Ekonomist Özlem Derici Şengül Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Özlem Derici Şengül

Ekonomist, Spinn Eğitim Kurucu Ortağı

“Ekonomik büyümenin 2022’de yüzde 5 civarına gerilemesini bekliyoruz

Global ölçekte, salgının tehlikeli yönde seyir değiştirmesi ve yeni varyantlar oluşması önümüzdeki dönemin ekonomik açıdan en büyük riski. Maliyet ve talep enflasyonunun kendini daha belirgin şekilde hissettirmesi, dünyanın bir enerji tedarik sorunu yaşaması, ülke büyümelerinin bundan etkilenmesi, küresel büyüme senaryolarının olumsuza dönmesi ve küresel bir stagflasyon, olası riskler arasında sıralanabilir. 2021’i pandemi kaynaklı sorunların küresel ölçekte devam etttiği, yurt içinde ise yüksek büyümeye karşılık yüksek enflasyon, yüksek kur, yüksek faiz ortamında kapatacağımızı öngörüyorum.

Türkiye ekonomisinin 2021’i genel olarak nasıl kapatmasını öngörüyorsunuz?

2021’yi salgının yeni varyantlarının çıkması ve dolayısıyla oluşan ekonomik yan etkileri ile mücadeleyle geçirdik. Küresel büyüme yüzde 6 gibi oldukça kuvvetli bir seviyede gerçekleşecek gibi görünse de hem büyümenin bölgeden bölgeye eşit bir dağılım göstermemesi hem de taşımacılık sorunları ve tedarik zincirindeki aksaklıkların maliyetleri arttırması nedeniyle maliyetli bir büyüme resmi ile karşılaştık. Tüm bunlara ABD’nin genişlemeci para politikasından çıkış hazırlığı eklenince 2021’i pandemi kaynaklı sorunların küresel ölçekte devam etttiği, yurt içinde ise yüksek büyümeye karşılık yüksek enflasyon, yüksek kur, yüksek faiz ortamında kapatacağımızı öngörüyorum.

2022’de ekonomik açıdan dünyayı bekleyen başlıca riskler sizce neler olacaktır?

Global ölçekte, salgının tehlikeli yönde seyir değiştirmesi ve yeni varyantlar oluşması önümüzdeki dönemin en büyük riski. Maliyet ve talep enflasyonunun kendini daha belirgin şekilde hissettirmesi, dünyanın bir enerji tedarik sorunu yaşaması, ülke büyümelerinin bundan etkilenmesi, küresel büyüme senaryolarının olumsuza dönmesi ve küresel bir stagflasyon, olası riskler arasında sıralanabilir. ABD’de Ekim 2021 itibarıyla, tüketici enflasyonu yüzde 6,2’ye, yani son 31 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Maliyet artışlarını yansıtan ÜFE enflasyonu ise yüzde 8,6 seviyesinde. Çin’de ÜFE enflasyonu küresel emtia fiyatlarındaki ralli ve ülkede yaşanan enerji krizinin etkisiyle yıllık bazda yüzde 13,5’e ulaşırken Euro Bölgesi’nde bu oran Eylül 2021 itibarıyla yüzde 16,2. Üretici fiyatlarının önümüzdeki dönemde artmaya devam etmesi, küresel enflasyonu daha da yukarıya çekip ABD ve diğer gelişmiş ülke merkez bankaları üzerindeki baskıları artırırırken Fed’in varlık alım programını hızlıca sonlandırmasına neden olabilir. Fed’den atılacak bu tarz bir adım erken faiz artışı sinyali taşıyacağı için önümüzdeki dönemde dolar endeksinin ve küresel faizlerin daha da yukarı tırmandığını görebiliriz. Bu durum özellikle gelişmekte olan ülke para birimleri üzerindeki baskının artmasına neden olacaktır. Oluşabilecek bir diğer önemli risk de borçlulukla ilgili. Hatırlatmak gerekirse 2019 sonunda dünya borçluluk oranı 255 trilyon dolar ve GSYH’nin yüzde 342’si seviyesindeyken IIF raporlarına göre 24 trilyon dolarlık pandemi destekleri küresel borç miktarının 2020’de 281 trilyon dolara ulaşmasına neden oldu.  2021’de de desteklerin yoğun bir şekilde devam etmesi 2021’in ilk yarısında borcun 296 trilyon dolara kadar yükselmesine neden olurken, küresel borçlanma maliyetlerinde artış borçluluk sorununun 2022’de daha da derinleşmesine neden olabilir.

Covid-19 aşısındaki gelişmeler Türkiye ekonomisini ne yönde etkileyecek?

