Dünya Bankası Türkiye Direktörü Johannes Zutt Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Türkiye’nin potansiyel büyüme oranını tekrar yukarı çekmesi gerekiyor”

Dünya Bankası (World Bank) Türkiye Direktörü Johannes Zutt, küresel ekonomi ortamını ve Türkiye’nin büyüme performansını ODD Dergi için değerlendirdi. Küresel büyümenin önümüzdeki yıllarda artacağını öngören Zutt, Türkiye’nin büyümesinin devam etmesi için düşen potansiyel büyüme oranının tekrar yükseltilmesi gereğine dikkat çekiyor. Zutt, yerli ve yabancı yatırımcılar için daha iyi bir ortam yaratabilmek ve Türkiye’de yatırımın büyümesini geri getirebilmek amacıyla, “Düzenleyici kuruluşların kalitesinin artırılması ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi için daha fazla çalışma yapılması gerekiyor” diyor.

“Avrupa’da işgücü hareketliliği ve göç, büyüme potansiyeli üstündeki kısıtların etkisini azaltıyor”

Son yıllarda meydana gelen önemli gelişmelerin tüm dünya ekonomileri üzerinde derin etkileri oldu. Küresel ekonomi açısından 2015 yılı ve 2016’nın ilk çeyreği nasıl geçti? Büyüme oranları, istihdam, ihracat, cari açık gibi konular düşünüldüğünde, Avrupa Birliği ülkeleri için bu seneyi nasıl değerlendirirsiniz?

2014 yılında yüzde 2,6 olan küresel büyüme, yüzde 2,4’e gerileyerek 2015 yılında da beklentilerin altında kaldı. Beklenenin altında kalan performans, temel olarak yükselmekte ve gelişmekte olan ekonomilerde görülen yavaşlamanın devam etmesine, emtia fiyatlarının kriz sonrası dönemde en düşük seviyesine ulaşmasına, sermaye akışlarının zayıflamasına ve küresel ticaretin düşmesine sebep oldu.

Küresel büyümenin önümüzdeki yıllarda artması ve 2016 yılında yüzde 2,9’a, 2017-18 döneminde ise yüzde 3,1’e çıkması öngörülüyor. Bu canlanmanın önde gelen yüksek gelirli ülkelerde kazançların devam etmesine, finansman koşullarındaki kademeli sıkılaşmaya, emtia fiyatlarının dengelenmesine ve Çin’in yavaş yavaş dengesini yeniden sağlamasına bağlı olması bekleniyor.

Avro Bölgesinde iç talebin güçlenmesi ve ihracatın ivme kazanmasıyla birlikte büyüme 2015 yılında hız kazandı. Bunda kısmen, avroda yaşanan değer kaybının etkilerinin yavaş yavaş hissedilmesinin de rol oynadığını söylemek mümkün. Yılın tümüne baktığımızda, İspanya’da sıkılaşan, Almanya’da beklentinin altında kalan ve Fransa ve İtalya’da hala yavaş seyreden (kademeli bir toparlanma olmasına rağmen) faaliyetlerle birlikte, Avro Bölgesindeki büyüme oranının daha önceki tahminlere uygun olarak yüzde 1,5 olması bekleniyor. Düşük petrol fiyatları ve uygun finansman koşulları, tüketici harcamalarını ve yatırımları destekliyor. Avrupa’daki terör saldırılarının ardından ortaya çıkan güvenlik kaygılarının, olayların daha fazla tırmanmaması halinde güven ve faaliyetler üzerinde kalıcı etkilerinin olması beklenmiyor. Zayıf bir dış ortamın içerisinde koşulların 2016 yılında iyileşmeye devam etmesi ve büyümenin yüzde 1,7 oranına ulaşması bekleniyor. Büyümenin 2017-18 döneminde de potansiyelin biraz üzerine çıkarak ortalama yüzde 1,6 olması öngörülüyor. Bununla birlikte, büyüme potansiyelinin düşük kalması, yüksek işsizlik oranları ve yüksek kamu borcu ile ilgili endişeler devam ediyor. Nüfusun yaşlanması büyüme potansiyelini kısıtlamakla birlikte, işgücü hareketliliği ve göç bu kısıtların bir kısmının azaltılmasına ve parasal birlik içerisinde ülke-spesifik şoklara karşı düzenlemelerin yapılmasına yardımcı olabilir.

