Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) Başkanı Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Türkiye yenilenebilir enerji ve kaya gazı ile enerji sorununu çözecek güçte”

Enerji alanında dünyadaki en etkili sivil toplum kuruluşlarından biri olan Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) Başkanı ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, dünya ve Türkiye enerji piyasasını ODD Dergi için değerlendirdi. Kumbaroğlu, Türkiye’nin yenilenebilir enerji teknolojileri ve kaya gazı teknolojisi ile  enerjide dışa bağımlılığını çözecek güçte olduğunu söylüyor.

Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği’nin (IAEE) amacı, görevleri ve uzmanlık alanları konusunda bilgi verebilir misiniz? Şu anda gündeminizdeki çalışmaları aktarabilir misiniz? 

Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği, 1977 yılında o dönemde yaşanan petrol krizlerine bir tepki olarak enerji ve ekonomi ilişkilerini araştırıp daha iyi anlamak üzere, ABD merkezli kuruldu. Çalışmalar hızla gelişip yaygınlaşarak alanında dünyanın önder ve en etkin sivil toplum kuruluşlarından biri oldu.

Bugün itibarıyla, 100’ün üzerinde ülkede 4 bin 500’den fazla üyemiz var. Enerji ekonomisinde dünyadaki lider kuruluş olarak kabul görüyoruz ve alanında en güncel gelişmelerin tüm yönleriyle en doğru biçimde değerlendirilmesine zemin hazırlayan uluslararası birlik olarak tanınıyoruz.

IAEE olarak her türlü politik görüşe karşı tarafsız kalırken enerji ekonomisinde tüm konuların açıkça ve bütün yönleriyle tartışılmasını destekliyoruz. Amacımız; enerjinin tüm boyutlarıyla ekonomik açıdan doğru değerlendirmesini ve daha iyi anlaşılmasını sağlamak, mevcut bilgiyi geliştirerek ileriye götürmek, ilgili tüm kesimler ve uzmanlar arasında iletişimi geliştirmek ve sağlıklı karar vermeye katkıda bulunmak. Bu amaca hizmet etmek üzere yılda en az dört uluslararası konferans düzenliyoruz, süreli yayın olarak sektörde çok saygın bir yeri ve yüksek etkisi olan “The Energy Journal” ile “Economics of Energy & Environmental Policy” isimli iki uluslararası yayın ve “Energy Forum” isimli haberlerle güncel konulara ilişkin yazılar içeren üçüncü bir uluslararası dergi yayınlıyoruz.

Örneğin, Energy Forum’un yeni sayısının konusu ABD’deki kaya gazı devrimi ve dünya piyasalarına etkisi. Bizler ayrıca, IAEE Yaz Okulları kapsamında gerekli gördüğümüz konularda eğitimler de veriyoruz. Geçen yıl İstanbul’da başlattığımız ilk IAEE yaz okulunu yoğun ilgi ve istek üzerine bu yıl 25-28 Mayıs tarihlerinde yine İstanbul’da ‘Elektrik Piyasaları ve Regülasyon’ konusunda tekrarlıyoruz. Uluslararası konferansımızın hemen öncesinde 16-18 Haziran’da da Bergen’de ‘Enerji Fiyat Riskinin Finansal Yönetimi’ üzerine bir yaz okulumuz olacak. Bu yılki bir başka ilk; IAEE’nin Birinci Avrasya Konferansı! Bakü’nün ev sahipliğinde 28-31 Ağustos 2016 tarihlerinde düzenlenecek konferansın getirdiği ivmeyle Hazar bölgesinde etkinliğimizi artırmayı, yeni bir bölgesel oluşuma gitmeyi planlıyoruz.

“Enerji piyasasının gündeminde kaya gazı var”

Dünya enerji piyasasına ilişkin genel bir bilgi verebilir misiniz? Son yıllarda küresel enerji piyasasını etkileyen, yönlendiren en önemli olaylar/gelişmeler ve etkileri neler oldu?

