ÖZGÜR YÜCETÜRK
ODMD YÖNETİM KURULU ÜYESİ
OTOMOTİV SEKTÖRÜ STRATEJİK BİR KALDIRAÇ ETKİSİ YARATMAYA DEVAM EDİYOR
ODMD YÖNETİM KURULU ÜYESİ VE FORD TÜRKİYE İŞ ALANI LİDERİ ÖZGÜR YÜCETÜRK, GEÇTİĞİMİZ YILI REKORLA TAMAMLAYAN OTOMOTİV VE TİCARİ ARAÇ PAZARININ BU YILI BİR MİLYON ADET SEVİYESİNDE KAPATACAĞINI ÖNGÖRDÜKLERİNİ DİLE GETİRDİ. İÇ VE DIŞ PAZARDAKİ GELİŞMELERE İLİŞKİN SORULARIMIZI YANITLAYAN YÜCETÜRK, ELEKTRİKLİ ARAÇ SATIŞLARINDAKİ İVMENİN ARTARAK DEVAM ETTİĞİNE DİKKAT ÇEKTİ.
Otomotiv sektörü yönünden geride bıraktığımız dönemi ve 2024 yıl sonu beklentilerinizi okuyucularımızla paylaşabilir misiniz?
Bu yıl otomotiv sektörü için zorlu bir dönem yaşanmasına ve iç pazarda durgunluk gözlemlenmesine rağmen, hedeflerimize doğru ilerlemeyi sürdürdüğümüzü ifade edebiliriz. 2024 yılının ilk yedi ayına baktığımızda Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı bir önceki yılın aynı dönemine göre çok az bir miktarda, yüzde 0,1 oranında, artarak 672.018 adet olarak gerçekleşti.1 Bu süreçte, bir önceki yılın aynı dönemine göre toplam üretimde yüzde 5, otomobil üretiminde ise yüzde 2 oranında bir azalma yaşandı. Toplam otomotiv ihracatı adet bazında yüzde 1 azalırken, otomobil ihracatı ise yüzde 1 oranında arttı.2 Bunu, ithal araç satışlarındaki artışa bağlayabiliriz.
Biliyorsunuz ki otomotiv pazarı 2015 yılında ilk kez 1 milyon adet seviyelerine ulaşmış, 2016’da Türkiye’nin içinden geçtiği zorlu zamanlara rağmen yine 1 milyon adet üzerinde kalmayı başarmıştı. 2023 yılında bir kez daha 1 milyon barajını aşarak tüm zamanların yıllık rekorunu kırmıştı. 2024’te, bu rekor yılın ardından pazarın, fiyat istikrarının sağlanması için yıl içinde sürdürülen sıkı para ve maliye politikaları neticesinde geçmiş yıllar ortalamasına doğru gerileme eğiliminde seyrettiğine tanık olduk. Araç fiyatlarında yükseliş, enflasyon ve faiz oranları, kredi maliyetleri, krediye ulaşmada zorluk ve kısıtlar gibi faktörler nedeniyle pazar bir miktar daraldı. Ancak birikmiş talep, araç bulunabilirliğinde iyileşme ve filo yenilemeleri, ayrıca otomobilin hâlâ bir yatırım aracı olarak görülmesi pazarı destekledi. Bunun da yıl sonuna dek ılımlı ve dengeli bir büyüme yaratacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla yıl sonu beklentilerimiz toplam otomotiv pazarının bir önceki yıla göre çok az bir miktar azalarak 1 milyon-1.100 bin bandında gelişeceği yönünde.
Ford Otosan olarak beklentilerimize baktığımızda; toplam üretimimizin 650-700 bin, toplam satışlarımızın da 660-720 bin seviyesinde gerçekleşeceğini öngörüyoruz.3 Beklentimiz hem üretimde hem de satışlarda artış yakalamak yönünde.
Otomotiv pazarı, fosil yakıtlı araçlardan çevreci araçlara evriliyor. Sizce Türkiye otomotiv sektörü bu değişime hazır mı?
