Işık Üniversitesi İnovasyon ve Girişimcilik Merkezi Direktörü , Prof. Dr. Ali Beba Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Otomotivde inovasyon enerji ihtiyacında yatıyor”

İnovasyon ve Girişimcilik yeni bir uzmanlık alanı olarak üniversitelerde de öne çıkmaya başladı. Işık Üniversitesi İnovasyon ve Girişimcilik Merkezi Direktörü, Rektörlük Danışmanı Prof. Dr. Ali Beba, çalışmalarını farklı disiplinleri bir araya getirerek, yeni fikirlerin ticarileşmesine olanak sağlamaya odakladıklarını söylüyor. Beba, otomotivde en temel inovasyonun endüstrinin enerji ihtiyacı alanında olacağını öngörüyor.

Işık Üniversitesi İnovasyon ve Girişimcilik Merkezi’nin amacı, görevleri ve uzmanlık alanları konusunda bilgi verebilir misiniz? Şu anda gündeminizdeki çalışmalar nelerdir? 

“İnovasyon ve Girişimciliği” öğrencilerimize, mezunlarımıza ve akademik kadrolarımıza yeni bir meslek olarak sunmak birincil amacımız. Dünya standartlarında eğitim ve öğretim vermek, uluslararası yayınlar yapmakla birlikte üniversitemizde araştırmalar sonucu üretilen yeni bilgileri ürün ve/veya hizmet olarak toplumumuza kazandırmak temel görevimiz. Çalışmalarımızı farklı disiplinleri bir araya getirerek, yeni fikirlerin ticarileşmesine olanak sağlamak üzerine odaklamış bulunuyoruz.

“İnovasyonu ‘Ticari icat’ olarak tanımlıyoruz”

İnovasyon günümüz iş dünyasının kilit unsurlarından biri haline geldi. Siz inovasyonu nasıl tanımlıyorsunuz, inovasyonun ortaya çıkması için gereken koşullar nelerdir? 

İnovasyonu biz bir formülle izah ediyoruz: İnovasyon = İcat * Ticarileşme

Yani, inovasyon için hem icat (yeni bir ürün, yeni bir hizmet, yeni bir süreç) hem de bunun ticarileşmesi (yerel ve global çapında ölçekte) gerekli. İnovasyon için icat ile ticarileşmenin bir çarpı ile bütünleşmesi gerek. Çünkü icat sıfır ise, inovasyon sıfırdır. Benzer şekilde, ticarileşme sıfır ise inovasyon yine sıfırdır. Örneğin patenti alınmış yeni bir ürün/hizmet yok ise burada inovasyon yoktur. Benzer şekilde, patenti olduğu halde, bu patent ticarileşmemiş ise burada da inovasyon yoktur. Kısaca biz inovasyonu üniversitemizde TICAT sözcüğü ile tanımlıyoruz ve bu kavramın tanımı da “TICAT = Ticari İcat” olarak yapıyoruz.

Üniversitelerde ve sanayide, inovasyonun, patent düzeyinde geliştirmelerin sayısının artması için sizce eksikler ve yapılması gerekenler neler? Türkiye’nin ve Türk sanayinin inovasyon kapasitesi nasıl yukarı çekilebilir?

Üniversitelerin de bu döneme tam olarak ayak uydurması gerekiyor. Yani, üniversitelerin araştırma yaparak yeni bilgi üretmek, patent sayısını artırmak, yeni bilgiyi yaymak/öğretmek yanında üretilen yeni bilginin topluma yeni bir ürün ve/veya yeni bir hizmet olarak dönüşünü sağlamak gibi ek bir sorumluluğu var. Yani lise üstü bilgi (cebir, geometri yerine yüksek matematik – calculus)  öğretmenin ötesinde, gelişmiş ülkelerdeki Ar-Ge standartlarında araştırmalar yapmak, yeni bilgiler üretmek ve sonra da bunları topluma ürün/hizmet olarak kazandırmak gibi bir sorumlulukları var.

“Farklı bilim dalları bir arada çalışmalı”

Sanayi ile üniversiteler arasındaki işbirliğinin artırılması için önerileriniz neler olur? Bu işbirliklerinin sürdürülebilir olması ve sonuç üretmesi için kapsamı nasıl olmalı? 

