Detaylı bilgi için tıklayınız.
Hayalden Gerçeğe: Fütüristik Otomobiller
Vahşi Batı’nın en hızlı silah çeken yalnız kovboyu Red Kit’in konuşan atı Düldül’ü hatırlarsınız. Sahibinin ıslığını duyar duymaz en zor anlarda imdadına yetişmesi sayesinde sahibinin başını birçok kez beladan kurtarmakla kalmayıp kendine has nüktedan tarzı ve hoş sohbetiyle Red Kit’e yalnızca 1946 model bir at olmakla kalmamış, aynı zamanda zamanın en iyi kullanıcı deneyimini yaşatmıştır.
Kim bilir, belki de tüm bu özellikleriyle hafızalarımıza kazınan Düldül; geleceğin fütüristik taşıtlarını filmlerine konu eden yapımcılara da ilham kaynağı olmuştur. Sıra dışı özellikleri ile efsaneleşen fütüristik otomobiller, sinema ve televizyon sektöründe Düldül’den bu yana önemli bir yer tuttu.
Yayınlandıkları dönemde birer hayal ürünü olan pek çok “otomobil karakter”, dönemin genç ve çocuk mühendislerinin zihinlerinde derin izler bıraktı. Belki de bu sayede zaman içinde katlanarak gelişen teknoloji, hayal gücüne güç katarak yeni çığırlar açılmasını sağladı. Gelin bugünün teknoloji harikası otomobillerine ilham veren o “otomobil karakter”lere birlikte bakalım.
Jetgiller
Çizgi filmler fütüristik tasarımların kapısını aralamak konusunda dizi ve filmlere göre çok daha iddialı diyebiliriz. İlk kez 1962 yılında Amerika’da yayınlanmaya başlayan Jetgiller; bugün günlük yaşamlarımızın parçası olan; görüntülü konuşma, akıllı saat, GPS ve dronlara kadar pek çok teknoloji uygulamasını bizlerle tanıştırmıştı.
Ancak zihinlerimize kazınan en etkileyici unsur şüphesiz, evin babası George’un kullandığı uçan arabaydı. Sabahları ailecek bindikleri uçan araba, kapsül teknolojisiyle de tam bir aile servisi gibi hizmet veriyordu. Tek kişilik bu kapsüller sayesinde; çocukları okullarına, eşini alış veriş merkezine bırakan George son durak olarak işine ulaşıyordu.
Jetgillerle tanıştığımız uçan arabalar bugün artık hayallerin ötesine geçmiş durumda. Pek çok şirket uçan araba prototiplerini test etmeye başladı. Örneğin; uçan taşıt fikrini toplu taşıma alanında uygulamak isteyen Airbus, “Vahana” isimli projeleri kapsamında bu yıldan itibaren uçan araba üretimine başlayacaklarını duyurdu. CityAirbus isimli uçan taksinin 2020’de kullanıma girmesi hedefleniyor. Üstelik CityAirbus’ı çağırmak da müşterilere bir akıllı telefon kadar yakın olacak.
Slovak şirket AeroMobil tarafından tasarlanan uçan otomobil de ilk uçuşunu 2013 yılında gerçekleştirdi. Şirketle aynı ismi taşıyan Aeromobil 1.3 milyon dolara alıcısına sunuldu.
Kara Şimşek
80’lerin efsanevi dizilerinden biriydi Kara Şimşek… Dizi; kendi kendine hareket edebilen ve bir hayli esprili karakteriyle sahibi Michael Knight ile konuşabilen otomobil KITT ve sahibinin başından geçen olayları konu alıyordu.
1982 doğumlu dizinin çekildiği dönemde bilgisayar teknolojisinin sınırlı sayıdaki insanın sahip olabildiği ve toplamda sadece 64 KB RAM belleği olan Commodore 64’ten ibaret olduğunu düşünecek olursak; bizi “yapay zeka” ile tanıştıran konuşan araba KITT’in ne kadar özel olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
O zamanlar sadece Michael Knight’ın kullanabildiği konuşan bir otomobile sahip olmak için artık yakışıklı ve karizmatik bir dedektif olmaya gerek yok. Örneğin; Toyota’nın yapay zeka ile donattığı aracı Concept-i. Concept-i, Yapay Zeka Yui ile yalnızca sürücü ile iletişim içinde kalmakla yetinmiyor, sürücünün duygularını da ölçerek bu iletişimi duygusal boyutta da anlamlandırıyor. Aynı zamanda otomatikleştirilmiş araç teknolojilerinin yardımıyla, kesintisiz bir şekilde sürücünün dikkatini ve yol durumunu takip ederek, tehlikeli anlarda sürücüye yardımcı olmaya ve bu sayede sürüş güvenliğini artırmaya devam ediyor.
