Deloitte Türkiye Özkan Yıldırım Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Araştırma sonucunda,

tüketici algısında tam otonom teknolojilerin yolunu açan unsurun

güven olduğunu gördük ”

Deloitte’un son Küresel Otomotiv Sektörü Tüketici Araştırması sonuçlarından ortaya çıkan, Otonom Araçların Geleceği: İleri Araç Teknolojileri Hakkında Tüketici Görüşleri Raporu tüketicilerin ileri araç teknolojilerine olan ilgisini araştırıyor. Rapora ilişkin görüşlerini aldığımız Deloitte Türkiye Tüketim ve Endüstriyel Ürünler Endüstrisi Lideri Özkan Yıldırım ile çıktıların otomotiv sektörüne yansımasını ve olası sonuçlar üzerine konuştuk.

Otomotiv sektöründe önemli çıktıları bulunan Küresel Otomotiv Sektörü Tüketici Araştırması ile ilgili olarak görüşlerinizi almak isteriz. Araştırma sırasında hangi ülkelerde ve kaç kişinin görüşü alındı? Araştırmanın kapsamından bahsedebilir misiniz?

Küresel Otomotiv Sektörü Tüketici Araştırması Deloitte Global’ın 2009 yılından beri yayınlamakta olduğu Otomotiv Tüketicileri Araştırması’nı baz alıyor. Çalışma; tüketicilerin araç teknolojilerine olan ilgilerine, mobilite tercihlerine, gelişen teknolojiler için ekstra ücret ödeyip ödemeyeceklerine ve dijital katılımlarına odaklanıyor. Müşterilerin mobilite tercihleri ve bu tercihleri etkileyen faktörler hakkında tahminlerin oluşmasına yardımcı olabilecek sürekli ve sürdürülebilir bir veri akışı elde ediliyor.

Rapor detaylı şekilde müşterilerin otonom araçların da dahil olduğu gelişmiş araç, ileri güvenlik, motor ve aktarım, ve kokpit teknolojilerine olan ilgisine odaklanıyor. Ek olarak raporumuzda tüketicilerin hangi teknolojileri arzuladıkları, gelişen yeni teknolojiler için ne kadar ekstra ücret ödemeye razı olduklarına da değiniyor Otonom araçlara ve bu teknolojilerin pazara sunulmasıyla ilgili kimlere güven duydukları konularını da belirtiyor.

Çalışmaya 17 ülkeden 20 bin katılımcı dahil olsa da, elde edilen veriler tüm dünyadaki kullanıcılar için genelme imkanı sunuyor. Bu sebeple esas olarak ABD, Almanya, Japonya, Güney Kore, Çin ve Hindistan’da yer alan tüketicilerin görüşleri araştırmaya dahil edilmiştir. Verilerin izin verdiği ölçüde tüm bulgular ülkeler, cinsiyet ve yaş grupları bazında da ayrıca belirtilmiştir.

“Araştırma otonom araçlar ve yeni teknolojiler ekseninde hareket ediyor”

Araştırma içeriğindeki konu başlıklarından bahsedebilir misiniz?

Araştırma, tüm dünyada son derece popüler olan ve otomotiv sektörü haricinde bilişim sektörü gibi kritik sektörlerin de ilgilendiği otonom araçlar ve yeni teknolojiler ekseninde hareket ediyor. Konu başlıkları da şöyle sıralayabiliriz:

  • Otonom araçların geleceği
  • Tüketicilerin otonom araçlara yaklaşımı
  • Nesiller arasında otonom araçlarla ilgili beklenti farklılıkları
  • Müşterilerin gelişmiş teknolojiler için ekstra ücret ödeyip ödemeyeceği
  • Hibrit ve alternatif yakıtlardan yararlanan motor teknolojileri
  • Tüketicilerin sürücü veya yolcu olma tercihleri
  • Mobilite servisleri ve araç sahibi olmaları üzerindeki etkisi

Araştırma sonucundaki bulgular nelerdir?