Son yıllarda küresel enerji piyasasını yönlendiren en önemli gelişme kaya gazı ve petrol çıkartılmasına ilişkin teknolojinin ABD’de gelişerek bu kaynakları ekonomik olarak değerlendirilebilir hale getirmesidir.

IAEE olarak ABD’deki kaya gazı ve petrolle ilgili gelişmeleri yakından takip ediyor ve bu gelişmelerin ekonomisi üzerine çalışmalar yürütüyoruz. ‘Enerji Rönesansı’ olarak nitelendirdiğimiz bu yeni sürecin bölgesel ve uluslararası etkilerini her toplantımızda özel olarak değerlendiriyoruz. Bu gelişmelerin piyasalar üzerinde yarattığı en önemli etki, okuyucularımızın da bildiği üzere ortaya çıkardığı arz bolluğu.

Aslına bakarsanız bu noktada ekonominin temel kuralı bir kez daha işledi ve arz bolluğu petrol ve gazda fiyatları aşağı çekti. Kaya gazı ve petrol, Türkiye dahil dünyanın çeşitli yerlerinde bulunuyor ve gelecek dönemlerde başka ülkelerde de yaygınlaşacaktır. ABD’deki enerji rönesansı ve son yıllarda kaya gazı ile petrolde baş döndürücü bir hızla yaşanan üretim artışı ülkeyi bu yıl artık net ihracatçı konumuna getirme noktasında.

ABD dışında da birçok ülkede kaya gazı ve petrolü rezervi var. Çin’deki kaya gazı rezerv miktarı ABD’nin rezervlerinin yaklaşık iki katı. Arjantin ve Cezayir’deki potansiyel de ABD’dekinden daha yüksek. Türkiye’de de özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kayda değer miktarda kaya gazı rezervi var. Önümüzdeki yıllarda dünya genelinde gaz yakıtlı teknolojilerin yaygınlaştığı bir dönem olacağını düşünüyorum.

Bununla birlikte küresel ısınmanın önlenmesine yönelik olarak sera gazı emisyonlarının düşürülmesi hedefiyle yenilenebilir enerji teknolojileri hızla gelişmekte. Dünya enerji sektöründe yenilenebilir enerji teknolojilerinin yaygınlaşmasına yönelik hedefler ve politikalar sonucunda bu yönde bir değişim olacağını söyleyebiliriz. Örneğin, Avrupa Birliği'nin 2020 hedefi; enerjisinin yüzde 20'sini, 2030 hedefi ise yüzde 27’sini yenilenebilir kaynaklardan elde etmek. Avustralya’nın elektrik enerjisinde yenilenebilir enerji kullanımı için 2020 hedefi yüzde 20’lik bir oran. Çin’de ise elektrik üretiminde bugün yüzde 10 düzeyinde olan yenilenebilir enerji payının 2030 yılına kadar ikiye katlanması hedefleniyor. ABD’de durum eyaletten eyalete değişiklik gösterirken yenilenebilir enerji konusunda en duyarlı eyaletlerden birisi olan Kaliforniya’da 2020 hedefi elektrik enerjisinin yüzde 33’ünü yenilenebilir enerjiden elde etmek. Özetle dünya genelinde yenilenebilir enerji teknolojilerine doğru bir gidiş var. Bununla birlikte diğer fosil yakıtlara göre daha temiz ve ucuz bir alternatif olarak doğal gazın özellikle de yeni kaya gazı teknolojileri ile birlikte yaygınlaşacağı bir döneme giriyoruz.

 “Dünya genelinde yenilenebilir enerji teknolojilerine doğru bir gidiş var.”

Enerji konusunda gördüğünüz küresel riskler nelerdir? Bu riskler konusunda hangi çalışmaları yapıyorsunuz, üyelerinize neler öneriyorsunuz? 

