Prof. Dr. Mustafa İlhan Gökler

DİJİTAL DÖNÜŞÜM VE YAPAY ZEKÂ, İNSAN MERKEZLİ BİR GELECEKLE ŞEKİLLENMELİ
DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜN HAYATIN HER ALANINDA KAÇINILMAZ BİR SÜREÇ HALİNE GELDİĞİNİ VURGULAYAN OTOMOTİV TEKNOLOJİ PLATFORMU (OTEP) DİJİTAL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMA GRUBU BAŞKANI PROF. DR. MUSTAFA İLHAN GÖKLER, YAPAY ZEKÂ, İNSANLARA DAHA DOĞRU VE HIZLI KARARLAR ALDIRAN BİR DESTEK ARACI OLARAK GÖRÜLMELİ, ANCAK SON KARAR VERİCİ HER ZAMAN İNSAN OLMALIDIR. ENDÜSTRİ 5.0 İLE BİRLİKTE, İLERİ TEKNOLOJİLERİ İNSAN ODAKLI DEĞERLERLE BÜTÜNLEŞTİRMEK ÖNCELİKLİ HEDEF OLMALIDIR” DİYOR.
Dünya dijitalleşme anlamında bir dönüşümden geçiyor. Yapay zekâ ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Dijital dönüşüm her alanda kaçınılmaz bir şekilde sürüyor ve yaşamımızın her alanını etkiliyor. Yapay zekâ da dijital dönüşüm teknolojileri içinde önemli bir yer tutuyor. Yapay zekâyı son karar verici değil insanların doğru ve hızlı karar vermelerine yardımcı olacak bir olanak olarak kullanmalıyız. Yapay zekâyı kullanırken “insan odaklı” olmayı aklımızdan çıkarmamız lazım. Şu anda Avrupa Birliği ülkelerinden uzmanlar endüstri 5.0’ı konuşmaya başladı. Endüstri 4.0 yapay zekâ, büyük veri, veri analitiği, nesnelerin interneti, akıllı robotlar, görüntü analizi, algılayıcılar gibi dijital dönüşüm unsurlarını içerirken; endüstri 5.0, sürdürülebilirlik, dayanıklılık ve inovasyon sağlamak için bu ileri teknolojiler ile insan odaklı değerleri bütünleştirmeyi hedefliyor.
Alana göre yapay zekânın farklı kullanımları olabilir. Hukuk, tıp gibi alanlarda farklı uygulamalar olabilirken otomotiv sektöründe farklı uygulamalarda kullanılabilir. Otomotiv sektöründe değer zincirinde yer alan tüm süreçlerde bundan yararlanılabilir; tedarikten üretime, satış pazarlamadan satış sonrası süreçlere kadar.
Bilindiği gibi otomotiv sektörü üretim aşamasında dijital dönüşüm teknololojilerini ve dolayısıyla yapay zekâ olanaklarını kullanıyor.
Örnek olarak; otomotiv sanayinde gerek tasarım aşamalarında, gerekse kestirimci bakım gibi faaliyetler için yapay zekâ uygulamaları önemlidir. Üretilen araçlar açısından bakarsak, otonom araçlarda yapay zekâ kaçınılmazdır. Diğer araçlarda ise “ADAS” diye bilinen gelişmiş sürüş destek sistemlerinde yapay zekâ uygulamaları kullanılıyor.
Otomotiv alanındaki tüketiciler, yapay zekâ yazılımlarını, satın almayı planladıkları aracı seçme sürecinde, kendi gereksinimlerini ve beğenilerini doğru analiz yaparak belirlemeleri ve piyasadaki mevcut seçeneklerin doğru karşılaştırılması için kullanabilir. Satın aldığı araçla beraber sağlanacak yapay zekâ uygulamaları ile sürüş yardımı, aracın kestirimci bakımı gibi konularda destek alabilir.
Otomotiv sektöründe satış pazarlama alanında müşteri profilini, müşteri taleplerini analiz etmek üzere yapay zekâ uygulamalarından yararlanılabilir. Yine burada bir kere daha belirtmek isterim, insan ilişkisinin önemini asla göz ardı etmemeliyiz. Ben kişisel olarak satış elemanının yapay zekâya sahip bir robot olmasını tercih etmem. Onun yerine yapay zekâ olanaklarından yararlanarak doğru bilgiye sahip, nitelikli, güler yüzlü ve tatlı dilli; diğer bir deyişle iletişim becerilerine sahip bir insanla iletişim içinde aracımı satın almak isterim. Bu konuda farklı nesillerin ve elbette gençlerin tercihleri daha farklı olabilir.
