Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu İle Ekonomi Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Otomotiv sektörü, destek politikalarıyla büyüyebilir

Dünya ekonomisinin dörtte birini oluşturan Avrupa, 2012'de de dünya ülkelerinin büyümesindeki kilit noktalardan birini oluşturacak. Avrupa'daki krizin derinleşmesiyle dünya ekonomisinin olumsuz bir seyirde ilerleyeceğini söyleyen Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, atılacak doğru adımlarla yeni bir sayfa açılabileceğini belirtiyor. Olumsuz dalgalanmalara rağmen, 2012'de Türkiye'nin yüzde 3-4 civarında büyüyeceğine dikkat çeken Aslanoğlu, otomotiv sektörünü ise güçlü yanlarımızdan biri olarak tanımlıyor.

Dünya ülkeleri ve Türkiye açısından genel ekonomik bir değerlendirme yaptığımızda önümüzdeki kısa ve orta vadeli süreci nasıl görüyorsunuz?

Avrupa ekonomisindeki risk faktörleri, dünya ekonomisine yön veriyor. Avrupa üç yıldır ekonomisindeki olumsuz dalgalanmalarla mücadele ediyor. Bu dalgalanmanın son zamanlarda arttığını düşünüyorum. Avrupa, 65 trilyon dolarlık dünya ekonomisinin dörtte birini oluşturuyor. Bu yüzden oradaki herhangi bir sorun bütün dünyayı olumsuz olarak etkiliyor. Şu andaki tabloya baktığımızda Amerika'nın, ekonomik krizin ilk dönemine göre daha iyi bir durumda olduğunu görüyoruz. Ben krizin olumsuz etkilerini geride bırakma sürecine girdiğini düşünüyorum. Fakat Avrupa'daki kriz derinleşirse, Amerika da bu olumsuz durumdan etkilenebilir.

“Avrupa, doğru stratejiler belirlemeli”

Gelişmekte olan ülkeler açısından beklentiler nasıl?

Dünyanın diğer dörtte birini oluşturan BRIC ülkelerinden olan Çin ve Hindistan'ın ekonomileri olumlu bir seyirde gidiyor. Ama hem dünya ekonomisindeki olumsuz etkenler hem de bazı kendi yapısal sorunları yüzünden sıkıntı yaşıyorlar. Ekonomik kriz öncesindeki yüzde 11-12'lik büyümeyi yakalayamasalar da özellikle Çin'in, her şeye rağmen yüzde 8-9 oranında büyüyeceğini düşünüyorum. Dünyanın yarıdan fazlası aslında yavaş da olsa bir büyüme trendine girecek.

Avrupa dünya ekonomisinin merkezi konumunda yer alıyor. Avrupa sizce nasıl bir yol izlemeli?

Avrupa şu anda dünya için önemli riskler taşıyor. Avrupa ülkelerinin ekonomilerindeki kötü gidişatın yakın zamanda kaybolacağını düşünmüyorum. Bu noktada da doğru stratejiler belirleyerek, büyümeyi destekleyecek politikalara geçmesi gerekiyor. Buradaki kilit noktayı da Euro oluşturuyor. “Kimse Euro'dan çıkamaz yaklaşımı” yerine “Bizim ekonomimizde sorunlarımız var, bu sorunları nasıl çözeriz?” demeleri gerekiyor. Euro'ya olan bağımlılıklarından kurtulmaları gerekiyor. Sadece sorunu Yunanistan olarak görmeyip kendi içlerine de odaklanmaları gerekiyor.

“Avrupa şu anda dünya için önemli riskler taşıyor. Avrupa ülkelerinin ekonomilerindeki kötü gidişatın yakın zamanda kaybolacağını düşünmüyorum. Bu noktada da doğru stratejiler belirleyerek, büyümeyi destekleyecek politikalara geçmesi gerekiyor. Buradaki kilit noktayı da Euro oluşturuyor. “Kimse Euro'dan çıkamaz yaklaşımı” yerine “Bizim ekonomimizde sorunlarımız var, bu sorunları nasıl çözeriz?” demeleri gerekiyor. Euro'ya olan bağımlılıklarından kurtulmaları gerekiyor. Sadece sorunu Yunanistan olarak görmeyip kendi içlerine de odaklanmaları gerekiyor.”

