VDA Başkanı Matthias Wissmann Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Mobil geleceğe ulaşırken amacımız sıfır emisyon ve sıfır kaza”

2007’den bu yana Alman Otomotiv Endüstrisi Derneği’nin (VDA) başkanlığını yürüten Matthias Wissmann ile otomotiv sektörüne ilişkin gelecek trendlerini konuştuk. Wissmann, otomotiv sektörünün dijital dönüşüm sürecinden geçtiğini vurgularken, Türkiye’nin otomotiv üreticileri için cazip bir yatırım ortamı olduğunu söylüyor.

Okuyucularımıza VDA’yı kısaca tanıtabilir misiniz?

600 üyesi bulunan VDA, üretim yerleri Almanya’da olan, otomobil ve ticari araç OEM’lerinden pek çok tedarikçiye ve treyler, karoser, otobüs üreticilerine kadar pekçok fi rmayı temsil ediyor. Farklı ülkelerde bulunan üretici grupları ayrı derneklerde teşkilatlanamadığı için biz dernek olarak onlarla doğrudan iletişim kurup daha hızlı karar alabiliyoruz. Bu durum, otomotiv merkezi olan Almanya için çok önemli bir avantaj oluşturuyor. Bundan başka VDA, dünyanın en önemli mobilite fuarı olan IAAFrankfurt Motor Show’u da düzenliyor.

2017 yılı için dünya otomotiv pazarının performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Otomotiv sektörü, hem sanayileşmiş ülkeler, hem de gelişmekte olan ülkeler için kilit sektör konumunda bulunuyor. Örneğin Çin, iktisadi büyümenin otomotiv pazarıyla yakından bağlantılı olduğunu bize gösteriyor. 2017 yılında Almanya, otomotiv için güçlü bir yıl olan 2016’da elde ettiği sonuçları sürdürecektir. Almanya’nın otomobil pazarı yüzde 5 büyüyerek yaklaşık 3,4 milyon adede ulaştı. Bu sonuç, geçtiğimiz 10 yılda elde edilen en yüksek satış adediydi. Avrupa pazarı için de olumlu bir sonuç çıkarabiliriz. 2017 yılında Avrupa ülkelerinin neredeyse hepsinde artış görüldü. 2017’de Batı Avrupa’da, yaklaşık 13,9 milyon adede ulaşılmasını, böylece istikrarlı bir büyümeyle yılın tamamlanmasını bekliyoruz.

Otomotiv sektöründeki yeni trendlerden ve Almanya’nın bu trendlerdeki etkisinden bahsedebilir misiniz?

Alman otomotiv sektörü, ülke teknolojisinin Ar-Ge kulvarına en fazla yatırım yapan sektör konumunda bulunuyor. Uluslararası rekabetçiliğimizin dayandığı teknik bilgi birikimi burada ortaya çıkıyor. Bu çabalara ek olarak tüm otomotiv sektörü, milyarlara ulaşan yatırımları içeren bir “dijital dönüşüm süreci”nden geçiyor. Bu tespit, yalnızca geleceğin mobilitesine (bağlantılı ve otonom sürüş) değil, aynı zamanda akıllı üretim sistemlerine de yatırım yapıldığı anlamına geliyor. Dijital iş süreçlerinde devam eden uygulamalar için, start-up ve IT alanında global şirketler ile yeni ortaklıklar kurma ihtiyacı bulunuyor. Bu duruma örnek vermek gerekirse, BMW, Mobil Eye ve Intel’in ortaklığından ya da Daimler’in Blacklane, Uber ve MyTaxi gibi mobilite servis sağlayıcıları ile sahip olduğu ortaklıktan bahsedebiliriz. Örneğin Volkswagen da, iddialı hedefl erle yeni bir yan kuruluş olan MOIA’yı kurdu. Alman otomotiv şirketlerinin işbirliği ortağı olarak aranılan şirketler olduğu açıkça görülüyor. Bunun kısmen nedeni, birinci sınıf segmentte Alman otomotiv sektörünün küresel pazarın yüzde 70’inden fazlasını çekmesi ve otomotiv dünyasının en değerli markalarına sahip olmasını söyleyebiliriz. Bizimle ortaklık kurmak isteyenler, bunun yalnızca eşit şirketler arasında gerçekleşeceğinin farkında olmalıdır. Biz gelecekte de “sürücü koltuğunda” kalmak istiyoruz.

