TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Otomotiv ihracatı yılsonu hedefimiz 23 milyar dolar”

TİM verilerine göre 2016’nın ilk yedi aylık döneminde Türkiye’nin ihracatı değer bazında 2015 yılına göre yüzde 4,9 azaldı, miktar bazında yüzde 4,5 arttı. Otomotiv ihracatı ise Ocak-Temmuz döneminde 2015’e göre yüzde 11 artarak 13,5 milyar dolara ulaştı. Yılsonu ihracat hedefinin 23 milyar dolara ulaşmasını bekleyen Büyükekşi, “Türkiye’deki otomotiv ana ve yan sanayii, yüksek üretim kalitesiyle başta gelişmiş batı ülkeleri olmak üzere tüm dünyaya ihracat yapabilecek kapasite ve seviyededir” diyor.
 

TİM’in yapısı, görev ve sorumlulukları hakkında bilgi verebilir misiniz?

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), 60 ihracatçı birliğinin ve 65 bin ihracatçının çatı kuruluşu olarak faaliyet göstermektedir. Ana misyonumuz; ihracatı hem kalite hem katma değer anlamında kalıcı ve sürekli bir şekilde artırmak. Görev alanlarımız içinde yenilikçi, inovatif çalışmaların desteklenmesi, ihracatçılarımızın ve girişimcilerin karşılaştığı sorunların Hükümet kanallarına iletilmesinde önayak olunması gibi konular da yer alıyor.

Yürütmekte olduğumuz faaliyetlerin ana amacı ihracatı artırmak olsa da birçok faaliyetimizle de toplumda farkındalığı artırmayı amaçlıyoruz. “Türkiye İnovasyon Haftası Buluşmaları”yla binlerce inovasyon tutkununu hem yurt içinden hem de yurt dışından çok sayıda konuşmacının yer aldığı konferans ve panellerle dünyadaki son yeniliklerden haberdar ediyoruz. “TİM-TEB Girişim Evleri”mizle ihracatçılarımıza finansman, kamu desteklerine ulaşma, ihracata giriş, yurt içi ve yurt dışı pazarlara ürün tanıtımı ve mentorluk gibi hizmetler veriyoruz. “10 İl, 10 Ülke” seminerleriyle ihracatçılarımıza yol gösterme çalışmalarımızı güçlendiriyoruz, hedef ülke pazarlarındaki fırsatlar, ilgili şehirlerimizin güçlü ve avantaj sahibi olduğu sektörler ve mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu alanlarla ilgili yoğun bir içeriğe sahip olan bu seminerlerle ihracatçılarımızın gelişimine katkı sağlamayı hedefliyoruz.

Ülkemiz ihracatı yönünden büyük önem taşıyan global ekonomik tabloyu ve 2017 yıl beklentilerinizi bizlerle paylaşır mısınız?

2015 yılında dünya ticaretinde yaşanan daralma maalesef bu yıl da devam ediyor. Emtia fiyatlarındaki, özellikle de petroldeki değer kaybı haliyle tüm küresel ticareti etkiliyor. En büyük ekonomilerin dış ticaretinde dahi gözle görülür bir gerileme var. Dünya Ticaret Örgütü tarafından açıklanan en son verilere göre ilk 5 aylık dönemde İngiltere’nin ihracatında yüzde 10, Çin’de yüzde 8, ABD’de yüzde 7, Almanya’da yüzde 3 düşüş var. Ülkemizse, her şeye rağmen, diğer ülkelere kıyasla olumlu bir performans ortaya koyuyor. İlk yedi aylık döneminde ihracatımız 2015 yılına göre yüzde 4,9 azaldı. Ancak değer bazındaki bu düşüşe rağmen miktar bazında ihracatımız yüzde 4,5 arttı. Buradan fiyatlardaki düşüşün etkisini daha net bir biçimde görebiliriz.

