SKD Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Bayman
Dünyanın yeni iş modeli sürdürülebilirlik
2004’te kurulan İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği, 15 farklı sektörden 47 üyesiyle faaliyet gösteriyor. Dernek sürdürülebilirlik yaklaşımını iş dünyasında yaygınlaştırmak için Borsa İstanbul (BİST) Sürdürülebilirlik Endeksi, Binalarda Enerji Verimliliği, Sürdürülebilir Finans Forumu, İnovatif Sürdürülebilirlik Uygulamaları Yarışması ve Taşıtlarda Enerji Verimliliği gibi ekonomik, sosyal ve çevresel alanda pek çok çalışma gerçekleştiriyor. SKD Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Bayman projeleri, dünyada ve Türkiye’de sürdürülebilirlik gündemi hakkında bilgi verdi, otomotivdeki sürdürülebilirlik uygulamalarını değerlendirdi. Bayman, “Sürdürülebilirlik tüm dünyada ana akım iş modeli olma yolunda ilerliyor” diyor.
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) hakkında bilgi verebilir misiniz? Amaçları ve faaliyetleri nelerdir?
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD), sürdürülebilir kalkınma yaklaşımıyla ilgili farkındalık yaratılması, bu yaklaşımın benimsenmesi ve yaşama geçirilmesi amacıyla 2004’te kuruldu. 15 farklı sektörün temsil edildiği derneğimizin 47 kurumsal üyesi var. Üyelerimiz Türkiye’nin GSMH’sinin 3’te 1’ini yaratırken, 350 bin kişiye de istihdam sağlıyor.
Sürdürülebilirlik kavramını iş dünyasında yaygınlaştırmaya odaklanarak kamu, STK, üniversite ve özel sektör arasında güçlü bir sürdürülebilirlik platformu oluşturuyoruz. Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımıyla Türkiye’de politika gelişimine katkıda bulunmayı ve Türkiye iş dünyasının rekabetçiliğini sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı rehberliğinde artırmayı amaçlıyoruz. Türkiye’nin 2023 kalkınma hedeflerine paralel olarak ekonomik, sosyal ve çevresel konularda faaliyet gösteriyoruz. Sürdürülebilirliğin özel sektör tarafında iş süreçlerine yerleştirilmesi ve bu alanda kapasite geliştirilmesi için çalışıyoruz.
Projelerimizi ve faaliyetlerimizi çalışma gruplarımız aracılığıyla sürdürüyoruz. 4 başlık altında 12 çalışma grubumuz bulunuyor: Çevresel Sermaye alanında Enerji (Binalarda Enerji Verimliliği, Taşıtlarda Enerji Verimliliği, Sanayide Enerji Verimliliği), Su, İklim Dostu Tarım; Sosyal Sermaye alanında İş Sağlığı ve Güvenliği
ile Yetenek Yönetimi ve İstihdam; Finansal Sermaye alanında Sürdürülebilir Finans ve son olarak Kapasite Geliştirme alanında İnovasyon, Sürdürülebilir Tüketim, Ekoetiket, Döngüsel Ekonomi ve Sürdürülebilirlik Raporlaması.
- SKD’nin sürdürülebilirlik anlamında Türkiye’de tamamladığı önemli projeler ve elde edilen sonuçlar hakkında bilgi
verebilir misiniz?
10 yılı aşkın süredir sürdürülebilirliği iş dünyasında yaygınlaştırmaya çalışıyor, bu konu ile ilgili örneklerin, iyi uygulamaların artmasını teşvik ediyoruz. Sürdürülebilir kalkınma konusuna ilişkin politikaların oluşturulmasına katkı sağlarken, sürdürülebilir kalkınma konusunda altyapı ve araçların geliştirilmesi için de çalışmalar yapıyoruz. İş dünyası, kamu, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, yerel idareler ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde çalışıyoruz.
• BİST Sürdürülebilirlik Endeksi. Borsa İstanbul işbirliğiyle başlattığımız “BİST Sürdürülebilirlik Endeksi” çalışması
2014 sonunda kamuoyuna açıklandı. BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’nin amacı, Borsa İstanbul’da işlem gören ve kurumsal sürdürülebilirlik performansları üst seviyede olan şirketlerin
yer alacağı bir endeks oluşturulması, Türkiye’de ve özellikle Borsa İstanbul şirketleri arasında sürdürülebilirlik konusundaki anlayış, bilgi ve uygulamaların artması. SKD olarak endeksi Türk şirketlerinin sürdürülebilirlik çalışmalarını geliştirerek rekabetçi pozisyonlarını güçlendirdikleri bir kılavuz olarak görüyoruz. Endekste yer alan 30 şirketten 15’i SKD üyelerinden oluşuyor.