Avrupa'daki kriz derinleşirse, Türkiye'deki işsizlik artar

Küreselleşme sürecinde dünya ülkelerinin ekonomileri birbirini nasıl etkiliyor?

Küreselleşme sürecinde dünya ekonomilerini aslında finansal ve ticari açıdan en çok ABD etkiliyor. Amerikan ekonomisinin iyi ya da kötü olması dünya ekonomisi için oldukça büyük bir önem taşıyor. Amerika'nın ekonomisi sağlam olduğunda dünyadaki ekonominin seyri de olumlu yönde etkileniyor. Örneğin Avrupa şu anda kötü bir dönem geçirirken ABD bu durumdan çok fazla etkilenmedi. Bu da dünya için umut verici bir şey. Ama bu iyimser tablo Avrupa krizinin derinleşmesiyle değişebilir. Çünkü bu durumdan ister istemez ABD de etkilenecek. Avrupa kötüye gitmedikçe diğer ülkeler yavaş da olsa büyümeyi sürdürecek ve ABD dünya için lokomotif olmaya devam edecek.

Bu gelişmeler Türkiye'yi nasıl etkiler?

Bu etkilerin birkaç boyutu var. Avrupa'nın büyüme sürecinin daha fazla çıkmaza girmesi durumunda Türkiye de dünya gibi bu durumdan olumsuz etkilenecek. Avrupa'nın derinleşen bir resesyonu bize de ekonomide bir daralma olarak geri döner. Bununla birlikte işsizlik artar, daha dalgalı bir döviz piyasası oluşur. Ama bu kötümser bir senaryo. Bunun ihtimali yüzde 40 olarak düşünüyorum.

Tüketicinin güveni TL ve Dolar dengesine bağlı

Tüketici Güven Endeksi hakkında okuyucularımıza bilgi verecek olursak endeksi oluşturan ve etkileyen faktörler nelerdir? Tüketici Güven Endeksindeki değişimler nelere işaret ediyor?

Türkiye'de iki tane endeks var. Biri CNBC-e'nin, bir diğeri de TÜİK'in endeksleri. Endeksin temelde iki tane metodolojisi vardır. Bunlardan bir tanesi yüz yüze diğeri telefonla yapılan mülakatlardan oluşuyor. Türkiye, Amerika'daki Michigan Üniversitesi Tüketici Güven Endeksi'ni ve Conference Board Tüketici Güven Endeksini örnek alıyor. Benim katkıda bulunduğum CNBC-e Tüketici Güven Endeksi, Michigan Üniversitesi'ni örnek alıyor. Tüketici Güven Endeksi'ni 2002'den bu yana her gün düzenli olarak yapıyoruz ve tüketicilere beş soru soruyoruz. Bu endekslerle, genelde tüketicinin mevcut durum algısı ölçülüyor. “Bir önceki aya göre ekonomi nasıl bir seyir izliyor?”, “İçinde bulunduğumuz dönem otomobil, konut gibi ürünleri almak için iyi bir dönem mi yoksa kötü bir dönem mi?” gibi belirleyici soruların cevaplarıyla endeks oluşturuluyor. Bu noktada iyimser ve kötümser yanıt verenlerin farkına bakılıyor. İyimserlikteki bir artış önümüzdeki dönemde iç talepte ve dolayısıyla ekonomide büyüme; kötümserlikteki bir artış ise iç talepte zayıflamaya ve ekonomide bir yavaşlama anlamına geliyor. Bu endeksler gerçek büyüme rakamlarıyla birebir örtüşmese de konjonktür konusunda bize bilgi veriyor.

Tüketicinin güvenini hangi faktörler etkiliyor?