Ortadoğu’daki karışıklık ve Rusya ile yaşanan sorunlar da ihracatımızı olumsuz etkiledi. İlk yedi ayda Ortadoğu ülkelerine ihracatımız yüzde 11, Rusya’ya ihracatımız ise yüzde 60 geriledi. Ancak geçtiğimiz hafta ilişkilerimizi düzeltmek adına Rusya ile karşılıklı adımlar atılmasıyla yılın kalan kısmında bir toparlanma görmeyi bekliyoruz. Bunun yanında, ihracatın Anadolu’ya yayılmaya başlaması bizim için oldukça önemli. İlk 5 ilimizin toplam ihracattaki payı 2003’te yüzde 83 iken 2015’te yüzde 75’e geriledi. Temmuz ayı itibarıyla neredeyse tüm illerimizden ihracat yapılıyor. Önümüzdeki süreçte bu konudaki çalışmalarımızı artırarak devam ettirerek ihracatçılarımızın dünya arenasında daha fazla boy göstermelerini sağlayacağız.

Önümüzdeki yıl için beklentilerimize gelecek olursak, öncelikle petrol fiyatlarının yılsonuna kadar dengeye gelmesini bekliyoruz. Bahardaki OPEC görüşmesinin ardından fiyatlar bir miktar düzelmişti ancak son dönemde yeniden aşağı yönlü bir hareket var. Eylül ayında bir toplantı daha yapılacağı duyuruldu, beklentimiz bir mutabakata varılması yönünde. Petrol fiyatları, Rusya, Suudi Arabistan, Irak, İran gibi petrol ihracatçılarının alım gücünü doğrudan etkiliyor ve bu ülkeler de bizim önemli ihracat pazarlarımız.

2017’de izlenmesi gereken bir diğer süreç de Brexit. Biliyorsunuz seçimden ayrılık kararı çıktı, ancak süreci başlatmak için henüz resmi bir adım atılmadı. Bu süreç tamamlanana kadar İngiltere AB üyesi olarak kalmaya devam edecek, bu pencereden bakıldığında Brexit’e bağlı olarak İngiltere ile ticaretimizde büyük bir değişim olmasını beklemiyoruz. Ancak, İngiltere ayrılık sürecini başlattığı takdirde İngiliz ekonomisinde yaşanacaklara bağlı olarak bir etkilenme olabilir.

“Otomotiv son 10 yılın ihracat şampiyonu”

Türkiye, dünya ve Avrupa otomotiv ihracatında hangi konumda? Güçlü olduğu pazarlar ve mal grupları nelerdir?

Ülkemiz otomotiv sektöründe önemli bir ihracatçı konumunda, son 10 yılın ihracat şampiyonu da otomotiv endüstrimiz. Bu sektörümüz, yıllık 20 milyar doların üzerinde seyreden ihracat hacmiyle ülke ihracatının yaklaşık yüzde 15’ini tek başına gerçekleştiriyor. 2015 yılında adet bazında motorlu taşıtlar ihracatımız 1 milyon adet sınırına dayanırken, motorlu taşıtlar üretimimiz de 1 milyon 359 bin adet olarak gerçekleşti. 2015 yılında hem üretimde, hem iç pazarda, hem de adet bazında ihracatta rekor kırdık. Ülkemizde üretilen motorlu araçların yaklaşık dörtte üçü ihraç ediliyor, bu ihracatın da yine yaklaşık olarak dörtte üçü AB ülkelerine yapılıyor. Tüm bu rakamlardan anlaşılacağı üzere bugün Türkiye’deki otomotiv ana ve yan sanayii, yüksek üretim kalitesiyle başta gelişmiş batı ülkeleri olmak üzere tüm dünyaya ihracat yapabilecek kapasite ve seviyededir.

İhracatın alt başlıklara dağılımına baktığımızdaysa hemen hemen tüm ana mal gruplarının ihracatında güçlü olduğumuzu söyleyebiliriz. 2015 yılında 8,6 milyar dolar yan sanayi, 6,8 milyar dolar binek otomobil, 4,2 milyar dolar eşya taşımaya mahsus taşıt ve 1,2 milyar dolarlık otobüs-midibüs-minibüs ihracatımız oldu. Özellikle yan sanayi ve binek otomobillerdeki ihracat rakamımız pek çok sektörün toplam ihracatından daha fazla. Bu da otomotiv ihracatının ülke ekonomisi için önemini gösteriyor. Güçlü olduğumuz pazarlara gelirsek, tüm ana mal gruplarında olduğu gibi otomotivde de başlıca pazarımız AB ülkeleri. AB’ye alternatif olarak da Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri öne çıkıyor. Ayrıca, son yıllarda özellikle ticari araçlar ve yan sanayinde ABD pazarının da önem kazandığını görüyoruz.