• Rio+20 Zirvesi. Kalkınma Bakanlığı koordinasyonunda gerçekleştirilen “Türkiye’nin 2012 BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’na (Rio+20, 20-22 Haziran 2012) Hazırlıklarının Desteklenmesi Projesi” çerçevesinde Rio+20 Zirvesi’nde ülkemizi temsil etmek üzere Türkiye’nin Sürdürülebilir Kalkınma alanındaki “en iyi uygulamalarının” seçim sürecini BM Kalkınma
Programı ile birlikte yöneterek Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma sürecine katkıda bulunduk.
• Binalarda Enerji Verimliliği. Dünyadaki enerji tüketiminde yüzde 40 payı olan binalarda enerji kullanımına dikkat çekmek ve iş dünyası başta olmak üzere tüm operasyonel bina sahiplerinin bu konudaki çalışmalarını artırmak amacıyla yürütülen Binalarda Enerji Verimliliği (BEV) çalışmaları iki buçuk yılı tamamladı. 2013 Ocak ayında imzaya açılan BEV Bildirgesi’ne imza atan kurumların sayısı 30’a ulaştı.
• “Türkiye’de Suyun Durumu ve Su Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar” başlıklı raporumuz 2014 başında yayımlandı. Doğa Koruma Merkezi (DKM), Yaşama Dair Vakıf (YADA) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) işbirliğiyle hazırlanan bu rapor Türkiye’de suyun yönetimi konusuna ışık tutuyor.
• Sürdürülebilir finans konusunu iş dünyasının gündeminde tutmak ve bu konuda farkındalığı artırmak amacıyla, Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi (UNEP FI) ve Global Compact Türkiye işbirliğiyle Türkiye’den ve yurt dışından uzmanlarla 2013’ten bu yana her yıl “Sürdürülebilir Finans Forumu” düzenliyoruz.
• 2013’te inovatif uygulamalarla sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunan iyi uygulamaları ödüllendirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla “İnovatif Sürdürülebilirlik Uygulamaları Yarışması”nı düzenledik. 2015’te yarışmayı ikinci kez düzenliyoruz. Ayrıca KOBİ’lere yönelik İnovatif Sürdürülebilirlik Eğitimleri veriyoruz.
• Taşıtlarda Enerji Verimliliği ve Sanayide Enerji Verimliliği
konularında da çalışmalarımıza 2015’te devam ediyoruz. Çalışmalarını Marmara Üniversitesi’nden değerli hocalarımızla yürüttüğümüz “Taşıtlarda Enerji Verimliliği” kılavuzu Ağustos ayında yayınlanacak. Bu kılavuz, kara taşıtlarında enerji verimliliği sağlamak amacıyla, yakıt tüketimlerinin azaltılması hedefi doğrultusunda yapılması gerekenleri tüm boyutlarıyla ortaya koymayı ve ulaşılan sonuçlardan kurumlar ve kişiler için yol gösterici nitelikte bir öneriler dizisi oluşturmayı amaçlıyor. Bu yönüyle çalışmanın otomotiv sektörü firmalarına son derece olumlu katkılar sunacağına inanıyoruz.
Bu çalışmaların dışında son dönemde sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarını işyerlerinde geliştirmek üzere entegre bir iç iletişim projesi geliştirdik. İhracat yapan firmaların uluslararası rekabet edebilirliğini artırmak amacıyla “Sürdürülebilirlik
için Eko-Etiketler” başlıklı bir rehber hazırladık. Tarıma
dayalı sektörlerde faaliyet gösteren firmalarda sürdürülebilirlik uygulamalarını operasyonlarına entegre etmek isteyen şirketler için “Sürdürülebilir Tarım İlkeleri” isimli bir kılavuz hazırladık. İSG konusunda iş dünyasının sektör farkı gözetmeksizin benimseyebileceği “İş Sağlığı ve Güvenliğini Doğru Anlamak ve Uygulamak” başlıklı bir ilkeler seti oluşturduk.