Araştırmamız otonom araçlar ve yeni teknolojiler konuları etrafında şekilleniyor. Otonom araçlar konusunda elde edilen sonuçlara göre tüketiciler tercihlerini, sadece kullanıcının tam kontrolü elinde bulundurduğu basit teknolojilerden ya da otomatik park, şerit takip sistemi gibi teknolojilerden yana kullanıyor. Tamamıyla otonom araçları tercih etmeyi düşünen tüketicilerin sayısı ise tüm katılımcılar toplamında en düşük seviyede yer alıyor. Çinli kullanıcılar yüzde 60 ile bu grup içerisinde en yüksek orana sahipken, bu teknolojilerin geliştirildiği ülkelerden olan Almanya ise yüzde 30 ile son sırada yer alıyor.

Araştırmamız, 2014 yılından itibaren ABD ve Çin’deki tüketicilerin tam otonom araçlara duydukları artan ilginin global piyasalarda sabit kaldığını hatta azaldığını gösteriyor. Bu araçlara olan ilgi Güney Kore’de yüzde 16,5, Hindistan’da yüzde 7,1, Almanya’da ise yüzde 2,8 oranında azalmış görünüyor. Japonya’da sadece yüzde 0,6, ABD’de yüzde 3, Çin’de ise yüzde 4,2 oranında artış fark ediliyor.

Nesiller bazında incelendiğinde Y ve Z kuşağı; tahmin edileceği üzere dijital dönüşüme ve yeni teknolojilere olduğu gibi tam otonom araçlara da en çok ilgiyi gösteren grup olarak karşımıza çıkıyor.

Tüketiciler otonom araçlara ilgi duymalarına rağmen, bu araçların sürüş güvenlikleri konusunda kaygı duydukları görülüyor. Söz konusu teknolojilere şüpheyle yaklaşan kullanıcılara baktığımızda Güney Koreli kullanıcılar yüzde 81 ile birinci sırada yer alırken, onları sırasıyla Japon (yüzde 79), Amerikan (yüzde 74), Alman (yüzde 72) Hintli (yüzde 64) ve Çinli (yüzde 62) kullanıcılar takip ediyor. 

Söz konusu teknolojilerin pazara kimler tarafından sunulması konusundaki tüketici fikirleri birbirinden farklılık gösteriyor. Japonya’da katılımcıların yüzde 76’sı mevcut araç üreticilerinin bu teknolojileri pazara sürmesini tercih ediyor. Çin (yüzde 58) ve Güney Kore’ de (yüzde 48) ankete katılan tüketiciler ise otonom teknolojilerin yeni ve bağımsız şirketler tarafından piyasaya sunulmasını tercih ettiklerini belirtiyor.

Araştırmamız mevcut oranların nasıl arttırılabileceği konusuyla ilgili olarak piyasada daha fazla başarılı örneğin yer almasının bu teknolojilere olan güveni arttıracağına işaret ediyor. Tam otonom teknolojilerin ana akım ulaşım metodu olarak kullanılabilmesinin yolunu açan unsur ise güven olarak karşımıza çıkıyor. Tüketicilerin akıllarında yer alan sürüş güvenliğiyle ilgili soruların giderilmesi gerekiyor. Özellikle Çarpışma Önleyici, Sürücü Uyarı Sistemi, Tehlikeli Sürüş Önleme Sistemi, Acil Tıbbi Durum ve Kaza Bildirim Sitemleri tüketicilerin gelişmiş teknolojilerle ilgili olarak öncelik verdiği konuların başında yer alıyor.

Araştırmamızda değindiğimiz başlıklardan biri de tüketicilerin her bir yeni teknoloji için ne kadar ekstra ücret ödemeye razı oldukları konusu idi. Söz konusu tutar, 2014 yılında her yeni teknolojik özellik için ortalama 1.546 dolar seviyelerinde idi. 2017 yılına geldiğimizde tüketicilerin yeni özellikler için ayırmak harcamak istedikleri tutarın 500 dolar seviyelerine düştüğünü görüyoruz. Görülen belirgin düşüşte yasa koyucuların özellikle sürüş güvenliğiyle ilgili yeni teknolojileri standart olarak sunmaları için otomobil üreticilerine yaptıkları baskının da önemli rol oynadığını belirtelim.