“ABD’de istihdamdaki büyüme, elverişli finansman koşulları ve düşük petrol fiyatları iç talebi desteklemeye devam ediyor”

ABD’deki ekonomik durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Beklentileriniz nelerdir?

Amerika Birleşik Devletleri’nde 2015 yılında iç talep, petrol dışı sektörlere yapılan dinamik yatırımlar ve güçlü tüketimle desteklendi. Buna karşılık net ihracat büyüme üzerinde yavaşlatıcı etki yaratmaya devam etti ve endüstriyel faaliyet 2015 yılının ikinci yarısında da düşük seyrini korudu. 2015 yılının tamamına baktığımızda, büyümenin kriz sonrası dönemdeki en yüksek seviyesine ulaşması ve yüzde 2,5 olması bekleniyor. İşgücü piyasalarındaki koşulların sağlam bir seyir izlemesi, tüketimin sürüklediği bir toparlanmayı desteklemeye devam etti. 2015 yılında aylık ortalama 200 binden fazla iş yaratıldı ve işsizlik oranları 2015 yılının son çeyreğinde yüzde 5 seviyesine geriledi. Bununla birlikte işgücüne katılım, aşağı yönlü bir seyir izlemeye devam etti ve emeklilik yaşına yaklaşan baby-boomer kuşağına ait kişilerin (1946-1964 yılları arasında doğanlar) sayısı artmaya devam ettiği için bu alanda çok fazla bir toparlanma görülmesi beklenmiyor. Son yıllarda işgücü verimliliği aşağı yönlü bir seyir izledi ve potansiyel üretim artışını baskıladı. Hanehalkı reel kullanılabilir geliri; istihdam artışı, petrol fiyatlarının düşmesi ve ılımlı ücret artışı sayesinde bir canlanma yaşadı. Bu da, tasarruf oranlarında görülen artışa rağmen 2015 yılında kişisel tüketimin de artmasıyla sonuçlandı. Sıkı bir işgücü piyasasıyla birlikte, konut piyasalarında bir toparlanma ve ücret artışının pekiştirilmesi beklentisi var.

İleriye yönelik olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nde istihdamdaki sağlam büyümenin, hala elverişli olan finansman koşullarının ve düşük petrol fiyatlarının önümüzdeki dönemde iç talebi desteklemeye devam etmesini bekliyoruz. Büyümenin 2016 yılında ortalama yüzde 2,7 oranında olması ve 2017 yılında üretim açığının kapanmasıyla birlikte 2017-18 döneminde yüzde 2,3 civarında sabitlenmesi öngörülüyor. Para politikasındaki sıkılaşma, öngörülen dönemde büyük olasılıkla oldukça kademeli bir şekilde gerçekleşecek.

“Türkiye’de orta vadeli büyüme görünümü yapısal reformların uygulanmasına bağlı”

Diğer gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında sizce Türkiye ekonomik açıdan ne noktada bulunuyor? Türkiye’nin ekonomik ve sosyal görünümü ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

2001 sonrası dönemde Türkiye’de yaşanan ekonomik gelişmeler, oldukça etkileyici ekonomik başarılara imza atılmasını sağladı. 2001 yılında yaşanan bankacılık krizinin ardından, ülke güçlü bir mali konsolidasyonun, daha sağlam hale getirilmiş bir bankacılık denetleme sisteminin ve enflasyon hedeflerinin bağımsız bir merkez bankası tarafından belirlendiği esnek bir döviz kuru rejimine geçişin desteklediği çok güçlü bir yapısal reformlar yolculuğuna çıktı. Kişi başına düşen gelir on yıldan daha kısa bir sürede neredeyse üç katına çıktı ve şu anda dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye üst orta gelir seviyesindeki bir ülke haline geldi.