Türkiye otomotiv sektörü, küresel olarak hız kazanan çevreci araçlara geçiş sürecine uyum sağlamak için önemli adımlar atıyor. Ancak, bu dönüşümün daha geniş ve hızlı bir şekilde gerçekleşebilmesi için ek stratejilerin uygulanması gerekiyor. Türkiye, Paris Anlaşması’na bağlı kalarak 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefini benimsedi, bu da çevre dostu araçlara geçişin hızlanmasına yönelik bir taahhüdün göstergesi. Elektrikli ve hibrit araçlara olan talep, artan çevre bilinci ve daha sürdürülebilir yaşam tarzlarına yönelik bir eğilimle birlikte hızla artıyor. 2024 yılı itibarıyla, Türkiye’deki elektrikli araç satışları ciddi bir ivme kazanmış durumda, bu da tüketici tarafında bu araçlara olan ilgiyi açıkça ortaya koyuyor. Verilere bakarsak: Yılın ilk yarısında tam elektrikli otomobil satış sayısı yüzde 223,1 artışla 35 bin 636 oldu. Bu araçların toplam satışlar içindeki payı geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 2,6’dan yüzde 7,7’ye, hibrit otomobillerin payı ise yüzde 10,3’ten yüzde 14’e yükseldi.4
Veriler birkaç yıl arayla globali takip ettiğimizi gösteriyor. Ancak, sektördeki bu geçişin daha da hızlanması için birkaç kritik adımın atılması gerekiyor. Öncelikle, Türkiye’de elektrikli araçların yaygınlaşması için şarj altyapısının hızla genişletilmesi büyük önem taşıyor. Mevcut şarj istasyonlarının sayısının artırılması ve bu altyapının ülke genelinde erişilebilir hale getirilmesi, kullanıcıların elektrikli araçları tercih etmesinde belirleyici bir faktör olacaktır. Ayrıca, elektrikli araç sahipliğini teşvik etmek için vergi indirimleri, sübvansiyonlar ve hurda araç teşvikleri gibi mali teşviklerin güçlendirilmesi gerekiyor. Örneğin, Avrupa ülkelerinde başarıyla uygulanan düşük emisyon bölgeleri, Türkiye’de de belirli şehirlerde hayata geçirilerek elektrikli araç kullanımını artırabilir. Bu tür düzenlemeler, tüketicilerin fosil yakıtlı araçlardan çevreci alternatiflere geçişini hızlandırabilir.
Ek olarak, yerli otomobil üreticileri ve tedarik zinciri oyuncularının bu dönüşüme entegre olması için Ar-Ge yatırımlarının artırılması gerekiyor. Elektrikli araç üretiminde batarya teknolojisi gibi kritik bileşenlerde yerli üretim kapasitesinin artırılması, Türkiye’nin bu alanda rekabet gücünü pekiştirecektir. Üretim teknolojilerinde dijitalleşmeyi ve endüstri 4.0 uygulamalarını benimsemek de hem maliyet avantajı sağlayacak hem de sektördeki çevreci dönüşümü destekleyecektir.
Geleceğe doğru ivme hızlanıyor ve bunun gerisinde kalmak mümkün değil. Ford Otosan olarak bizler “Gelecek Şimdi” vizyonumuzla kararlılığımızı vurguladığımız kapsamlı bir yol haritası ve eylem planıyla bu dönüştürücü yolculuğun ön saflarında yer almaktan gurur duyuyoruz.
Dünyada ve Avrupa’da otomotiv sektöründe çevreci araçlarla ilgili gelişmeleri değerlendirir misiniz?
Küresel otomotiv sektörü, çevre dostu araçlara geçişte hızla ilerliyor. Avrupa, bu dönüşümün öncüsü olarak öne çıkıyor ve 2035 yılına kadar yeni benzinli ve dizel araçların satışını tamamen yasaklamayı planlıyor. Almanya, Norveç ve Hollanda gibi ülkeler, bu hedeflere ulaşmak için elektrikli araç teşviklerini artırdı. Elektrikli araç şarj altyapısı hızla genişletiliyor; Norveç, Almanya ve Birleşik Krallık elektrikli araç şarj istasyonu sayısında Avrupa lideri konumundalar5. Avrupa’da düşük emisyon bölgeleri yaygınlaşırken, şehirler toplu taşıma ve bisiklet yollarını genişleterek sürdürülebilir ulaşımı teşvik ediyor. Küresel ölçekte Çin, elektrikli araç pazarında en büyük oyuncu olarak dikkat çekiyor. Çin, sıkı emisyon düzenlemeleri ve geniş çaplı teşviklerle elektrikli araçlara geçişi hızlandırıyor.
Tüm bu gelişmeler, otomobil üreticilerini hızlı bir şekilde elektrifikasyon stratejilerini benimsemeye zorluyor. Küresel rekabetin yoğunlaştığı bu dönemde, elektrikli araçlara ve sürdürülebilir mobilite çözümlerine yatırım yapan şirketler, sektördeki dönüşümün kazananları olacak.
Bu dönüşüme gerek globalde gerekse Türkiye’de öncülük etmek bizim için öncelikli. Biz Ford Otosan olarak Ford Motor Company’nin elektrikli araç ve büyüme planlarına paralel ilerliyoruz. Elektrikli araçlar küresel ve yerel araç üretiminde tarihi bir dönüşüme öncülük ederken, bizler bu değişime yanıt verebilmek için ürünlerimizle, üretim sürecimizle, sunduğumuz deneyimlerle dönüşüyoruz.
Şimdi elektrifikasyon yol haritamızda vites yükselttiğimiz bir dönemdeyiz. Binek ve ticari araçlarda 2035’e kadar sıfır emisyon hedefimiz doğrultusunda, Türkiye ve Romanya’daki dört fabrikamızda ürettiğimiz tüm araç modellerinin 2025 yılına kadar elektrikli versiyonlarını da piyasaya sunarak otomotiv tarihinde yeni bir dönemi başlatacağımıza inanıyoruz.
