CLEPA Başkanı Roberto Vavassori Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Geleneksel iş modelleri ve değer zincirleri değişiyor”

Avrupa Otomotiv Tedarikçileri Derneği (Clepa) Başkanı Roberto Vavassori ile dernek faaliyetleri ve otomotiv sektörünün geleceği hakkında konuştuk.  Günümüz otomotiv endüstrisini etkileyen iki ana unsurdan bahseden Vavassori, dijitalleşme ve karbonsuzlaştırma konularının ekonomilerin düzenini temel anlamda değiştirdiğini söylüyor.

Clepa’yı okuyucularımıza kısaca tanıtır mısınız? Clepa’nın güncel çalışmaları ve projeleri nelerdir?

Clepa, Avrupa Otomotiv Tedarikçileri Derneği’dir. Bünyemizde 120’den fazla kurumsal üye, yaklaşık 20 tane meslek odası ve onlarla ortak üyelerimiz bulunuyor. Sektörün politika yapıcılarla bağlantısını sağlayan Clepa, AB otomotiv tedarik endüstrisinin sesi olarak görev yapıyor. Clepa olarak devlet ile ilişkiler, ticaret, satış sonrası, araştırma ve inovasyon alanlarında faaliyet gösteriyoruz.

Vizyonumuz, AB otomotiv tedarik endüstrisinin, dünya genelinde sürdürülebilir mobilitenin lideri olmasıdır. Sektörün rekabetçiliğini artırmak, sürdürülebilir büyümeyi sağlamak, zenginliği ve istihdamı artırmak istiyoruz.

  • Ortalama bir otomobil, 30.000 parçadan oluşur.
  • Bir aracın değerinin yaklaşık yüzde 75’i tedarikçiler tarafından üretilir.
  • Otomotiv endüstrisinde her yıl yaklaşık 3.000 patentin kaydı yapılır ve bu alanda Clepa üyeleri dünya lideridir.
  • Clepa 5 milyon doğrudan işi temsil eder ve ticari değeri yıllık 75 milyardır.

Komiteleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Pazardaki son gelişmelere paralel olarak Clepa komiteleri ne tür çalışmalar yapıyor?

Clepa Aftermarket Forum, geçtiğimiz günlerde McKinsey’in otomotiv satış sonrası ile ilgili raporunu yönetti. McKinsey, 2030’a kadar pazarın küresel olarak yıllık bazda yüzde 3 büyüyeceğini öngörüyor. Satış sonrası ürün ve hizmetler, otomotiv sektörünün önemli bir parçası olarak görülmeye devam ediyor. Asya’da, özellikle de Çin’de büyümenin ana unsuru olmaya başladı. Söz konusu çalışma gelecek portföyü ve coğrafi farklılıklara ilişkin görünümün yanında, önümüzdeki 5 ile 10 yıl arasında otomotivde satış sonrası hizmetleri aksatabilecek potansiyeli, ekonomik ve teknolojik trendleri kapsıyor. 

McKinsey’in raporu, özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa’da endüstride yoğunlaşmanın artan hızının yarattığı zorluklarla pazardaki oyuncuların nasıl başa çıkacağını gösteriyor. Buna ek olarak, yıllardır görece istikrarlı bir ortamda iş yürüten pek çok oyuncu, dijitale dayalı iş modelleri sunan yeni oyuncuların yanı sıra satış sonrası tedarik zincirinin farklı aşamasındaki oyuncuların da rekabetçi baskısıyla karşılaşacak.

“Geleneksel iş modelleri ve değer zincirleri değişiyor”

Otomotiv sektörünün pazar detaylarını, inovasyon ve Ar-Ge trendlerini keşfetmek isteriz. Bu konuyla ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Sektörün ihtiyaçları ve talepleri hiç bu kadar fazla olmamıştı. Ancak buna rağmen içinde bulunduğumuz dönem, sektörün bir parçası olmak için heyecan verici bir zaman dilimi gibi görünüyor. Her yıl Ar-Ge’ye 20 milyar euro yatırım yapılıyor ve bunun devamının gelmesi gerekecek.