Düşük petrol ve gaz fiyatlarından dolayı bütçe gelirleri büyük oranda fosil yakıtların satışına bağlı Suudi Arabistan, Rusya, Nijerya, Venezuela gibi üretici ülkelerin ekonomileri zora girmiş durumda. Bu ülkeler ciddi bütçe açığı veriyor ve gelirleri düşüyor. Düşen gelir seviyesiyle birlikte bu ülkelerin alım gücü de düşüyor ve görece fakirleşiyorlar! Bu durum, küresel ekonomi için zincirleme reaksiyona yol açabilecek bir risk oluşturuyor.

Ülke bazındaki risklerin yanı sıra petrol ve gaz şirketleri de finansal olarak risk altında ve yatırımlar azalmakta. Biz, bütün bu riskleri konferanslarımızda tüm yönleriyle değerlendiriyoruz. Konferanslarımızda risklere ilişkin çalışmaların değerlendirilmesi oldukça kapsamlı, derinlemesine yapılıyor. Öyle ki, Küresel Risk Profesyonelleri Birliği (Global Association for Risk Professionals - GARP) bizim konferanslarımıza katılımı risk eğitimi olarak kabul ve teşvik ediyor, IAEE konferans katılımını GARP programları kapsamında eğitim kredisi olarak kabul ediyor.

“Düşük petrol fiyatları cari açığı olumlu etkiliyor”

Yılın geri kalanında petrol fiyatlarına ilişkin öngörüleriniz neler? Bunun küresel ekonomiler ve Türkiye ekonomisi için olası etkileri hakkında neler söylersiniz? 

Yılın geri kalanında kaynakları tehdit eden çok olumsuz jeopolitik gelişmeler olmadığı takdirde petrol fiyatlarının artık bu düşük seviyelerde dengelenmesini bekliyorum. Geçtiğimiz haftalarda doların değer kaybetmesiyle petrol fiyatlarında yukarı yönlü kıpırdanma görüldü, sonra ABD stoklarının tarihi zirve seviyesinde olduğu açıklanınca kıpırdanma harekete dönüşemedi. Rusya ve Suudi Arabistan’ın üretimi dondurma kararının da yaygınlaşmayacağı anlaşılınca kararın yarattığı kıpırdanma yerini dengeye bıraktı. Bundan sonra da kıpırdanmaların sınırlı kalacağını ve fiyatların bir dengeye oturmaya başladığını düşünüyorum.

Düşük petrol fiyatları Türkiye’nin dış ödemeler dengesine olumlu yansırken dış dengenin kırılganlığını ve risk algısını azaltmaya katkı sağlıyor, enflasyonu baskılıyor. Aynı zamanda fiyatların düşük kalması satın alma gücünü destekleyerek iç talebi artırıyor. Düşük petrol fiyatları ülkemizde cari açığı olumlu etkilerken doların düşük seyrini de destekliyor.

“Türkiye Avrupa’nın Enerji Terminali olabilir”

Türkiye’nin küresel enerji piyasasındaki yerini nasıl görüyorsunuz?  

Türkiye enerji konusunda son derece avantajlı bir coğrafi konumda. Türkiye bir taraftan kayda değer kaya gazı ve petrolü rezervleri, diğer taraftan yenilenebilir enerjide birçok Avrupa ülkesine kıyasla çok daha yüksek potansiyeli ile umut veren bir doğal zenginliğin de içerisinde bulunuyor. Bununla birlikte petrol ve gazda arz tarafı çok önemli geleneksel rezervlerle hemen yanı başımızda komşu ülkelerde iken talep tarafı öbür yanımızda yer alıyor. Dolayısıyla enerji terminali olmak için ideal konumdayız. Yani TANAP’ın yanı sıra Türk Akım projesi de hayata geçerse, İran gazını Avrupa’ya taşıyacak boru hattı projesi, Irak gazını Avrupa’ya taşıyacak boru hattı projesi, Katar gazını Avrupa’ya taşıyacak boru hattı projesi, Doğu Akdeniz gazını Avrupa’ya taşıyacak boru hattı projesinden bir veya birkaçı hayata geçerse Türkiye, Avrupa’nın Enerji Terminali olur. 