Otomotiv sektörü, yıllık 20 milyar doların üzerinde seyreden ihracat hacmiyle ülke ihracatının yaklaşık yüzde 15’ini tek başına gerçekleştiriyor.

Yılsonu için hedef ve tahminlerinizi paylaşır mısınız?

Otomotiv sektörü için yılsonu ihracat hedefimiz 23 milyar dolar. AB pazarındaki büyümenin devam etmesi, üretilen yeni modellerin olumlu etkisi, parite etkisinin azalması bu hedefe ulaşabilmemiz için olumlu gelişmeler. Ocak-Temmuz döneminde otomotiv ihracatı yüzde 11 artarak 13,5 milyar dolara ulaştı, bu da otomotiv ihracatımızın hedef doğrultusunda ilerlediğini gösteriyor. Endüstrinin adet bazında ihracatı da Ocak-Haziran döneminde yüzde 14 artarak 553 bin 885 adet oldu, bu miktarın da yılsonunda 1 milyon adedin üzerine çıkmasını bekliyoruz.

“AB pazarında büyüme devam ediyor”

Ülkemiz ihracatı için önemli bir yeri olan Avrupa Birliği ülkelerinin durumunu 2016 yılı açısından değerlendirebilir misiniz? Brexit kararının Türkiye otomotiv sektörünün ihracatı üzerinde nasıl bir etkisi olacağını öngörüyorsunuz?

AB pazarındaki büyüme her şeye rağmen devam ediyor. AB binek otomobiller pazarı Haziran ayında yüzde 6,9, yılın ilk yarısında ise yüzde 9,4 büyüyerek üst üste ay büyüdü. AB ticari araçlar pazarı da Haziran ayında yüzde 13,3, yılın ilk yarısında ise yüzde 13,5 büyüdü. Başlıca pazarımız konumunda bulunan AB pazarının büyümesi doğal olarak ihracatımızı olumlu yönde etkiledi.

Brexit referandumu sonrasında, İngiltere’nin AB’den ayrılmasına ilişkin analizlerde otomotiv sektörü için olumsuz bir tablo çiziliyor. Örneğin IHS Automotive İngiltere motorlu araçlar pazarının 2017 yılında yüzde 9,1 daralacağı yönünde tahminler yapıyor, referandum öncesi tahmin yüzde 3,5 daralma şeklindeydi. İngiltere’nin otomotiv ihracatımızdaki payı ortalama yüzde 10 seviyesinde. Gümrük vergilerinin devreye girmesi halinde bu pay bir miktar azalacaktır.

Ancak, yapılan bütün analizlerde AB ile Birleşik Krallık arasındaki müzakerelerin ne yönde seyredeceğinin en önemli husus olduğu özellikle vurgulanıyor. Ayrılık süreci henüz başlamadı, ancak başladığı takdirde de en az 4 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Uzak ülkeler ile dahi ticari engellerin kaldırılması için yoğun çaba gösteren Avrupa Birliği’nin İngiltere ile ticaretine engeller koyması ve kendisi açısından da önemli olan bu büyük pazarı riske atmasını olası görmüyoruz. Yine de bugünden kesin hükümlere varmak doğru değil, her türlü olasılığa hazırlıklı olmamız gerekli.

Avrupa Birliği’nin İngiltere ile ticaretine engeller koyması ve kendisi açısından da önemli olan bu büyük pazarı riske atmasını olası görmüyoruz.

Küresel ticaret arenasında çok hızlı bir gelişim ve değişim süreci içerisindeyiz. Bu değişimde konumumuzu güçlendirebilecek, Türkiye için geliştirilmesi gereken potansiyel ihracat pazarları var mıdır?

Ekonomi Bakanlığımız tarafından 2003 yılında uygulamaya konan Afrika Stratejisi, süreç içinde özellikle Dışişleri Bakanlığımız başta olmak üzere, diğer Bakanlık ve kurumlarımızın da katılım ve destekleriyle bugün ülkemizin önemli bir politikası haline gelmiştir.