Son yıllarda popülaritesi bir hayli artan motor ve aktarım teknolojilerinde meydana gelen değişikliklerin de araştırma başlıklarımızdan olduğunu söyleyebiliriz. Hibrit ve alternatif yakıt konuları tüm diğer sektörlerde olduğu gibi otomotiv sektöründe de etkilerini gösteriyor. Son dönemde fosil yakıtlarının iklim üzerinde yarattığı tahribat da dikkate alındığında,  bu konu otomotiv sektörünün öncelik vereceği konuların başında geliyor. Alternatif yakıtlardan faydalanan motor ve aktarım teknolojileri konusunun özellikle üç yada beş yıllık vadede artan öneme sahip olacağını düşünüyoruz. Y ve Z kuşağının iş gücüne artan katılım oranını da düşünürsek kısa ve orta vadede bu konu otomobil üreticileri için büyük bir fırsata işaret ediyor.

Son olarak çalışmamızın mobilite tercihleri ile ilgili bölümünden bahsedelim. Uber, Kareem, Volt ve Bla Bla Car gibi uygulamalar için geniş bir pazar olduğunu görüyoruz ve bu geleneksel araç sahipliğini tehdit edebilecek nitelikte bir yıkıcı teknoloji olarak değerlendirilebilir. Anketimizde yer alan ve katılımcıların sürücü mü yoksa yolcu mu olmayı tercih ettikleri sorusuna verdikleri cevap bunu gösteriyor. Her ne kadar Japonya, Almanya ve ABD gibi gelişmiş ülkelerde bu hizmetlerin kullanım oranları düşük olsa da, Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerde bu servislerin kullanım oranı oldukça yüksek görünüyor. Çin’de yüzde 75 (En az haftada bir kez kullanan yüzde 43, nadiren kullanan yüzde 32) ve Hindistan’da yüzde 85 (En az haftada bir kez kullanan yüzde 47; nadiren kullanan yüzde 38) oranlarını görüyoruz. Diğer teknolojilerde olduğu gibi Y, Z ve X kuşağının bu teknolojilere yatkınlığının Baby Boomer’lara oranla dikkat çekici düzeyde olduğunu söyleyelim. Bu sebeple yakın gelecekte bu gruplar bireysel araçlanmaya ihtiyaç duyup duymayacaklarını sorgulayacaklar gibi görünüyor.

“Talep daralmasının 2018’e sarkacağını öngörüyoruz”

Araştırma bulgularını sektör dinamikleri ile karşılaştıracak olursanız, nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Değerlendirmenizi paylaşabilir misiniz?

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de taşıt sektörü ekonominin lokomotifi konumunda bulunuyor. Otomotiv sektörü 2016 yılını, dördüncü çeyrekte gerçekleştirilen ÖTV indirimi ve sabit kur kampanyalarıyla seneyi bir milyon adedin üzerinde tutunmayı başardı. 2017 yılının ilk yarısı beklentilerimizde olduğu gibi bir önceki yıla göre maalesef küçülmeyle kapandı. “Otomotiv Sektörü 2017 Yarı Yıl Gündemi” raporumuzda da belirttiğimiz gibi otomotiv pazarı geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 8,96 oranında daraldı. İkinci yarısı için de pek umut verici görünmeyen satış rakamlarını dikkate aldığımızda, 2017’nin bir önceki yıla oranla yüzde 8-10 oranında daralacağını öngörüyoruz. ODD’nin yayınlamış olduğu sektör yöneticilerinin 2016 yılı değerlendirmeleri ve 2017 yılı tahminlerinde de belirtilen ÖTV artışı ve jeopolitik riskler talep daralması oluşturacak gibi görünüyor. Ayrıca kurun yukarı yönlü hareketi ve yüksek faizler nedeniyle oluşan fiyat baskısından sebebiyle oluşan daralmanın önümüzdeki seneye de sarkacağını düşünüyoruz. Bu risklere 2019 yılında gerçekleşecek seçimi de dahil ettiğimizde pazar için sadece 2018 yılının değil önümüzdeki birkaç yılın da zorlu geçeceğini tahmin ediyoruz. Bu noktada raporumuzda da belirttiğimiz üzere yeni teknolojilerden faydalanan modellerin piyasa sürülmesinin sınırlı da olsa kısa vadede hareketlenme yaratacağına ve tüketici güvenini yükselteceğine olan inancımızın tam olduğunu söyleyelim. Fakat yine raporumuzda ortaya koyduğumuz üzere her geçen sene otonom araçlara olan ilginin azaldığını görüyoruz. Bu sebeple otonom araçların ve yeni modellerin pazara bir an önce sunulması gerektiğini düşünüyoruz.  Orta ve uzun vadede ise Türkiye araç parkının görece yaşlı olması otomotiv firmaları için bir fırsat oluşturabilir. Ancak yine raporumuzda belirttiğimiz gibi araç paylaşım uygulamalarının kullanım oranlarındaki artış, yüksek vergi ve artan yakıt fiyatlarını da değerlendirmeye aldığımızda yeni kuşak bireysel araçlanmadan kaçınabilir gibi görünüyor. Bu nedenle sektör kendi ekosistemi dışında yer alan iş modellerine yakınlaşması gerekir. Ayrıca dijital dönüşümü ve yeni jenerasyonların istek ve ihtiyaçlarını dikkate alarak süreçlerini ve kültürlerini yenilemelidir. 

