Sürdürülebilir büyüme için Ar-Ge yatırımları önem taşıyor
“Yeni Ekonomi Programı (YEP) kapsamında ortaya konulan plan yatırımcılar tarafından tatmin edici bulunmadı. Önümüzdeki dönemde uluslararası yatırımcılar ekonomi paketinin içeriğinin uygulanmasına ilişkin detayları takip edecek. Bu detayların netleşmesi uluslarasın yatırımcı güveninin sağlanması için önem taşıyor.”
Yılın geri kalanında, Türkiye ekonomisinin genel olarak nasıl bir seyir izlemesini bekliyorsunuz? Türkiye ekonomisini bekleyen başlıca riskler sizce neler olacaktır?
2018 yılı ikinci yarısına ilişkin büyüme verileri resesyon sürecinin başladığını işaret etmişti. Mart ayı PMI rakamlarının yükseliş trendine geçse de hala 50 seviyesinin altında olması ekonomide daralma sürecinin devam ettiğini ama nispeten hafiflediğini işaret ediyor. Bütçe tarafında genişleyici bir mali politika sergilenmesi mali disiplini tehlikeye atıyor ama diğer taraftan ekonomiyi destekliyor. Enflasyon tarafında kur ve gıda enflasyonunun seyri önem taşıyor.
Cari açık rakamları düşmesi olumlu fakat bu durum özellikle ithalattaki azalmadan kaynaklanıyor. Jeopolitik riskler ve OPEC kaynaklı kısıntılar nedeniyle petrol fiyatlarında artışlar görüyoruz. Nitekim bazı yatırım bankaları petrol fiyatlarına ilişkin tahminlerini yukarı çekmiş bulunuyor. Bu artış hızlanırsa cari açık tarafında bozulma yaşayabiliriz.
İhracat ve turizm büyümeye katkı sağlıyor fakat önümüzdeki dönemde, Türkiye’nin en önemli dış ticaret partnerlerinden olan Almanya ve Rusya’nın büyüme beklentilerindeki düşüş bizim için risk taşıyor.
ABD ile yaşanabilecek herhangi bir politik tansiyon yatırımcı güvenini olumsuz etkileyerek tekrar bir kur şokuna neden olabilir. Bu durum gerek iç talep gerekse enflasyonu olumsuz etkileyerek ekonomik dengelenme süreci için risk oluşturuyor.
Döviz kurlarında hareketliliğin bu yıl devam etmesini bekliyor musunuz? Döviz kurlarının seyrinde neler etkili olabilir? 2019’da dolar, euro, enflasyon gibi veriler konusundaki beklentinizi paylaşabilir misiniz?
Geçtiğimiz yıl global para politikasındaki normalleşme süreci gelişmekte olan ülkeler para birimleri üzerinde baskı yaratmıştı. ABD’de gerek enflasyondaki aşağı yönlü seyir gerekse Avrupa Birliği, Çin, Japonya ve gelişmekte olan ülkelerdeki zayıf büyüme beklentileri Fed’in politikasında daha güvercin bir tavır sergileme yönüne gitmesine neden oldu. Mart ayı FOMC tutanaklarında Fed’in faizlerde artış veya azalış konusunda 2019 sonuna kadar herhangi bir ipucu verilmediği yönündeydi. Avrupa Merkez Bankası’nın da büyüme ve enflasyon kaynaklı endişeleri de faiz artırımının gündeme gelmeyeceğini gösteriyor. Bu çerçevede Fed’in ve Avrupa Merkez Bankası’nın faiz artırmamasının TL kuru için olumlu fakat Türkiye’nin kendine özgü riskleri, 2018’de olduğu gibi diğer gelişmekte olan ülkelerden negatif ayrışmamıza neden olabilir.
Herhangi bir kur şoku olmadığı takdirde dolar kuru yıl ortalamasının 6-6.25 bandında, Euro kuru ortalamasının ise 7 seviyelerinde seyretmesi olası görünüyor. Enflasyondaki düşüş 2019’un ikinci yarısında baz etkisi nedeniyle daha da hızlanarak seneyi yüzde 16 seviyelerinde kapatacaktır.
Yıl boyunca ekonomideki seyri etkileyecek hangi gelişmelerin takip edilmesi gerekiyor?
Global piyasalarda Çin ve ABD arasında ticaret anlaşmasına ilişkin detaylar, Brexit, Euro Bölgesi ve ABD’ye ilişkin öncü göstergeler takip etmemiz gereken önemli başlıklar. Yurt içinde ise maliye politikası, kredi gelişmeleri ve ABD ile olan ilişkiler takip edilmeli.
Dünya ekonomilerinin şu andaki ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz? Küresel ekonomilerdeki gelişmeler yönünden değerlendirir misiniz?
Küresel ekonomide 2019’da global riskler büyümede aşağı yönlü bir gidişin olacağına işaret ediyor. Nisan başında IMF tarafından yayımlanan Dünya Ekonomik Görünümü raporunda global büyüme tahminleri 3,9 seviyesinden 3,3 seviyelerine çekilmiş durumda ve bu büyümenin özellikle 2019’un son yarısında kendini göstermesi öngörülüyor. Aşağı yönlü revizyon Venezüella, Arjantin, Türkiye gibi ülkelerde yaşanan daralmanın yanı sıra gelişmekte olan ülkelerdeki yavaşlamadan da kaynaklanıyor.