Aşılama çalışmalarının hız kazanması normalleşmemiz açısından oldukça önem taşıyor. Çünkü her ne kadar sanayide önemli bir ivme yakalasak da ekonominin yüzde 65’ini hizmet sektörü oluşturuyor ve hizmet sektörünün pandeminin etkilerini atlattığını henüz söyleyemeyiz. Aşılama ile ilgili gelişmeler tüm dünyada turizmin canlanmasına ve Türkiye’ye olan talebin de yeniden 30 milyar dolar üzeri gelir yaratacak bir noktaya gelmesini sağlayacaktır. Ayrıca ekonomik büyümenin 2021’de çift haneli oranlara çıktıktan sonra 2021’de yüzde 5 civarına gerilemesini bekliyoruz. Çalışma hayatının normalleşmesi pandemiden çıkışın yarattığı kuvvetli büyüme sonrasında hız kaybının sınırlı olmasına neden olacaktır. Aşılamanın daha da yaygınlaşması ve dolayısıyla eğitim faaliyetlerinin tamamıyla normale dönmesi ise orta uzun vadede görülebilecek sosyal olumsuzlukların önüne geçilmesini sağlayacaktır.

“Döviz kurundaki hareketliliğin önümüzdeki dönemde de devam etmesini bekliyorum”

Döviz kurlarında hareketliliğin önümüzdeki dönemde devam etmesini bekliyor musunuz?

Uygulanan para politikası dolayısıyla yapılan faiz indirimleri ve enflasyonla mücadele açısından anlamlı bir değişken olmayan cari acıkın çıpa olarak olması dolayısıyla kurdaki hareketliliğin önümüzdeki dönemde de devam etmesini bekliyorum.  Bunlara ek olarak ABD’nin varlık alımlarında kesintiye gitmesi, gelecek yıl gerçekleşmesini beklediğimiz faiz artırımları, Avrupa Merkez Bankası ve İngiltere’nin ABD’yi takip etmesi ihtimali de ayrı birer volatilite unsuru olarak kurun üzerinde baskı yapmaya devam edecektir.

Dolar, Euro, enflasyon ve altın gibi veriler konusundaki beklentinizi paylaşabilir misiniz?

Yukarıda saydığımız faktörler dolayısıyla bu yıl USDTRY kurunun en az 10.40 civarında yılı tamamlamasını, EURTRY’nin 12’ye ulaşmasını bekliyor ve altının küresel enflasyon kaygılarıyla ons başına 1850 dolar seviyesinin üzerinde kalma gibi bir potansiyel taşıdığını düşünüyorum. Genel olarak küresel büyümenin emtiayı desteklediği bir yıl bizi bekliyor. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarının artmasının gümüşü daha da yukarılara taşımasını, petrol ve diğer fosil yakıtlar ile ilgili arzın yenilenebilir enerji kaynaklarına kıyasla giderek azalacak olmasının bu yakıtların fiyatlarını yukarıda tutabileceğini düşünüyorum.

Pandemiyle geçen iki yılın ardından bugün dünya ekonomilerinin ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Pandemi iş yapış şekillerinden tutun da temizlik alışkanlıklarımıza, eğlence, kültür, sosyalleşme alışkanlıklarımıza, eğitime bakış açımıza kadar hayatın pek çok alanında köklü anlayış değişikliklerine yol açtı. Ayrıca bugün dış ticaret faaliyetindeki aksaklıklar ülkeleri bazı önlemler almaya itse de korumacılık akımına da darbe vurduğunu ve küreselleşme akımının kuvvetlenmesine neden olduğunu düşünüyorum. Bu da önümüzdeki yıllarda özellikle iklim koşullarının gerektirdiği kollektif çabanın artmasına ve de dijitalleşmenin yardımıyla fiziki ve coğrafi değilse de fikir alışverişi, ortak akıl yürütme, açık kaynak teknolojileri vb. sınırların daha da ortadan kalkmasına neden olacaktır. Bu gelişmelere katılan ve parçası olan toplumlar ilerlerken içe kapanan ve korumacı olanlar geride kalacaklar maalesef.

“Otomotiv sektörünün, fiyat artışları nedeniyle yurt içinde yavaşladığına şahit olabiliriz ancak bu geçici olacaktır.”

Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşüyorsunuz?

Otomotiv sektörü net ihracatçı yapısı, kalıcı istihdam artışına ve sürdürülebilir büyümeye katkısıyla lokomotif olma özelliği çok büyük bir sektör. Bugün yıl başından bu yana kaydedilen 161 milyar dolarlık ihracatın yüzde 14’ünü motorlu taşıtlar ihracatı oluşturuyor. Dünyada devam eden çip krizi ve başta Almanya olmak üzere başlıca pazarımız olan Avrupa’daki tedarik sorunları ortadan kalktıkça bu performans daha da artacaktır. Otomotiv, teknolojik gelişmenin getirdiği hızlı dönüşüme en çabuk ayak uyduran ve çarpan etkisiyle diğer sektörleri de bu değişime sürükleyen bir sektör. Otomotiv sektörünün, fiyat artışları nedeniyle yurt içinde yavaşladığına şahit olabiliriz ancak bu geçici olacaktır. İhracat sayesinde sektörün ülke ekonomisine olan katkısının artarak devam etmesini bekliyorum.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next