Bosch Türkiye ve Orta Doğu Başkanı Steven Young Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“İnovasyon gücümüz, gelecekteki büyüme için temel oluşturuyor”

Günümüz iş dünyasının kilit unsurlarından olan Ar-Ge ve inovasyon konusunda Bosch Türkiye ve Orta Doğu Başkanı Steven Young ile görüştük. Ar-Ge’de odak noktaları arasında sürücü destek sistemleri, otomobil multimedyası ve sensör teknolojisindeki genişleme olduğunu vurgulayan Young, otomotiv sektörüne yönelik Bosch stratejileri ve işbirliklerini önemsediklerinden bahsediyor.

İnovasyonu nasıl tanımlıyorsunuz? Ar-Ge ve inovasyon arasında nasıl bir bağlantı bulunmaktadır? Bosch Grubu olarak bizim sloganımız, ‘yaşam için teknoloji’... Bu slogan ekseninde, insanların hayatını kolaylaştıracak, teknolojide boyut atlatacak yenilikler üzerinde çalışıyoruz. İnovasyon stratejimizin temelinde yenilikçi olmak ve üretmek yatıyor. Çünkü inovasyon, Bosch’un genetik kodlarında var. Biz, gerçekleştirdiğimiz Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarıyla bugün hayata geçirdiğimiz ürün ve hizmetlerimizle teknolojik gelişimin ve global trendin merkezinde yer alıyoruz. En önemlisi, inovasyon gücümüz, gelecekteki büyüme için temel oluşturuyor. Her yıl global çapta satış gelirimizin yüzde 10’unu Ar-Ge yatırımlarına ayırıyoruz. 2016 yılında bu anlamda Ar-Ge harcamalarımız 7 milyar euro’ya yükseldi. Bosch Grubu, dünya genelinde 120 lokasyonda araştırma ve geliştirme alanında 56 bin çalışana sahip. Bosch bünyesinde yazılım alanında çalışan 20 binden fazla mühendis var, sadece geçen yıl bu kadronun sayısında 1000 kişilik artış yaşandı. Bu mühendislerden 4 bine yakını da “Nesnelerin İnterneti” konusunda çalışmalar yürütüyor. Türkiye’de ise halen Bursa, Manisa ve Çerkezköy’deki 4 Ar-Ge merkezimizde 600 çalışanımız, önemli bir kısmı uluslararası düzeyde olan 200’den fazla proje üzerinde çalışmalar yürütüyor. Ar-Ge alanında önemli trendler hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu trendlerin gelecekte değişeceğini düşünüyor musunuz? Dünya çok hızlı bir dönüşümden geçiyor ve Bosch olarak biz de bunun önemli bir parçasıyız. Ar-Ge’de odak noktalarımız arasında sürücü destek sistemleri, otomobil multimedyası ve sensör teknolojisindeki genişleme yer alıyor. Artık daha iyi otomobil üretmek kimseye yetmez hale geldi. Dolayısıyla yeni mobilite konseptleri geliştirmek gerekiyor. Diğer yandan bugün adına “yapay zeka” denen bir olguyla karşı karşıyayız. Nesnelerin interneti ve yapay zeka konusundaki ilerleme, sadece otomotivle değil; Bosch’un neredeyse tüm işleriyle ilgili. Enerjimizi, bu ilerlemeyi sağlamaya harcıyoruz. 2016 yılında internet özelliğine sahip 27 milyon ürün sattık. Önümüzdeki 10 yıllık süreçte her yeni Bosch ürününün ya yapay zekayla üretilmesini ve geliştirilmesini ya da kendi içerisinde yapay zeka bulunmasını hedefliyoruz.

