İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan
“Önceliğimiz, rekabet gücü daha yüksek bir Türk sanayi”
Sanayi ekonominin en önemli sektörü, büyüme ve kalkınmanın motor gücü... İhracatın yüzde 95’inden fazlasını gerçekleştiren sanayi sektörü, 2014’te Türkiye’de üretilen toplam katma değerin yüzde 24’ünü yarattı. 17 bini aşan üyesiyle Türkiye’nin en büyük sanayi odası İstanbul Sanayi Odası’nın Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “Sanayinin en temel sorunu düşük-orta düzey teknoloji ağırlıklı bir yapıya sahip olması. İleri teknoloji odaklı bir dönüşüme ve verimlilik temelli rekabet gücü artışına ihtiyaç var. Yüksek teknolojiye dayalı sektörlerde ülkemizi; üretim, inovasyon ve ihracat üssü haline dönüştürmek için bir seferberlik ruhuyla hepimize büyük görevler düşmektedir” diyor.
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) görev ve sorumlulukları hakkında bilgi verebilir misiniz?
Kurulduğu günden bu yana üyelerinin ülke ekonomisine katkılarından aldığı güçle faaliyetlerini sürdüren İstanbul Sanayi Odası, 17 bini aşan üyesiyle Türkiye’nin en büyük sanayi odası olup, Türk sanayisinin de en güçlü temsilcilerinden biridir. Türk özel sektörünün ulusal ve uluslararası alanda en önemli temsilcilerinden biri olan İstanbul Sanayi Odası, değişen dünya koşullarında kurumsal varlığını ve özel sektörü temsil iddiasını devam ettirebilmek ve üyelerinin rekabet gücünü arttırabilmek için organizasyon ve faaliyetlerini, ortaya çıkabilecek ihtiyaçlara cevap verebilecek dinamik ve proaktif bir yapıya kavuşturmayı amaçlamaktadır.
İstanbul Sanayi Odası, iç ve dış paydaşları ile ulusal ve uluslararası kıyaslamalar yaparak araştırmalar ışığında, bilgi, politika ve sistemler oluşturmaktadır. Sanayi şirketlerine yüksek değer katan yenilikçi hizmetler sunarak, sanayimizin sürdürülebilir gelişmesini desteklemek; sanayici imajını yücelterek, karar vericilere mevzuat oluşumu ve uygulamalarında katkıda bulunarak sanayi altyapısı ve iklimini pozitif yönlendirmektedir. İSO ayrıca sanayi iklimini yönlendiren etkili bir paydaş olarak, sanayi şirketlerimizin sürdürülebilir rekabet gücü ve yetkinliklerini artırarak Türk sanayini dünya ölçeğinde geliştiren bir kuruluştur.
“Beklentimiz, geniş bir yapısal reform paketinin uygulamaya geçirilmesi”
İSO Başkanı olarak Türkiye ekonomisinin genel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
2015 yılsonu ve 2016 için beklentileriniz nelerdir?
İçinden geçtiğimiz dönemde Türkiye ekonomisinin yönünü belirleyen üç temel unsurdan söz etmek mümkündür. Birincisi; ekonomik büyüme ivmemizin yavaşlama riski. İkincisi; cari açıkta enerji ve emtia fiyatlarından kaynaklanan düşüşe rağmen, TL’deki değer kaybı ve halen hedefin üzerinde seyreden enflasyon. Üçüncüsü; 7 Haziran seçimleri sonrası oluşan parlamento tablosunda bir koalisyon hükümetinin kurulamaması, 1 Kasım’da yapılacak erken seçimler, artan terör olayları ve devam eden jeopolitik tansiyondur.
Küresel piyasalarda emtia ve petrol fiyatlarındaki düşüş, faizlerin hâlâ çok yüksek olmaması, Türkiye’ye kendisini dünyadan pozitif bir şekilde ayrıştırması için çok değerli bir fırsat penceresi sunmakla beraber, yaşamakta olduğumuz belirsizlikler bu imkânın kullanılmasına maalesef engel oluyor.
Büyüme tarafı, ilk çeyrekte yüzde 2,5’luk büyümenin ardından ikinci çeyrek milli gelir verileri ise ekonomimizin ilk çeyreğe göre daha olumlu bir performansla yüzde 3,8 oranında büyüme kaydettiğini bize göstermiştir. Böylece ekonomimiz 2015’in ilk 6 ayında 3,1 oranında bir yıllık büyüme sergilemiştir. Sanayi sektörümüz, ilk çeyrekteki yüzde 1,1’lik zayıf performansın ardından ikinci çeyrekte yüzde 4,6 ile çok daha hızlı büyümüştür. Böylece sanayi sektörümüzün yıllık büyüme oranına katkısının ilk çeyrekte yalnızca 0,3 puanken ikinci çeyrekte 1,3’e yükseldiğine özellikle vurgu yapmak istiyorum. İkinci çeyrek verilerine baktığımızda, büyümenin iç talep odaklı ve dengesiz bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz.
