Detaylı bilgi için tıklayınız.
Modern Çağın Yeni Gerçeklik Formu: Sanal Gerçeklik
Sanal gerçeklik (Virtual Reality – VR), artırılmış gerçeklik (Augmented Realilty – AR) ve 360° videolar… Son dönemde sık sık duymaya, hatta çeşitli platformlarda deneyimlemeye başladığımız yeni kavramlar.
Günümüzde pek çok markanın, üretimden satışa kadar geniş bir yelpazede kullanmakta olduğu VR ve AR teknolojileri ile 360° video ve fotoğraf çekim tekniklerini, Türkiye pazarında faaliyet gösteren iki genç girişimciyle masaya yatırdık.
VooVRAR’ın kurucusu Şafak Arslan ve sanalgerceklikdunyasi.com ile VR360AR ajansın kurucusu ve yöneticisi Baybars Güven’le yaptığımız söyleşide, hem dünyadaki trendleri hem de otomotiv sektörüne özel uygulama alanlarını irdeledik.
En basitten başlamak gerekirse, “Sanal Gerçeklik” nedir?
Şafak Arslan:
“Sanal Gerçeklik” bir uygulama, ürün ya da hizmet değil, bir kavram. Bilgisayar ve mobil cihazlar aracılığıyla ortamların simüle edilmesi sonucunda, kullanıcının kendisini gerçekte bulunmadığı ortamlarda hissetmesini, hatta ortamla etkileşim içine girmesini sağlayan bir teknoloji.
Baybars Güven:
İletişimin yeni formu diyebiliriz. Reklam tarihinde de türünün ilk örneği…
Peki hangi alanlarda kullanılabilir sanal gerçeklik?
Baybars Güven:
Müşterilerine keşfedilmemiş, heyecanlı, çekici, duygusal deneyimler yaşatmak isteyen herhangi bir marka, sektör gözetmeksizin sanal gerçeklikten faydalanmanın yolunu aramalıdır.
Şafak Arslan:
Aslında sanal gerçeklik, hemen her sektörde kullanım alanı buluyor. Eğitim, sağlık, inşaat gibi pek çok sektörü sıralayabiliriz.
Eğitim sektöründeki kullanım alanına bakacak olursak; öğrencilere anlatılan teorik bir konunun, sanal gerçeklik içerik ve donanımları sayesinde öğrenci tarafından içselleştirilmesini sağlıyor. Bu deneyimler sayesinde, aktarılan konu çok daha akılda kalıcı hale geliyor.
Sağlık sektörü, belki de en önemli uygulama alanlarından birisi. Sanal gerçeklik başlıkları ve beraberinde kullanılan dokunma hissi yaratan eldiven ve konsollarla, doktor adayları sanal ortamda ameliyat yapabiliyor. Bu sayede, uygulamada tecrübe edinip, canlı bir denek üzerinde çalışma yapma ihtiyacı duymadan kariyer gelişimlerini hızlandırabiliyorlar. Ayrıca; narkozsuz ameliyatlarda, hastayı psikolojik olarak bulunduğu ortamdan uzaklaştırabilmek amacıyla sanal gerçeklik kullanılabiliyor. Bazı fobik hastalıkların tedavisinde, maruz bırakma tekniği, sanal gerçeklik başlıkları ve içerikleriyle uygulanıyor.
İnşaat sektörü de ön plana çıkan alanlardan birisi. Örneğin satın alacağınız evi; geleneksel satış teknikleriyle, müteahhit firmanın satış ofisinde maket üzerinden incelemekle yetiniyorsunuz. Ancak, firma kataloğundaki resimlerin, akıllı telefon ve artırılmış sanal gerçeklik mobil uygulamasıyla 3 boyutlu animasyonlara dönüştürüldüğü, firmaya ait marka baskılı karton sanal gerçeklik gözlükleriyle müşterinin kendisini evin içerisinde hissedebildiği tanıtımlar yapmak artık mümkün.
Elbette, en bilindik kullanım alanı oyun sektörü. Sanal gerçeklik başlıkları, simülatörler ve konsollar, oyun tutkunlarının kendilerini oyunun içerisinde hissedebileceği ve kolay kolay vazgeçemeyeceği bir deneyimin kapılarını aralıyor.
Kitlesel erişim açısından sanal gerçekliği nasıl değerlendirirsiniz? Markalar bu teknolojiyi pazarlama faaliyetlerinde neden kullanmalı?
Şafak Arslan:
Sanal gerçeklik teknolojisinin; inşaat, gayrimenkul, perakende, eğlence, sağlık gibi farklı sektörlerde kullanıldığından bahsettik.