Bu konuda tekrar vurgulamak gerekirse yapay zekâyı insanın doğal zekâsına yardımcı olacak şekilde değerlendirmeliyiz.

Ar-Ge ve inovasyon günümüz iş dünyasının kilit unsurlarından biri haline geldi. Türkiye inovasyon ve Ar-Ge çalışmaları konusunda hangi aşamada?
Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon üzülerek söylemek gerekirse istenilen düzeyde değil. TÜBİTAK proje destekleri ve kuruluşların kendi bünyelerinde Ar-Ge merkezleri oluşturması için sağlanan teşviklere rağmen rekabet ettiğimiz gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımız zaman görünüm yeterli değil. Ancak bunlar için ekosistem oluşturma konusunda olumlu ve önemli gelişmeleri göz ardı etmemeliyiz. Teknoparklar, dijital dönüşüm ve inovasyon merkezleri, model fabrika, teknoloji merkezleri gibi oluşumlar Ar-Ge ve inovasyon için umudumuzu artırıyor. Ar-Ge çalışmaları nitelikli insan kaynağı, yeterli teknolojik altyapı, yeterli maddi fon, yeterli zaman, doğru iş birliklerini ve riskleri göze almayı gerektirir. Sanayide gözlemlediğimiz kadarıyla yöneticiler, Ar-Ge çalışmalarının sağlıklı yürütülmesi için gereken zamansal sabrı göstermiyor ve her Ar-Ge çalışmasının mutlaka olumlu bir şekilde sonuca ulaşamayabileceği riskini üstlenmek istemiyor. Yıllardır her ortamda söylenmesine rağmen üniversite-sanayi iş birliği istenilen seviyede yürümüyor. Gelişmiş ülkelere bakıldığında çok büyük kuruluşlar bile sürekli üniversiteler ve araştırma kuruluşları ile beraber çalışıyor. Türkiye’de ise çoğu zaman büyük kuruluşlar istediği insan kaynağını istihdam edebiliyor ancak biz kendimize yeteriz diye bakabiliyor. Diğer yandan KOBİ’ler ise yeterli Ar-Ge bütçesi ayıramıyor ve gerekli insan kaynağını istihdam edemiyor. Diğer vurgulamak istediğim bir konu da bilgiye değer vermeyi ve bütçe sağlamayı öğrenmemiz lazım.
Ülkemizde otomotiv sektörünün Ar-Ge ve inovasyon anlamında küresel rekabette yol kat edebilmesi için nasıl stratejiler belirlemeli?
Ülkemiz otomotiv sektörü, OSD ve ODMD’nin yayınladığı istatistiklere bakıldığı zaman kolayca görülebileceği gibi, dünya ve Avrupa’da mevcut konumuyla önemli bir yerdedir ve güçlü bir rekabetçiliğe sahiptir. Rekabetçiliğini sürdürmesi ve daha da güçlendirmesi gerekir. Rekabetçiliğini sürdürebilmesi için gerek devlet kuruluşlarının, gerekse özel sektör kuruluşlarının planlı yol haritaları ve doğru stratejiler ile hareket etmesi gerekir.
Ar-Ge çalışmaları için daha önce de belirttiğim gerekli unsurları sırayla otomotiv sektörü özelinde irdeleyebiliriz:
Mevcut nitelikli insan kaynağı korunmalı ve dijital dönüşümün gerektirdiği yetkinliklere sahip olmaları için meslek içi eğitim olanakları sağlanmalı, yeni insan kaynağını oluşturacak şekilde hem üniversite öncesi hem de üniversitelerimizde eğitim ve öğretim programlarının güncellenmesi gerekir. Ayrıca ülkemizi, nitelikli insanların bu konuda çalışmak isteyeceği bir çekim merkezi haline getirmeliyiz. Özel sektör kuruluşlarımızın yeterli sayıda çalışanını Ar-Ge faaliyetleri için görevlendirmeleri yerinde olacaktır.