İş dünyası ve kamu arasında bir köprü oluşturuyoruz. Sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlayacak Karbon Envanteri, Enerji Verimliliği, Yeni Su Kanunu, Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Üretimi yasalarının hazırlanması sürecinde görüşlerimizi kamu ile paylaştık. Ayrıca Mayıs 2015’te çatı örgütümüz olan Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi (WBCSD) ile T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı arasında imzalanan protokol gereği, Ekim 2015’te Ankara’da gerçekleştirilecek olan Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’nin 12. Taraflar Konferansı (UNCCD – COP12) kapsamındaki Sürdürülebilir Arazi Yönetimi İş Forumu hazırlık çalışmalarında TOBB ve diğer ilgili kurumlarla işbirliğimiz devam ediyor.
- Kapasite geliştirme altında ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?
Sürdürülebilirlik kavramının özel sektör tarafında iş süreçlerine yerleştirilmesi ve bu alanda kapasite geliştirilmesi için çalışıyoruz. Bu nedenle faaliyetlerimiz arasında en önemli başlıklarımızdan biri de eğitim. Eğitimlerimizi İnovatif Sürdürülebilirlik, Sürdürülebilirlik İletişimi, Sürdürülebilirlik Yönetimine Giriş, GRI G4 Temelli Sürdürülebilirlik Raporlaması başlıkları altında veriyoruz. Koç Üniversitesi ile iş dünyasının sürdürülebilirlik stratejilerini hayata geçirmesine ve şirketlerin sürdürülebilirlik liderleri yetiştirmesine katkıda bulunacak “Sürdürülebilirlik Yönetimi Sertifika Programı”nı yürütüyoruz. Bu programın ikincisi 2015’in Kasım ayında düzenlenecek.
2015 Küresel Eylem Zamanı
- Globalde iş dünyasında sürdürülebilir kalkınma konusunda gündemde neler var?
İklim değişikliği tüm dünyada günümüzün en sıcak konusu, çünkü yarattığı sorunlarla hepimizin yaşamını etkiliyor.
Küresel olarak gelişmelere baktığımız zaman, 2015’in dünyamız için çok önemli bir yıl olduğunu söyleyebilirim. 2015, Birleşmiş Milletler tarafından, sürdürülebilirlik adına “küresel eylem zamanı” olarak tanımlandı. Ülkeler bu yıl içinde “Binyıl Kalkınma Hedefleri” (Millennium Development Goals -MDGs) üzerine inşa edilecek yeni bir kalkınma gündemini kabul edecekler. Bu yıl 30 Kasım – 11 Aralık arasında Paris’te düzenlenecek BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı’nda (COP21 - Paris İklim Konferansı) iklim değişikliği konusunda küresel bir sözleşme oluşturulacak. BM üyeleri, 2015 sonrasının yeni gündeminin bir bölümü olarak Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni (Sustainable Development Goals -SDGs) tanımlayan bir süreç içinde bulunuyor. Türkiye bu yıl sürdürülebilir kalkınma ile ilgili çok önemli iki etkinliğe de evsahipliği yapıyor. Birincisi, Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) Taraflar Konferansı (COP 12). 12-24 Ekim 2015’te, Ankara’da, Orman
ve Su İşleri Bakanlığının ev sahipliğinde yapılacak. UNCCD’nin en büyük karar organı olan konferansa, 100’den fazla ülkenin bakanları ile 5 binin üzerinde kişinin katılması bekleniyor. UNCCD, dünyanın en hassas ekosistemlerindeki arazi bozulmasına ve buralarda yaşayan insanların durumuna dikkat çekmesi nedeniyle dünya çapında dikkatle takip ediliyor. Türkiye’nin 2009’da 5. Dünya Su Forumu, 2013’te Birleşmiş Milletler Orman Forumu 10. Oturumuna evsahipliği yaptığını hatırlatmak isterim.
Türkiye’nin bu yılki ikinci önemli evsahipliği ise 15-16 Kasım’da Antalya’da düzenlenecek olan G20 Zirvesi. Türkiye bu yıl G20’nin dönemsel başkanlığını yapıyor. Zirveye dünyanın en önemli liderleriyle ile birlikte iş insanları, gazeteciler, uzmanlar, delegasyonlarla yaklaşık 13 bin kişinin gelmesi bekleniyor. G20, Dünya ekonomisinin yüzde 85’ini, dünya ticaretinin yüzde 75’ini ve dünya nüfusunun üçte ikisini temsil eden, en büyük uluslararası platform. G20’nin gündemindeki ana başlıklar arasında güçlü sürdürülebilir ve dengeli büyüme, altyapı yatırımları, finansal düzenlemeler, enerji, ticaret, istihdam, iklim değişikliğinin finansmanı, kalkınma ve yolsuzlukla mücadele
vb konular yer alıyor. Ayrıca bu yıl 45. kez düzenlenen ve 140 ülkeden politikacılar ile şirket liderlerinin katıldığı Davos Zirvesi’nin öncelikli konuları arasında da iklim değişikliği ve yoksullukla mücadele yer alıyordu.
- Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma konusunda yaşadığı temel zorluklar neler, bunlar için çözüm önerileriniz nelerdir?
Türkiye’nin, yeşil ekonomiye dönüşen küresel ekonomide yerini sağlamlaştırabilmesi için kurumsal ve ulusal sürdürülebilirlik stratejisinin hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Son 10 yılda Türkiye’de sürdürülebilir kalkınma konusunda
olumlu gelişmeler yaşandığını, pek çok iyi uygulama örneği bulunduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu iyi uygulamaların tüm sektörlerce ve tedarik zincirinin her aşamasında benimsendiğini söylemek pek mümkün değil. Bu uygulamalar birbirini destekler ve daha iyi örnekler ortaya çıkarsa sürdürülebilirlik, rekabetin önemli bir unsuru olarak görülmeye başlanabilir. Bu konuda, şirketlerin şeffaf bir biçimde sürdürülebilirlik raporlaması
yapması, hem tüm paydaşlar, hem de genel olarak şirketin tüm operasyonlarının iyileştirilmesi açısından katkı sağlayacaktır. İkinci olarak sürdürülebilirliğin en önemli unsurlarından birinin paydaş katılımı ve işbirliği kültürü olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de ne yazık ki bu kültür tam olarak benimsenmemiş durumda.
Küresel çevresel bileşenleri, iklimi, ozon tabakasını, ekolojik yaşam çeşitliliğini ve insan haklarını korumak için birlikte hareket edemediğimiz takdirde, ulusal ve bölgesel kalkınmanın sürdürülebilirliği de söz konusu olmayacak. Dünyada da örneklerini gördüğümüz şekilde, sivil toplum, özel sektör, üniversiteler, yerel yönetim ve merkezi kamu kuruluşlarının bir araya geldiği platformların oluşturulması sorunlara çözüm bulmak için çok önemli.
Sürdürülebilirlik itibar sağlıyor
- Firmaların sürdürülebilirliği bir iş modeli/kültürü haline getirmeleri için atmaları gereken adımlar neler?
McKinsey’in 2011’de yayınlanan bir araştırmasına göre dünyada CEO’ların yüzde 76’sı güçlü sürdürülebilirlik performansının uzun vadede işlerine olumlu katkıda bulunacağını düşünüyor. Yine aynı yıl The Economist dergisi tarafından üst düzey yöneticilere dönük gerçekleştirilen küresel ankete göre, her dört yöneticiden üçü sürdürülebilirliğin itibarlarına katkı sağladığını ve marka değerlerini arttırdığını söylüyor. Şirketlerin sürdürülebilirliği bir iş modeli olarak kabul etmeleri tüm dünyada ana akım iş modeli olma yolunda ilerliyor. Özellikle büyük şirketler üretimden satış kanallarına kadar sürdürülebilir modelleri uygulayarak karlılıklarını artırıyor. Sürdürülebilir iş modeli ile hammadde, üretimde enerji kullanımı, ürün paketlemede daha çevre
dostu maddelerin tercih edilmesi ile hammadde fiyatlarındaki dalgalanmalar göğüslenebiliyor. Şirketin çevre ayak izini azaltmak yönünde çalışanların motive edilmesi olumlu sonuçlar doğuruyor. Aynı zamanda şirketin böyle misyon edinmesi, daha kaliteli insan kaynağının ve yeteneklerin şirkete dahil olmasını kolaylaştırıyor. Çevreye duyarlı üretilen ürün ve hizmetleri müşteriler de daha çok tercih ediyor ve bazı durumlarda bu ürün ve hizmetleri almak için daha çok para harcayabiliyor.