2000’li yılların başlarında elde edilen başarıların ardından ve küresel krizden hızlı bir şekilde toparlandıktan sonra, 2012 yılından bu yana kaydedilen ilerlemeler Türkiye’nin yüksek büyüme oranlarını sürdürebilme kapasitesine yönelik endişelerin doğmasına yol açtı. 2012 yılında birbirini takip eden yoğun seçim süreçlerinin başlamasından sonra azalan özel yatırımlarla birlikte ekonomik büyüme de yavaşladı. Aynı zamanda işsizlikte yavaş yavaş bir artış eğilimi görülmeye başlandı ve yakalanan reform ivmesi kayboldu. Ayrıca, Türkiye’nin Güneydoğusunda yeniden baş gösteren çatışmalar ve eşzamanlı olarak 3 milyona yakın mültecinin gelmesiyle kötüleşen jeopolitik ortam, sosyo-politik ortam üzerinde baskı oluşturdu ve yatırımcıların isteğini köreltti.

Giderek artan seçim belirsizliklerine rağmen Türkiye’nin büyüme performansı 2015 yılında benzer ülkelerle kıyaslandığında nispeten daha güçlü bir seyir izledi. Bununla birlikte Türkiye, cari açık ve enflasyon açısından benzer ülkelerle kıyaslandığında hala daha kötü performans sergilemeye devam ediyor. Tüm yılı kapsayan 2015 yıllık büyüme oranı yüzde 4’e düştü. Güçlü reel ücret artışı, petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün yarattığı bir gelir etkisi ve liradaki değer kaybının yol açtığı bir refah etkisi sayesinde özel tüketim 2015 yılında büyümenin temel etmeni haline geldi. Petrol fiyatlarında yaşanan ciddi düşüşe rağmen, altın hariç cari açık 2015 yılında büyük ölçüde değişmedi ve %5 civarında kaldı. Çekirdek cari açığın artması, enerji ithalatındaki azalmanın getirdiği tasarrufları fazlasıyla dengeledi. Rusya’daki ekonomik kriz, AB’den gelen talebin düşmesi ve Ortadoğu’da devam eden zafiyet Türkiye’nin ihracatını zedeledi. Çekirdek cari açıkta iyileşme görülmemesi ihracatı güçlendirmede karşılaşılan zorlukları vurguluyor ve dış pozisyondaki düzelmenin yapısal reformlardan ziyade konjonktürel faktörlere dayandığına işaret ediyor.

Orta vadeli büyüme görünümü yapısal reformların uygulanmasına bağlı. Yeni hükümet, yatırımları ve verimlilik artışını geri getirmek üzere yapısal reform programının uygulanmasına devam edebilecek konumda. Hükümetin bir yıllık programı çok doğru bir şekilde, yeni vergi mevzuatı ve finans sektörünün geliştirilmesiyle birlikte makroekonomik istikrara ve daha esnek sözleşmelere izin verilmesi ve kıdem tazminatı yükümlülüklerinin azaltılması sayesinde işgücü piyasasında esnekliğin sağlanmasına odaklanıyor.

Yerli ve yabancı yatırımcılar için daha iyi bir ortam yaratabilmek ve Türkiye’de yatırımın büyümesini geri getirebilmek amacıyla, düzenleyici kuruluşların kalitesinin artırılması ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi için daha fazla çalışma yapılması gerekiyor.

Büyümeyle ilgili sorunlar, faiz indirimleri ve yüksek likidite ile çözülebilecek mi? FED’in faiz artırımına gitmesi gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomileri nasıl etkiledi?

Hızlı büyüme sergileyen pek çok yükselmekte olan piyasa gibi Türkiye’nin de potansiyel büyüme oranı, küresel mali krizin ardından özel yatırımların baskılanması ve verimlilik artışının düşük kalmasına bağlı olarak kayda değer bir biçimde düştü. Bizim modellerimiz, Türkiye’nin geçtiğimiz beş yıl içerisinde yeni potansiyel büyüme oranı civarında bir büyüme sergilediğini gösteriyor. Bu durumda, Türkiye zaten halihazırda potansiyeline çok yakın olduğundan para politikasının rahatlatılması faydalı olmayacak ve sadece iç ve dış dengesizliklerin daha da alevlenmesine sebep olacaktır.