Şu anda otomotiv endüstrisini etkileyen iki ana trend olan dijitalleşme ve karbonsuzlaştırma (0 emisyon), ekonomimizin düzenini temel anlamda değiştiriyor.

Örneğin; araçların iç kısmı, mühendislik yönünden son yıllara gelene dek sabit bir parçaydı, araç için bir değerdi. Günümüzde ise iç yüzeyler, güvenlik ya da eğlence geliştirmeleri için boş alanlar sunuyor. 3D emniyet camı, dokunmatik sensör, artırılmış gerçekliğe sahip uyarı ekranı (Sürücü alarmlarını, güvenlik yardımlarını, ön cama iliştirilmiş görünmez ekranlardaki uyarıları gösterir.) gibi yeni teknolojiler, geleneksel tedarikçilerin sözlüğüne girdi. Kontrol panelindeki geniş navigasyon ve eğlence ekranları, ağ tabanlı yollardan ve diğer araçlardan elde edilen veri dizileri kadar internete dayalı veriler de sunuyor. Otonom araçlar bu durumu daha da değiştirecektir.

Geleneksel iş modelleri ve değer zincirleri değişiyor. Bir bütün olarak düşünüldüğünde, inovasyon kaynaklı zorluklar, geleneksel otomotiv sektörü yapısını ve ilişkilerini yeniden biçimlendiriyor. Bunu, mevcut kazançların dağılımını belirleyip otomotiv ve teknoloji şirketlerinin yanı sıra OEM’ler ve Tier One ya da Tier Two tedarikçilerinin arasındaki sınırları koyarak yapıyor. Bazı tedarikçiler başarılı olacak, bazıları zorlanacaktır. Çünkü teknoloji içeriğindeki değişiklikler, OEM’lerin ya da otomotiv sektöründe olmayan tedarikçilerin yeni rakipler olarak pazara girmesine neden olacaktır. Şu anda yatırıma ilişkin verilen kararlar ve yapılan sektör ortaklıkları, yarının hakim durumlarını belirleyecektir.

“Sisli zaman tünelinin daha ilerisinde,

otonom sürüşün otomotiv varlığımızın bir parçası olacağı açık”

Önümüzdeki 10 yıl içinde otomotiv teknolojilerinde ne tür ilerlemeler bekliyorsunuz? Sizce hangi teknolojiler öne çıkacak?

Bağlantılı ve otonom sürüş, yakıt ve emisyon azaltma açısından önemli faydalar sağlıyor. Araçlar birbirleriyle ve yerel yol altyapısıyla iletişim kurabilecek, bu durum trafik sıkışıklığını azaltıp karbonsuzlaştırmayı kolaylaştıracak.

 

Clpa üyeleri, teknolojik çözüm sağlayıcılarıdır. Araç teknolojileri için önümüzdeki 10 yıl, son 30 yılın yalnızca ısınma turu gibi görünmesine neden olacak. Sisli zaman tünelinin daha ilerisinde, otonom sürüşün otomotiv varlığımızın bir parçası olacağı açık. Bu sene Frankfurt’taki IAA Motor Show’da görkemli gösterimler gördük.  Beş yıl içinde, dahili internet bağlantısı olmayan bir araç düşüncesi, bugün wi-fi olmayan bir telefon satın almak kadar tuhaf olacak. 2021’e gelindiğinde ilk sürücüsüz aracın üretilip satışa çıkarılması bekleniyor. Otomobil firmaları ve tedarikçileri, tüketicilerin satın almaya hazır olacakları hizmet türlerini belirlemeli, bunları mümkün kılacak platformları ve yapıları sağlamalıdır.