Bu enerji terminaline en uygun lokasyon Türkiye-Yunanistan sınırı olarak gözüküyor! Yurt dışı ziyaretlerimde yaptığım ikili görüşmelerde ve heyetler arası toplantılarda bu vizyonun Yunanlı yetkililer ve AB’li yetkililer tarafından desteklendiğini de gördüm. Ancak, tek başına TANAP projesi bu vizyonun hayata geçmesi için yeterli değil. Rusya, İran, Irak, Suriye gibi komşu ülkelerle ortak ekonomik çıkarlar kapsamında sorunlarımızın giderileceğini ve Türk Akım gibi rafa kaldırılmış projelerin tekrar canlandırılacağını ümit ediyorum.

Türkiye’nin temel enerji problemleri nelerdir, bunlar Türkiye’nin küresel rekabetçiliğini ve büyümesini nasıl etkiliyor? Bu problemlere yönelik olarak hangi tedbirler alınmalı? Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı nasıl çözülebilir? 

Dışa bağımlılık denince öncelikle Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelinden bahsetmek isterim çünkü birçok Avrupa ülkesine göre çok daha ekonomik bir yenilenebilir enerji potansiyelimiz var! Örneğin güneş enerjisinde Almanya ile karşılaştırma yapacak olursak, Türkiye’nin güneş enerjisinde gerek güneşlenme süresi gerekse radyasyon değeri bakımından potansiyeli en düşük bölgesi sizlerin de bildiği gibi Karadeniz…  Almanya’nın potansiyeli en yüksek bölgesi ise güneyde yer alan Bayern Eyaleti. Karadeniz’in güneş enerjisi potansiyeli Bayern’den daha yüksek. Bir başka ifadeyle, Karadeniz’de güneş enerjisi kullanmak Bayern’e kıyasla daha ekonomik. Yani Almanya’nın potansiyeli en yüksek bölgesinde yenilenebilir enerji kaynağının maliyeti Türkiye’nin potansiyeli en düşük bölgesine kıyasla daha pahalı! Oysa kurulu güce baktığınızda çok farklı bir tablo ile karşılaşıyorsunuz. Türkiye’de güneş enerjisi kurulu gücü 45 MegaWatt iken, bu rakam Almanya’da 38,000 MegaWatt. Yaklaşık 850 kat daha fazla kurulmuş Almanya’da. Hidroelektrikten rüzgara bizim tüm yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik üretimimizi topladığınızda Almanya’nın bir güneşi kadar etmiyor. 

Bunun dışında fosil yakıtlara baktığımızda Türkiye’de kayda değer miktarda kaya gazı ve petrolü olduğunu görüyoruz. Bizim IAEE olarak kurumsal üyelerimiz arasında yer alan Amerikan Bilgi İdaresi’nin (EIA) yaptırdığı 41 ülkeyi ve 137 sahayı kapsayan çalışmanın sonuçlarına göre özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde ciddi bir potansiyel söz konusu.