Burada global bir öngörü de paylaşmak istiyorum: Dünya genelinde Nesnelerin internetine yönelik pazarın 2020’ye kadar her yıl yüzde 35 büyüyeceğini ve 250 milyar dolarlık bir değere ulaşacağını tahmin ediyoruz. Nesnelerin internetine yönelik çipler, büyümenin en güçlü faktörleri olacak. Yine aynı öneme sahip olan dijital asistanların sayısı da 2020 yılının başında 13 kat artarak 1,5 milyar adetin üzerine çıkacak. Bağlanabilirlikle ilgili olarak sensörler, yazılımlar ve servislerden oluşan “3 S”mizi güçlendiriyoruz. Sensör alanında dünyanın en büyük mikromekanik sensör üreticisiyiz. 1995 yılından beri 8 milyardan fazla MEMS sensörü ürettik. Bugün, Bosch MEMS sensörlerinin yüzde 75’i tüketici ve iletişim elektroniği uygulamalarında kullanılıyor. Bosch Grubu geçtiğimiz günlerde 12 inçlik yonga plakalarına dayanan yongalar üretmek için 1 milyar euro yatırımla Almanya’da tesis kuracağını açıkladı. Hali hazırda 2016 yılında dünya genelinde üretim hattından çıkan her otomobilde ortalama olarak dokuzdan fazla Bosch yongası bulunuyor.

Servisler alanında ise sadece yeni teknoloji yerine tüm iş modellerini geliştiriyoruz. Çünkü sadece ürün yapıp satmak artık yetmeyecek. Yeni iş modellerinin geliştirilmesi bu aşamada önem kazanıyor. Nitekim halihazırda yaklaşık 100 projeyi değerlendiriyoruz ve bunların üçte biri ya tanıtım ya da üretim aşamasında. Coup e-scooter, yani araç paylaşım servisimiz buna güzel bir örnek. Bu proje, büyük şehirlerdeki trafik sorununu rahatlatmak için tasarlandı. Berlin’den sonra şimdi de Paris’te uygulanmaya başlandı. 21 yaş üzeri ve B sınıfı üzeri ehliyeti olan herkes bu uygulamayı akıllı telefonundan e-scooter’ı rezerve etmek ve kiralamak için kolaylıkla kullanabilecek. E-scooter’ın yarım saatlik kullanım ücreti 4 euro. Tasarımıyla da dikkat çeken e-scooterları, Berlin ve Paris’ten sonra neden büyükşehirlerimizde de görmeyelim? Hem turistlerin hem de gençlerin ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Otomotiv dünyasını gelecekte neler bekliyor ve Bosch bu konuda neler yapıyor? 1950’lerde nüfusun yüzde 30’u şehirlerde yaşarken, 2008 yılında bu oran yüzde 50’yi buldu. Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre, çok değil 20 sene sonra bu oran yüzde 60 olacak ve giderek artacak. Su kaynaklarının giderek azaldığı, karbon emisyonunun kontrol altına alınmaya çalışıldığı bir dünya bizi bekliyor. Bütün bunları da değişen demografik yapı ile uyumlu hale getirmeye çalışan bir teknoloji dönüşümü var. İnsanoğlunun birinci görevi, mobilite ve hava kalitesi arasındaki dengeyi yakalamak olmalı. İşte biz bu nedenle, otomobil üreticilerini desteklemek için enjeksiyon teknolojisinden egzoz gazı arındırmaya kadar bu konuyla ilgili pek çok girişim geliştirdik ve geliştirmeye de devam ediyoruz.


Sadece kaportanın altına yönelik çalışmalar yürütmüyoruz. Trafiği daha verimli hale getirme konusuyla da eşit derecede ilgileniyoruz. Örneğin; şehirlerimizde park yeri aramanın neden olduğu günlük trafik sıkışıklığını azaltmak istiyoruz. Bu amaç doğrultusunda çözümler geliştirdik. Bunlardan biri de büyük şehirlerdeki park stresini azaltmak için üzerinde çalıştığımız park yerlerini paylaşan otopark sistemidir. İki yıl önce duyurusunu yapmıştık, gelecek yıl kullanımına Almanya’da başlayacağız. Bu çözümün İstanbul’da uygulandığını hayal edebiliyor musunuz? Bildiğimiz üzere, karayolu trafiği radikal bir değişim yaşıyor. Otomobillerle ilgili çevresel kriterler artıyor. Bunun için elektromobilite ve içten yanmalı motorlar üzerine hız kesmeden çalışıyoruz. Her yıl 400 milyon euro sadece elektromobilite üzerine Ar-Ge harcaması yapıyoruz. Öte yandan; içten yanmalı motorlar üzerinde de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Otonom sürüşte kaydettiğimiz ilerleme de en az aynı hızla devam ediyor. Çok önemli bir stratejik adım olarak, kendi kendine giden otomobillerin beyni olan “Artificial Intelligence” yani yapay zeka üzerine çalışıyoruz. Yapay zekanın yardımıyla otomobilleri diğer karayolu kullanıcılarının davranışlarını yorumlamaya ve tahmin etmeye yetecek kadar akıllı hale getiriyoruz. Otonom sürüşü desteklemenin yanı sıra A noktasından B noktasına seyahat eden web tabanlı servisler sunuyoruz.