Dijital dönüşüm ileri ve güncel teknolojik seviyeye uygun altyapı olanakları gerektirir. Bunun için Ar-Ge ve inovasyon merkezleri gibi kuruluşların sayılarının artırılması ve kurulmuş olanların sürdürülebilirliğinin sağlanması için gerekli devlet destekleri ve teşvik mekanizmalarının iyileştirilmesi yerinde olacaktır. Bu altyapıların verimli bir şekilde kullanılması da sağlanmalıdır.
Özgün projelerin yaşama geçirilmesi için özel sektör kuruluşlarının yeterli araştırma bütçesini sağlaması ve projelerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için gerekli zamanı planlaması gerekir. Daha önce de söylediğim gibi Ar-Ge projelerinin bazı durumlarda istenilen düzeyde başarıya ulaşamayacağı olasılığını da göze almak gerekir.
Çağımızın en önemli kelimelerinden birinin network olduğuna inanıyorum. Buna iş birliği ağı diyebiliriz. Gelişmiş ülkelerin uygulamalarında ve AB projelerinde bu, çok öne çıkıyor. Kuruluşlarımız projelerini bu çerçevede yürütmeyi ve tam zamanlı istihdam edemeyeceği ancak bilgi birikimlerine gereksinim duydukları uzmanlardan yararlanmayı değerlendirmeliler.

Otomotiv ekosistemi açısından gelecek öngörünüzü öğrenebilir miyiz? Sektör-devlet ve sanayi iş birlikleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Bu kapsamda Otomotiv Teknoloji Platformu olarak çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Otomotiv ekosistemi, dijital dönüşümün getirdiği olanakları kullanarak rekabetçiliğini sürdürecek şekilde yapılanmalıdır. Bunun gereklerini yerine getirerek paydaşların dayanışma içinde başarıya ulaşmalarını diliyorum. Daha önce söylediğim gibi devlet, üniversiteler, sektörel kuruluşlar ve sanayi kuruluşları başarılı bir ekosistemi oluşturmak için üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmelidirler.
Bu çerçevede bizler, otomotiv ana ve tedarik sanayi kuruluşlarının temsilcileri ile akademisyenlerin yer aldığı Otomotiv Teknoloji Platformu Dijital Dönüşüm Çalışma Grubunu 2017 yılında oluşturduk. 2018 yılında “Otomotiv Sektöründe Dijital Dönüşüm” çalışmasını gerçekleştirerek mevcut durum, ihtiyaçlar ve politika önerilerini sektörel bazda ortaya koyduk. Çalışma grubumuz rekabet öncesi iş birliği çerçevesinde dijital dönüşüm alanında projeler üzerinde faaliyetlerini sürdürüyor ve çeşitli kuruluşlarla iş birliği ağı içinde yer alıyor.
Global otomotiv sektöründe ne gibi yenilikler ve yeni teknolojiler söz konusu?
Dijital dönüşümün getirdiği yeniliklerden söz edebiliriz. Diğer yandan bildiğiniz gibi sektör son yıllarda bağlantılı-otonom-paylaşımlı-elektrikli araçlar konusunu hedeflemişti. Bağlantılı araçlar konusunda önemli gelişmeler var, ama bunun için altyapı konusundaki eksiklerin giderilmesi gerekiyor. Otonom araçların hukuki konulardaki belirsizlikleri ve sürücülü araçlarla paylaşılan trafik ortamında kullanım riskleri gibi nedenlerden dolayı, yakın gelecekte istenilen hızda ve yaygınlıkta uygulamaya geçeceğini düşünmüyorum. Pandeminin yaşanması, hijyenin öne çıkması araç sahipliliği tercihini artıracağını, özel araç paylaşımının hedef gerisinde kalacağını öngörüyorum. Elektrikli araç konusunda da jeopolitik gerçekler çerçevesinde ABD ve Avrupa’da bu sürecin yavaşlayacağını, yeşil ekonomi ile ülkelerin ekonomik büyümesi ve istihdam kaybını azaltma arasında bir denge arayışı olacağını düşünüyorum.
Gündeminiz doğrultusunda eklemek istedikleriniz nelerdir?
Dijital dönüşüm devamlı gelişen ve yenilenen bir alan olduğu için saatlerce, günlerce tartışabiliriz. Dijital dönüşüm için çalışırken mevcut bilgi birikimimizi göz ardı etmemeliyiz. Rekabetçi konumumuzu yeni teknolojilere hızlı adapte olacak şekilde korumalıyız ve geliştirmeliyiz, krizlere karşı dayanıklı bir yapıya sahip olmalıyız.