Markalar sanal gerçeklik teknolojisi yardımıyla; ürün ve hizmetlerini, müşteriye bir duygu da yaşatarak aktarma şansına sahip oluyor. Müşteride ürüne dair oluşan olumlu duygular, klasik pazarlama tekniklerine göre satın alma sürecini daha fazla destekliyor.
Söz konusu teknolojinin tüketiciler tarafından yeni yeni duyulmaya başlanması, ayrı bir merak unsuru. Bu durum, söz konusu teknolojiyi kullanan markaların, tüketicideki “merak” avantajını kullanarak ön plana çıkmasını sağlıyor. Bu dönemsel avantajdan faydalanmak da önemli.
Evet, belki bugün hepimizin evinde bir sanal gerçeklik donanımı bulunmuyor, ancak sanal gerçekliğin en ekonomik ve özelleştirilebilen hali olan cardboard VR gözlüklerle, geniş kitlelere düşük maliyetle ulaştırılması mümkün.
Baybars Güven:
Markalar için sanal gerçekliğin cazibesi çok açık. Potansiyel müşteriler, markanın mesajını pasif bir şekilde tüketmek yerine, markanın ajansla beraber modellediği bir deneyime katılarak mesajı yaşıyor. Dolayısıyla sanal gerçekliği pazarlama stratejilerine ekleyen marka ile müşterisi arasında çok daha kuvvetli bağlar ve ilişkiler kuruluyor.
Peki, “Artırılmış Gerçeklik” diye bir kavram da duyuyoruz. Bu kavramı da biraz anlatabilir misiniz bizlere?
Şafak Arslan:
“Artırılmış Gerçeklik”, bilgisayarlar ve mobil cihazlar aracılığıyla, kullanıcının gördüğü gerçek dünya üzerine, sanal objelerin bindirilmesidir. En kolay akla gelen artırılmış gerçeklik örneği, Snapchat… Uygulamada yer alan, kendi yüzlerimize giydirebildiğimiz çeşitli filtreler, artırılmış gerçekliğin en basit örnekleri.
Artırılmış gerçeklik, sosyal medya dışında pek çok alanda uygulanabiliyor. Sanal gerçeklik gibi, eğitim ve sağlık alanlarında, özellikle 3 boyutlu animasyonlarla gerçekliğin artırılmış bir şekilde deneyimlenmesine imkân sağlanıyor.
Uygulama, sektörden bağımsız olarak, pazarlama alanında da farklı kapılar açıyor. Artırılmış gerçeklik mobil uygulamaları ve bilgisayar destekli içerikler sayesinde, bir ürünün 3 boyutlu hali, animasyonlu ve etkileşimli olarak sunulabiliyor. Artırılmış gerçeklik uygulamaları; etkinlik, fuar ve müşteri ziyaretlerinde kullanılıyor. Satışı planlanan ürün ne olursa olsun, artırılmış gerçeklik uygulaması daha zengin görünmesini sağlıyor.
Ayrıca, ürün katalogları artırılmış gerçeklik destekli 3 boyutlu olarak zenginleştirilebiliyor, bu da müşteri tarafında satın alma kararını hızlandıracak düzeyde etki yaratıyor. Örneğin, ürünün mağaza içerisinde farklı renkleri mevcut olmasa bile, artırılmış gerçeklik mobil uygulamasına eklenebilen etkileşim butonları sayesinde, ürünün renkleri ve aksesuvarları değiştirilebiliyor, kullanılan malzemeler ve fiyatı görüntülenebiliyor.
https://www.youtube.com/watch?v=SyaV4anbx8c#action=share
Gelelim otomotiv sektörüne… Otomotiv sektöründeki uygulamalardan söz edebilir misiniz bizlere?
Şafak Arslan:
Sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojilerinin, otomotiv sektöründe üretimden satışa kadar oldukça geniş bir kullanım alanı var.
Bazı markalar kendi sanal gerçeklik laboratuvarlarını kurarak, sanal gerçeklik başlıklarını, konsolları, 3 boyutlu modelleme ve baskı teknolojilerini kullanarak, otomobillerde kullanacakları parçaları hatta aracın tamamını tasarlıyor. Bu da üretim öncesi işlevselliğin en verimli şekilde yönetilmesini sağlıyor.
Araçların müşteriye sunumu noktasında, söz konusu teknolojiler geleceğin dünyasını şimdiden resmetmeye başladı. Kullanıcılar, 3 boyutlu fotorealistik modellemeyle tasarlanmış otomobillerin içerisinde, sanal gerçeklik başlıklarıyla gerçek bir sürüş deneyimi yaşayabiliyor.