Back to the Future
Uçan arabaların tek örneği elbette bir çizgi filmde karşımıza çıkmadı sadece. 1985 yılında Steven Spielberg’ün yapımcılığını üstlendiği Robert Zemeckis'in yönetmenliğini yaptığı Geleceğe Dönüş filmiyle hayatımıza giren deLorean DMC-12, sadece uçmakla kalmayan aynı zamanda geçmişle gelecek arasında da seyahat edebilme becerisiyle sinema tarihindeki belki de en özel otomobildi. Martı kanat şeklinde açılan kapılarıyla dikkat çeken bu fütüristik otomobil, o zaman için devrimsel olabilecek bir çok elektronik aksesuarla bizleri şaşırtmakla kalmayıp, uçabiliyor olmasıyla da yeni bir çığır açtı. Ve bu açılan çığırla birlikte hayaller de gerçek oldu. Paul DeLorean uçan arabalara ait ilk prototipin üretimini üstlenerek, Geleceğe Dönüş serisiyle hayallerimizi süsleyen uçan otomobili gerçeğe dönüştürmek için harekete geçti. DR-7 isimli iki kişilik aracın, dikey iniş ve kalkış yaparak saatte maksimum 386 kilometre hıza erişebildiğini açıklayan DeLorean, tek seferde gidilebilecek menziliyse 193 kilometre olarak veriyor. Aracın uzunluğu yaklaşık 6, kanat açıklığı ise 5.6 metre. Park alanına sığabilmesi için kanatların katlanabilir özelliği de mevcut.
I, Robot
Fütüristik tasarımlar arasında en iyisi olduğu konusunda kimsenin şüphe duymayacağı Audi RSQ tasarım konsept araç ile “I, Robot” filmi sayesinde 2004 yılında tanıştık ilk kez. Audi tasarımcıları filmin yönetmeni ve set tasarımcıları ile birlikte çalışarak film kurgusunda hayal edilen tasarımı ortaya çıkardılar.
Yapımcıların hayal gücü ile üstün mühendislik becerilerinin işbirliği sonucunda ortaya çıkan RSQ; küresel tekerlekleri, orta - motor tasarımı, kelebek hareketli kapıları, renk değiştiren parlak boyası ve şık çizgileriyle filmde yerini aldı. Fakat aracın görsel özelliklerinden ziyade ön plana çıkan en önemli unsur; sürücüsüne otonom bir sürüş deneyimi sunmasıydı. Her ne kadar Will Smith filmin en heyecanlı sahnelerinden birinde, robotların saldırısından otonom sürüş özelliğini devre dışı bırakıp direksiyon kontrolünü ele alarak kurtulmayı başarmış olsa da kendi kendine hareket eden bir otomobil fikri hepimizin ilgisini çekmişti.
Bugün Tesla, piyasaya sunduğu Model 3 ile tam otonom sürüş teknolojisini robotlardan kaçmak zorunda olmayan sıradan insanlara da sunmuş oldu. Minimalist tarzına, hareket eden kapılar ve bulutta saklanan kişiselleştirilmiş sürücü profilleri de ekleyerek, kullanıcıların her seferinde araç içi ayarları manuel olarak yapması zorunluluğunu da ortadan kaldırıyor. Koltuk pozisyonu, ayna açıları, radyo ayarları, menü ayarları gibi şahsi ayarlar sürücü profillerinde saklanabiliyor ve aynı arabayı kullanan hiçbir kullanıcı yabancılık çekmiyor. Üstelik bu deneyimi sadece kendi aracınızda değil; söz konusu profillerin bulutta saklanması sayesinde kullanacağınız herhangi bir Tesla araçta da yaşayabileceksiniz.
Sürücüsüyle ve hatta birbirleriyle iletişim içinde olan, uçan, konuşan ve kendi kendini kontrol eden otomobiller… Pek çok filmde başrolü paylaşan bu özel otomobiller artık günlük yaşamlarımızın bir parçası haline gelmeye başladı. Öyle görünüyor ki; insanoğlu hayal edebildiği sürece, bugünün hayalleri de yarının gerçeği olmaya devam edecek.
Hazırlayan:
Özge Hatunoğlu
Betül Parlayan