Türkiye’nin yakınsama sürecine devam edebilmek için potansiyel büyüme oranını tekrar yükseltebilmek amacıyla özel yatırım harcamalarını yeniden canlandırması ve toplam faktör verimliliğindeki büyümeyi artırması gerekecek. Eğitimin kalitesinin artırılması ve becerilerin iyileştirilmesi için yeni bir reform ivmesine büyük bir ihtiyaç var. Verimlilik artışının canlandırılması ve Türkiye’nin hızla artan işgücünü yerleştirmeye yetecek sayıda yüksek verimliliğe sahip işlerin yaratılması, Türkiye’de refahın paylaşılması açısından kritik öneme sahip. Ayrıca, kadınların işgücüne katılımını artırmaya yönelik politikalar ve nihayetinde kadınların yoksulluğun azaltılmasına yapacağı katkı büyük bir umut vadediyor.

“Enflasyonun 2016 sonu itibarıyla yüzde 8,5 olacağını öngörüyoruz”

Türkiye için 2016 yılı sonuna yönelik tahminlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz? (Büyüme, enflasyon, cari açık, ihracat oranı, vs.)

Büyümenin 2016 yılında yavaşlayarak yüzde 3,5 olması öngörülüyor. Asgari ücret zammı özel tüketimi canlandıracak ve özel tüketimin 2016 yılında da büyümenin temel etmeni olmaya devam etmesini sağlayacak. Daha yavaş bir hızda olmakla birlikte, kamu harcamalarının büyümeye katkıda bulunması bekleniyor. Mevcut yapısal problemlere bağlı olarak özel yatırımların 2016 yılında da zayıf kalmaya devam etmesi bekleniyor. Benzer bir şekilde dış zorluklar da, ihracattaki artışı daha düşük bir seviyede tutacak. İthalat 2015 yılı dördüncü çeyreği itibarıyla –beklenenden daha erken- toparlanmıştı. İthalatın da 2016 yılı boyunca bu ivmeyi devam ettirmesi ve büyüme oranını 2015 yılındaki yüzde 4’ten yüzde 3,5’e düşürmesi bekleniyor. Terör olaylarında son dönemde yaşanan artış, Güneydoğu’daki karışıklık ve siyasi ortamda yaşanan her türlü bozulma büyüme tahminimizle ilgili temel aşağı yönlü risklerdir. Petrol fiyatlarının düşük seyretmeye devam etmesi cari açığın 2016 yılında GSYİH’nin yaklaşık yüzde 4,1’i seviyesine getirilmesine yardımcı olacaktır. Liranın istikrara kavuşması sayesinde döviz kuru geçirgenliği yavaş yavaş ortadan kalkıyor ancak yılın ikinci yarısının sonlarına doğru güçlü tüketime bağlı olarak talep baskılarının artması ve enflasyondaki düşüşün yavaş bir süreç haline gelmesi söz konusu olabilir. Aynı zamanda, enflasyon hedefinden sapmanın devam etmesi para politikasının güvenilirliğini zayıflatıyor ve yüksek çekirdek enflasyona rağmen son dönemdeki rahatlama konjonktürü enflasyonun düşmesini daha da zorlaştırıyor. Enflasyonun 2016 sonu itibarıyla yüzde 8,5 olacağını öngörüyoruz. 

“Türkiye’nin yapısal ve demografik potansiyeli, nispeten zayıf olan inovasyon potansiyeli ve ciddi makroekonomik riskler yüzünden dizginleniyor”

Türkiye’nin durumu ve dünya ekonomisi içindeki yeri ile ilgili görüşlerinizi paylaşabilir misiniz? Size göre Türkiye’nin ekonomik sorunları nelerdir? Bu sorunlarla başa çıkabilmek için ne gibi yapısal reformlar yapabiliriz?

Geçtiğimiz otuz yıl içerisinde gelişmekte olan ülkelerde daha önce hiç görülmemiş bir refah artışının yaşandığına şahit olduk ve Türkiye de bu ilerlemenin en önemli örneklerinden birini teşkil ediyor. Yükselmekte olan piyasalar, küresel ekonomi içerisindeki ağırlıklarını çarpıcı bir biçimde artırdı.