Türkiye’nin önümüzdeki döneme yeni uzun vadeli bir ekonomi hikâyesi ile girmesi son derece önemli hale gelmiş durumda. Başta geçtiğimiz aylarda açıklanan “Öncelikli Yapısal Dönüşüm Programları” olmak üzere geniş bir yapısal reform paketinin uygulamaya geçirilmesi, sanayicilerimizin ve özel sektörümüzün en önemli beklentilerinden biri olmayı sürdürmektedir.
“Türk özel sektörünün ulusal ve uluslararası alanda en önemli temsilcilerinden biri olan İstanbul Sanayi Odası, değişen dünya koşullarında kurumsal varlığını ve özel sektörü temsil iddiasını devam ettirebilmek ve üyelerinin rekabet gücünü arttırabilmek için organizasyon ve faaliyetlerini, ortaya çıkabilecek ihtiyaçlara cevap verebilecek dinamik ve proaktif bir yapıya kavuşturmayı amaçlamaktadır.”
“Teknolojik altyapısı güçlü, yeni nesil sanayiye ve sanayicilere ihtiyaç var”
Sanayimiz Türkiye ekonomisinde nasıl bir değere sahip? Türkiye ekonomisine nasıl bir katma değer sağlıyor? Sizce Türkiye sanayisinin önündeki en büyük engel nedir? Türkiye’nin bu alanda öncelikle çözmesi gereken konular nelerdir?
Ekonomimizin en önemli sektörü sanayidir ve bunun böyle olması adına elimizden gelen her türlü çabayı göstermeliyiz. İşte, bu noktada çok önemli bir işbirliğine ihtiyacımız var: Reel sektörü temsil eden bizler ile bankacılık kesimi aynı gemide olduğunu unutmayarak bu zorlu süreci el birliğiyle yönetme başarısını göstermelidir. Bu başarıyı göstermek zorundayız. Zira reel sektörün borç ödemede yaşayacağı zorluklar bankacılık sistemini de doğrudan etkileyecektir. Bu sektör artık teknolojik altyapısı güçlü, yeni nesil sanayiye ve sanayicilere ihtiyaç duymaktadır. Ancak bu yolla sanayi sonrası toplum aşamasına ulaşmış ülkelerle rekabet edebiliriz. Sanayimizin inovasyon yetkinliğinin artırılması, üretilen bilgiyi ekonomik değere dönüştüren bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Yüksek teknolojiye dayalı sektörlerde ülkemizi; üretim, inovasyon ve ihracat üssü haline dönüştürmek için bir seferberlik ruhuyla hepimize büyük görevler düşmektedir. Bu büyük görevimizi vurgularken, başarıya ulaşacağımızdan asla şüphe etmediğimi özellikle belirtmek istiyorum.
Sanayimizin ülke ekonomisine katkısı konusuna baktığımızda, sanayi sektörü, büyümenin ve kalkınmanın motor gücüdür. Sanayi üretim endeksindeki artışla Türkiye ekonomisinin büyümesi arasında çok kuvvetli bir karşılıklı bağlantı var. İhracatın yüzde 95’inden fazlasını sanayi sektörü gerçekleştiriyor. 2014 yılında Türkiye’de üretilen toplam katma değerin yüzde 24’ünü sanayi yarattı. Ancak hizmet sektörüne kıyasla yavaş büyüdüğü için ekonomideki payı azalma eğiliminde. Türkiye sanayileşme sürecinde yeterli yolu kat etmeden hizmet sektörü ağırlıklı bir ekonomi haline gelmeye başladı. Sanayinin en temel sorunu düşük-orta düzey teknoloji ağırlıklı bir yapıya sahip olması. İleri teknoloji odaklı bir dönüşüme ve verimlilik temelli rekabet gücü artışına ihtiyaç var.
“Ekonomimizin en önemli sektörü sanayidir ve bunun böyle olması adına elimizden gelen her türlü çabayı göstermeliyiz. İşte, bu noktada çok önemli bir işbirliğine ihtiyacımız var: Reel sektörü temsil eden bizler ile bankacılık kesimi aynı gemide olduğunu unutmayarak bu zorlu süreci el birliğiyle yönetme başarısını göstermelidir. Bu başarıyı göstermek zorundayız.”
İSO, gerçekleştirdiği projeler ve eğitimlerle önemli bir katma değer yaratıyor. Kısa ve orta vadede gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeler, etkinlikler nelerdir? Özel sektör ve sektör dernekleriyle nasıl bir işbirliği içindesiniz?
