Tüketicilerin Otomobil ve Ulaşım Tercihleri
Tüketicilerin, otomobil ve ulaşım tercihleri, teknolojinin de gelişmesiyle birlikte kuşaktan kuşağa değişiyor. Sektördeki yeni trendler alışkanlıkları etkiliyor ve araştırma firmaları ve danışmanlık şirketleri bu yönde geleceğe ışık tutan araştırmalar yayınlıyor. Deloitte, tüketicilerin bu değişimler doğrultusunda ulaşım tercihlerini anlamak üzere Türkiye’yi de içeren 19 ülkede, çeşitli kuşaklardan tüketicileri kapsayan, 23 bin otomotiv tüketicisinin katılımıyla bir saha araştırması gerçekleştirdi. Deloitte Türkiye, Üretim Endüstrisi Lideri Gaye Şentürk, araştırmanın sonuçlarını ODD Dergi’yle paylaştı.
Ulaştırma ve otomotiv sektörlerindeki gelişmeler bir yandan tüketicilerin ulaşım tercihlerini değiştirirken, bir yandan da onlara bu konudaki ihtiyaçlarına yönelik her zamankinden daha fazla seçenek sunulmasını sağlıyor.
Deloitte olarak tüketicilerin bu değişimler doğrultusunda ulaşım tercihlerini anlamak üzere Türkiye’yi de içerecek şekilde 19 ülkede, çeşitli kuşaklardan tüketicileri (Baby Boomer, X kuşağı ve Y kuşağı) kapsayan, 23 bin otomotiv tüketicisinin katılımıyla bir saha araştırması gerçekleştirdik. Bu araştırmayla ulaşım ve mobilitenin değişen yapısının tüketicilerin otomobil alım ve sahiplik süreçlerine, dolayısıyla da sektöre olan etkisini anlamayı amaçladık.
Araç sahipliğine bakış ve satın alım kriterleri
Farklı yaş gruplarından 979 tüketicinin katıldığı araştırmamıza göre, Türkiye’deki tüketicilerin yüzde 85’i gelecek 5 yıl içinde bir araç satın almak ya da kiralamak istediklerini belirtirken, bu oran AB ülkelerinde yüzde 73’te kalıyor. Satın alma kararını en çok etkileyen ilk üç madde ise daha ucuz araçlar, yüksek yakıt verimliliği ve uygun ödeme koşulları.
Bu süreç içerisinde araç almayı ya da kiralamayı hiç düşünmeyen kişilerin oranı Türkiye’de yüzde 6 iken, AB ülkelerinde yüzde 15,7 olarak karşımıza çıkıyor. Hâlihazırda araç sahibi olmayan Y kuşağı, istekli olsa da araç sahibi olmamalarının en önemli ilk üç nedeni olarak; yürüyerek ya da toplu taşıma ile yaşam tarzı ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini, satın alım maliyetinin uygun olmamasını ve operasyonel/bakım maliyetlerinin yüksek olmasını belirtti. Diğer kuşakların araç satın almamaya yönelik ilk 3 nedeni arasında ise satın alım maliyetinin uygun olmaması, yürüyerek ya da toplu taşıma ile yaşam tarzı ihtiyaçlarının karşılanabilmesi ve farklı olarak da trafik sıkışıklığı öne çıkıyor.
Araştırmamıza katılan her 2 tüketiciden biri, trafikte geçirdiği zamanı azaltmak için iş yerine yakın bir yere taşınmak isteyebileceğini belirtmiştir. 38 yaş ve üzeri her 3 tüketiciden 2’si ise her türlü ihtiyacını yürüme mesafesinde karşılayabileceği bir çevrede yaşamayı tercih etmektedir.
Bununla birlikte, Y kuşağının yüzde 41’i, diğer kuşakların ise yüzde 47’si, araç paylaşımı gibi servislerden yararlanmaya hazır olduklarını dile getiriyor. Ancak Y kuşağının yüzde 38’i, diğer kuşakların ise yüzde 34’ü araç paylaşımı konusunda güvenlik, emniyet ya da gizlilik konularından ötürü endişe duyabileceklerini belirtti. Bu da araç paylaşımı gibi alternatif ulaşım çözümlerinin Türkiye’de yaygınlaşması önünde aşılması gereken temel engeller olarak gözüküyor.