“Mobil bir geleceğe ulaşmanın yolu dijitalleşmeden geçiyor”

 Gelecek 10 yılda otomotiv teknolojilerinde ne tür gelişmeler bekliyorsunuz? Sizce hangi teknolojiler öne çıkacak?

Alman otomotiv sektörünün daha iyi yol güvenliği gibi net bir hedefi  var. Dijitalleşmenin buna çok büyük katkı sağlıyor. Çünkü kazaların yüzde 90’ı insan hatasından dolayı gerçekleşirken, yalnızca küçük bir kısım teknik hatalardan kaynaklanıyor. Dijitalleşme sayesinde sürücü tehlikeler konusunda uyarılıyor, yardım alıyor ve destekleniyor. Bu, OEM’ler ve tedarikçiler arasında bir megatrend haline geldiğinden inovasyonu güçlendiren önemli bir etken olduğunu da söyleyebiliriz. Bu kapsamda, otomotiv sektöründeki pek çok işin geleceğini korumayı önemli buluyor, nitelikler ve eğitim gerekliliğini vurguluyoruz. Dijitalleşmenin, ticari araç işinde de önemli olduğunu düşünüyoruz. Kamyon kullanımı artarken boş yolculuklardan kaçınılabilir. Yol güvenliği yani kör nokta, turn-off  assistant, otomatik acil frenleme, şerit kalkış uyarısı gibi konuların geliştirilmesinden bahsedebiliriz.

E-mobilite hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? Sizce sektörü nasıl etkileyecek?

Elektrikli mobilite, şirketlerin Ar-Ge yatırımlarının ana odağı konumunda bulunuyor. 2020 yılına gelindiğinde Alman otomotiv sektörü elektrikli mobilite için 40 milyar euro harcamış olacak. Aynı dönem içinde Alman otomobil üreticileri e-otomobiller ile portföylerini en az üçe katlayarak bugün 30 modele sahipken 2020’de yaklaşık 100 modele sahip olacaklar. Aynı zamanda, yarının mobilitesinde başka bir öğeyi temsil eden yakıt hücrelerinde de büyük ilerlemeler görüyoruz. Ancak fonksiyonel altyapı olmadan elektrikli mobilitenin piyasada önemli bir ilerleme yaratamayacağı açıktır. Almanya’da ve Avrupa’da bu alanda kararlılıkla çalışmaya devam edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Sektördeki üreticilerin sıfır emisyon odaklı eylem planları ve stratejilerini değerlendirir misiniz?

 Mobil bir geleceğe ulaşmaktaki amaçlarımızdan ilkini sıfır emisyon, diğerini ise sıfır kaza olarak belirtebiliriz. Bizce bu amaçlara ulaşmanın yolu dijitalleşmeden geçiyor. Dijitalleşmenin fırsatlarından ve potansiyelinden tam anlamıyla fayda sağlamamız için birkaç sektörü kapsayan işbirliklerine ihtiyacımız olacak.

“Türkiye otomotiv üreticileri için cazip bir yatırım ortamı”

Artan rekabet ortamı ve yeni trendler düşünüldüğünde, sektörün küresel olarak hangi aksiyonlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorsunuz?

Gelecekte elektrikli araçlar, CO2 salınımını azaltmakta önemli bir katkı sağlayacaktır. Elektrikli araç pazarında (Yüzde 100 elektrikli araçlar ya da şarj edilebilir hibrit araçlar) önümüzdeki yıllarda güçlü bir büyüme yaşanacağını düşünüyoruz. Ancak küresel şartlarda yanmalı motorlu araçlar, yeni araç pazarının hala önemli bir kısmını oluşturacaktır. Bundan dolayı gelecekte CO2 zorunluluklarının teknolojiyi nötr kılması gerekir. Çevre ve ekonomi politikalarının hedefl eri arasında bir denge sağlanmalıdır. Amaç yalnızca iklim koruması değil, aynı zamanda büyüme ve iş yaratımıdır.

Türkiye otomotiv sektörü ve dünya piyasasındaki durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye otomotiv sektörü son birkaç yılda, Avrupa otomotivine daha entegre olmaya başladığı için hızla genişledi. Türkiye şu anda dünyanın en büyük otobüs üreticisi olmasının yanı sıra otomobil ve kamyon üretiminde de ilk sıralarda bulunuyor. 2016 yılında AB’nin ithal ettiği motorlu araçların yüzde 20’si Türkiye’den geldi. Türkiye’nin sanayi altyapısı ve AB standartlarına yakınsama çabaları, ülkeyi otomotiv üreticileri için cazip bir yatırım ortamı haline getirdi.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next