Tüketicinin nelerden etkilendiğini öğrenmek için akademik bir araştırma yaptık. Genel anlamda etkileyen faktörleri, dünya ekonomisi, siyaset ve jeopolitik özellikler olarak sayabiliriz. Ama en etkili olan faktörü finanstaki değişiklikler oluşturuyor. Döviz ve dolar kuru tüketiciyi etkileyen faktörlerin ilk sırasında yer alıyor. Türk halkı için TL'nin dolara karşı kazandığı ya da kaybettiği değer çok önemli. Değersizleşen ve çok oynak olan bir TL bizim güvenimizi azaltıyor. Değerli ve az oynak bir TL ise Türkiye'de güveni artıyor. Bunun yanı sıra işsizlik de tüketiciye yön veren faktörler arsında. İşsizliğin arttığı dönemlerde tüketici güveni de olumsuz etkileniyor.

“Döviz ve dolar kuru tüketiciyi etkileyen faktörlerin ilk sırasında yer alıyor. Türk halkı için TL'nin dolara karşı kazandığı ya da kaybettiği değer çok önemli. Değersizleşen ve çok oynak olan bir TL bizim güvenimizi azaltıyor. Değerli ve az oynak bir TL ise Türkiye'de güveni artıyor. Bunun yanı sıra işsizlik de tüketiciye yön veren faktörler arsında. İşsizliğin arttığı dönemlerde tüketici güveni de olumsuz etkileniyor.”

 

 

Cari açık 60-65 milyar dolar olacak

Ülkemizde son dönemdeki büyümenin, enflasyonun ve cari açığın durumunu değerlendirir misiniz?

Hükümet 2012 yılı için yüzde 4 oranında bir büyüme tahmini yapmıştı. İlk çeyrekte yüzde 1.5-2 civarında bir büyüme oldu. İkinci çeyrekte ise yüzde 3-4'lere varan bir büyümenin olacağını düşüyorum. Eğer Avrupa'daki kriz derinleşmezse, yılın tamamında yüzde 3-4 büyümeye gerçekleşebilir. Avrupa kriz şiddetini artırırsa, Türkiye ekonomisinde daha düşük büyüme rakamları ve daralma olur. Enflasyon şu anda yüzde 11 seviyesinde. Yıllık bazda bu oran düşecek gibi gözüküyor. 2012'yi yüzde 7-8 arası bir enflasyon oranıyla tamamlayabiliriz. Cari açık 60-65 milyar dolar arasında olur. Geçen yıla göre yüzde 20-25 aşağıda olacak gibi görünüyor. GSYİH ise yüzde 7.5-8 arasında değişebilir.

Türkiye'deki büyüme nelerden etkilenir?

Avrupa ekonomisindeki çıkmazın dışında hükümetin maliye politikası büyümeyi etkiler. Daha önce de belirttiğim gibi Avrupa krizi derinleşmedikçe Türkiye hedeflediği büyüme rakamına ulaşabilir. Hükümetin maliye politikasının da bir esnekliği var. Bütçe açıkları çok yüksek olmadığı için bütçe açığını bir miktar artırıp büyüme hedefine bu şekilde ulaşmayı düşünebilir. Fakat benim kanaatim hükümet bu planı 2013'ün ikinci yarısında yapacak. Çünkü 2014'te Yerel Seçimler var. 2013'ün ikinci yarısında büyümede sıkıntı devam ediyorsa bütçesini biraz kullanmak isteyebilir.

 

“Teşvik paketinde belirsizlik hakim”

Açıklanan genel teşvik paketi ve tasarruf teşvik paketini okuyucularımız için yorumlar mısınız? Türkiye'de yerli ve yabancı yatırımları arttırmak açısından sizce teşvik paketlerinin kapsamı yeterli mi?

İki paketi de olumlu bir adım olarak görüyorum. Türkiye'nin teşviğe ihtiyacı var, bu açıdan teşvik paketi doğru bir hamle olabilir. Yalnız teşvik paketinde bir

belirsizlik hakim, teşvik paketinin stratejik bir plan ile

birleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hükümet bu

paketle piyasaya “Bakın size ciddi bir teşvik veriyoruz,

siz de bu imkanlardan yararlanın” diyor. Peki hangi

bölgeye ne kadar yatırım yapılacak? Bütün yatırımcılar,

aynı bölgeye yatırım yapıp X malını üretmeye kalkarsa

o zaman Y ve Z malları bizde hala sorun olacak, X

malından fazla üretilecek. Hangisi fazla ya da az

üretilmeli? Bunun dengesini kurmalıyız. Bu konuda

daha az belirsizliğe ihtiyacımız var. Örneğin 5 yıl

sonra Türkiye, ithal ettiği malların ne kadarını içeriden

karşılıyor olacak? Bunun cevabını şu anda bilmiyoruz.