Halihazırda geniş fiziki alanlar gerektiren showroom ihtiyacı, bu teknolojilerle birlikte değişiyor. Araçların 3 boyutlu modellemeyle sanal gerçeklik dünyasına taşınması, müşterilerin sanal gerçeklik başlıklarını kullanarak aracı deneyimlemesi sağlanabiliyor.
Bütün bunları yaparken, müşterinin duygu durumunu ölçebilen cihazlar sayesinde nöropazarlama tekniklerini uygulamak da mümkün oluyor. Düşünceleriyle ürünü deneyimleyen müşterinin, ürünle ilgili duyguları da eşzamanlı olarak tespit edilebiliyor. Böylece memnuniyet seviyesini ve beğenilerini ilk elden öğrenmek mümkün oluyor.
Baybars Güven:
Şafak’ın anlattığı teknolojilerin dışında, sanal gerçeklik başlıklarının sunduğu çözümlerin bir kısmının, 360° video ve 360° fotoğraf tekniklerinden faydalandığını da belirtmek isterim.
Gelecekte sanal gerçeklik otomotiv sektörünü nasıl etkileyecek? Bu konudaki öngörülerinizi paylaşabilir misiniz?
Şafak Arslan:
Orta vadede klasik üretim metodolojileri evrilecek diyebiliriz. Halihazırda endüstri 4.0’ın başlattığı dönüşüm dalgasıyla birlikte, söz ettiğimiz 3 boyutlu modelleme teknolojileri bu alanda çok daha yaygın olarak kullanılacak.
Sanal showroom’ların yaratılması mümkün olacak. Teknolojinin kullanımı yaygınlaştıkça, fiziki showroom ihtiyacı azalacak ve firmalar için operasyonel maliyetler minimuma inecek.
Pazarlama alanındaki önemini vurgulamıştık. Sanal gerçeklik ek bir fonksiyon olarak, dijital kanallar üzerinden yapılan pazarlama faaliyetlerinde de kendine yer bulacak. Müşteriler kendi evlerinden VR gözlükleriyle test sürüşüne çıkabilecek, dokunma hissi veren donanımlarla araca dokunarak sürüş deneyimi yaşayabilecek.
Artırılmış gerçekliğin, sektöre ciddi bir katkı sağlayacağını düşünüyorum. Müşterinin araç kullanma deneyimini iyileştirecek uygulamalarla, hem müşteri memnuniyeti, hem de sürüş emniyeti sağlanmış olacak. Örneğin, mevcut bir cihaz aracılığıyla aracın ön camına yansıtılan artırılmış gerçeklik unsurlarıyla, kullanıcıya navigasyon desteği sağlanabilecek. Bu tür teknolojiler gelecekte araçların standart donanımı haline gelecek.
https://www.youtube.com/watch?v=g-_2KmHRqQM
Baybars Güven:
Hem otomotiv sektöründe hem de diğer endüstrilerde camia olarak benzer öngörü ve beklentileri paylaşmanın yanı sıra, şunu tahmin ediyoruz; sanal gerçeklik, 360° video ve artırılmış gerçeklik teknolojileri, yakın zamanda hak ettikleri popülerliğe ulaşacak. İnternete ve akıllı telefonlara dalmış şekilde yaşayan günümüzün insanları, sanal gerçeklik dünyasını yadırgamadan, hayranlıkla, doya doya yaşayacak. Takımlarında hem Ar-Ge alanında hem de pazarlama faaliyetlerinde VR, 360° ve AR’ye yer verme vizyonuna sahip markalar, rakiplerinden sıyırılacak.
360° video, günümüzde pazarlamanın altın değeri. Sektörlerinde öncü birçok markanın Youtube stratejilerinde gördüğümüz gibi, 360° videolar normal videolara oranla 10 kat daha fazla izleniyor. Nasıl ki ham altını çıkarttıktan sonra maddi değerini ve güzelliğini artırmak için onu işlememiz gerekiyorsa, 360° video prodüksiyonunu da sadece ajansın kullandığı teknoloji ve videonun uzunluğuyla değil, hazırlanan videonun hikâyesi ve görseliyle de değerlendirmeliyiz.
Ayrıca, bir markanın bu teknolojileri kullanma vizyonuna sahip yöneticilerinin olması maalesef tek başına yeterli değil. Aynı zamanda sunulacak hizmetler arasındaki farkı ayırt edebilme bilgisi ve algısı da gerekli.
Çok teşekkür ederiz verdiğiniz bilgiler için. Başarılarınızın devamını dileriz.
Biz teşekkür ederiz.
Röportajı gerçekleştiren; Özge Hatunoğlu ve Betül Parlayan.