83,139 km2’lik havza dahilinde 10,463 km2’lik bir alanı kapsayan rezervuarlarda 2.9 trilyon metreküplük kaya gazı ve 87 milyar varil kaya petrolü bulunduğu hesaplanmış durumda. Teknik olarak değerlendirilebilir durumda olan rezerv potansiyeli ise 289 milyar metreküp gaz ve 4.5 milyar varil petrol olarak belirlenmiş. Güneydoğu Anadolu havzası Hatay’dan Hakkari’ye kadar uzanmakta olup Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak’ı da kapsamakta ve Dadaş formasyonu olarak adlandırılan rezervuar özellikle Diyarbakır çevresinde yoğunlaşmakta. Dadaş formasyonu yerin 2 ila 4 km altında yer almakta olup kalınlığı yaklaşık 300 metreyi buluyor. Bahsettiğim 289 milyar metreküplük rezerv içeriği metan olan standart kaya gazı bileşiminde. Bu rakamları telaffuz ederken temkinli olmak adına muhafazakar bir anlayışla konuşuyorum. Saha çalışmalarından elde edilecek sonuçlar daha yüksek miktarlarda üretim yapılabileceğini ortaya koyması muhtemel. Nitekim en azından benim hesaba katmadığım, etan ve butan gibi doğalgaz sıvıları içeren “ıslak gaz” rezervi de aynı Güneydoğu Anadolu havzasında değerlendirilebilir durumda 195 milyar metreküp olarak hesaplanıyor. Buna ilaveten Trakya bölgesinde de 34 milyar metreküp standart “kuru” kaya gazı ve 144 milyar metreküp “ıslak” gaz teknik olarak değerlendirilebilir durumda bulunuyor. Güneydoğu Anadolu’daki standart kaya gazı rezervleri üstüne ıslak gaz ve Trakya’daki rezervler de eklendiğinde Türkiye’nin 15 yıllık gaz tüketimini karşılayacak bir rezerv eder.

Kanaatimce yenilenebilir enerji teknolojileri ve kaya gazı teknolojisi Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını çözecek güçte. Bir de yerli kömür rezervlerimiz var tabii ama bunların hem kalitesi düşük hem de Türkiye’nin sera gazı emisyonlarını çok artırıyor. Elektrik Enerjisi Arz Güvenliği Strateji Belgesi’nde bilinen tüm yerli kömür kaynaklarının 2023 yılına kadar elektrik üretimi amacıyla kullanılması hedeflenmiş durumda. Bunun çok iddialı bir hedef olduğunu ve Türkiye’yi Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi müzakereleri kapsamında zora sokacağını, dışa bağımlılığı azaltma stratejimizin bunun yerine yenilenebilir enerji, kaya gazı ve kaya petrolü stratejisi üzerine kurulması gerektiğine inanıyorum!

Hidroelektrikten rüzgara bizim tüm yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik üretimimizi topladığınızda Almanya’nın bir güneşi kadar etmiyor. 

“Bürokratik süreçler kolaylaştırılmalı”

İklim değişikliğiyle mücadele için yenilenebilir enerjilere ve sıfır karbon emisyonlu teknolojiler enerji konusunda atılması gereken adımlar sizce neler?  

Altyapı yetersizliklerinin, finansmanda ve uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi, bürokratik süreçlerin kolaylaştırılması gerekiyor. Bireysel uygulamalar örneğini verecek olursak 1 MegaWatt’dan az kurulu güç için lisans alınmasına gerek yok. Lisansa gerek yok ama örneğin çatınıza elektrik üretimi amaçlı bir güneş paneli koymaya kalktığınızda sizi bıktırıp usandıracak bir bürokratik süreçle karşılaşıyorsunuz.

Projenin ilgili belediyede imara işletilmesi gerekiyor ve bu noktada çatıya ilave bir kat çıkıyormuş gibi bürokrasi ortaya çıkabiliyor. Bilindiği üzere 2 MegaWatt kurulu güce kadar elektrik sistemleri zaten ÇED’den muaf. Siz bu paneli çatınıza yerleştirecek olmanıza rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ÇED’e tabi değildir yazısı alınması gerekiyor.

Bir başka engel bağlanılacak trafo merkezinin kapasitesi olabilir çünkü bağlanılabilir kapasite trafo gücü ile doğru orantılı. TEİAŞ tarafından bu yıl Mart ayında yapılan açıklamada Türkiye genelinde lisanssız elektrik üretimi kapsamında Güneş Enerjisi ve Rüzgar Enerjisi santralleri için toplam tahsis edilebilir maksimum kapasite 8643 MW olarak belirlenirken 7737 MW kapasitenin tahsis edilmiş olduğu bildirildi. Dolayısıyla kapasitenin yüzde 90’ı tahsis edilmiş durumda. Oysa lisanssız küçük çaplı üretimi çok önemli görüyorum ve dünya genelinde özellikle gelişmiş ülkelerde hızla yaygınlaşacağı düşüncesindeyim. Türkiye’de de buna imkan sağlayacak kapasite artırımına ilişkin şebekeye ve iletim hatlarına yapılması gereken yatırım tutarı ortaya konmalı ve astarı yüzünden pahalıya geliyorsa o zaman da bu durum açıkça ilan edildikten sonra nelerin yapılabileceği tartışılmalı, ona göre de yol haritası çizilmeli.