Gelecek odaklı bakış açısına sahip olan İSO, amaç ve hedeflerini uzun süredir sistematik olarak belirlemekte ve “Çalışma Programları”na yansıtmaktadır. İstanbul Sanayi Odası önceliğini, rekabet gücü daha yüksek bir Türk sanayine ulaşmak olarak benimsemiştir.
Bu doğrultuda, detaylı olarak gerçekleştirdiğimiz eğitim-ihtiyaç analizleri ile sanayi firmalarımızın AR-GE, inovasyon ve rekabet gücünü geliştirecek, onların proje geliştirme kapasitelerini artıracak düzenli eğitim ve seminerler vermekteyiz. Bu kapsamda gerçekleştirdiğimiz eğitimler arasında Proje Yönetimi Prensipleri ve Standartları, Kurumsal Verimlilik ve Stratejik Planlama, Teknoloji ve İnovasyon Yönetimi Eğitimleri bulunmaktadır. Ayrıca ücretsiz olarak güncel konularda, geniş yelpazede birçok seminer düzenlemekteyiz.
Odamızın hedeflerinden birisi de üniversite ve sanayi arasında etkin ve nitelikli, gerçekçi ve sonuca ulaşabilen işbirlikleri oluşturmak ve sınırlı kaynakların rasyonel bir şekilde kullanılması için kuvvetli bir koordinatör olmaktır. İstanbul Sanayi Odası, üniversite-sanayi işbirliği çalışmaları kapsamında İstanbul’da faaliyet gösteren köklü üniversitelerle bir işbirliği platformu oluşturduk.
Platform ile Teknoloji Transfer Ofisleri, sanayi firmaları ve ilgili tüm kurum-kuruluşlar arasında işbirliği-güç birliği oluşturmayı hedefliyoruz.
İstanbul Sanayi Odası olarak, sürekli proje geliştirmeye de büyük önem veriyoruz. Bu kapsamda 2015 yılı içerisinde İstanbul Kalkınma Ajansı destekli İstanbul Enerji Verimliliği Merkezi, İstanbul Sanayi İnovasyon Endeksi projelerini başarı ile tamamladık. Ayrıca, Havacılık Sektörü Yenilikçi İş Birliği Platformu projesinde de İştirakçi statüsünde destek veriyoruz.
Öte yandan İstanbul Sanayi Odası, dünya genelinde ekonomik büyümenin en hızlı ve güvenilir öncü göstergesi olan İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) verilerini açıklıyor. Dünyanın 30’u aşkın ülkesinde PMI verilerini açıklayan Markit Financial Information Services ile Türkiye’de işbirliği yapan İSO, 1 Eylül 2015 tarihinden itibaren bu verileri, aylık periyodlarda İstanbul Sanayi Odası, Türkiye PMI İmalat Sanayi Raporu adı ile açıklıyor.
“Sanayisiz bir büyüme sürdürülebilir değil”
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2014 yılı araştırması sonuçları da açıklandı. Sonuçları okuyucularımız için değerlendirir misiniz? Otomotiv sanayinin 500 kuruluş içerisindeki konumu nedir?
Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2014 raporumuzun sonuçlarına baktığımızda en önemli üç başlığı şöyle sıralayabiliriz: Sanayi şirketlerimizin artık teknoloji ve katma değere daha çok yönelmeleri gerektiği, finansman yönetiminin, en az üretim kadar önem kazandığı ve en önemlisi de sanayisiz bir büyümenin sürdürülemeyeceği. Bu araştırma ile bir kez daha görüyoruz ki sanayimiz, bugünümüz ve geleceğimiz için hak ettiği noktaya yaklaşamıyor, hatta uzaklaşıyor.
500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun bazı temel verilerinin analizine bakarsak, 2014 yılında şirketlerin toplam satışları 2013’e göre yüzde 3,9’luk bir artışla 473 milyar liraya çıktı. Yalnız bu artışın 8,2’lik 2014 yılı enflasyonunun altına kalması düşündürücüdür. Faaliyet kârlarına baktığımızda 500 büyük şirketin 2013’e göre performansının biraz düştüğünü görüyoruz. 2013 yılında faaliyet kârını yüzde 8’e çıkaran 500 büyük sanayi şirketlerimizin, 2014 yılındaki faaliyet kâr oranı yüzde 6,4’e geriledi. Yani 2013 yılında 36 milyar lira faaliyet kârı elde eden şirketlerimizin bu kârı 2014 yılında 30 milyar liraya düştü. Geçen yıl, sanayi şirketlerimiz neredeyse esas faaliyetlerinden elde ettikleri kârlarının yarısı ile finansman giderlerini karşıladıklarının altını çizmiştik. Ne yazık ki bu yıl da aynı durum ile karşı karşıyayız. Sanayinin asıl temel faaliyet alanı olan esas faaliyet kârlarına baktığımızda, 500 büyük şirketin performansının ciddi oranda gerilediği görülüyor. 2013 yılında faaliyet kârları 36.5 milyar lirayı bulan 500 Büyük Sanayi Kuruluşu, bunun yarısından çoğunu, 19 milyar lirasını finansman gideri olarak kaybetmişti. Bu yılda da 500 büyük şirketlerimiz, 30 milyar lira olan esas faaliyet gelirlerinin yine yarısından fazlasını, 16 milyar lirasını finansman gideri olarak kaybetmiş görünüyor.
