ACEA Genel Sekreteri Erik Jonnaert’dan Yeni Tip Onay Sistem Önerisi ile ilgili mesaj
ACEA olarak, araç üreticileri, politika yapıcılar ve tüketicilerin, motorlu araçlarınpiyasaya çıkmadan önce ilgili standartlara sahip olmasını sağlamak için güçlü bir sürece ihtiyaç duyulduğuna inanıyoruz. Bu yüzden otomobil endüstrisi, Avrupa Komisyonu’nun yeni tip onay sistemi önerisinin ana hedeflerini destekliyor. Bu öneri, piyasa gözetimini güçlendirmeyi, mevcut sistemi geliştirmeyi ve daha da bağdaştırmayı amaçlıyor.
Tip onay sürecine aşina olmayanlar için kısaca açıklayayım. Bir aracın Avrupa’da tescillenebilmesi için önce Avrupa Birliği (AB) mevzuatına uygun olarak ulusal bir teknik servis tarafından test edilmesi gerekiyor. Tüm ilgili güvenlik ve çevresel koşullar sağlandığında ulusal makam, üreticiye bir AB araç tip onay sertifikası teslim ederek bu araç tipinin AB ülkelerinde satışını onaylamış oluyor. Geçtiğimiz ay, Avrupa Parlamentosu’nun İç Piyasa ve Tüketicinin Korunması Komitesi (IMCO), sistemi gözden geçiren raporunu kabul etti. ACEA rapordaki önerilerin pek çoğundan memnun ancak sektörün bazı önerilerle ilgili ciddi endişeleri bulunuyor. En tartışmalı üç konu, bakım ve onarım verisi (RMI), araç içi veriler ve sınama olanaklarının eksikliği ile ilgili. Sektörümüz, bakım ve onarım verisi (RMI) şartlarının, üçüncü tarafların ilgili verilere ulaşmasına imkân sağladığından emin olmak için Komisyon ve diğer ilgili kişilerle yakın çalışmalar içinde oldu. Komisyon, mevcut bakım ve onarım verisi şartlarının AB emisyon mevzuatından alınıp tip onay çerçevesine taşınmasını öneriyor. Bu mantıklı bir öneri; çünkü bağımsız operatörlerin bakım ve onarım verisine adil bir şekilde ulaşma hakları yalnızca emisyona ilişkin bilgi ile sınırlı değildir. Ancak yeni İç Piyasa ve Tüketicinin Korunması Komitesi raporunda, mevzuatın içeriğinde yapılacak bu düzenlemenin bir parçası olarak önemli değişiklikler yapmayı öneriyor. Şüphesiz, bunların olası etkileriyle ilgili bir değerlendirme yapmadan da mevcut mevzuatta önemli değişiklikler yapmak uygun olmayacaktır. Komisyon halen, bakım ve onarım verisi erişimine ilişkin mevcut kuralların etkinliğini araştırma sürecinde. Dolayısıyla bu noktada, yalnızca mevcut yasayı doğrulayan ya da açıklayan yasa değişiklikleri uygun olacaktır. Ancak endişelerimiz yalnızca yasama süreciyle ilgili değil. Otomobil üreticilerinin de, şubat ayında ortaya çıkan bu bakım ve onarım verisi önerilerinin içeriği ile ilgili önemli şüpheleri var. Örneğin, her aracın tüm özelliklerini içeren tüm şasi numaralarının açığa çıkarılması önerisi, temel bir veri koruma mevzuatı ihlali teşkil edecektir.
On binlerce araç testten geçecek
İkinci bir öneri, araç içi verisine kablosuz bağlantı aracılığıyla doğrudan erişim sağlamayı amaçlıyor. Bu durum, üçüncü tarafların aracın bütünlüğünü etkileyebilecek programlar yazabilmelerine olanak verecektir. Araç verisine denetimsiz uzaktan erişim sağlamak, güvenlik açısından aracın tüketici tarafından bir atölyeye götürüldüğünde bakım ve onarım verisi erişiminin verilmesinden daha fazla risk teşkil ediyor. Bu öneri benzer şekilde, özellikle bağlantılı ve otonom sürüş konusunda olmak üzere üreticilerin yükümlülüklerini yerine getirmelerini engelleyecektir. Otomotiv tedarikçileri ve diğer paydaşlarla beraber, ilgili taraflara araç verisine güvenli erişim sağlama konusunda çözüm bulma sürecinde bulunuyoruz. Çeşitli teknik çözümler inceleniyor. Dolayısıyla, raporda önerilen bazı maddeleri tip onay mevzuatına dâhil etmenin erken olacağına inanıyoruz. Araçların nasıl test edildiği konusuna dönecek olursak, ACEA ulusal yetkililerin nasıl çalıştığına ilişkin önerilen denetim konusunu da, gelişen piyasa gözetimi ve uyum testi koşulları kadar memnuniyetle karşılıyor. Ancak bakım ve onarım verisi raporu üye ülkelere, yeni otomobil modellerinin yüzde 20’sinin trafikten alınıp uyum açısından emin olmak amacıyla laboratuvarlarda test edilme zorunluluğu getirilmesini de öneriyor. Bu durum, ulusal makamlar üzerinde büyük bir yük olacak, bazı ülkeler uyum için on binlerce araç test etmek zorunda kalacaktır. Pratikte bu durumun nasıl gerçekleşeceğiyle ilgili sektörün ciddi endişeleri bulunuyor.
Yeni sistem uygulanabilir olmalı
Mevcut durumda bir aracın trafiğe çıkmadan önce neredeyse 100 testten geçmesi gerekiyor. Ve bu yıl içinde otomobiller için yeni bir emisyon testi (WLTP) tanıtılacak. Yeni teste geçişin, test tesislerinin üzerindeki yükü 6-8 kat azaltması bekleniyor. Mevcut test tesis sayısı yetersiz olduğu için üreticiler tip onay testlerinin yaklaşık yüzde 40’ını ulusal tip onay yetkililerinin gözlemiyle kendi tesislerinde ya da bir üçüncü taraf test laboratuvarında zaten üstleniyor. Tüm yeni araçların yüzde 20’sinin test edilmesi önerisinden vazgeçilse bile, devam eden yüksek talep dolayısıyla kurum içi test kapasitesinin de artmasına gerek duyulacaktır. Uygun onay belgeleri ve denetimle, hem kurum içi hem de üçüncü taraf test tesisleri yeni ekosistemin bir parçası olarak kalmalıdır. Bir endüstri olarak biz, sisteme güven ve itibarın geri gelebilmesi amacıyla tip onay yapısının güncellenmesini tümüyle destekliyoruz. Ancak yeni mevzuat uygulanmaya başlayana kadar, motorlu araçların çevresel ve emniyet performanslarını korurken, en uygun maliyetli tutumla iç piyasayı daha da güçlendirecek tedbirleri net olarak belirlemeye ihtiyacımız var. Yeni sistemin sektörümüz için uygulanabilir kalmasını sağlamalıyız.