Araştırmada ilgi çeken bir diğer nokta ise Türkiye’de her 3 kişiden 2’si akıllı telefon ile ulaşım planlaması yapmak isterken, bu oranın Avrupa’da (her 3 kişiden 1’i) bir hayli düşük kalması.
Alternatif motor teknolojileri ile çalışan araçlara yaklaşım
Önümüzdeki 5 yıl içinde Y kuşağının yarısından fazlası (yüzde 52) alternatif motor teknolojileri ile çalışan araçları kullanmayı tercih edeceklerini, bu oranın 38 yaş üzeri kullanıcılarda ise yüzde 64’e çıktığını görüyoruz. Söz konusu alternatif motor teknolojileri arasında ise hibrit, fişli hibrit ve akülü elektrikli araçlar sıralamada başı çekiyor.
Her 4 kişiden 3’ü alternatif teknolojilere benzin ve dizel ile çalışan araçlardan daha fazla ödemeye hazır olduklarını belirtirken, daha fazla ödeyeceğini söyleyen her 2 kişiden 1’i bu farkın da 2 bin dolar ve üzeri olacağını ifade etti. Avrupa’da ise bu oran, Türkiye’nin gerisinde seyrediyor ve sadece her 3 kişiden 2’si daha fazla ödemeye hazır olduğunu belirtiyor. Ancak tüketiciler alternatif motor teknolojileri için daha fazla ödemeye hazır olduklarını belirtseler de bu kararlarında çevre duyarlılığından ziyade halen maliyetin en önemli etken olduğunu görüyoruz.
Türkiye’de tüketiciler alternatif yakıt kullanan motorları tercih eden araç kullanıcılarının ödüllendirilmesini (Y kuşağı yüzde 59, diğer kuşaklar yüzde 70) ve üreticilerin de bu araçları üretmeleri için devlet tarafından teşvik edilmelerini (Y kuşağı yüzde 62, diğer kuşaklar yüzde 71) destekliyor.
Araştırma kapsamında mevcut modellere yaklaşımı da sorduk. Tüketicilerin neredeyse yarısı gerçekten kullanmak isteyecekleri modellerde pazarda yeterli sayıda alternatif motor teknolojili araç seçeneğinin olmadığını düşünüyor. Her 3 kişiden 2’si her araç modelinde geniş bir alternatif motor teknolojisi opsiyon seçeneğinin sunulmasını tercih ediyor. Ancak bunun yanı sıra özellikle diğer kuşaklarda sadece alternatif teknolojilere odaklanmış özel seriler sunulmasını tercih eden bir grup bulunduğunu da görüyoruz (diğer kuşakların yüzde 61’i). Bu anlamda, alternatif motor teknolojisi ile çalışan araçlar konusunda tüketici beklentilerine cevap vermeye çalışan otomobil üreticilerinin izleyecekleri yaklaşımlar da farklılaşacak. Bir yandan renk, iç döşeme, ses sistemi opsiyonları gibi mevcut modellerde alternatif güç aktarımına yönelik opsiyonlar sunma yaklaşımı izlenebilecekken, diğer yandan sadece alternatif güç aktarım sistemleri ile çalışan özel araç serileri geliştirilmesi de söz konusu olabilecek. Ancak izlenecek yol ne olursa olsun tüketicilerin seçenek sunulmasını bekledikleri bir gerçek.
Araç içi ve dışı teknolojiler
Araştırmamızda tüketicilerin, kolay park etme, araç içi destek sistemleri gibi kokpit teknolojilerine kıyasla; yoldaki diğer araçların varlığını fark ederek çarpışmaları engelleyen, kendilerini güvende ve emniyetli hissetmelerini sağlayan, tehlikeli sürüşler yapmalarına engel olan, hız limitini aştıklarında kendilerini uyaracak teknolojileri daha çok faydalı bulduklarını görüyoruz.