Şirketlerde sağlıklı bir sürdürülebilirlik uygulaması için, sürdürülebilirliğin üç ayağı olan ekonomik, sosyal ve çevresel parametrelerin, tüm temel, stratejik ve operasyonel süreç
ve karar alma mekanizmalarına dahil edilmesi gerekiyor. Aslında buradaki ana konu, şirketin toplumdaki rolünü sadece ekonomik olarak değerlendirmemesi. Daha geniş bir açıdan değerlendirerek sosyal ve çevresel anlamda da toplumsal sorumluluğu olduğunu bilmesi. Şirketlerde sürdürülebilirlik stratejisi genel kurum stratejisinin içine rahatça entegre edilebilir. Sürdürülebilirlik stratejilerinin hayata geçirilmesi ve uzun süreli devam ettirebilmesi için operasyon ve iş süreçlerinin bu yeni modele göre yapılandırılması gerekiyor. Şirketler sürdürülebilirlik uygulamalarında mevcut bulundukları konumdan daha ileri bir noktaya ulaşabilmek için öncelikle mevcut durumlarını değerlendirmeli, ileriye dönük hedefler koymalı ve bunları belirli aralıklarla ölçerek iyileştirme ve geliştirme aşamalarını raporlamalılar. Bunu yaptıklarında, şirket içerisinde sürdürülebilirlik konusunda farkındalığı arttırabilir, elde edilen kazanımları tüm paydaşlarına ileterek bu uygulamaları sahiplenmelerini sağlayabilirler. Ortaya çıkabilecek sorunların çözümü ve başarı için paydaşlarla birlikte hareket etmek gerekiyor. Paydaşlar ile çalışmak ve çözüm arayışları içine girmek iyi bir yönetim anlayışını da gösteriyor.
Türk ekonomisi için yapılabilecek en değerli katkılardan biri sürdürülebilirlik bilincinin Türk iş dünyasında yaygınlaştırılmasıdır. Dernek olarak bu hedefe hizmet eden çalışmalar yapmaya devam ediyoruz.
Çevre dostu araç tercihi sürdürülebilirlik bilincine katkı sağlıyor
- Otomotiv sektörünü sürdürülebilirlik uygulamaları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Otomotivde sürdürülebilirlik için ürün-yaşam döngülerini değerlendirmek bir gereklilik haline geldi. Tasarım aşamasından başlayarak araç ömrü sonuna kadar atık seviyelerinin azaltılması, geri dönüştürülmüş maddelerin kullanımı, daha az hammadde kullanımı, ürün kullanım ömrünün uzatılması, üretim süreçlerinde kullanılan
zararlı bileşenlerin azaltılması için çalışmalar yürütülüyor. Araçlar için gerekli hammadde ihtiyacının çevresel
etkilerini azaltmak için inovatif çözümler geliştirilmesi, sürdürülebilirliğin tüm boyutları açısından kritik öneme sahip. Artık akaryakıt istasyonlarında elektrikli şarj etme ünitelerini sıklıkla görmeye başlayacağız. Lastikte ise geri dönüşüm konusunda yürütülen çalışmalar, güvenlik unsurundan ödün vermeksizin ağırlık azaltımı, lastiklerde yuvarlanma direnci düşürülerek yakıt verimliliğinde yapılan iyileştirmeler ve lastik kaplama prosesi otomotivde sürdürülebilirlik bilincine katkı sağlıyor.
İklim değişikliği ve düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinde, fosil yakıt tüketiminin azaltılması ve temiz enerji kaynaklarına yatırım da kaçınılmaz. Araçların aerodinamik yapısı, ağırlığı ve lastikteki yuvarlanma direnci yakıt verimliliğini doğrudan etkiliyor. Enerji ihtiyacı ve doğal kaynak kullanımını etkileyen bu parametreleri iyileştirmek için çalışmalar yürütülüyor.
Mobilitenin artması, sürdürülebilir ulaşım sistemleri, M2M ve akıllı araç teknolojilerinin araç güvenliği ve karbon salımının düşürülmesine destek vermesi, alternatif araçlar için inovasyon, taşıt paylaşımı, sahip olmak yerine kiralık araç kullanmak, bisiklet kullanımının şehir içi trafiğinde daha uyumlu hale getirilmesi gibi yeni trendler ve farklı iş modelleri insan davranışlarını farklılaştırmaya ve satın alma kriterlerini etkilemeye başladı. Çevre dostu araç tercih etme bilincinin yükselmesine ek olarak örneğin
bazı ülkelerde uygulanan plakaya göre trafiğe çıkma gibi uygulamalar ve çevre dostu araçların kullanımını teşvik edecek şekilde düzenlenen regülasyonlar da otomotiv sektörünün sürdürülebilirlik üzerindeki etkisini kontrol altına almaya başlayacak.