Hükümet, “Biz 5 yıl sonra ara mallardaki ithalat oranımızı

yüzde 70'den 60'a çekeceğiz” gibi somut şeyler ortaya

koymalı. Ben, teşvik paketinin bir sanayi stratejisi planı

ile birleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye'nin temel sorunu: Kayıt dışı

Peki tasarruf teşvik paketi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tasarrufları artırmaya yönelik olarak bireysel emeklilik teşvik edilmeye çalışılıyor. Türkiye tasarruf açığı yüksek olan bir ülke. GSYİH'nın yüzde 10'u, bu çok düşük bir rakam. Bu açıdan bakıldığında, bireysel emekliliğin özendirilecek bir yapı olduğunu düşünüyorum ve destekliyorum. Türkiye'de kayıt dışı ekonomi yüzünden kayıt içine girmeyen tasarruflar, tasarruf açığımızın önemli bir nedenini oluşturuyor. Yastık altındaki ve kasadaki altınlar ya da paralar finans sistemine girmediği için tasarruf açığı gibi görünüyor. Yani tasarruf var ama sitemde kayıtlı değil. Hükümet, yastık altındaki tasarrufları sisteme çekme çabası içinde. Burada asıl önemli olan soru “Bu tasarruflar niye oraya gidiyor?” Bunlar, kayıt dışı kalmak için yastık altına giriyor. Kayıt dışı ile mücadele edilirse hem o paranın oraya girme nedeni ortadan kalkacak hem de sisteme daha çok tasarruf girecek. Böylece, bütçe dengeleri çok daha sağlam olacak. Bu cari açığı da olumlu etkileyecek. Bence Türkiye'nin temel sorunu kayıt dışılık. Bununla mücadele ne kadar güçlü olursa, tasarruflar da o kadar aratacak ve ekonomi olumlu bir seyirde kalacak.

Türkiye iç talebini bu dönemde canlandırmalı mı? İç talep nelerden etkilenir?

Şu anda iç talebi canlandırma yönünde bir çaba olmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye tasarruf etmesi gereken bir ülke. Ama “Türkiye'nin iç talebi nelerden etkilenir?” dersek, iç talep en çok mali politikalardan etkilenir. Vergi ayarları rahatlıkla Türk tüketicisini yönlendirebiliyor. Faiz Türk tüketicisi için önemli. Gevşetilen bir para politikası, kredi imkanlarının kolaylaşması iç talebi artıracaktır. Ama şu anda iç talebi artırmaya ihtiyacımız olmadığını düşünüyorum.

“Sermaye ve iç taleple büyüdük”

2012 yıl sonu ekonomik tahminlerinizi okuyucularımızla paylaşır mısınız?

Dünya ekonomisinin yavaş da olsa bir büyüme kaydedeceğini, Avrupa'nın zor da olsa doğru politikalara yöneleceğini düşünüyorum. Bu yıl yavaş büyüme yılı olacak. Türkiye'de işsizlik, artmayacak ama işsizlik oranı da düşmeyecek. Finans piyasalarında ara ara dalgalanmalar olabilir. Ama Türkiye için olumsuzlukların yaşanacağı bir yıl olacağını düşünmüyorum. Yüzde 3-4'lük bir büyüme bizi bekliyor. Son 3-4 yılda dünyada ekonomik sorunlar fazlaydı, Türkiye'de ise azdı. Biz dünyadaki olumsuzluklardan pozitif olarak ayrıştık, bu dönemde daha çok sermaye çektik. Sermaye ve iç taleple büyüdük. Dünya olumlu bir yöne giderken Türkiye de aynı eksende kalmalı. Bu konuda teşvik, tasarruf gibi yapısal önlemler Türkiye'yi öne çıkarabilir.

Kredilerin seyri ile ilgili genel olarak ne düşünüyorsunuz?