Kullanıcıların yüzde 65 – 75’i çarpışmayan araçların en büyük fayda sağlayacağını belirtirken, yüzde 59-67’si tam sürücüsüz araç kullanımına sıcak bakıyor. Türkiye’de her 3 tüketiciden 2’si tüm ihtiyaçlarını karşılayan teknolojilere sahip bir araca 1000 dolardan fazla, yarısı ise 2 bin 500 dolardan fazla ödemeye hazır olduklarını belirtiyor. Tüketicilerin sadece yüzde 9’u daha fazla ödemeyeceklerini belirtiyor.
Müşteri deneyimi
Türkiye’de bulunan tüketicilerin çoğunluğu bir araç satın almadan önce ortalama 10 saatlik bir araştırma yapıyor ve yüzde 90’ından fazlası bu süreçte 3 veya daha fazla markayı değerlendiriyor. Satın alma kararına ise en çok aile bireyleri ve arkadaşlar (yüzde 67) yardımcı oluyor. Onu, yüzde 57 oranıyla üretici firma web siteleri izliyor. Bu oran Avrupalı tüketicilerde ise yüzde 36 gibi düşük bir seviyede bulunuyor. Satın alma kararını etkileyen diğer faktörler arasında bağımsız sitelerdeki araç değerlendirmeleri (yüzde 54), haberler ve medya değerlendirmeleri (yüzde 52), bayideki satış personeli (yüzde 43) ve sosyal ağ siteleri (yüzde 36) de bulunuyor.
Araştırmada her 10 tüketiciden 8’inin beklentisi oldukça etkin bir satın alma süreci. Bu da üreticiler tarafından bilgi alma, test sürüşü, evrak ve tescil işlemleri, finansman süreçleri ve basit bakım hizmetleri gibi süreçlerin çok daha hızlı ve etkin yapılmasını sağlayacak şekilde süreçlerin geliştirilmesi ve müşterilere kolaylık ve konfor sağlayacak hizmetler sunulmasının önem taşıdığını gösteriyor.
Servis paketlerinin maliyet ve kalitesi ise 38 yaş altı kullanıcıların en az 70’i için önem arz ediyor. Tüketicilerin yüzde 42’si hayatlarını daha kolaylaştıracak servisler için- örneğin araçlarının servise götürülmesi için bayiler tarafından aldırması ve yerine geçici araç temin edilmesi gibi- Avrupa ve Amerika’ya göre daha fazla ödemeye hazırlar (Avrupa’da bu oran yüzde 33, Amerika’da ise yüzde 44).
Tüketici beklentileri iş modellerini şekillendirecek
Tüketiciler araç kullanmayı her ne kadar seviyor olsa da, araçların satın alım maliyetleri ile operasyonel ve bakım maliyetleri- yani toplam maliyetler- satın alım önünde en büyük engel olarak gözüküyor. Daha ucuz, yakıt verimliliği daha yüksek araçlar ve uygun ödeme koşulları sunulması tüketicileri araç satın almaya teşvik eden birincil faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Araç üreticileri bu doğrultuda daha uzun yol gidebilen, daha dayanıklı, yakıt verimliliği daha yüksek, bakım maliyetleri daha düşük yani toplam maliyeti azaltan modeller geliştirse de, halen tüketicilerin ulaşım alanındaki beklentilerine cevap verebilmek ve satın alımlarını sağlamak için gelişim fırsatlarının da bulunduğunu söyleyebiliriz. Toplam maliyetin yanı sıra konfor da tüketicilerin satın alım süreçlerini ve araç almaları durumunda hangi markadan alacakları kararını etkiliyor. Bu sebeple, araç üreticileri için ürünün yanı sıra aynı derecede sunulan yaratıcı ve hayatı kolaylaştıran hizmetlerle her noktada müşteri deneyiminin geliştirilmesi de önem taşıyor.
Araçların toplam maliyetlerinin satın alım önünde en büyük engel olması tüketicilerin araç paylaşımı, geliştirilmiş toplu taşıma yöntemleri gibi alternatif ulaşım seçeneklerine ileride daha sıcak bakabilecekleri anlamına da geliyor. Bu da, araç üreticileri için rekabet ortamını çeşitlendirecek bir etken. Bu sebeple, geleneksel iş modellerinin dışındaki fırsatları da dikkate alarak yeni işbirlikleri ve iş yapış şekillerine açık olan üreticiler diğerlerine göre bir adım önde olacak.