“Nitelikli iç gücü olarak kadınlar sektöre çekilmeli”

Günümüz tüketici eğilimleri büyük bir değişim yaşıyor. Otomotiv sektörünün yeni alışkanlıklar ve davranışlar doğrultusunda bu değişimden nasıl etkileneceğini düşünüyorsunuz?

Şüphesiz ki endüstri 4.0 ve dijital dönüşüm yıkıcı teknolojileri de beraberinde getirecek. Her dönüşümde olduğu gibi önümüzdeki bu süreç de yeni fırsatlar ve tehditler doğuracak. Kısa ve uzun vadede sektörün sürdürülebilir bir büyüme elde edebilmesi için öncelikli odak noktasının Ar-Ge ve inovasyon olduğunu düşünüyoruz. Hem tüketicilerin taleplerine,  hem de baş döndürücü hızla değişen eğilimlere cevap verebilecek nitelikte ürünler ortaya koyabilmek gerekiyor. Bu da inovatif olmanın yanı sıra proaktif olmayı gerektiriyor. Sektörün bunu başarabilmesi de nitelikli iş gücünü cezbedebilmesiyle ve yaratacağı çeşitlilikle mümkün görünüyor. Çok yakın tarihte yayınlayacağımız ve son derece önem atfettiğimiz “Otomotiv Sektöründe Kadın” raporumuzda da ele aldığımız üzere ihtiyaç duyulan yüksek nitelikli insan kaynağı olarak kadınların sektöre çekilmesini öneriyoruz. Hali hazırda kadınların otomotiv sektöründeki temsil oranları beklenenin çok çok altında görünüyor. TÜİK verilerine göre toplam üretim sanayiinde çalışan kadın sayısı sadece yüzde 10 seviyelerinde iken, otomotiv sektörü içerisinde bu oranın çok daha az olduğunu söyleyebiliriz. Raporumuzda yayınlayacağımız verilere göre sektördeki kadınların yarısından fazlası otomotiv sektöründen memnun olduğu, ancak gitmek isteyenlerin oranının hiç de azımsanmayacak düzeyde çıktığı görülüyor. Hele ki sektördeki kadınların yüksek oranda üniversite ve üzerinde eğitim aldığını düşünürsek, sektörün geleceği için memnuniyet oranının neden çok daha yukarılara çekilmesi gerektiğini anlamış oluruz.