Globaldeki gelişmeleri de göz önüne aldığımızda 10 yıl sonra otomotiv sektöründe faaliyet gösterecek paydaşları ne gibi yenilikler bekliyor?
Otomotiv sektörünün paydaşlarını, globaldeki gelişmelere paralel olarak birçok yenilik bekliyor. Öncelikle, çevresel sürdürülebilirlik ve dijitalleşme ön planda olacak. Elektrikli araçların maliyetlerinin düşmesi ve batarya teknolojilerinin gelişmesi, özellikle katı hal bataryaların yaygınlaşması, elektrikli araçların daha erişilebilir ve güvenli hale gelmesine yol açacak. Ultra hızlı şarj altyapılarının yaygınlaşması, uzun menzilli seyahatlerin de daha kolay hale gelmesini sağlayacak.
Araç içi teknolojiler, sürücülerin yaşam tarzlarına ve bireysel ihtiyaçlarına göre şekillenmiş, tamamen kişiselleştirilmiş deneyimler sunacak. 6G bağlantısı ve yapay zekâ destekli asistanlar, sürücülerin araçlarıyla olan etkileşimini yeniden tanımlayacak. Biyometrik tanıma, artırılmış gerçeklik (AR) ekranlar ve ses komutları, sürüş deneyimini hem daha güvenli hem de daha konforlu hale getirecek. Otonom araç teknolojileri, sürücülerin kontrolünü minimize eden ve kazaları azaltan ileri sürüş sistemlerine evrilecek. Paylaşımlı mobilite çözümleri ise sadece bireysel araç sahipliğini değil, aynı zamanda toplu taşıma modellerini de yeniden şekillendirecek. Sürücüsüz araç çağırma hizmetleri ve esnek abonelik modelleri, bireylerin ulaşıma bakış açısını değiştirecek.
Bu dönüşüm sürecinde, üreticilerin sadece araç üretmekle kalmayıp, entegre altyapı ve hizmet ekosistemleri oluşturarak, kullanıcı deneyimini zenginleştiren çözümler sunmaları gerekecek. Böylece, sektör sadece teknolojik değil, aynı zamanda iş modelleri açısından da devrim niteliğinde değişimlere sahne olacak.
Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşüyorsunuz?
Otomotiv, gerçek anlamda Türkiye ekonomisinin lokomotif sanayi kolu konumunda. Bugün 2 milyon adet kurulu kapasitesiyle, üretim sıralamasında dünyada 14’üncü, Avrupa Birliği’nde ise 4’üncü sırada yer alıyoruz.6
Sektörümüz Türkiye ekonomisine stratejik bir kaldıraç etkisi yaratmaya devam ediyor. Ülkemiz, otomotiv üretiminde önemli bir küresel oyuncu haline gelerek hem doğrudan yabancı yatırımda hem de ihracatta kayda değer bir artış sağladı. Yüksek teknoloji ve inovasyonun merkezinde yer alarak, özellikle elektrikli ve otonom araçlar gibi ileri teknolojilere yapılan yatırımlarla endüstriyel dönüşümü hızlandırıyor. Bu dönüşüm, sadece istihdamı artırmakla kalmıyor, aynı zamanda Ar-Ge ve mühendislik gibi katma değerli alanlarda da yeni fırsatlar yaratıyor. Türkiye’nin sunduğu bu güçlü ekosistem, dünya çapında birçok yatırımcıyı cezbediyor ve bu da ülkemizin otomotiv sektöründeki rekabet gücünü daha da pekiştiriyor.
Bunun yanı sıra Türkiye’nin Avrupa, Orta Doğu ve Asya pazarlarına olan yakınlığı, otomotiv sektörümüzü bu bölgelerde stratejik bir tedarik merkezi haline getiriyor. Aynı zamanda, sürdürülebilir üretim ve yeşil teknolojilere yönelik artan talep, Türk otomotiv sektörünün çevresel sorumluluk bilinciyle hareket ederek rekabetçiliğini güçlendiriyor. Tüm bu dinamikler, Türkiye’yi otomotiv sektöründe küresel bir marka haline getirirken, ekonomimize uzun vadeli ve sürdürülebilir katkılar sunmaya devam ediyor.
1 https://www.odmd.org.tr/folders/2837/categorial1docs/4713/ODMD%20Bas%c4%b1n%20
Bulteni%202%20A%c4%9fustos%202024.pdf
2 https://www.osd.org.tr/haberler/174
3 Yatırımcı Sunumu-Ağustos
4 https://www.dunya.com/sektorler/otomotiv/2024te-kac-elektrikli-otomobil-satildi-en-coksatan-
elektrikli-araclar-hangileri-haberi-735212
5 https://www.euronews.com/next/2023/05/31/europes-electric-future-how-norway-came-tolead-
the-charge-in-the-ev-revolution
6 https://www.osd.org.tr/#:~:text=T%C3%BCrk%20Otomotiv%20
Sanayii&text=%C3%9Cretim%20s%C4%B1ralamas%C4%B1nda%20d%C3%BCnyada%20
14.%20%2C%20AB’de%204.