E-mobilite hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Sektörü nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

2030’da elektrikli araç satışlarının yeni araç satışları içindeki payının yüzde 10 ile yüzde 50 arasında olmasını bekliyoruz. En yüksek benimseme oranı, katı emisyon düzenlemeleri ve tüketici teşviklerine (vergi muafiyetleri, park etme ve sürüş öncelikleri) sahip, gelişmiş ve kalabalık şehirlerde görülecektir. Şarj etme altyapısının daha düşük seviyede olduğu, sürüş menziline daha çok gereksinim duyulan küçük ilçelerde ve kırsal bölgelerde de satış etkinliği az olacaktır.

Akü teknolojisinde ve maliyetlerdeki gelişmelerle beraber, elektrikli araçların giderek artan pazar payına sahip olması bekleniyor. Elektrikli araçlar, pazarı önemli derecede hızlandırarak geleneksel araçlarla olan maliyet rekabetçiliğini kızıştıracak. Aynı zamanda elektrikli araçlar hibrit araçların büyük kısmını da kapsıyor. Dolaysıyla 2030’dan sonra içten yanmalı motorun hala konuyla ilişkili olacağının farkında olmak önemli.

“Girişimleri dolayısıyla Avrupa Birliği,

düşük emisyon mobilitesi için güçlü teşvikler sağlayacak,

fırsatlar yaratacaktır”

Sektördeki üreticilerin sıfır emisyon odaklı eylem planları ve stratejilerini genel olarak değerlendirebilir misiniz?

Düşük emisyon mobilitesi; Avrupa’nın rekabetçi kalması ve insanların mobilite gereksinimlerini karşılayabilmesi için gerekli olan düşük karbonlu, döngüsel ekonomiye kapsamlı geçişin tamamlayıcı unsurlarından biri. Taşımacılık, günümüzde AB’deki emisyonu azaltmaya katkı sağlama konusunda geçmişte olduğundan çok daha büyük potansiyele sahip. Emisyonu azaltmak; Paris İklim Değişikliği Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma’nın 2030 yılı gündemi dolayısıyla da amacımızdır.

Düşük emisyon mobilitesine geçiş, küresel anlamda şimdiden başladı, hızı da gitgide artıyor. Büyük fırsatlar sunan düşük emisyon mobilitesi, Avrupalı üreticilerin yeni teknolojilere kucak açması ve tüketicilerin güvenini yeniden kazanması için bir fırsat. Aynı zamanda bu, yatırımcıların yanı sıra inovatif enerji şirketleri ve servis sağlayıcılarının da sürdürülebilir büyümeye katkı sağlama ve yeni istihdam yaratmaları için de bir avantajdır. Girişimleri dolayısıyla AB, düşük emisyon mobilitesi için güçlü teşvikler sağlayacak, fırsatlar yaratacaktır. AB tarafından duyurulan eylemler, üstlerine düşeni yapması gerekecek olan üye ülkeler de dâhil olmak üzere tüm paydaşların uzun dönem katılımlarına gereksinim duyan bütünsel bir yaklaşımın parçası olmalıdır. Amacı düşük emisyon mobilitesi olan bu strateji, AB ekonomisini çağdaşlaştırma, taşımacılık sektöründe emisyonu azaltma ve AB’nin Paris Anlaşması kapsamındaki sorumluluklarını yerine getirme konusunda önemli katkılar sağlamalıdır.

Türkiye otomotiv sektörü hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye otomotiv sektörünün dünyadaki rolü sizce nedir?

İhracat odaklı, büyüme ve gelişmeye açık olan Türkiye otomotiv sektörü; otomobil üreticileri ve parça tedarikçileri ile beraber üretim merkezlerinin küresel ağı içinde bütünleyici bir parça haline geldi. Türk tedarikçiler, uluslararası işbirliği konusunda deneyimli, farklı kalite sistemlerinin gereksinimlerini karşılama anlamında da esnek yapıya sahipler. Taysad Başkanı Alper Kanca’nın dediği gibi, Türkiye otomotiv sektörünün yükselişi devam ediyor. Türkiye’deki endüstri, yurt içi ve yurt dışı işlerini artırarak gücünü tüm dünyaya gösteriyor.

 

 

 


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next