Hakan ÖZENEN Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Keşke işiniz sadece otomobil satmak olsaydı!

Evet keşke işiniz sadece otomobil satmak olsaydı. Ama öyle değil. Artık otomobilden çok daha fazlasını satmak gerekiyor.

Motorlar bir fabrikada üretilip markalara dağılıyor, şanzımanlar bir başkasında üretilip farklı fabrikalara sevk ediliyor. Görünmeyen yerlerde kullanılan parçaların kardeşliğindense hiç söz etmeyelim.

Büyük tedarikçilerin geliştirip markalara pazarladığı stop&start, yağmur sensörü, hız sabitleme üniteleri, elektrikli el frenleri gibi eskiden sadece üst sınıflarda görülen detaylar da artık her sınıfta kullanıldığına göre, otomobilde müşterinin tercihini ne belirliyor peki?

Ya da daha cevabı biraz daha karmaşık olan soruyu soracak olursak, her şeyin bunca aynı olduğu bir pazarda, satıcılar müşterilerini kendi marklarını satın almaya nasıl ikna ediyorlar? Motoru, şanzımanı, tüketimi, aksesuarlar paketi aynı iki otomobilden biri sadece Alman markası taşıdığı için 10 bin TL daha pahalıya üstelik şaşırtıcı biçimde daha fazla satılıyorsa, işin sadece otomobil satmak olmadığını artık kavramak gerekiyor.

Müşteriler sadece otomobil satın almak isteselerdi ki aslında istiyorlar, Türkiye'de fiyatı 20 bin liralar seviyesinde olanların rekorlar kırması gerekmez miydi? Hayır, müşteri otomobil istemiyor, tam da günümüz tüketim tarzının dikte ettiği ve herkese kabul ettirdiği gibi, itibar istiyor, saygı görmek istiyor. Üstelik bunun satın aldığı markanın yolda giderken değil, yönetilirken olacağını da çok iyi biliyor.

Benim markam otomobil üretmek dışında neler yapıyor, nasıl algılanıyor, başka hangi insanlar tarafından tercih ediliyor, o insanların hayattaki duruşları nasıl, ben bu markayı satın aldığımda onların itibarından pay alır mıyım? Belki doğrudan ya da farkında olarak değil ama tüketiciler bu soruları soruyor ve cevaplarının çoğu evetse o markayı satın alıyor. Üstelik bunun için bazen aynı aracın başka marka tarafından satılan bire bir aynısından daha fazla para vermeye razı oluyor.

İşim gereği çok fazla 'şunu mu alayım, bunu mu?' sorusuyla muhatap olurum. 'Şunu değil bunu al' dediğim dostlarımın neredeyse tamamının beni dinlemeyip, ilk seçeneğe koydukları markayı almalarına artık şaşırmıyorum. Her ne kadar markalar ısrarla farklılıklarının altını çizmek için çaba harcasalar da, tüketici çoğu zaman aynı sınıftaki otomobillerin arasında büyük farklar olmadığını biliyor, ya da varsa bile olmadığını düşünüyor.

Fiyat mı? Elbette önemli bir tercih sebebi, ama fazladan 5 bin liranın faiziyle birlikte 36 aya bölündüğünde aylık ödemeyi 150-200 TL artırdığı düşünülürse, fiyatın da eskisi kadar öneminin kalmadığını söyleyebiliriz ya da söyleyeceğimiz günler çok uzak değil.

Dedim ya, keşke iş sadece otomobil satmak ve bir kullanıcıya satmak olsa. Sadece babayı değil, anneyi ve çocukları da memnun etmek gerekiyor. Sadece kullanıcıların değil, konu komşu ve iş yerindeki arkadaşların da onaylayacağı bir rengi olması gerekiyor. Sadece iyi gidip güvenli durması yetmiyor, aynı zamanda performans düşkünü dostların burun kıvırmasına engel olacak başarıları olması gerekiyor.

Yani 1.6, dizel ve otomatik olması maalesef yetmiyor!


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next