtların çok daha artması nedeniyle bazı insani değerler göz ardı edilecek. Bunları öngörmek doğal olarak çok zor.

“Ramazan ayı, kısıtlamaların arttırılıp salgının tam olarak kontrol altına alınması için bir fırsat sağlayabilir.”

Pandeminin Türkiye ekonomisinde yarattığı etki sizce ne kadar devam edecek?

Türkiye bu krize çok hazırlıksız yakalandı. En azından beş yıldır üst üste gelen sorunlarla boğuşurken konvansiyonel mali ve finansal politikaların çok dışına çıkıldı ve riskler alındı. Bugün bu riskler katlanarak karşımıza çıkmakta. Kamu kaynakları yetersiz olduğu için destekler çok kısıtlı. Hanelere yapılan destekler, çok düşük gelirli olanlara yönelik olarak kullanılıyor. Kayıtsız çalışanlarla ilgili bir politika yok. Sürenin uzaması durumunda orta sınıfların zorlanması ve bunun da talep tarafını daha da olumsuz etkilemesi mümkün. Ayrıca bu kısıtlı destek bile ancak Türkiye için çok yüksek denebilecek miktarda para basarak karşılanıyor. Tüm bunlar oldukça endişe verici.

Aslında başlangıçta bir şansımız vardı, salgın ülkemize görece geç ve seyrek olarak geldi. Erken tedbirler alarak, örneğin Yeni Zelanda gibi yurt dışı girişleri kısıtlayarak, gelenleri karantinaya alarak, yaygın şekilde test ve izolasyon uygulayarak yayılımı engelleyebilirdik. Ancak bu da nihayetinde bir kaynak meselesi. Belki kaynaklarımız buna el vermedi, belki bazı hesaplar yanlış yapıldı, bir fırsat penceresi olduğu düşünüldü. Süreç şeffaf ilerlemediği için bunları maalesef bilemiyoruz.

Şu anda izlenen yolu salgını kontrollü bir şekilde yaşamak şeklinde görüyorum. Hastanelerin başa çıkabileceği ölçüde bir yayılım var. Bu şekilde devam edebilmek için toplumun üretime katkısı düşük kısımlarına kısıtlar koyuluyor. Bir yandan da hastalıkla mücadele konusunda bizim sağlık sistemimizin üstünlüğüne dair iyimser mesajlar vererek ekonominin geleceğine olan güven ayakta tutulmaya çalışılıyor.

Bu strateji çok hassas bir dengeye oturuyor, daha çok iyimserlik veya daha çok tedbir yönüne bir eğilim ciddi sorunlar yaratabilir. Bu nedenle hastalıkla ilgili veri akışı çok kontrollü yapılıyor. Test, hastalık ve ölüm rakamları etrafında oluşan birçok soru işareti var. Türkiye veri üretimi ve paylaşımında çok ileri bir seviyede ancak hastalık ile ilgili veriler çok kısıtlı ve hastalığın seyrini tam olarak okumaya izin vermeyecek şekilde paylaşılıyor.

Bu durumu devam ettirmek bana uzun dönemde mümkün gözükmüyor. Şirketlerin dayanma gücü yavaş yavaş sınıra dayanıyor, hanelere şu anda verilen sınırlı destekleri sürdürmek dahi kamu kaynakları bakımından çok uzun süre mümkün gözükmüyor. Kayıt dışı çalışanlar, muhtemelen toplumsal dayanışma mekanizmaları ile ayakta kalabiliyorlar.

Ramazan ayı, kısıtlamaların arttırılıp salgının tam olarak kontrol altına alınması için bir fırsat sağlayabilir. Bunu yapmadığımız takdirde ekonomik sorunların bir kartopu etkisiyle çoğalarak gelmesi ve içinden çıkılamaz bir hal alması beklenebilir.

Çin’den pazar payı kapma olasılığı düşük

Türkiye ve dünya ekonomileri için 2020 sonu ve 2021’e dair ekonomik öngörüleriniz nelerdir?

