Bahadır Bektaş
Yerli otomobilde doğru formül
Türkiye yeni bir yerli otomobil macerasına girişmek üzere; yani en azından öyle olduğu söyleniyor.
Bir süredir otomotivin gündeminde yer alan yerli otomobil üretimi konusunda, babayiğit arayışıyla kısa bir süre önce başlayan sürecin, Ağustos ayında ortaya çıkacağı açıklanan prototip aşamasına kadar geldiğiyle ilgili açıklamalar yapılıyor. Açıkçası ben bu işin bu kadar basit olamayacağını düşünüyorum. Avrupalı, Japon, Koreli veya Amerikalı olsun, köklü geçmişe sahip otomobil markaları bile yeni bir modelin geliştirilmesi için yıllar harcıyor, prototip aşamasına bile uzun ve yoğun çalışmalar sonunda geliyor. Bu yüzden, bir yıldan kısa bir sürede yerli otomobil prototipinin ortaya çıkabilecek olması bana pek inandırıcı gelmiyor doğrusu. Tabii ki önümüzdeki aylarda bir prototiple karşılaşabiliriz, ancak bence o da muhtemelen üretime çok uzak bir çalışma olacaktır.
Peki, yerli otomobilin başarılı olması mümkün mü? Hem evet, hem de hayır. Eğer satış adetleri yüksek bir otomobil olması hedefleniyorsa, bence başarı ihtimali çok zayıf. Bu sadece bize özgü bir durum değil, dünyanın neresinde olursa olsun yeni bir marka ortaya çıkarıp, onu günümüzün yüz yıllık markalarıyla rekabet edebilecek seviyeye getirmek neredeyse imkansız. Geçtiğimiz ay bir araya geldiğim otomotiv sektöründen bir firma sahibinin de söylediği gibi; “yerli otomobil üretilir üretilmesine, ama pazarlanamaz”. Diğer yandan yerli otomobilde treni kaçırdığımızı da düşünüyorum. Devrim arabalarını doğmadan tarihe gömmüş, Anadol’u ise günümüze getirememiş bir ülke olmasaydık, bugün zaten yerli bir markamız olabilirdi.
Peki yeni yaratılacak bir yerli otomobil nasıl başarılı olabilir? Aslında cevap çok basit: Yüksek adetler hedeflemeden, özel bir otomobil yaratarak! Dünya üzerinde bunun çok örneği var. Pagani ve Koenigsegg bu markalara çok iyi birer örnek. Belki satış adetleri sınırlı, ancak bu iki hiper otomobil markasını, bugün tüm dünya tanıyor, otomobil tutkunları büyük bir heyecanla onları takip ediyor. Ayrıca İngiltere’deki küçük girişimcilerin, sadece küçük bir depo büyüklüğündeki garajlarında yarattıkları otomobiller de cabası. İşte bence Türkiye’nin yapması gereken de bu. Binlerce satılacak küçük motorlu, ekonomik otomobiller yerine, bir süperspor üretmeye çalışmak. Hatta bu işin babayiğitlere de ihtiyacı yok; bu ülkede spor otomobil üretimine gönül vermiş Ekber Onuk gibi insanlar var. Dünya devlerinden alınacak güçlü bir motor, birkaç yıllık bir süre, yeterli bütçe ve maddi manevi destekle ortaya çıkarabilecekleri otomobillerin, dünya fuarlarında çok daha fazla ses getireceğinden şüpheniz olmasın.
Çok gerilere gitmeye gerek yok, önümüzde Dubai bazlı çalışan, Lübnan kökenli bir marka olan W Motors’un ortaya çıkardığı Lykan HyperSport gibi bir örnek var, değil mi? Neden bizim de tüm dünyanın konuştuğu bir hiper otomobilimiz olmasın ki? Emin olun böyle bir otomobilin pazarlanması da, yüksek satış adetleri hedeflenen ekonomik bir otomobilden daha kolay olacaktır; birkaç fuara ve festivale katılması, gişesi garanti bir sinema filminde boy göstermesi ve dünyanın önde gelen otomobil yayınları tarafından test edilmesi yeterli. Alın size dünyanın takip ettiği, Google’da en çok arananlar arasına girmeyi başaran bir otomobil. Bence yerli otomobilin başarılı olmasındaki formül budur.
* Evo Genel Yayın Yönetmeni