Örneğin; 2020 yılının başından itibaren ağa bağlı mobilite pazarı her yıl yaklaşık yüzde 25 büyüyecek. 2020 yılında, 250 milyon aracın nesnelerin internetinin bir parçası olması bekleniyor. Bu nedenle önümüzdeki yıl, ağa bağlı mobilitenin kalbi olarak görülebilecek bir yazılım platformu olan Bosch Automotive Cloud Suite’yi kullanıma sunacağız. Ayrıca akıllı eve erişim, her iki alanda da aktif olan Bosch gibi bir şirketin kolaylıkla yapabileceği bir şey. Bu, otomobilin sadece sürülmek için değil, aynı zamanda bir kişisel asistan gibi sürücüye destek sağlamak için kullanılabileceği anlamına da geliyor.

İnovasyonu ve patent düzeyinde gelişmeleri artırmak için ne gibi aksiyonlar alınması gerektiğini düşünüyorsunuz? Çalışanların rutin çalışmalardan alınarak kreatif görevler için daha fazla zamana sahip olması, inovasyon için çalışmalar yapması, Bosch için önemli başarı faktörlerinden. Dünya genelinde tüm pazarlara ideal ürün ve hizmet sunulabilmesini sağlamak ve inovasyonu geliştirmek için geniş kültürel çeşitliliği büyük bir güç olarak kullanıyoruz. Biz, farklı fi kirlere, dile ve kültüre sahip birçok insanı kendi çatımız altında birleştiriyoruz. Bunu, yarının yenilikleri için bir güç kaynağı ve dünyanın dört bir yanındaki çalışma arkadaşlarımızı birleştiren temel bir değer olarak görüyoruz. Bu çeşitlilik bizi eşine az rastlanır türden küresel bir işveren konumuna getirirken, inovasyonla olan ilişkimizi kuvvetlendiriyor. Çeşitliliği sürdürülebilir biçimde desteklemek amacıyla kişisel kariyer planları, yaşam tarzları ve özel hedefleri konusunda çalışanlarımızın doğal ve gerçekçi davranabileceği bir iş ortamını teşvik ediyoruz. Yarattığımız bu ortamın sonucunu yapılan inovasyonlarda ve başarılı çalışmalarda görüyoruz.

Çalışanlarımızın farklı isteklerini, kadın ve erkek çalışanlarımıza yönelik esnek çalışma saatleri ve iyi bir iş-yaşam dengesiyle destekliyoruz. Bize göre, çalışma ortamındaki çeşitlilik ve çalışanlar için oluşturulan çalışma kültürü inovasyon konusuna pozitif olarak etki ediyor. Türk sanayinde yenilikçilik kapasitesi nasıl artırılabilir? Üniversite-sanayi işbirliğiyle nitelikli Ar-Ge çalışanlarının yetişmesi, üniversitelerden daha fazla doktoralı mühendisin sanayiye kazandırılması, Ar-Ge’lerin etkinliği için nitelikli personelin yetişmesinin ve kalıcılığının teşviki, üniversitelerin ve sanayinin laboratuvar altyapılarına daha fazla teşvik yapılması, üniversitelerde temel araştırma merkezlerinin oluşturulması gibi hususlar önem taşıyor. Üniversitelerle, Teknopark ve benzer enstitülerle işbirliği yapıyor musunuz? Üniversite ve hatta lise düzeyinde iş birliklerimiz bulunuyor. Örneğin; Bosch Dizel Sistemleri Ar-Ge Merkezimiz, son yıllarda artan TÜBİTAK projeleriyle birlikte üniversite-sanayi işbirliğine daha fazla ağırlık verdi. Şu ana kadar 7 üniversite ve 15 akademisyenle çeşitli projelerde işbirliği sağlandı. Önümüzdeki yıllarda bu çalışmalarımızı ortak sertifika programları (Ar-Ge Mühendisi Yetiştirme Programı) ile daha da artıracağız. Ancak önemli bir noktaya dikkat çekmek isterim: Üniversiteler, Ar-Ge merkezlerinin ve sanayinin ihtiyaçları doğrultusunda programlarını yapılandırmalıdır. Üniversite içindeki laboratuvar altyapılarının da buna bağlı olarak geliştirilmeye ihtiyacı var.