 “Prize takılan araçların yaygınlaşmasını bekliyorum”

Geleceğin enerji kaynakları, enerji teknolojileri ve enerji tüketimine ilişkin öngörüleriniz neler?   

Yaklaşık 30 yıl önce Rusya ile yapılan anlaşma sonrası Türkiye’de hızla yaygınlaşmaya başlayan doğalgaz kullanımı bugün elektrik üretiminin yanı sıra konut ve sanayi sektörlerinde ısı ve buhar üretiminde en çok kullanılan birincil enerji kaynağı konumuna erişmişti. Görece temiz, ucuz ve esnek bir yakıt olarak avantaj sağlayan doğalgazın yaygınlaşması sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde görülerek yıldızı parlayan bir enerji kaynağı olarak çağımıza damgasını vurdu.

Talep tarafındaki bu gelişme arz tarafında yeni kaynakların ortaya çıkması, ABD’de kaya gazı üretim teknolojisinin gelişerek maliyetleri aşağı çekmesi temelinde üretim artışıyla karşılık buldu. Kaya gazı teknolojisindeki gelişimle birlikte dünya bir taraftan gaz çağına giriyor, diğer taraftan yenilenebilir enerji teknolojileri hızla gelişiyor. ‘Smart Grid’ dediğimiz akıllı dağıtım altyapısının gelişmesi, yani ICT teknolojilerinin de kullanılması sayesinde elektrikte bireysel bazlı ve düşük kapasiteli lisanssız üretimin yaygınlaşacağını düşünüyorum. Gelişmiş ülkelerde gördüğüm, içinde bulunduğum çalışmalar benim enerji vizyonumu bu şekilde alışagelmiş olandan farklı bir çizgiye oturtuyor.

Otomotiv sektöründe elektrikli araçlar, hidrojen araçlar gibi yeni nesil yakıt çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce geleceğin otomobillerinde kullanılacak yakıt ne olacak?

Yaptığımız modelleme çalışmalarında hidrojenin küçük araçlarda değil ama otobüs, kamyon gibi büyük araçlarda bundan 10 yıl sonra ekonomik olarak kullanılmaya başlandığını gördük. Tek başına elektrikli araçların yaygınlaşmasının ise akülerde kapasite ve doldurma ile ilgili teknolojik gelişimlere bağlı olduğunu düşünüyorum. Dolum işlemi hızlı bir şekilde ekonomik olarak yapılabildiği takdirde elektrikli araçların önü açılır.

Yurt dışında üstünde çalışılan bir konu da ‘smart road’ kavramı, yani özel bir şerit dahilinde yol üzerinde seyahat esnasında elektromanyetik şarj yapılması. Bunlar daha uzun vadeli gelecekte yaygınlaşabilir teknolojik seçenekler. Kısa ve orta vadede ise daha gerçekçi gördüğüm ‘PHEV’ olarak bilinen hibrit, yani hem içten yanmalı hem de elektrik motoru bulunan ve prize takılan araçların yaygınlaşması. Bu araçların şehir içinde elektrik motoru ile kullanılması sayesinde, eğer elektrik üretiminde karbon yoğunluğu düşükse, otomotiv sektörünün karbon emisyonunda azalma olacaktır. Araçlar hibrit olduğundan sürücü ucuz olan seçeneği kullanmayı tercih edecektir. PHEV teknolojisinin amacına ulaşması ancak elektrik enerjisinin ucuz ve temiz üretilmesi mümkündür.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next