Bu kapsamda, biz de hedef pazar olarak Afrika’ya yoğunlaşıyoruz. İhracatımızın yaklaşık yarısını Avrupa Birliği’ne yapıyoruz, bunu biraz çeşitlendirmemiz gerekli. Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu stratejiye olan kıymetli destekleriyle birlikte Afrika’ya olan ihracatımızı tam 6 katına çıkardık, kıtadaki tüm ülkelerle ilişkilerimizi güçlendirerek bunu daha da artırmayı hedefliyoruz.

Bu amaçtan hareketle düzenlediğimiz ticari heyetlerde Afrika kıtasına daha fazla ağırlık vermeye başladık, 2014’ten bu yana Afrika’ya 15 iş heyeti düzenledik, 2016’nın geri kalanında 7 heyet daha gerçekleştireceğiz. Bu pazardaki potansiyelden tüm ihracatçılarımızın faydalanmasını istiyoruz.

Afrika’ya olan ihracatımızı tam 6 katına çıkardık, kıtadaki tüm ülkelerle ilişkilerimizi güçlendirerek bunu daha da artırmayı hedefliyoruz.

Sizce Türkiye ihracatının önündeki en büyük engel nedir? Türkiye’nin bu alanda öncelikle çözmesi gereken konular nelerdir?

İhracatımızdaki en büyük sorun, ürünlerimizdeki katma değerin düşük olması. İhraç ettiğimiz ürünlerin inovasyon düzeyi, katma değeri düşük olunca da ihracatımız haliyle kurdan ve fiyatlardan çok fazla etkileniyor.

Bizim öncelikle bunu aşmamız lazım, katma değeri yüksek ürünler üretmemiz, küresel ekonomik dalgalanmalardan etkilenmeyecek derecede kendini ispatlamış, dünya çapında markalar oluşturmamız gerek.

Türkiye'de 2014 yılından sonra araştırma geliştirme faaliyetleri harcamalarının gayri safi milli hasıla içindeki payı yüzde 1'in üstüne çıktı. Patent sayılarında inanılmaz artışlar var. 2003'te bin 152 patent başvurusu varken, 2015'te bu rakam 13 bin 958'e yükseldi. Türkiye, Global İnovasyon Endeksi sıralamasında 2 senede 10 basamak yükseldi. AB ülkeleri dışında 7 ülkenin daha katıldığı İnovasyon Skor Tahtası sıralamasında puanımızı yüzde 56 artırdı. Bunlar güzel gelişmeler, ancak yeterli değil.

Dünyanın en değerli 100 markası arasında maalesef hala bir Türk markası yok, bunu mutlaka geliştirmemiz gerek. Ayrıca hard-power sorunumuz yok ancak soft-power sorunumuz var. 2015 yılı Soft Power Endeksi sıralamasında maalesef 30 ülke arasında 28'inci sıradayız, 2016’da ise listeye bile giremedik. Dolayısıyla inovasyon konusunda halen istediğimiz yerde değiliz.

“Sektörün geleceği yenilenebilir enerji ile çalışan araçlarda”

Dünya ve Avrupa otomotiv sektörü ihracat rakamları göz önüne alındığında nasıl bir küresel tablo görüyorsunuz? Küresel ekonomik koşullar, teknolojik dönüşüm gibi trendler küresel ihracat pazarını nasıl etkiliyor?

Otomotiv endüstrisinin büyük bir değişimden geçtiğini söyleyebiliriz. Sektörde batıdan doğuya doğru kayma bir süredir devam ediyor, Çin, Hindistan, Tayland, Endonezya gibi ülkeler sürekli yatırım çekerek dünya otomotiv üretimindeki paylarını artırıyorlar. Çin ayrıca 25 milyona ulaşan motorlu araçlar pazarı ile açık ara en büyük pazar konumunda. Kısacası, sadece üretimde değil aynı zamanda tüketimde de doğu ülkelerinin payı artıyor. Üretimin bu ülkelere kayması, söz konusu ülkelerin otomotiv ihracatlarını hızla artırmaları ve dünya otomotiv ihracatından daha fazla pay almaları anlamına geliyor.