Türkiye’yle ilgili, ülke çapındaki kanıtlara dayalı olarak ölçülen beklentiler karma bir yapı sergiliyor. Bir taraftan, sahip olduğu genç nüfus, sağlam altyapısı ve makul ölçüdeki iyi iş düzenlemeleri Türkiye’nin belirgin güçlü yönlerini oluşturuyor. Türkiye’nin ekonomik yapısı da, giderek zayıflamakla birlikte, nispeten güçlü yönleri arasında sayılabilir. Diğer taraftan, Türkiye’nin ekonomisi Doğu Asya veya Doğu Avrupa’daki hızlı büyüyen benzer ülkelere kıyasla daha kapalı bir yapı sergilemeye devam ediyor. Doğrudan Yabancı Yatırım akışları düşük, işgücüne katılım ve eğitimdeki başarı oranları benzer ülkelerin oluşturduğu grup içerisinde en düşük seviyelerden birini teşkil ediyor ve makroekonomik istikrar, Türkiye’nin dış finansmana olan yüksek bağımlılığı sebebiyle risk altında kalmaya devam ediyor.  Türkiye’nin yapısal ve demografik potansiyeli, nispeten zayıf olan inovasyon potansiyeli ve ciddi makroekonomik riskler yüzünden dizginleniyor. Türkiye’nin amaçlarını gerçekleştirebilmesi için, açıklığın artırılması, makroekonomik risklerin yönetilmesi, eğitim ve inovasyonun geliştirilmesi ve ekonomik kurumların iyileştirilmesine yönelik politikalara ihtiyaç var.

Türkiye’nin yüksek gelir seviyesine ulaşma hedefi çerçevesinde karşılaştığı tüm zorluklar arasında belki de en önemlisi kurumsal önkoşulların tesis edilmesi. Tüm yüksek gelirli ülkeler ekonomilerini hukukun üstünlüğünün gücüne, etkin ve hesap verebilir bir yönetime ve şeffaf ve makul piyasa koşullarına uygun piyasa düzenlemelerine dayandırmaktadır.

“Otomotiv sektörü 20 milyar doları aşan ihracat yanında, çok sayıda yüksek kaliteli işin de yaratılmasını sağlıyor”

Otomotiv sanayiinin ekonomiye etkileri hakkında neler düşünüyorsunuz? Otomotiv sanayiini güçlendirmek için ne gibi çalışmalar yapılmalı?

Türkiye bugün küresel üreticiler arasında yaklaşık 15. sırada yer alıyor ve otomotiv sanayi Türkiye’deki imalat sanayinin ve küresel otomotiv üretim ağının temel bir parçası haline gelmiş durumda. Türkiye’de artık her sene yaklaşık bir milyon araç üretiliyor ve bu da, Türkiye’de üretilen her üç araçtan ikisinin başta Avrupa olmak üzere yabancı ülkelere ihraç ediliyor olmasından dolayı 20 milyar doları aşan bir ihracatın yanı sıra, çok sayıda yüksek kaliteli işin de yaratılmasını sağlıyor. Ford (Türkiye’deki üretimine 1959 yılında başlamıştır), Fiat, Hyundai, Renault, ve Toyota gibi pek çok küresel imalatçının Türkiye’deki mevcudiyeti uluslararası mühendislik, imalat ve yönetim tekniklerinin Türkiye’ye gelmesini sağladı ve sektördeki üretim kalitesinin, yıllık gelirleri 40 milyon doları aşan 50 civarındaki yerel tedarikçi bünyesindeki kalite de dahil olmak üzere, artmasına yardımcı oldu.

Bu veriler otomotiv sanayiinin Türkiye ekonomisi için oldukça önemli olduğunu gösteriyor. Hükümet bu gerçeğin farkında ve sektörün büyümesi için agresif hedefler belirlemiş durumda: önümüzdeki on yıl içerisinde 4 milyon birim ve 75 milyar dolarlık bir üretim gerçekleşmesi bekleniyor. Bu hızlı büyümenin gerçekleştirilmesine yardımcı olmak amacıyla, hükümet tarafından getirilen vergi ve diğer teşvikler yoluyla bir yandan mevcut üreticiler desteklenirken diğer yandan da yeni üreticilerin sektöre çekilmesi ve böylelikle otomotiv sanayiinin Türkiye’de istihdam, ihracat gelirleri ve inovasyona olan büyük katkısının devam ettirilmesi hedefleniyor.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next