Bu yıl hükümet kredilerdeki büyümenin 15'i geçmemesini planlıyor. Belki kredi talebinin olması durumunda bu oranı 20'ye kadar esnetebilirler. Kredilerde yüzde 20'ye varan büyüme, otomobil için de daha kolay kredi vermek demek. Yılın ilk çeyreğinde büyüme çok yavaş olduğu için hükümetin bundan sonraki politikaları ekonomiyi yavaşlatmak değil de biraz daha canlandırmak yönünde olacak. Yılın sonuna doğru faizlerde bir miktar inişler olabilir.

Dünya ekonomisinin yavaş da olsa bir büyüme kaydedeceğini, Avrupa'nın zor da olsa doğru politikalara yöneleceğini düşünüyorum. Bu yıl yavaş büyüme yılı olacak. Türkiye'de işsizlik, artmayacak ama işsizlik oranı da düşmeyecek. Finans piyasalarında ara ara dalgalanmalar olabilir. Ama Türkiye için olumsuzlukların yaşanacağı bir yıl olacağını düşünmüyorum. Yüzde 3-4'lük bir büyüme bizi bekliyor. Son 3-4 yılda dünyada ekonomik sorunlar fazlaydı, Türkiye'de ise azdı. Biz dünyadaki olumsuzluklardan pozitif olarak ayrıştık, bu dönemde daha çok sermaye çektik. Sermaye ve iç taleple büyüdük. Dünya olumlu bir yöne giderken Türkiye de aynı eksende kalmalı. Bu konuda teşvik, tasarruf gibi yapısal önlemler Türkiye'yi öne çıkarabilir.

Türkiye'nin güçlü sektörü: Otomotiv

Otomotiv sektörünün durumunu değerlendirir misiniz?

Otomotiv Türkiye'nin öne çıkacağı alanlardan bir tanesi. Güçlü bir sektör olduğunu düşünüyorum. Türkiye son 10 yılda düşük enflasyona giden bir ülke oldu. Dezenflasyon demek düşük faiz demek. Düşük faiz de firmaların daha verimli olmasını sağlıyor, firmalar maliyetlerini düşürme çabasına giriyor. Tekstil gibi bazı geleneksel sektörler, gücünü kaybediyor, rekabet edemiyor ama otomobil başta olmak üzere, turizm, finans gibi sektörlerde, başta Çin olmak üzere diğer ülkelerle de sıkı bir rekabete girilebilir. Türkiye'de düşen enflasyon ortamında yeni sektörler öne çıkacak. Bunlardan biri de otomotiv, zaten şu anda öne çıkmış durumda. Bizim coğrafi anlamda büyük bir avantajımız var. Çin araba üretmekte daha başarılı olabilir ama o araçları, Avrupa'ya getirmek onun için daha maliyetli oluyor. Türkiye'nin Avrupa'ya yakın olması önemli bir avantaj. Dünya büyüyor ve talep de artıyor. Türkiye'nin işgücü, sermayesi ve potansiyeli var. Bunları kullanarak otomotiv sektöründe bir çıkış yakalayabilir. Otomotiv sektörü iyi organize olursa ve hükümet tarafından desteklenirse öne çıkmayı başarır. Otomotiv sektörünün büyümek için desteğe ihtiyacı var.

Türkiye'de düşen enflasyon ortamında yeni sektörler öne çıkacak. Bunlardan biri de otomotiv, zaten şu anda öne çıkmış durumda. Bizim coğrafi anlamda büyük bir avantajımız var. Çin araba üretmekte daha başarılı olabilir ama o araçları, Avrupa'ya getirmek onun için daha maliyetli oluyor. Türkiye'nin Avrupa'ya yakın olması önemli bir avantaj. Dünya büyüyor ve talep de artıyor. Türkiye'nin işgücü, sermayesi ve potansiyeli var. Bunları kullanarak otomotiv sektöründe bir çıkış yakalayabilir. Otomotiv sektörü iyi organize olursa ve hükümet tarafından desteklenirse öne çıkmayı başarır. Otomotiv sektörünün büyümek için desteğe ihtiyacı var.”

 


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next