Öncelikle üniversitelerdeki farklı bilim dallarının birbiriyle organik olarak birlikte çalışması gerekmektedir. Örneğin Temel Bilimler, Tıp, Mühendislik, Mimarlık, Güzel Sanatlar gibi bilim dalları İdari ve İktisadi Bilimler (İsletme, Finans, Ekonomi vb) ile omuz omuza vermelidir. En önemli icatların ticarileşebilir hale gelmesi ancak böyle mümkündür. Ayrıca üniversite öğrencilerinin, hocalarının ve mezunlarının iş dünyası ile yakın ilişkide bulunması rol ve sorumluluklarını buna göre ayarlaması gerekir. Ticari ürüne dönüşen bir yeni bilginin hem üniversiteye hem de bu bilgiyi üretenlere maddi olarak geri dönüşü de mutlaka olmalıdır. Bu geri dönüşler hem bireylerin daha iddialı bilim ve iş insanları adamları olmalarına, hem de üniversitenin Ar-Ge hizmetlerini daha fazla güçlendirmesine olanak verir. Amerika’daki Stanford, MIT, Harvard, Caltech; İngiltere’deki Cambridge, Hong Kong’daki HKUST, Kore, Japonya ve Singapur’daki dünya sıralamasında önde yer alan üniversitelerdeki durum budur. Ülkemizde de ODTÜ, Bilkent, Boğaziçi ile birlikte çeşitli Vakıf üniversitelerinde de benzer programlar uygulanmaya başlamıştır. Ve bu doğru bir şeydir.

 “Z Kuşağı inovasyonda belirleyici olacak”

Sizce bugün inovasyon alanında önemli trendler nelerdir? Gelecekte bu trendlerin nasıl değişeceğini düşünüyorsunuz?

Tek sabitin artık “değişim” olduğu bir dönemdeyiz. 1995-2009 arasında doğan çocuklar Z-Kuşağı olarak kabul ediliyor. Z-Kuşağı dijital ortamda büyüyen ve diğer tüm kuşaklardan farklı bir kuşak. Bunlar önümüzdeki 4 – 8 yıl içinde iş hayatına katılacaklar. Bu gençlerde yüksek özgüven, bağımsızlığa düşkünlük var ama biraz içe kapalı olacaklar. Hayatta her şeyin mümkün olduğuna inanan bu kuşak için, standart meslekler ve kati kuralları olan işler uygun gelmeyecek. Bunlar hayatları boyunca en az 5 - 6 meslek değiştirecekler. Z-kuşağı, ayrıca, sadece para kazanmak için değil yapacakları işin kendilerini mutlu etmesini ve eğlenceli olmasını isteyecek. Bu nedenle de kendi işini yapmak isteyen gençlerin sayısı giderek artacak. Örneğin, bir kurumda yönetici iken organik tarım gibi bambaşka bir mesleğe geçiş yapacaklar. Öngörümüz, Z-kuşağı gençlerinin daha çok proje bazlı, sözleşmeli ve çözüm ortaklığı gibi inovasyon gerektiren girişimcilik deneyimleri yaşayacakları yönünde. Gelecek  20 yıl içindeki önemli trendleri bilgi madenciliği, elektronik gazetecilik, yapay zekâ pazarlamacılığı, değişim yöneticiliği, 3-D yazıcılarla özel ürün imalatçılığı gibi sıralayabiliriz. Artık sanayi devrimi 4.0 ya da diğer adı ile “Nesnelerin İnterneti – Internet of Things” dönemindeyiz. Bu dönemde yapay zekâ ve otomasyon en üst düzeyde gerçekleşiyor. Akıllı bir telefon ile ev işlerinin tamamını yapmak (fırını, klimayı uzak mesafeden çalıştırmak, vb), üretim tesislerinde robotların sayısı ve kalitesini yükselterek verimliliği artırmak, daha az kaynakla, daha kısa sürede daha kaliteli hizmet üretmek mümkün.

 “Otomotivde daha fazla otomasyon ve sürücüsüz araç üretimi önem kazanıyor”

Otomotiv, Türkiye’nin önemli sektörlerinden birini oluşturuyor. Sizin sektör hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Otomotiv sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın en önemli sektörlerinden biri. Model değişiklikleri yanında en temel inovasyon bu endüstrinin enerji ihtiyacıyla ilgili. Hibrit arabalardan sonra giderek tüm dünya otomotiv endüstrisini sarmalayan konu ise H-C yakıtlar yerine hidrojen, fuel-cell ya da tamamen elektrik enerjisiyle çalışan araçlar - ki Tesla bunun başını çekiyor-. Gelecek 10 yıl içinde özellikle enerji depolama sistemlerinde büyük gelişmeler ümit ediyoruz. Ülkemizin bu sektördeki başarıları olağanüstü! Ama henüz kendi otomobilimizi yapmış değiliz. Ve bunun yakın gelecekte mutlaka - mevcut içten yanmalı motorlar dışında bir teknoloji ile – gerçekleşeceğine inanıyoruz. Otomotiv sektörümüzün dünyadaki gelişmeler paralelinde giderek daha fazla otomasyon kullanan ve sonunda sürücüsüz araçların üretileceği öncül bir sektör olmasını diliyoruz.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next