2020 için herkes üç aşağı beş yukarı aynı görüşte birleşiyor. Ciddi bir ekonomik daralma olması kaçınılmaz. Türkiye için bunun daha da ağır bir şekilde yaşanacağını düşünüyor ve iyimser senaryo ihtimalini çok düşük görüyorum. Riskli bir strateji tercih ettiğinizde işler istediğiniz yönde gelişirse kazanırsınız ancak aksi takdirde de kayıp büyük olur. Son 30 yıldır uluslararası pazarlara entegre olarak büyümeyi hedeflemiş bir ekonomik yapı için ulusal ticaretin yavaşlaması ciddi sorunlar doğuracaktır. Doğrusu, Çin’den pazar payı kapma hayalleri bana çok olası gelmiyor. Herkesin karantina uyguladığı süre içinde bazı imkanlar doğsa da bunların uzun soluklu olmasını beklemiyorum.

2021’de ise hastalığı en erken geride bırakanların en çabuk çıkışa geçeceklerini düşünüyorum. Burada Türkiye salgını önleyecek keskin önlemleri biraz daha geciktirmesi durumunda dezavantajlı çıkacaktır. Erken müdahale ile kontrolü sağlamış olan Çin dahil Güneydoğu Asya ülkeleri ile kaynakları olması nedeniyle sorunla başa çıkabilecek Avrupa ve ABD’nin 2021 sonunda rahatlamış olacaklarını tahmin ediyorum. Tabii kabul etmek gerekir ki içinde yaşadığımız belirsizlik ortamında bu tahminlerin falcılıktan öteye çok değeri de bulunmamakta.

“Evde kalınan” bu süreç iş hayatında ne gibi değişimlere yol açtı ve uzun vadede neleri değiştireceğini düşünüyorsunuz?

Evden çalışma yönünde bir eğilim salgın öncesinde de başlamıştı. Haftada bir gün evden çalışmaya izin veren şirketler vardı. Salgın bu süreci hızlandırdı ve ister istemez bu yöntemi denemek zorunda kaldık. İşverenler çalışanları bu süreçte ne ölçüde denetleyebilecekler, üretkenlik nasıl değişecek bunları göreceğiz. Olumlu sonuçlar alınması durumunda salgın sonrasında da bunun devam etmesini bekleyebiliriz. Öte yandan benim gözlemlerim çalışanlar arasında etkileşimin çevirim içi yöntemlerle azaldığı yönünde. Bu da sinerjinin önemli olduğu bazı alanlarda verimliliği olumsuz etkileyecektir.

Türkiye açısından bir diğer ilginç değişim kurumsal olan ve olmayan firmalar arasında olacak. Kurumsal firmalar daha çok göz önünde olduğundan çalışanlarına yönelik sorumluluklarını yerine getirmekte daha dikkatliler. Bu da enformel çalışan veya kurumsal yapısı olmayan şirketlere haksız bir avantaj getiriyor. Uzaktan çalışmanın mümkün olmadığı çalışma alanlarında enformalitenin artması beklenebilir, bu da hem kurumsallaşma hem çalışanlar için olumsuz bir gelişme.

Gelecekte dünya ekonomisini neler bekliyor?

Ekonomistler açısından bu tip büyük krizler, hakkında soru işareti olan ve gerçek hayatta uygulamasını normal zamanlarda göremediğimiz bazı mekanizmaların test edilmesine ortam sağlar. Bu krizde de bir süredir önerilen ancak çoğunlukla uçta görülen politikaları denenirken göreceğiz. Örneğin bir süredir gündemde olan hükümet harcamalarının para basılarak karşılanması birçok ülkede uygulanmaya konuldu. Karşılaşılan büyük sorun karşısında enflasyon endişeleri bir kenara atılmış durumda. Sosyal yardımlar konusunda evrensel gelir uygulamalarının devreye konduğunu görüyoruz. Sağlık alanında önemli reformlar yapılması, özellikle ABD gibi sistemsel sorunların çok olduğu ülkelerde yeni uygulamaların denenmesi beklenebilir. Önümüzdeki yıllarda bunları teorik ve ampirik boyutları ile ele alan çok sayıda akademik araştırma olacaktır.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next