Diğer taraftan önümüzdeki dönemde, hibrit, elektrikli hatta hidrojen ile çalışan araçların sayısının özellikle çevre duyarlılığı yüksek Batı Avrupa ve Kuzey Amerika Ülkelerinde hızla artması kaçınılmaz gözüküyor, sektörün geleceği de yenilenebilir enerji ile çalışan bu araçlarda. Konvansiyonel motor ile çalışan araçlarda da yakıt tüketimi düşük, motor hacmi küçük ve ağırlığı hafifletilmiş araçlara doğru bir kayma gerçekleştiğini de görüyoruz. Önümüzdeki 10 yıllık süreçte yenilenebilir enerjiyle çalışan araçlar konusunda yaşanan dönüşümün daha da hızlanmasını bekliyoruz.

Otomotiv ihracatının da bu gelişmelerden bağımsız kalması mümkün değil. Geleneksel üretim yapan, yaşanmakta olan dönüşüme ayak uyduramayan ülkelerin otomotiv ihracatındaki payı azalacak, yeni alanlara yatırım yapan, yüksek katma değerli araçlar, aksam ve parçalar üreten ülkelerin önemi ise giderek artacaktır.

“Yeni vergi düzenlemeleriyle yabancı otomotiv yatırımlarının önü açılmalı”

Türkiye otomotiv sektörü ihracat pazarını büyütebilir mi? Gerek pazarın büyütülmesi gerekse yükselen trendin sürekliliğinin sağlanması için nelere ihtiyaç var?

Endüstrimiz dünyada kalite bilinci, üretim kabiliyeti, yan sanayi alt yapısı olarak mükemmel bir noktada ve aranan bir üretim merkezi konumunda yer alıyor. Yatırım ortamı olarak da rakiplerimize göre çok daha iyi durumda olmamıza karşın, araç vergilerinin çok yüksek olması nedeniyle yeterince büyüyemeyen iç pazar yeni yatırımların gelmesinde engel teşkil ediyor.

Başlıca pazarımız konumunda bulunan AB ülkelerindeki gelişmeleri dikkate aldığımızda, ana ve yan sanayi firmalarımızın otomotiv endüstrisinde yaşanan dönüşüme ayak uyduramamaları otomotiv endüstrimiz açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle bu dönüşümü bir fırsat olarak değerlendirip, bu alana yatırım yapmak çok önemli. Katma değeri yüksek araçlar, aksam ve parçalar üretmek en önemli önceliğimiz olmalı. Gelecekte, bu dönüşümü iyi okuyup bu alanda doğru adımlar atan firmalarımızın ayakta kalacağını ve rakiplerinin önüne geçeceğini öngörebiliriz. Özellikle yan sanayi firmalarımızın bu dönüşümü yakından takip edip, yatırımlarını bu doğrultuda planlamaları hayati önemdedir.

Otomotiv üretim kapasitemiz birkaç yıl 2 milyon adet sınırına ulaşacak, bunda son yıllarda açıklanan teşvik paketlerinin büyük rolü bulunuyor. Bugün ülkemizde kurulu büyük ana sanayi firmaları sürekli yeni yatırımlar yapıyor, yeni modeller ve projelerle üretim kapasitelerini artırıyor. Bu durumun yan sanayi üretimine ve ihracatına da olumlu yansıdığını görüyoruz.

Burada irdelenebilecek konu çok uzun zamandır ülkemize sıfırdan büyük bir otomotiv yatırımının yapılmamasıdır. Her ne kadar motorlu araçlar pazarı bu yıl 1 milyon adedi aşarak rekor kırsa da, yeni araçlar üzerindeki ağrı vergi yükü ülkemize yeni yatırmalar yapılmasının önünde engel olarak görülüyor. Otomotiv sektörüne yönelik yeni bir vergi düzenlemesi yapılması ülkemize yabancı yatırım yapılmasının da önünü açacak, bu yatırımlar da üretim ve ihracat rakamlarının yükselmesini sağlayacaktır.

Hedeflerimize ulaşabilmek için bir yandan ülkemize büyük otomotiv yatırımlarını çekebilmeli, bir yandan da katma değeri yüksek araçlar, aksam ve parçalar üretebilmeliyiz. Günümüzün yoğun rekabet ortamında öne çıkabilmek için teknoloji ve inovasyon ağırlıklı, katma değeri yüksek ürünlere yoğunlaşmalıyız. Otomotiv sektörümüz de bu bilinçle davranarak, üretim merkezi konumunu, inovasyon, Ar-Ge ve tasarım merkezi konumuna dönüştürmeyi hedeflemelidir.

 

 


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next