Trump’ın en son Avrupa Birliği’nden talep ettiği ek gümrük cezaları, korumacı ticaret politikalarının ABD tarafında süreceğine işaret ediyor. National Bureau of Economic Research tarafından yayımlanan bir çalışmada ticaret savaşının ABD ekonomisi (sadece ithalatçılar ve tüketiciler) üzerindeki kısa dönemli etkisi 68 milyar dolar olarak kaydedildi. Ticaret savaşının yarattığı belirsizliğin üretim, yatırım, inovasyon ve verimlilik üzerindeki etkilerini hesaba katılınca bu rakam oldukça yüksek seviyelerde. Diğer taraftan Çin’de ekonomiyi canlı tutma çabaları verilen teşvikler vasıtasıyla devam etse de ABD-Çin arasındaki ticaret savaşları Çin ekonomisi büyümesini engelliyor.
Halen Türkiye’nin en önemli ihracat pazarı konumundaki Avrupa Birliği ülkelerindeki gelişmeler göz önüne alındığında belli başlı ekonomiler açısından neler bekliyorsunuz? Brexit’in ne gibi etkileri oluyor? Önümüzdeki süreçte Fed ve Avrupa Merkez Bankası’nın izleyeceği politikalar hakkında öngörülerinizi alabilir miyiz?
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen zirvede Brexit’in 31 Ekim 2019'a kadar ertelenme kararı alındı. Mayıs ayında eğer İngiliz Parlamentosu’ndan onay çıkarsa bu sürenin 1 Haziran’da olma olasılığı da bulunuyor fakat bu olasılık oldukça düşük. Brexit nedenli belirsizlik önümüzdeki altı ay daha devam edecek gibi görünüyor ve bu yatırımlara yansıyarak büyüme üzerinde negatif bir etki yaratacak. Diğer taraftan eğer anlaşmasız Brexit söz konusu olursa gerek İngiltere ekonomisi gerekse İngiltere’nin ticaret partnerleri, Almanya, Hollanda ve Fransa bu durumdan oldukça negatif etkileneceklerdir.
Avrupa Bölgesi’nde İtalya’da maliye politikası belirsizliği sonucu yavaşlayan yatırım harcamaları, Fransa’da perakende satışları olumsuz etkileyen protestolar ve en önemlisi Euro Bölgesi’nde Brexit belirsizliği nedeniyle yavaşlayan yatırımlar Euro bölgesi için tüketici ve iş dünyası güven endekslerini ve büyümeyi olumsuz etkiliyor. Bu nedenle Avrupa ekonomisine ilişkin riskler aşağı yönlü olmayı sürdürüyor. Avrupa Merkez Bankası Nisan ayı toplantısında politika faizinin 2019 yılı boyunca değişmeyeceğini belirtti. Önceki toplantıda iki yıl sürmesi planlanan hedefli uzun vadeli yeniden finansman operasyonunun (TLTRO III) Eylül ayında başlayacağını açıkladı. Bu yeni işlemlerin banka borç verme koşullarının iyileştirilmesi ve para politikasının sorunsuz bir şekilde aktarılmasına yardımcı olması bekleniyor. Daha önce belirttiğim gibi Fed de faizleri bu sene içinde artırmayacağı yönünde sinyal veriyor. Hem Avrupa Merkez Bankası hem de Fed tarafında temkinli bir para politikası sürdürülmeye devam edecek.
“Orta ve uzun vadede üretim tarafında Ar-Ge’nin desteklenmesi ve katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin teşvik edilmesi sağlıklı bir büyüme kompozisyonu sağlanması açısından önem taşıyor.”
Ekonomimizde hangi adımların atılmasına ihtiyaç var? Yeni Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Öncelikle yurt dışı kaynak sağlayabilmek için yatırımcıların ekonomik istikrarın sağlanacağı konusunda ikna edilmesi ve güven ortamının sağlanması gerekiyor. Açıklanan Yeni Ekonomi Programı (YEP), Yapısal Dönüşüm Adımları çerçevesinde bankacılık sektörü sermaye yapısının güçlenmesi, enflasyonla mücadele, vergi sistemi gibi ana başlıklar üzerinde duruyor. Fakat ortaya konulan plan yatırımcılar tarafından tatmin edici bulunmadı. Bu çerçevede YEP kapsamında bahsedilen düzenlemelerle ilgili daha açıklayıcı bilgilerin paylaşılması önem taşıyor. Önümüzdeki dönemde uluslararası yatırımcılar ekonomi paketinin içeriğinin uygulanmasına ilişkin detayları takip edecek. Bu detayların netleşmesi uluslarasın yatırımcı güveninin sağlanması için önem taşıyor.
Orta ve uzun vadede ise üretim tarafında Ar-Ge’nin desteklenmesi ve katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin teşvik edilmesi sağlıklı bir büyüme kompozisyonu sağlanması açısından önem taşıyor. Bununla ilintili olarak üretimde ithal girdi oranının fazla olması dışa bağımlılığı artırıyor. Daha etkin bir teşvik sistemi kurularak yurtiçi üretim desteklenerek ithal ikamesinin azaltılmasının desteklenmesi gerekiyor.
Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine katkıları hakkında ne düşüyorsunuz?
Otomotiv sektörü ihracatımızın önemli bir kısmını oluşturmakla kalmayıp ilişkide olduğu diğer sektörlerin büyümesine katkı sağlıyor. Bu nedenle otomotiv sektörünün gelişim gerek büyüme ve gerekse istihdam yaratma açısından kritik önem taşıyor. Endüstri 4.0 ile gündeme gelen dijital dönüşüm kapsamında bugün nesnelerin interneti, yapay zekâ, büyük veri analitiği gibi teknolojilerden bahsediyoruz. Sektördeki büyümenin sürdürülebilir olması için bu alandaki gelişmeler yakından takip edilerek bu dönüşüme ayak uydurmak için Ar-Ge çalışmalarına önem verilmelidir.