Otomotiv sanayinin 500 kuruluş içerisindeki konumuna değinecek olursak, 2014 yılında 500 Büyük Sanayi Kuruluşu içerisinde “motorlu kara taşıtları” sektöründe faaliyet gösteren 39 firma yer alıyor (yan sanayi dahil). Bu sayı bir önceki yıl açıkladığımız 2013 listesinde 35’ti. 2014 yılı İSO 500 listesinde yer alan ilk 3 kuruluşun 2’si, ilk 10 firmanın 3’ü otomotiv sektöründe yer almaktadır. İSO 500’deki 39 otomotiv firmasından 12’sinin İSO’ya üyeliği mevcuttur. Yine aynı 39 firmanın 22’si yabancı sermayelidir. Bunlardan 17’si yüzde 50 veya üzerinde yabancı sermaye payına sahiptir. İSO 500’de yer alan 39 otomotiv sektörü firması, İSO 500’ün yaptığı toplam üretimden satışların yüzde 13,3’ünü gerçekleştirmiştir. Brüt katma değerin ise yüzde 7,5’ini üretmiştir. Bu anlamda Türkiye sanayi sektörünün genelinde olduğu gibi İSO 500’de de otomotiv sektörünün oldukça önemli bir ağırlığı olduğunu söyleyebiliriz.
“En yüksek ihracat yapan 5 sanayi firmasından 3’ü otomotiv firması”
İSO için otomotiv sektörü nasıl bir öneme sahip? Sizce otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisindeki yeri nedir?
Otomotiv sektörü, tüm sanayileşmiş ülkelerde sanayileşmenin sürükleyici öğelerinden birisidir, bu anlamıyla “lokomotif sektör” olarak kabul edilir. Sektörün 1960’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin sanayileşme sürecinde de önemli bir rolü var. Geriye dönük bağ etkisiyle başta demir-çelik, petrokimya, lastik, tekstil, cam, elektrik-elektronik, makine imalatı gibi çok sayıda sektör için talep yaratıyor. Savunma, tarım, turizm, ulaştırma, altyapı, inşaat gibi sektörler için de girdi sağlıyor. Pazarlama ve bayi ağları, servis ve yedek parça hizmetleri, finans ve sigorta faaliyetleri, akaryakıt dağıtımı gibi hizmet sektörlerinin büyümesinde önemli role sahip. İhracata dayalı büyümenin, Türkiye’nin dışa açılma sürecinin en önemli unsurlarından biri, özellikle Gümrük Birliği’yle birlikte sektörün AB pazarı ciddi büyüme gösteriyor. Özellikle hafif ticari araçlarda Türkiye önemli bir üretim üssü oldu denebilir.
Ülkemizde yüksek teknolojiyi en üst düzeyde kullanan ve bir anlamda sanayimize ve sanayicimize bu konuda ilham da veren motorlu kara taşıtları sanayi Türkiye’nin toplam katma değerinin yüzde 8’ini yaratıyor (Sanayi ve Hizmet İstatistikleri 2013 verisi). Yan sanayi ile birlikte yaklaşık 170 bin kişiye doğrudan istihdam sağlıyor. Toplam ihracattan aldığı yaklaşık yüzde 12’lik payla (2014 verisi) Türkiye’nin en önemli ihracat kalemini oluşturuyor. İSO 500 verilerine göre en yüksek ihracat yapan 5 sanayi firmasından 3’ü otomotiv sektörü firması (Ford, Oyak-Renault, Tofaş). Diğer yandan sektörde halen yüksek bir ham madde ve ara mal ithalatı bağımlılığı var. Dünyadaki ve yurt içindeki ekonomik gelişmelerden yoğun biçimde etkileniyor. Özellikle toplumdaki genel tüketim ve tasarruf eğilimlerini etkileyen reel ücretler, işsizlik, enflasyon, faiz oranları, döviz kuru gibi etmenler otomotiv sektörünün performansını da etkiliyor. İstanbul Sanayi Odası’nın Otomotiv Ana ve Yan Sanayi sektöründe faaliyet gösteren 212 üyesi var.