Ar-Ge ve inovasyonun ortaya çıkardığı önemli bir konu olarak, çok da uzak olmayan bir gelecekte karşılaşacağımız işbirlikleri, şirket birleşmeleri ve satın almalar olduğunu söyleyelim.  Tüketicilerin araçlarından beklentisinin sadece konfor ve güvenlik olmadığını artık hepimiz görebiliyoruz. Günlük yaşantısının her alanında olduğu gibi ulaşım araçlarının da hayatını kolaylaştırmasını bekleyen tüketici sayesinde otonom araçlar öne çıkıyor. Geçtiğimiz dönemde sıkça tartıştığımız alternatif yakıtlı motor teknolojilerinin yanı sıra daha önce otomotiv ekosistemi içerisinde değerlendirmediğimiz tedarikçilerin de önemli olduğunu biliyoruz. Bağlantılı yaşam ve nesnelerin interneti konuları da otomotiv sektörünün 2017 ve sonrası için gündemini işgal eden konular haline geldiğini söyleyebiliriz. Hem globalde hem de yerelde yayınladığımız raporlarda sık sık bahsettiğimiz bağlantılı yaşam sayesinde, ilk etapta imkansız görünen fakat gerçek zamanlı veri aktarımı sayesinde iş ve evleri arasındaki mesafe yok oluyor. Eş zamanlı olarak tüketicilerin optimal şekilde spor ve alışveriş yapmalarına, mobil aygıtlarını ceplerinden dahi çıkarmadan yapacakları işlemlere olanak veren sistemlere tanık olacağız. Tüketicilerin beklentilerini bu doğrultuda karşılamak için sektörün bugüne kadar yaptığı yatırım tüm dünyada toplam 20 milyar dolar seviyelerine ulaşmış durumda olduğunu görüyoruz. Bu yatırımın bağlantılı yaşam, nesnelerin interneti, büyük veri ve mobilite gibi yeni teknolojilere yapıldığını söyleyebiliriz. Söz konusu yatırımların 2025 yılına kadar 80 milyar dolar seviyelerine ulaşması bekleniyor. Otomotiv endüstrisi kendisi için görece yeni olan bu teknolojilerden faydalanmak için Amazon, Google, Apple gibi bilişim sektörünün devleriyle işbirliği içerisine giriyor. Ayrıca inovasyon konularında son derece başarılı olan start-up’ları da bünyelerine katıyorlar.  

“Sektörün daha dinamik ve proaktif olabilmek için

Ar-Ge yatırımlarını artırması gerekiyor”

Bulgulardan hareketle sektördeki kurumlara düşen görevler, alınması gereken aksiyon planları konusunda önerileriniz nelerdir?

Bahsettiğimiz bulgular ışığında esas görevin iki ana aktöre düştüğünü söyleyelim. İlk sorumluluk elbette otomotiv sektöründe karşılık buluyor. Sektörün daha dinamik ve proaktif olabilmek için Ar-Ge yatırımlarını artırması gerekiyor. Böylece hem tüketici taleplerine hızlı cevap verilebilecek üretim süreçleri inşa etmeli, hem de süreç iyileştirmeleriyle maliyetlerini düşürmelidir. Bu sayede geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız durgunluğun önüne geçilebilecek olup sürdürülebilir büyüme rakamlarına erişilebilir. Bir diğer görevi ise, bünyesinde yer alan nitelikli işgücünü arttırması yönünde aksiyon almak olmalıdır. “Otomotiv Sektöründe Kadın” raporumuzda belirttiğimiz ve kadınların sektörden ayrılmalarına sebep olan iş/özel hayat dengesi, kariyer fırsatları gibi konularda adım atmalıdır.  Bu sayede Ar-Ge yatırımlarını daha etkin ve etkili kullanabilecek olup yıkıcı dönüşümlere çok daha kolay uyum sağlayabilir.

Bir diğer görev ise düzenleyici otoritelere düşüyor. Yeni teknolojilerin hayatımıza girmesini hızlandırmak için teşvikler arttırılmalı ve kısıtlamalar kaldırılmalı diye düşünüyoruz. Avrupa Birliği’nde örneklerini görmeye başladığımız şekilde fosil yakıtlı araç üretiminin durdurulması ve hatta trafikten çekilmesi için atılan adımların Türk piyasasında da uygulanması gerekiyor. Bu durum yalnızca sektörü hareketlendirmeyecek, iklim değişikliğiyle mücadele de önemli kazanımlar elde edilmesini sağlayacaktır. Bu sebeple hem belirli bir tarihte kullanımlarının sonlandırılmasıyla ilgili gerekli kanunların yürürlüğe konması hem de süreci hızlandırmak önem taşıyor. Bunun için belli yaşın üzerindeki araçların trafikten men edilmesi veya artan oranlarda vergilendirilmesi devletin öncelikli görevleri arasında yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Her ne kadar bu öneriler son derece radikal görünse de sektörün ve dünyamızın geleceği için bu adımların mutlak surette atılması gerekliliğine inancımızın tam olduğunu belirtmek isteriz.   


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next