Biz, Türkiye’nin Sanayi 4.0 dönüşümüne destek vermek istiyoruz. Bu dönüşümle birlikte daha fazla ihtiyaç duyulacak insan kaynağının yetişmesi için sorumluluk almaya hazırız. Bu çerçevede uluslararası robotik yarışması olan FIRST Robotics Competition Yarışması’na katılan 3 lisemize maddi ve manevi destek veriyoruz. 2018 yılında bu alanda işbirliği yaptığımız lise sayısını artırarak, öğrencileri yaşadığımız dijital dönüşüm hakkında bilgilendirerek geleceğe hazırlamayı hedefl iyoruz. Bosch gerçekleştirdiği programlar ile öğrencilerin çalışmalarını destekliyor ve gençlere önemli fırsatlar sunuyor. Dijital Üretim ve Sanayi 4.0 konularında öğrenciler için oluşturduğu imkanlarla geleceği şekillendiriyor. Örneğin; Boğaziçi Üniversitesi’nin işbirliğiyle “Değişimi Şekillendirin- Dijital Üretim ve Sanayi 4.0 (Shape the Change – Digital Manufacturing & Industry 4.0) Programı”nı geliştirdik. Program, Türkiye’de tüm üniversitelerin lisans ve lisansüstü öğrencilerinin katılımına açık ve ücretsiz şekilde gerçekleştiriliyor. Programa katılan öğrencilerin, Dijital Üretim ve Sanayi 4.0 konularına odaklanmış projeler üzerinde çalışmaları amaçlanıyor. Bu yıl 40 öğrenci seçildi ve Bosch Manisa Termoteknik Fabrikası’nda Sanayi 4.0 konusunda çalışmaya başladı. Sanayi 4.0’ı Türkiye için önemli bir fırsat olarak görüyorsunuz.


Sizce Türkiye ‘de Sanayi 4.0 gelişmesi için neler yapılmalıdır? Sanayi 4.0’nin Türkiye için çok önemli olduğunu ve Türkiye’nin bu fırsattan yararlanması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü Sanayi 4.0’la birlikte üretimde harcanan zaman azaltılacak ve kaynakların daha verimli kullanılması sağlanacak. Sanayi 4.0 ayrıca veri alışverişini sağlarken, enerji tasarruf yapılmasına da imkan tanıyacak. Bu sebeple, bu dönemi iyice öğrenmek ve bu dönemden yararlanmak bize göre çok önemli. Biz kendi adımıza, Sanayi 4.0’ın daha iyi anlaşılması ve bu devrime Türkiye’nin uyum sağlaması için sürekli çalışıyoruz. Üretim endüstrisinin bugün geldiği noktada, rekabet avantajını uzun vadeli korumanın yolu; iş akışlarının tamamında otomasyonu sağlamak, her aşamada verileri toplamak, toplanan verileri analiz ederek verimliliği artırmak için kullanmaktır. Bu noktada firmalar yatırımlarını büyük resmi görerek yapmalı. Şirketin vizyonuna bağlı olarak bir dönüşüm yol haritası hazırlamalı ve birbiriyle entegre çözümleri hayata geçirmelidir. Sanayi 4.0 konusunda edindiğimiz tüm bilgi birikimi ve tecrübeyi Türk sanayicisiyle paylaşıp, ülkemizin ekonomisine katkıda bulunmak istiyoruz. Bu çalışmaları yapmak için bir ekip kurduk. Sanayi 4.0 ekibimiz, bu dönüşümün bir parçası olmak isteyen sanayicilerle görüşmeye ve saha analizleri yapmaya başladı. Ayrıca, birikimlerimizi paylaşmak için platform kurduk. “Sanayide Gelecek” adını taşıyan web sitemizden (www.sanayidegelecek.com) konuyla ilgilenen sanayicileri ve tüm kesimler ziyaret edip, Sanayi 4.0 hakkında detaylı bilgi edinebilir.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next